04 Haziran 2009

ZAFER KÖKEN



Bu hafta Antalya’da Türkiye’nin dördüncü büyük barosu olan Antalya Barosu’nun Olağan Genel Kurul seçimi yaşandı. 20 senedir avukatlık yapan Zafer Köken açık ara farkla başkanlık koltuğuna oturdu.


İnsanoğlu tabiat olarak, kurtulmak istedikleri sorunlardan büyük hızla uzaklaşmak ister. Hayatımızın vazgeçilmezleri olan avukatlar adalet anlayışının toplumdaki en önemli temsilcileri… İyi avukatlar tanıdım, mesleklerini ifada iyiler, insanlıklarında iyiler, kötü avukatlar tanıdım mesleklerini ifada kötüler, insanlıklarında kötüler… İyi ya da kötü kavramı insana has, mesleğe has değil elbette…


Türkiye’de ki adalet zincirinin en önemli halkalarından biri olan Baro Başkanları şehirlerin gündeminde de önemli rol oynamaktadırlar.


İlkeli meslek anlayışı ve mücadeleci yapısıyla yeni Başkan Köken, Antalya Barosunda da yenilikler yapacağını söyledi. Mustafa Kemal Atatürk’ün izinde olduklarının altını çizen Köken, Antalyalının ve Antalya’nın yanında olacağının da sözünü verdi.


Elbette kimse suçlu doğmaz. Ama herkeste suç işleme potansiyeli mevcuttur. Bu potansiyelin ortaya çıkmasına neden olan ise hayatın kendisidir, yani bu yaşam içinde var olan her şey etkendir. Her suçlunun da savunulmaya ihtiyacı vardır. Yılların deneyimi olan avukatlar her durumda en büyük kurtarıcımız olma görevlerini yerine getirirken, onlarda mesleki sorunlarla uğraşıyorlar ne yazık ki… Fiziki ve psikolojik birçok kötü davranışa maruz kalan adaletin temsilcileri kendi sorunlarında da yine meslektaşlarına başvuracaklar önümüzdeki günlerde… Avukat Hakları Merkezi kurulması için çalışmalar başlatacağını söyleyen Köken, “Biz avukatların sorunlarını çözmede yine avukatların devreye gireceği bu önemli proje meslektaşlarıma daha iyi koşullarda çalışma imkânı sağlayacaktır” dedi.


Antalya Barosundaki hedeflerini, Baronun Antalya’nın siyasi ve sivil hayattaki etkilerini konuştuğumuz sohbetimizde Antalya Barosu’nun yeni Başkanı Zafer Köken’i daha yakından tanıdık.



-Baro seçimlerinde aday olma sebebiniz neydi?


Bu benim üçüncü adaylığım. Daha önce üç farklı başkanımızın yönetiminde yer almıştım. Avukatların mensup olduğu bir meslek kuruluşunda ilkeler çok önemlidir. İlkesiz kişiler nasıl yorumlanıyorsa, ilkesiz kurumların da aynı biçimde yorumlanacağı doğaldır. Kaldı ki, hukuk kurumu olarak tekdüzeliğe, tek adamlığa, ağalığa, fırsat eşitsizliğine en fazla baroların karşı çıkması gerekmektedir. Türkiye Barolar Birliği Delegesi olduktan sonra Antalya Barosunda da önemli yenilikler olması gerektiğine inandığım için aday oldum.


-Öncelikli ele alacağınız konu nedir?


Avukatların meslek sorunları her geçen gün daha da kötüye gitmekte… Örneğin icra ve hacizlerde bir sürü sorunla karşılaşılıyor. Fiziki darpa kadar giden örnekler mevcut. Öncelikle bu konuyu ele almayı düşünüyorum. Avukata avukat gibi davranılmayan yerler var. Avukatın saygınlığının artık bir an önce ele alınıp gerçekten hem diğer çalışanların gözünde hem adliye, hâkim, avukat üçgeninde hem de Antalyalının gözünde saygınlığını yükseltmek için çaba göstereceğiz. Antalya’da haciz sırasında bacağından vurulan, dövülen darp edilen hatta kulağından ısırılan avukat arkadaşlarımız var.


-Bu konuda nasıl önlemler alınmalı sizce? Şiddet artık toplumumuzun bir sorunu değil mi?


Elbette şiddet olaylarında son yıllarda artış yaşandığı gerçek… Bunun için kurumsallaşılması gerektiğini düşünüyorum. İlk olarak Avukat Hakları Merkezi kurulması için çalışmalara başlayacağım. Avukatlarında savunulması gerektiği durumlar oluyor. Daha kurumsal anlamda avukatları da yine avukatlar savunacaklar. Adliye ve duruşma salonlarında da sorunlar yaşanıyor. Bu durumda da bu merkezde görevli avukatlar hemen müdahale edip gerekli tutanakları tutup işlemleri başlatma yetkisine sahip olacaklar. Bu çalışmanın daha önce İstanbul’da bir örmeği vardı. İkincisini biz kurmayı hedefliyoruz. Özellikle her hangi bir saldırı anında direk avukatların müdahale edeceği bir merkez birçok sorununda önüne geçecek.


-Sizin yaşadığınız böyle bir olay oldu mu?


Haciz davlarında en sık karşılaştığımız sıkıntı evlere hacze gittiğimizde yaşananlar… Kapıyı çalıyoruz açmıyorlar. Polis eşliğinde kapıyı açtırıyoruz. Hâlbuki şahıs evdeymiş. Siz benim evime nasıl girersiniz diye türlü saldırılarda bulunuyor. Tehditler de aldığımız oldu ama sonuçta o tehditlerin hiç birisi bizi mesleğimizden geride bıraktıramaz.


-Yeni dönem hedeflerinizin nelerdir?


Öncelikle duruşma saati gerçekten önemli… Ağır Ceza Mahkemesinde bir duruşmanız olur. Sabah 9’da duruşmaya gidersiniz akşam saat 5 ‘de duruşmaya girersiniz. Ben kendimden biliyorum. Akşam saat 8’de duruşmaya girdiğim günler oldu. Mesai falan bitti. Yeni dosyalarda 20 tane tanık oluyor. Hâkimde kaç saat süreceğini kestiremediği için akşam saatlerine sarkıyor. Hatta birkaç sene önce bir meslektaşıma akşam saat 23’de telefon açtığımda hala duruşmadaydı. Saat 23.30’da bitti o geceki duruşma… Böyle durumlarda Ağır Ceza Mahkemelerini sabahtan ve öğleden sonra diye ayırabilirsek herkes için çok daha sağlıklı bir çalışma ortamı yaratılmış olacak.


- Baronun Antalya ile bütünleşmesi adına Sivil Toplum Kuruluşlarıyla bir projesi gündemde mi?


Avukatlık bir kamu görevi ise de, Antalya Barosu aynı zamanda yapı ve işleyiş olarak sivil toplum örgütüdür. Birincil amacı avukatların birlik ve dayanışmasını sağlamak, sosyal ve ekonomik düzeyini yükseltmek olarak düşünülmelidir. Bu birincil amacını gerçekleştirirken Antalya Barosunu kent ve ülke gündeminden soyutlamak olası değildir. Baronun kent ve ülke gündemine yabancılaşması kendisini inkâr etmesidir. İlericiliğin, çağdaşlığın öncüsü ve temsilcisi olması gereken Baro sadece avukatlara ruhsat veren bir kalem olarak düşünülmemelidir. Antalya Barosu saygınlık düzeyini düşürmeden, ucuz siyasete alet olmadan, kent çevre ve ülke gündeminde söz sahibi olacaktır. Antalya Barosu, bu sıfatı ile kent gündemini takip etmeli ve kent gündeminde öncelikli söz sahibi olacaktır. Kent dinamiklerinin gelişimi ve Çevre sorunlarında Baro, fiili ve fikri katkılar sunacaktır. Sonucu gerçekleşmeyen toplantılar yerine sözde değil, özde kente sahip çıkarak “Meslek Odaları Eşgüdüm Kurulu” ve “Kent Konseyi” ile verimli çalışmalar yapılacaktır. Biz bu yola “Rüyaları gerçekleştirmenin en iyi yolu uyanmaktır” sloganıyla çıktık. Bana göre öncelikle farkındalık şarttır.


-İnternet ve web sayfası yani bilişim dünyasının yeniliklerini Antalya Barosu takip ediyor mu?


Yeni bir tebligat yasası çıkıyor. Eğer e-mail adresiniz varsa o adrese mail yoluyla yapılacak tebligatlar geçerli sayılacak. Halka böyle bir yasa uygulanırken bizde internet sayfamızı güncelleyip hem meslektaşlarımızın hem de halkımızın kolay ulaşabileceği bir hale getirmeyi planlıyoruz. Günümüzde internet artık hayatımızın bir parçası haline gelmiş durumda… Bu gerçeği yok saymak ya da ihmal etmek yerine gerekli gelişimi takip ederek zamana ayak uydurmak hem zamandan hem de iş gücünden de tasarruf sağlayacak. Yeni değişen kanunların takibinin de yapılabileceği bir platform kurmayı hedefliyoruz. Yeni TCK ile hepimiz tekrardan ders çalıştık. Yeni kanunları yeni düzenlemeleri öğrendik. Mesleğe yeni başlayan stajyer arkadaşlar içinde çok faydalı olacağını düşündüğümüz bu internet yapılanmasını en kısa sürede hayata geçireceğiz.


-Sizce Antalyalılar kendi özlük haklarının bilincinde mi ya da yasaların ne kadar farkındalar? Toplumsal bilincin yükseltilmesi için çalışmalarınız olacak mı?


Kanunlarda sürekli değişiklikler oluyor. Biz bile bazen yetişemiyoruz. Avukatlar bile yeni TCK ‘yı daha yeni özümseyebildiler. Yapılan değişiklikler bizi bile zorladı ama şunu söyleyebilirim ki Antalyalıların en çok kullandığı ve farkında olduğu yasa “Tüketiciyi Koruma Kanunu” Çünkü onu hepimiz bir ucundan yakaladık. En azından kredi kartlarına alınan aidatların durdurulması için bu yasayı hepimiz kullandık. Şimdiye kadar hiçbir yasa Türkiye’de bu kadar kullanılmamıştı. Halkın en gözde yasası bu yasa oldu.


-Toplumda suç işleme yaşının düşüyor olması yeni önlemleri de beraberinde getirecek mi?


Antalya’da suç işlenme oranları düşüş gösterse de toplumun genelinde suç işleme yaşında da bir düşüş söz konusu. Yeni adliye binasında çocuk mahkemeleri açılıyor. Çocukların yargılanması özel durumlara gereksinimi arttırdı. Çocuk mahkemelerinin açılması mutlak ki suç işleme yaşında ciddi etki sağlayacaktır. Birçok çocuk yargılanmayacağını bildiği için suça itiliyor ya da kendi isteği ile karışıyor. Bu konuda yapılacak çalışmalarda çocuk mahkemelerinin ve o mahkemelerde görevli olan meslektaşlarımızın ciddi katkılar sağlayacağı inancındayım.


-Çok uzun süren davalarınız oldu mu? Bu süreç nasıl ilerliyor?


Antalya’da olmasa bile Türkiye’de birçok örneği olan zaman aşımı sonucu kapanan davalar çok önemli sonuçlara yol açıyor. Geciken adalet, adalet değildir diye bir söz vardır. Bu halkın adalet sistemine olan güvenini de zedeliyor ve halk kendi adalet anlayışını kendi uygulamaya başlıyor. Bu son derece yanlış bir durumdur. Adalet sadece adliyelerde sağlanabilecek bir olgudur. Kimsenin kimseyi cezalandırmaya hakkı yoktur. Benim 98 yılından beri Serik Adliyesinde devam eden bir tazminat davam var. Ölümlü bir trafik kazasının tazminat davasıydı. Çocuk babasını kaybettiğinde 6 yaşındaydı şimdi 17 yaşına geldi. Duruşma 2009 yılına sarktı ve hala da devam ediyor. Bu kadar uzun süren davalar halkta güvensizlik yaratıyor. Çocuk ufacıktı davayı açtığımızda, şimdi sokakta görsem tanımam. Hatta belki bu tazminatı alırsa üniversite eğitimine harcayabilir. Benim şimdiye kadar en uzun süren davam bu oldu.


-Antalya’daki dava sayılarını göz önüne alırsak en belirgin artış hangi davalarda yaşandı?


Boşanma davalarında müthiş bir artış olduğu kesin… İnsanların ekonomik sorunlarından dolayı ailelerde tahammülsüzlükler ortaya çıktı. Kadınların kendi ekonomik özgürlüklerini yaratıyor olması da boşanmalarda bir başka etken… Sağlıksız bir ortamda çocuğu yetiştirmek yerine ekonomik gücü bulunan kadınlarda boşanma kararı daha hızlı alınıyor. Mahkemelerin duruşma günleri yoğunluktan dolayı 2- 3 ay sonrasına veriliyor. Diğer suçlarda da gözle görülür bir artış mutlaka vardır ama bunu ilerleyen aylarda istatiksel bir çalışmayla kamuoyuyla paylaşmayı düşünüyoruz.


-Adaletin sağlanması adına adliyede bulunan insanların kavga çıkarması size nasıl yansıyor?


Bizim başsavcılığımız ve emniyetimiz gerekli önlemleri alıyor ve bizlerde bu konuda çaba gösteriyoruz. Adalet sarayı denen yerde bir kavga çıkması işin ahengini bozuyor. Orada farklı bir yargılama yapılıyor öte yanda kavga edilmesi bizce de birbiriyle örtüşmeyen bir durum… Antalya Adliyesi’nde bu olaylar çok çok az yaşanır. Ekonomiye dayalı tahammülsüzlük toplumun her kesiminde etkisini gösterdiği gibi yaşanan çoğu olayında kaynağını oluşturmakta… Biz Antalya olarak bu konuda şanslıyız. Adana Adliyesinde basına yansıyan olaylar hiç de hoş değil elbette…


-Günümüz teknolojisi bilişim suçlarını da beraberinde getirdi. Antalya’da durum nasıl?


Günümüz suçlarında bilişim suçları da çok popüler… Bu aralar kontör hırsızlığı Antalya’da bile etkisini gösterdi. Antalya’da o kadar tanınmış insana yapıldı ki birçok kurumun başkanına bile yapıldı. Uşak’ da bir hâkim arkadaşımızı arıyorlar. Urfa’dan sizi arıyorum, Emniyet Müdürlerini arayacağız diyerek kontör istiyorlar. Arkadaşımız telefonun numarasından yeri tespit ettiriyor. Hattın sahibi olarak bulunan kişi nüfus cüzdanını kaybetmiş ve onun kimliğiyle alınan bir telefon hattıymış. Bu olay son dönemde dikkat edilmesi gereken bir konu… Devletin polisi, savcısı, hâkimi kontörlü telefonla iş görüşmesi yapmayan insanlardır. Buna dikkat edilip tuzağa düşülmemelidir.


ZAFER KÖKEN kimdir?


1960 yılında Antalya Korkuteli’nde doğdu. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesini bitirdi. 1996 yılında Antalya Barosu Yönetim Kurulu üyeliğine seçilerek üç dönem art arda görev yaptı. 2004 yılı yapılan Baro Seçimlerinde, Antalya Barosunun Türkiye Barolar Birliği Delegesi seçildi. İngilizce bilen Köken, Çevik ve Doğa isimlerinde iki çocuk babasıdır. Eşi Av. Tülay Köken’de 13 senedir Antalya Büyükşehir Belediyesi avukatlığını yapmaktadır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder