04 Haziran 2009

YILMAZ SEVGÜL



Doğayla iç içe olmaktan, adrenalin içeren sporlardan hoşlanıyorsanız denge, estetik, esneklik ve gücü bir araya getiren bu sporlarda doğaya rağmen değil, ona uyum sağlayarak ilerleniyor. Fiziksel güç ve zekayı aynı anda kullanmak gerekiyor. Bir nevi insan kendi kendine meydan okuyor. Son zamanlarda dağlarda da durum şehirlerden farksız. Kazalar, peş peşe gelen ölüm olayları, kafalarda soru işaretleri bırakmaya başladı. Tamam dağlarda belki kapkaççılar, katiller, dolandırıcılar yok ama orada da, ‘Tabiat Ana’nın sözü geçiyor. Doğayla başbaşaysanız dikkatli düşünmek ve ani karar vermemek zorundasınız. Pratik ve aynı zamanda zeki hareketlerde bulunmak gerek… En önemlisi de bir çok şeyi aynı anda düşünmek zorundasınız.


22 senedir dağları ve doğayı yaşam tarzı haline getirmiş olan Yılmaz Sevgül, doğa ile buluşulduğu an en önemli olan şeyin eğitim ve teknik bilgi olması gerektiğinin altını çizdi. Sadece spor amaçlı değil, doğayla yaşamanın da bazı kuralları olduğunu vurgulayan Sevgül, öngörülerin doğada hayatta kalabilmek için en önemli özellik olduğunu vurguladı. Doğada yaşanan bir çok kazanın ya da ölümün öngörülerin yetersizliğinden ve bilgisizlikten kaynaklandığını belirten Yılmaz Sevgül, özellikle filmlerden etkilenen gençlerin bilinçsizce maceraya atılmalarının geri dönüşü olmayan sonlara yol açtığını ve bunun en büyük üzüntüsü olduğunu söyledi.


Geçtiğimiz günlerde çığ altında kalan kafile ile tekrar gündeme gelen dağ kazalarında gerekli önlemlerin alınmamasının ve bu işin standartlarının olmamasından kaynaklanan trajik olayların ölümlere yol açtığını belirten Sevgül, insan hayatının bu kadar kolay riske edilir bir durum olmadığını da önemle vurguladı.


Uzmanlık alanı kaya tırmanışları olan Yılmaz Hoca, bugüne kadar sayısız öğrenci yetiştirmiş ve eğitimin doğada hayatta kalabilmek için en önemli etken olduğunu öğrencilerine aktarmaya devam ediyor.


AKUT Arama Kurtarma Derneği’nin de Antalya Sorumlusu olan Sevgül, bugüne kadar katıldığı operasyonlarda, şartlar ne olursa olsun başkalarına faydalı olabilmek için öncelikle kendi risklerini gözden geçirdiklerini söyledi. Bizim kendi aramızda kullandığımız bir söz vardır diyen Yılmaz Sevgül “En iyi dağcı en uzun yaşayan dağcıdır” derken aslında bir çok kuralı da bu sözle özetlemiş oldu. Bugüne kadar bir çok operasyona katılan ve “Bizim için öncelik insan olmakla birlikte asıl hedef tüm canlılardır. Eğer kurtarılması gereken başka bir canlı varsa onu da asla es geçmeyiz”diyen Sevgül, yüklendikleri misyonun öneminin farkında olduklarını belirtti.


Doğa sporlarının amacının doğayla mücadele etmek olmadığı söyleyen Yılmaz Sevgül, “Bu işin yasal standartları oluşturulmadığı sürece dağa gidenlerin sayısının artmasıyla kazaların sayısı da artacaktır” diyen Sevgül yaptıkları envanter çalışmalarında özellikle yabancı turistlerin kaybolması vakalarının en çok yaşanan olaylar olduğunu belirtti. Bölgemizin coğrafi yapısı ve turistik özelliği nedeniyle daha çok dağ arama kurtarma konusunda uzmanlaşan AKUT Antalya Birimi, hareketli ve dinamik yapısıyla bir çok dağ arama kurtarma çalışmasına katıldı, büyük bölümü yabancı turist olan çok sayıda kazazedeyi kurtardı.


Doğa tutkunu ve kaya tırmanışları eğitmeni Yılmaz Sevgül’le dağ kazalarından, gönüllü organizasyonlara, Antalya’daki doğa sporlarından anılarına uzanan keyifli sohbetimizde samimi ve ilginç tespitleriyle doğa sporlarının hayatımızdaki yerine farklı bir pencereden baktık.



-Doğa sporlarında bu konudaki filmlerin etkisi, gençlerin ilgisini arttırıyor mu?


Filmler özellikle gençler üzerinde çok etkili. Geçtiğimiz yıllarda Görevimiz Tehlike filmi ya da Dikey Limit filmlerinden sonra birkaç gencin sırf macera uğruna hayatlarını tehlikeye attıklarının farkında olmadan yaptıkları tırmanışlar kendi hayatlarına ya da yaralanmalara sebep oluyor. Eğitimsiz birinin dağ ya da kaya tırmanışı yapması hele de gerekli ekipmanı yoksa resmen ölüme davetiye çıkarmaktır. Filmlerde özel teknikler kullanarak çekilen sahneler gerçekmiş gibi görünse de aslında gerçek hayat da olaylar hiç de filmlerdeki gibi olmuyor. Gençlerin ‘bende yaparım ne varki bunda’ diye yola çıktıkları maceralar çok üzücü olaylara sebep oluyor ve hala da olmakda… Bu filmler bizim başımızı çok ağrıttı. Türkiye’de bir ay içinde ipsiz tırmanan 4- 5 kişi kayalarda mahsur kaldı bazıları da düştü. Gençlerin her izlediklerinden etkilenmemesi için gerekli uyarıların da sık sık tekrarlanması gerekiyor.


-Doğa sporlarında en sık yapılan hata nedir?


Biz Türkiye’de eğitimi çok ciddiye alan bir toplum değiliz sorun buradan kaynaklanıyor. Bir alanla ilgili yeterli eğitimi almadan yarım yamalak hareket ediyoruz. Bunun doğaya yansımaları gerçekten çok trajedik… Son birkaç olay bize bunu çok net gösterdi. Biz bu alanla ilgili sorumlu birim olarak yıllardır insanları uyarmaya çalışıyoruz. Ama özellikle yabancı turistler ve gençler bu konuda en sık problem yaşayan gruplar.


-Geçtiğimiz günlerde yaşanan çığ faciasıyla tekrar gündeme gelen dağ kazaları için neler yapılmalıdır?


Pazar günü beni çığ uzmanı olarak NTV’de canlı yayına bağladılar. Ben çığ uzmanı değilim aslında. Sadece doğayı ve konuyu bilen biriyim. Yayında bana “Bu olayda ihmal var mı?” diye soruldu. Aslında o sorunun ne yeri ne zamanıydı. Olay olalı 3 saat olmuş ve bizim orada konuşmamız gereken buna neyin sebep olduğu… Ben biliyordum ki olayın üzerinden 3 gün geçtikten sonra bu olayda ihmal var mı yok mu bunu sorgulamayacaklardı. Öyle de oldu. Aslında o ekipde iyi dağcılarda olmasına rağmen, öngörü eksikliği bu faciaya davetiye çıkarmış. Zemindeki karın ıslak kar olması tabandan kaymalara sebep olur. 16 kişi nerden baksanız 1 ton 300 kilo civarındadır. Vadi yatağındaki birikmiş karı öngörebilselerdi bu baskıyı aynı anda yapacaklarına ya oradan geçmezlerdi mecburen geçmeleri gerekiyorsa teker teker büyük adımlarla geçerlerdi. Hepsinin aynı anda uyguladığı kuvvetin tabanda kaymaya neden olduğunu düşünüyorum. Çok detaylı bilgileri olsaydı ıslak karı gördükleri anda durmaları gerektiğini de biliyor olurlardı. Doğanın şakası yoktur. Eğer gerçekten gerekli bilgi ve ekipmana sahip değilseniz doğada hayatta kalmanız gerçekten şans eseri bir durumdur.


-En sık aldığınız ihbarlar nelerdir?


AKUT envanter çalışmamıza göre söylemeliyim ki en çok alınan ihbar kaybolma ve kayalardan düşerek yaralanma ihbarları. Antalya’da turizmle bağlantılı olarak problemler çok yaşanıyor. Antalyalılardan çok gelen turistlerin doğaya çıkıp başlarını belaya sokmalarıyla çok uğraşıyoruz. Çünkü bilmediği bir doğaya gelen turist çok rahat kayboluyor veya başı derde giriyor. Ayrıca bu konuda çok cesurlar şahsen ben bile yurtdışında bilmediğim bir ülkenin doğasına hemen çıkmaya cesaret edemem. Ayrıca bu sporları ticari olarak yapanların bir çoğu rehberlere az para veriyorlar ve eğitimli eleman çalıştırmıyorlar. Bu yüzden de organizasyona katılan kişiler bütün risklere açık oluyorlar. Ticari kaygıyla bu işi yaparsanız gerçekten insanların hayatıyla oynamış olursunuz. Bunun çok ciddi yaptırımlarının olması lazım.


- Bu konuyla ilgili gerekli yasal düzenleme nedir?


Yasal düzenlemelerde çok ciddi eksikler var. Belirli kriter ya da standartlar eksik. Bu sporları yaptıran kişilere bir sertifika verilmiyor. Onları denetleyen bir sistemde yok. Kar amaçlı çalışmaların başlarına ne gibi işler açabileceğinin farkında değiller. Şirketler kendi elemanlarını çok disiplinli bir şekilde çalıştırıp güvenlik sistemlerini öğretmeleri gerekiyor. Mesela riskli bir yerden geçiyorsanız profesyonel çalışan rehberlerin bütün güvenlik önlemlerini maksimum düzeyde almaları lazım. Birinin başına bir şey gelirse onu kurtarabilecek maksimum önlemlerinde öncesinde düşünülmesi planlanması lazım. Her profesyonel eğitmenin mutlaka bir B planı olmalıdır. Disiplin, güvenlik ve bilgi üçlemesi olmayan bir aktivitede hayatda olmanız gerçekten şans eseridir. Benim planladığım tüm parkurlarda önceden kendim en az iki kere o rotadan geçer tüm riskleri hesaplar gerekli önlemleri alır sonra öğrencilerle birlikte giderim. Doğada zor şartlar altında yapılan bu sporlar




önceden planlanmamışsa sadece yapılan işi şansa bırakmaktır. Sonuçta bilginizin yetmediği bir noktada başka birine hayatınızı teslim ediyorsunuz.


-Antalya’daki ekoturizmin canlandırılması için neler yapılmalıdır?


Kaya tırmanış rotalarının, trecking güzergahlarının projelendirilmesi lazım. Nerede su var, nerede risk var bunların bilinmesi lazım. Yazın en çok karşılaşılan sorun dehitrizasyondur. (vücuttaki su kaybı) Bunların bir sisteme oturtulması gerekiyor. Bütün bu kazaların önüne geçilmesinin en güzel yolu belirli kurallara oturtulmasıdır. Bunun yanında ekolojik sistemi de tehdit etmememiz gerekiyor. Doğal güzellikleri yok ederseniz, kaynakları tüketirseniz ekoturizm potansiyelini de yok edersiniz. Mesela taş ocakları bunun en güzel örneğidir. Ya da rant uğruna portakal bahçelerinin, sahillerin tüketildiği bir ortamdayız. Siz bu kaynakları yok ederseniz yarın, bir gün turizm biterse oturup binalar mı yiyeceksiniz? Verimli topraklar üzerine bina yapılıyor. Yağmur yağdığında dağlardan Antalya’ya baktığınızda liman bölgesi kocaman bir göle benzer. Orası su toplama havzası ve günlerce yağmur yağarsa orası göl oluyor ve o gölün üzerinde şu anda binalar var. Doğa intikamını bir şekilde alıyor. Gelecekte olacak doğal afetler için zemin hazırlıyorsunuz. İmar planlarında doğal kaynakların verebileceği riskleri hiç hesaplamamışlar. Her yer beton olduğunda su nereye gidecek? Birikecek ve bir yere saldıracak bu da sel olarak adlandırılacak. Küresel ısınma sebebiyle dünyada örnekleri olan öyle şiddetli sağanaklar yağar ki altyapı kaldırmaz.


-Bugüne kadar sizi en korkutan ve en gururlandıran tırmanışlarınız hangileri oldu?


Ben hep tedbirli bir insandım. Bu yüzden çok fazla tehlike atlatmadım. Bizde bir kural vardır. En iyi dağcı en uzun yaşayan dağcıdır denir. Bu direk bakış açınızla ilgili riski minimuma indirmenin mutlaka yolları vardır. Ben hep güvenlikten yana kullandım tercihimi. Ama öngöremediğiniz objektif riskler var. Güzeller Kuzey Duvarında 7 metre kontrolsüz bir düşüşüm oldu ve gerçekten kontrolsüz bir düşüştü. 600 metrelik dimdik bir duvara malzemeyle ilk defa çıkıyoruz. İlk defa çıkılan bir rota ve yukarısı geçit vermiyor. Islak bir zemine geldiğimde kaydım ve düştüm aşağı… Birinci malzeme kayadan çıkıp suratıma vurdu dudağımı parçaladı, ikinci malzeme beni tuttu ama çok aşağı gittim. Bir uçurumun kenarında tamamen boşlukta başaşağı dönerek sallanıyorum ve ağzımdan kan boşluğa akıyordu. Bu beni ürperten bir olaydır. Burada en büyük şansım kırığımın olmaması, o zaman kesin hayatımı kaybederdim. Neticede bu tür trajediler bu işin doğasında var. Bunun aksine bir başka tırmanışta Nasuh Mahruki ile tırmanıyoruz. 600 metrelik bir duvara kış koşullarında tırmanıyoruz. Hava -30 derece ve bir gece de duvarın üzerinde geceledik. O kadar acılı bir tırmanış ki, Kuzey Duvarı güneş görmez ve inanılmaz soğuktur. Duvarı bitirip o güneşi gördüğümdeki ısınma ve mutluluk hem tırmanışı bitirmiş olmamız hem o sıcaklık benim en çok mutlu olduğum anlardan biridir. Çünkü biz zor mutluluğu yakaladık.


-AKUT Antalya Biriminin çalışmaları nasıl gidiyor?


Türkiye’nin neresi olursa olsun, eğer dağ arama kurtarma çalışması gerekliyse biz her yere gidiyoruz. Bizim ekibimiz dağ arama kurtarma üzerine deneyimli. Ağrı dağlarına ya da Ala dağlardaki dik duvarlarda mahsur kalanları almamız gerekebiliyor. Büyük bir afette her yere gidiyoruz. Pakistan bölgesinin arama kurtarma liderliğini ben yaptım ve en zor görevlerden biriydi. Birleşmiş Milletlerin ilk AKUT bölgeye alınsın talimatını ilk duyduğumuzda yadırgadık ve altında ne var acaba dedik ama sonradan öğrendikki AKUT tüm dünyadaki tek tam gönüllü hizmeti veren sivil toplum kuruluşuymuş. Diğer STK’lar yarı gönüllü olarak çalışıyorlarmış. Biz bu işi hiçbir ücret almadan yapan dünyadaki tek organizasyonuz. Ama buna rağmen 99 yılındaki depremden sonra yapılan yoğun bağışlar şimdilerde neredeyse durdu. Bizim sadece başımıza bir şey gelince aklımıza yardım etmek geliyor. Oysa biz sürekli bir şeyler yapıyoruz. Ama bunların çoğu basına yansımıyor. En son basına yansıyan çalışmamız Adrasan yangınındaki desteğimiz. Bizim yangın bilgimiz olmamasına rağmen insan gücü olarak biz bile şaşırdık orada nasıl müdahele ettiğimizi düşününce… Gönüllülük böyle bir şey işte, ihtiyaç olunduğunda canınızı malınızı düşünmeden yardıma koşuyorsanız siz gerçek bir gönüllüsünüzdür. Biz keçi bile kurtarıyoruz ara sıra, sonuçta kurtarılan şeyin canlı olması bizim için tek kriter, bunu insan ya da hayvan diye ayırmıyoruz. Dil,din, ırk gözetmeden yardıma koşmak bizim ilk ilkemiz ve kuruluşumuzun da kurulma amacıdır.




YILMAZ SEVGÜL KİMDİR?


09.06.1969 Tunceli’de doğdu. 1993’de Marmara Üniversitesi Beden Eğitimi Spor Öğretmenliği’nden mezun olan Sevgül halen Akdeniz Üniversitesi BESYO öğretim üyesi ve AKUT Antalya Birim Sorumlusu olarak görevine devam etmektedir. Bir çok ilk tırmanışın sahibi olan Yılmaz Sevgül sırasıyla 1993-Niğde Aladağlar Direktaş Kuzey duvarı 500m.solo ilk türk çıkışı,1994-Antalya Sivri dağ Doğu duvarı 1050m. solo ilk türk çıkışı, 1994-Antalya Tahtalı Dağı Güney batı 600m Solo ilk kış çıkışı, 1995-Niğde Aladağlar Demirkazık Kuzey batı sırtı600m İlk solo çıkış, 1996-Antalya Kızlar sivrisi Kuzey yüzü ilk kış solo çıkışı 1000m, 1997-Niğde Aladağlar Direktaş Kuzey Doğu Diyadreli ilk solo türk çıkışı 500m., 1997-Antalya Sivri dağ Sinema perdesi ilk sportif rota 160m.,


1998-Antalya Dastaratacağı(Kaplan Kapanı)Dağı Doğu duvarı İlk çıkışı 800m, 1998-Niğde Aladağlar Güzeller kuzey duvarı ilk kış çıkışı 600m., 1998-Antalya Delik dağ Doğu duvarı 1200m ilk solo çıkış, 1999-Antaly Finike Sarı kayalar Doğu duvarı 900m, 2003-Antalya Dastaratacağı(Kaplan kapanı)Doğu duvarı yeni rotalarının ilk çıkışlarının sahibidir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder