03 Ağustos 2009

FIRAT UYSAL - CEM KARACA


Efsaneler kumda hayat buluyor. 2006 yılında başlayan ve gelenekselleşen “Antalya Kumdan Heykeller Festivali” bu yıl da görenleri hayrete düşüren eserlere ev sahipliği yapıyor. 5 bin ton kumun kullanıldığı festivalde ortaya çıkan eserlerin büyüleyici görüntüsü görenlerin hafızalarından uzun süre silinmiyor. Klasik müziğin etkileyici eserlerinin kulaklarınızda kaldığı ve adeta masallar alemini andıran festival alanında yapılan çalışmalar her yaştan insanın ilgisini çekecek türden..


2006 yılında gördüğü bir gazete haberinin ardından kumdan heykel yapmaya başlayan genç heykeltraş Fırat Uysal, bu yıl 90 ton kum kullanarak Zümrüd-ü Anka heykelini yaratmış. Görkemli yapısı ve detaylarının yoğun olduğu bir çalışma olan “Zümrüd-ü Anka” heykeliyle kuma hayat veren sanatçı, bizlere heykelin yapım aşamasını ve mesleğinin detayları anlattı.


Kişisel kolleksiyonunda ‘Grotesk’ tarzını seçen ve acıyla mutluğu bir arada yansıtan eserler yapmayı sevdiğini söyleyen Uysal, aynı zamanda festivalin Creative Art Director’ü olarak da görev almış.


Amerika ve Portekiz’de düzenlenen kumdan heykel festivallerinde de heykel yapan sanatçı, “Kumdan heykel yapımı vazgeçilemez bir yaratıcılık ve çalışmadır.Mermer, çamur, ahşap ya da metalde elde edilemeyen formların kumdan heykelle yakalayabiliyorsunuz” dedi.



Akademik projeleri arasında üniversitelerde kumdan heykel derslerinin olması için çalışmalar yapmak olduğunu belirten Fırat Uysal, genç yaşına rağmen yetenekleri ve idealistliğiyle çok zor olan bu meslekte geleceğe dair umudunu korumaya devam ediyor.



Global Design Art Work’ün sahibi ve bu festivalin organizatörü Cem Karaca ise bize festival hakkında detaylı bilgiler verdi. Maliyeti çok yüksek olan bu festivalin ancak sponsorluklarla hayatta kalabileceğini belirten Karaca, bu yıl Antalya Büyükşehir Belediyesi, Kültür Bakanlığı ve Rixos Hotelleri’nin desteğiyle bu festivali gerçekleştirebildiklerini ama önümüzdeki yıl kum bulma sıkıntısı yüzünden festivalin geleceğine dair net bir şey söyleyemeyeceğinin de önemle altını çizdi.



Festival alanında yaşanan en büyük sıkıntının bu heykellerin kumdan olduğuna inanmayan insanların dokunarak yarattıkları tahribat olduğunu söyleyen Karaca, “Güvenlik çemberinin içine giren insanları uzaklaştırmak en büyük sıkıntımız” dedi.



Antalya’nın turizmine önemli katkılar sağlayan ve turistlerin yoğun ilgi gösterdiği kumdan heykeller Lara Plajı 9 ve 10 nolu plaj alanında masalsı bir yolculuğu yaşamak isteyenleri bekliyor.


-Kumdan heykel yapmaya nasıl başladınız?



Fırat Uysal:Ben 9 yıldır heykel yapıyorum. 3 senedir de kum heykeller yapıyorum. Alçı, çamur, mermer, metal gibi malzemelerin hepsini kullandım. 3 sene önce gazetede gördüğüm bir haber sayesinde kum heykellerle tanıştım. “Antalya’ya kum heykeller geliyor” başlıklı haberi okuduktan sonra heyecanla başladığım kum heykeller şimdi hayatımın vazgeçilmezi oldu. İlanı gördükten sonra heykel yapabileceğimi düşünerek değilde belki yardımcı olurum, hem yapılanları izlerim hem de malzemelerin taşınmasına yardımcı olurum fikriyle gelmiştim. Ama Brezilyalı bir sanatçı o yıl Nuhun Gemisini yapıyordu ve bana da “Gemideki hayvanları yaparak başla bakalım” dedi. Ya olmazsa dediğimde de, “Olmazsa ben düzeltirim, sen başla” dedi ve hayatımın en önemli deneyimine girmemi sağladı. Brezilyalı heykeltraşın beni cesaretlendirmesiyle başladığım kum heykellerde 3 senedir kendi heykellerimi yapıyorum.



Bu yılda Zümrüd-ü Anka çalışmasıyla sergide yer alıyorum.



- Heykellerin yapım aşamasını bize anlatırmısınız?



Fırat Uysal:Heykellerin iki çeşit yapım şekli vardır. Biz bu heykellerde dere kumu kullanıyoruz. Kalıplarla şıkıştırılan kumu yonttuğumuz hard pack ve kum yığınlarını kendimizin sıkıştırdığı ve tonttuğu soft pack çalışmalarımız mevcut. Boyu uzun olan ve ayakta duran heykellerde hard pack tekniğini kullanmamız heykelin ayakta kalmasını sağlıyor. Kum tepelerini yontarak yada kum kalıplarını yontarak yaptığımız heykellerde, heykeli yaparken kum dışında hiçbir madde kullanmıyoruz. Zaten kuma yabancı madde karıştırırsanız heykeli yapamazsınız. Heykel tamamlandıktan sonra rüzgardan etkilenmemesi için tutkallı su sıkıyoruz. Ama bu su sadece 1 milim kalınğında bir tabaka oluşturuyor. Heykele elle ya da yanlışlıkla yapılacak bir darbe heykelin tamamen yıkılmasına sebep olabilir. Meraklı ziyeretçilerin dokunmak istemesiyle oluşan tahribatlar 3-4 ton kum kullanarak yapılmış bir heykelin kum yığınına dönüşmesine sebep olabileceği için, ziyaretçilerin kesinlikle heykellere dokunmamaları gerekiyor. Heykeli yaparken suyla ve kendi gücünüzle sıkıştırıyorsunuz. Bu yüzden yapımdan sonraki koruma kısmı çok daha büyük önem taşıyor. Heykelin büyüklüğüne göre 20 gün ila bir ay arasında süren bir çalışmanın ardından kumdan heykelin oluştuğunu söyleyebilirim.



-Heykel sanatı kalıcı bir obje yaratmak üzerine olsada, kumdan heykeller bunun tam tersi bir amaçla oluşuyor. Bu düşünce bir sanatçıya neler hissettiriyor?



Fırat Uysal:Kumdan heykellerin doğası zamanı geldiğinde yıkılacak olmalarıdır. Bizler bu heykelleri fotoğraflarla ölümsüzleştiriyoruz. Çok büyük bir emek ama heykel bitip karşısına geçtiğimizde, ortaya çıkardığımız eserin ihtişamı bize yetiyor. Böyle büyük eserleri oluşturmanın ve sergilemenin tatmini, sonradan yok olacağını bilsenizde sanatçıyı üzmüyor. Bir sonraki yıl bir yenisini yapıyorsunuz. Kumdan heykelleri yapmaya başladığınızda bu iş zamanla tutkuya dönüşüyor, kopamıyorsunuz.



- Heykeltraşlar arasında sizin için özel olan isimler var mı?



Fırat Uysal:Türkiye’de birbirinden değerli heykeltraşlar var. Tüm Türkiye’de olduğu gibi, benim için de en özel heykeltraş Türkiye’de ilk heykel sergisini açan değerli sanatçı Zühtü Müridoğlu’dur. Dönemin zor şartları altında çalışmış ve idealistliğinden vazgeçmemiş olan Zühtü Müridoğlu’nun hayatı bizler içinde önemli tecrübeler barındırmaktadır. Çağdaş sanatın bir başka önemli ismi ise uzun yıllardır taşa hayat veren Mehmet Aksoy’dur. Dünya heykeltraşları arasında da Andy Goldsworthy benim için en önemli isimdir. Heykelle ilgilenen kişilerin Andy Goldsworthy’nin eserlerini takip etmelerini öneriyorum.



-Türkiye’de heykeltraş olmak nasıl bir duygu?



Fırat Uysal:Zor tabikide… Bu sanatın değeri bilinmiyor. Uzun yıllar sonra belki yeni neslin sahiplenmesiyle hakettiği yere gelecektir. Heykellere ve heykeltraşlara olan ilgimiz 1940’lı yıllarda başladığı için bu sanat dalında bir çok ülkeden geri durumdayız. Mezopotamya uygarlığına sahip bir ülkede, bu kadar kültürel miras varken heykele bakış açısı ve bu mesleğe verilen değer beni en çok üzen şey…



-Bir heykeltraşta mutlaka olması gereken özelllik ne olmalıdır?



Fırat Uysal:Tek kelimeyle “Sabır” diyebilirim. Ama bu sabır, heykel yapmak uzun süre alır, heykel yapmak detaylıdır demek değildir. Çok hızlı da heykel yapabilirsiniz. Buradaki sabır hayata karşı olan bir sabırdır. Yaptığınız heykelin süresiyle ilgili bir durum değildir. Azim ve kararlılık da olması gereken diğer özellikler bana göre… Ciddi anlamda yaptığım ilk heykelim kırılmıştı ve ağladığımı hatırlıyorum. Bu olay beni aslında daha çok motive etti. O eserin kırılması bana çok şey öğretti. Ondan sonra bir daha böyle bir olay yaşamadım. Heykele tam alıştığım bir dönemdi ve kırıldığında sanki bir daha ondan daha iyisini yapamayacakmışım gibi hissettim. Şimdiyse geriye dönüp baktığımda çok daha iyi eserler ortaya koyduğumu görüyorum. Hayata karşı sabretmek gerekiyor.



-Heykeltraşlığın mesleki zorlukları var mı?



Fırat Uysal:Heykeltraşlık insanların meslek olarak bile görmedikleri bir meslek aslında… Heykeltraşım dediğimde “Gerçek mesleğin nedir?” diye soruyorlar. “Heykeltraşlık hobi değil mi? Asıl mesleğin nedir?” diyenlere, asıl mesleğim, yan mesleğim diye bir şey yok. Heykeltraşlık benim mesleğim diyorum. Ama yine de garip tepkiler almaktan kurtulamıyorsunuz. Bir gün mesleğin ne sorusuna “Heykeltraşım, heykel yapıyorum” dedim. Karşımdaki kişi, “Sen putperest misin?” diye sordu. Güler misiniz , ağlar mısınız? İnsanlar hala heykeltraşlığı putperestlik olarak algılayabiliyor. Mesleki kazalar ise mesleğin en tehlikeli kısmı. Çalıştığınız malzeme mermerse ya da ahşapsa, güçlü ve elektrikli el aletleriyle çalışılıyor. En ufak bir dikkatsizlikte bir organınızın kesilmesine hatta kopmasına neden olabilirsiniz. Kumda bile risk vardır. 10 metrelik bir kum heykelin en üstüne geldiğinizde yanlış bir hareketiniz heykelin yıkılmasına ve binlerce ton kumun altında kalmanıza ya da 10 metreden düşmenize sebep olabilir. Her an dikkat etmeniz gereken ve asla dalgınlığa yer olmayan bir meslektir.



-Yabancı heykeltraşlarla Türk sanatçılar arasındaki farklar nelerdir?



Fırat Uysal: Yabancılarla bizim aramızdaki tek fark tecrübe olabilir. Bir sanatçının hangi ülkeden, hangi dinden, hangi cinsten olduğu hiç farketmez. Sanatçıları birbirinden ayıran tek şey mesleki tecrübeleridir. Bu konuda Sovyet ekolü sanatçıları özellikle insan anatomisinde en iyiler arasında… Çok uzun yıllardır heykel sanatıyla içiçeler ve bizlerden çok daha tecrübeliler… Toplum olarak da heykele bakış açıları bizden farklı olduğu için ilerlemeleri çok daha hızlı oluyor. Ama kum heykel çok özel bir çalışmadır. Tüm dünyada kum heykel yapabilen sadece 300 heykeltraş var. Ben de bu 300 kişi arasında olan şanslı kişilerden biriyim.



-Heykeltraşlığı nasıl tanımlarsınız?



Fırat Uysal: Heykeltraşlık bir yaşam biçimi ve dünyaya yeniden gelsem gene heykeltraş olurdum. Heykeltraşlığa başlarken çok iyi karar vermek gerekir. Çünkü bu iş en başta cazip gelmesine rağmen iki yıl sonra karamsarlığa düşüp hayatını tekrar şekillendiren arkadaşlıarımda oldu. Her yıl okuldan mezun olanların sadece % 3’ü heykel yapmaya devam ediyor. Diğerleri başka mesleklere geçiş yapıyor. Çünkü bu iş sermaye gerektiren bir iş ve sanata gönül vermezseniz ve paranız yoksa heykeltraşlığa devam edemezsiniz. Hem kullanılan malzeme hemde ekipmanı pahalı bir iş olduğu için çok az kişi bu mesleğe devam ediyor. Bu mesleği seçmek isteyenler iyi düşünsünler ve kendilerinden önceki sanatçıların tecrübelerine kulak versinler. Bu iş para kazanmak için değil, sanat için yapılabilir. Heykeltraşlık da para kazanmaya 50 yaşından sonra başlarsınız.



-Cumhuriyet Meydanında yapmaya başladığınız Venüs heykelinin yıkılmasıyla ilgili düşünceleriniz nelerdir?



Fırat Uysal:Heykeli yapmaya iki gün önce başlamıştım. Heykelin gözlerini bitirmiştim. Ama anlaşmazlıklar nedeniyle yıkım kararı alındı ve üç gün öncede yıkıldı. Ne diyebilirm ki? Bürokrasi diyebiliyorum. Bürokrasi ile sanatın karşı karşıya kaldığı ve bürokrasinin galip geldiği bir durum sadece…



Cem Karaca: Antalya Büyükşehir Belediyesi bizim sponsorumuz olduğu için Venüs heykelini Cumhuriyet meydanına yapmamızı istedi. Ama valilik Atatürk Anıtı’nın olmasından dolayı bir başka heykelin yapılması fikrine soğuk bakmış. Birkaç kere tutanak tutuldu. Ve üç gün önce yıkıldı. Allahtan heykel bitmemişti. Ama şimdi o heykelin başka bir yere yapılması söz konusu sanırım kısa sürede tekrar başlayacağız.Bu çalışmaya work shop çalışmalarını da eklemeyi düşünüyoruz. Çünkü insanlar bu heykellerin kalıba konup ardından açıldığında olduğuna inanıyorlar. Belki de kek kalıbı gibi algılıyorlar ama kesinlikle öyle bir çalışma değil, bu yüzden de bunu anlatmak adına work shoplarda oluşturmayı planlıyoruz. Antalya dışında da İstanbul Beyoğlu Belediyesi’yle bir anlaşma yaptık. Haliç’in kıyısında Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u fethini canlandıracağımız büyük bir çalışmamız olacak. Onunda çalışmaları yakında başlayacak.



-Festival süresince size en sık sorulan soru nedir?



Cem Karaca: Bu festivalin özelliği epimeral sanat dalı dediğimiz geçici sanatların sergilenmesidir. Bu işin en büyük özelliği bu sanatların belli bir süre sonra ortadan tamamen kalkmasıdır. Bu heykelleri ancak belli bir süre izleyebilirsiniz. Ondan sonra hayatınız boyunca bunları bir daha görme şansınız yok. “Bu heykelleri niye yıkıyorsunuz?” sorusu en çok merak edilen konu aslında ama sinemada da aynı mekana gidiyorsunuz sadece filmler değişiyor. Burası da aynı mantıkla yapılan bir çalışmadır. Mekan aynı kalır ama eserler her yıl değişiyor.



-Bu festivalin olabilmesi için kaç kişilik bir ekip çalıştı ve ne kadar kum kullanıldı?



Cem Karaca: Brezilya, Macaristan, İspanya, Portekiz, Hollanda, İngiltere, Ukrayna, Bulgaristan, Çek Cumhuriyeti, Slovakya, ABD, Rusya ve ülkemizin çeşitli yerlerinden gelen 30'a yakın heykeltıraş kumlara yaşam verdi. Heykeltıraşlar, Mısır, Yunan, İskandinav, Japon, Çin, Aztek, Maya, Türk ve daha birçok uygarlığa ait dünyaya malolmuş mitolojik olay ve kahramanları canlandırdılar. 30 ana heykel grubunda 100’den fazla heykel için, 5 bin ton kumun kullanıldı. Bu organizasyon 7 bin metrakarelik bir alanda sergileniyor.



-Bu kadar çok kumu temin etmek zor olmuyor mu?



Cem Karaca: Bu yıl kum konusunda çok büyük sıkıntı yaşadık. Hatta festivali iptal aşamasına geldik. Önce iptal ettik tam duyurma aşamsında kumu temin edince yeniden başladık. Antalya’daki kum ocakları kapatıldığı için kumu bulamadık. Çünkü burada kullanılan kum deniz kumu değil. Kum ocaklarının ayrıştırıp kullanmadığı ve dere yataklarına çöp diye attığı dere kumlarını kullanıyoruz. Ama temin etmeside nakliyeside bu yıl imkansızlaşmıştı. 2006 ve 2007 ‘den kalan kumları bulduk onları eledik. Geçen sene Akkapark’tan kalan kumları bulduk eledik. Sağdan soldan toplaya toplaya, 5 bin ton kum ve nakliyesi için 75 bin TL ödeme yapıldı. Önümüzdeki yıllardada bu festivali devam ettirebilmemiz için valiliğimizin bize kum bulma konusunda yardımcı olmasını diliyoruz. Bufestival için 3 yıllık bir anlaşma yapıldı ama kum temini sıkıntısını aşamazsak devam edemeyiz. Valiliğimizin bize bu konuda yardımcı olmasını rica ediyorum. Çünkü kumun temini ancak valilik bağlantısıyla yapılabiliyor. Kumdan hayatların devam edebilmesi için bu sanatın yaşatılabilmesi için kumun temini önümüzdeki en büyük sorun… Keşke 10 bin ton kum bulabilsek de çok daha büyük çok daha görkemli heykeller yapabilsek…





Fırat Uysal kimdir?



1982 Antalya doğumlu olan Uysal, Anadolu Üniversitesi Heykel Bölümü mezunu ve Marmara Üniversite’si Heykel Bölümü’nde de yüksek lisansını tamamlamış. Amerika ve Portekiz Kum Heykel Festivallerinde de heykel çalışmaları olan sanatçı, kişisel kolleksiyonunda “Grotesk” tarzını kullanıyor.





Cem Karaca Kimdir?



1970 Erzurum doğumlu olan Karaca, İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü mezunudur. 7 yıl turizm sektöründe işletmecilik yapan ve ardından Global Design Art Works firmasını kuran Cem Karaca, önümüzdeki 2 sene boyunca da Kumdan Heykeller Festivali’nin organizatörlüğünü yapmaktadır.