22 Haziran 2009

STEVE TOGNI



Küçük karavanlarda geçirilen yıllar, yaşam boyu katedilen binlerce kilometre yol, gösteri hazırlıkları ve madalyonun öte yüzündeki merak edilenler…


Yerleşim kapasitesi ve şov zenginliğiyle dünyanın üçüncü büyük sirki olan İtalyan Sirki Il Florilegio nefes kesen gösterileriyle Antalyalılarla buluştu.


Dünya Sirkler Birliği Başkanı İtalyan Senatör Livio Togni'nin sahibi olduğu İtalyan Devlet Sirki 1872’den beri gösterilerine devam ediyor.


Zengin bir program sunan Il Florilegio da, ateş yutan adamlar, trapez gösterileri, dans eden atlar, zebralar, su aygırı, piton yılanı ve timsahlı gösteriler ile aslan ve kaplan şovları ve nefes kesen motorsiklet şovuyla zamanın nasıl geçtiğini anlamıyorsunuz.


İki saatlik bir gösteri sunan sirk , 37 hayvan ve 80 kişilik bir grup çalışması… Sirkin sahibi olan Livio Togni’nin oğlu Steve Togni, sirkin hem yöneticisi hem de aslan ve kaplanlarla yaptığı şovlarla izleyiciyi büyülüyor.


Çadır hayatının zor olmasına karşın büyüleyici bir etkisi olduğu da tartışılmaz. İki saatlik bir gösteri için aylar süren çalışmaların yapıldığı çadır da herkesin merak ettiği şov dünyasının bilinmeyenlerini Steve Togni’den dinledik.


15 yıldır evine uğramadığını anlatan genç patron, “Ben bu sirkte doğdum ve benim bütün hayatım bu çadırdan oluşuyor” dedi.


Babadan oğula devrolan ve baba mesleğinin devamını sağlayan Il Florilegio sirki 6 kuşaktır insanları eğlendirmeye ve şaşırtmaya devam ediyor. Bu işin bir tutku olduğunu ve yaşam tarzlarının bu olduğunu belirten Togni, “Asla sabit bir yerde kalamayız. Avrupa’daki ve Afrika’daki bütün ülkeleri gezdik. Şimdi sıra Asya’da” derken bizi çok şaşırtan yaşam tarzları onların sıradanıydı.


Sirk hayatının arka yüzünü ve yaşam tarzlarını bizlerle paylaşan Steve Togni yaptığı açıklamalarla bizleri sahnede olduğu gibi sahne arkasında da şaşırtmaya devam etti.


Konyaaltı Belediyesi tarafından organize edilen, Türkiye Sakatlar Derneği etkinliklerinden olan ve “sirk ötesi bir dünya” anlamına gelen Il Florilegio, Pazartesi, Salı, Çarşamba ve Perşembe günleri saat 21.15’de Cuma, Cumartesi ve Pazar günleri de saat 18.15 ve 21.15 ‘de 5 Temmuz’a kadar Aktur Lunapark yanında…



-Il Florilegio sirki ne zaman oluştu?


Ben bu sirk de altıncı kuşağım. Bu sirki 1872’de “Togni Equestrian Circus” olarak dedelerim başlattı. Daha sonra “Togni National Circus” olarak devam etti. Ardından “Darix Togni Circus” oldu. Şimdi de sirk ötesi bir dünya anlamına gelen “Il Florilegio” olarak devam ediyor. Yıllar içinde sadece ismi değişen sirk İtalya’nın Devlet Sirki. Şu an bizim aileye ait 3 çadır var. Bunların biri İran’da, biri Fransa’da diğeri de bende. Birlik ve beraberlik içinde bu işi götürüyoruz.


-Siz kaç senedir bu sirki idare ediyorsunuz?


Ben zaten bu sirk de doğdum. Bizler 3 yaşından itibaren sahneye çıkmaya başlarız. Evimiz İtalya’da geniş bir arazi üzerine kurulu. Burada hem çadırların tamiratı yapılıyor hem de hayvanların eğitimini gerçekleştiriyoruz. 31 yaşındayım ve ben 15 yıldır eve uğramadım. Tüm Avrupa ve Afrika’yı gezdim. Şimdi sıra Asya’da…


-Sirkteki hayvanların hepsi vahşi hayvanlar, bakımı nasıl yapılıyor?


Hayvanların yiyeceklerine ve meyvelerine dikkat ediyoruz. Her altı ayda bir veteriner kontrolleri var. Aslanlar ve kaplanlar 3 günde bir beyaz et ve kırmızı eti dönüşümlü olarak yiyorlar. Her bir hayvanın günlük et tüketimi 10 kilo civarında… Günde 18 saat yatarlar.


-Yiyecek masrafınız ne kadar?


Bu sirkin günlük masrafı 7 bin beşyüz euro. 37 tane hayvanımız var ve 80 kişilik bir ekiple seyahat ediyoruz. Sahneye çıkan yaklaşık 30 kişi ama sahne arkasında da kalabalık bir kadromuz var.


-Gösteri yapan hayvanları siz mi eğitiyorsunuz?


Evet buradaki bütün hayvanları ben eğittim. Çocukluğumdan beri hayvan terbiyecisiyim. Hayvanların bazılarını dışardan aldık bazıları burada doğdu. Mesela kaplanların hepsi burada doğdu. Şu ana kadar eğitemediğimiz bir hayvan türüne de rastlamadım. Ama hayvanları da memeliler ve memesizler olarak ikiye ayırmak lazım. Memeli hayvanlar daha akıllı ve düşünebiliyorlar. Ama memesziler de bu yok sadece güdüleriyle hareket ediyorlar. O yüzden memesiz olanların kontrolü daha kolay… En zahmetli olansa su aygırı… Hep havuzda durması gerekiyor.


-Sirk de çalışmak için yetenek mi önemli eğitim mi?


Bu iş sabır işi ve çok çalışmak gerekiyor. Asıl önemli olansa içinde doğmak. Bu işi yapmak için burada doğmalısınız. Eğitim de önemli elbette.. Farklı gösteriler için bizlere ulaşan ve şu an bizimle çalışanlarda var. Ama bir sirki idare etmek için içinde doğmanız şart.


-Sahnede hayvanların sözünü dinlemedikleri olmuyor mu?


Ben isterim onlar yaparlar. Böyle bir şey artık olmuyor ama ilk başlarda olmuştu. Onları eğitmek sabır işidir. Her gün aynı şeyi yapıyor aynı şeyi istiyorsunuz. Zamanla onlarda alışıyor. Yapması gerekeni yapıyor. Ama önemli olan bu hayvanların evcil olmadığı. Bunlar sadece eğitimli ama onun dışında yine vahşi doğaya aitler.


-Sahnede bir hayvanı ne sinirlendirir?


Kamera ve fotoğraf makinaları bir ısı yayıyor. Hayvanlar bu ısıyı hissediyor. Flaşlı çekimler yine büyük bir sorun. Ayrıca locadaki izleyicilerin aniden korkup tepki vermesi ya da hızlı el kol hareketleri yapılması hayvanları hırçınlaştırır. Ayrıca yüksek ısı da hayvanları hırçınlaştırır.


-Gösterinizdeki hayvanlar yaşlı mı?


Aslan 7 yaşında ve beş senedir birlikteyiz. Kaplanlar burada doğdu zaten, onlarla da 5 senedir birlikteyim. Hipopotam daha bebek sayılır. Hayvanların geneli genç ve hepsi benim elimde yetişti. Gösterileri yapanlar farklı ama ben hepsinle iletişim halindeyim. Maymunlarımız en sakin olması beklenenler ama değiller. Onlar aynı zamanda sirkin güvenliğinden de sorumlu. Uzun zamandır bizimleler… Çok saldırganlar. Hayvanların yanına kimseyi kimseyi yaklaştırmıyorlar. Kafa yapıları insanlara çok benziyor. Onlara da sadece bakıcıları yaklaşabiliyor.


-İşinizi nasıl tanımlarsınız?


Biz adrenalin satıyoruz ve ölüm riski her an vardır. Benim de bir çok kez ölümden dönmüşlüğüm vardır. Bu çadır aslında hayatın gerçeğidir. Burada izlenen her şey gerçek ve gerçek hayat bu çadıra girdikten sonra başlıyor.


-Bu işin en zor yanı nedir?


Bu işin en zor kısmı bir ülkeden başka bir ülkeye gitmek. Özellikle hayvanlar büyük sıkıntı oluyor. Her ülkenin kendine göre kuralları var. Bu konuda belli olan bir dünya standartı var ve biz bu standartlara sahip 3 sirkten biriyiz. Konteyner ve uçakla seyahat ediyoruz ama çok zor tabiki de. Mesela İtalya’dan fil getiremedik. Çünkü İtalya dışarı çıkan bir fili ülkeye geri almıyor. İtalya’dan bir at getirmek isterseniz Yunanistan’dan geçemiyor çünkü ülke almıyor. Yasalar böyle. Buna benzer bir çok kural var. Bürokratik kısmı çok fazla, en zoru da hayvan transferi… Hayvanların nakliyesinde hem hayvanların sağlığı hem de psikolojisi çok etkileniyor. Avrupa, Afrika ve Asya arasındaki kanunlar birbirinden farklı… Bizde 100 metrakarelik bir konteyner sadece su aygırına ait. Sürekli havuzda durması lazım. Nereye gidecekse bu şekilde transfer edilmeli… Hipopotam henüz bebek ama şimdiden 2,5 ton sadece kendisi… Aslan ve kaplanlar ayrı ayrı tutulmak zorunda. Aynı konteyner da seyahat edebilen sadece midilliler ve atlar…


-Türkiye’ye gelmeye nasıl karar verdiniz?


Suriye ve İtalya arasında bir kültür anlaşması yapıldı. Biz Suriye’ye gidiyorduk ama bir aksilik olunca Türkiye’ye geldik. Ama bir olumsuzluk bir iyiliği doğurdu. Türkiye beklediğimden çok daha güzel… Mersin ve Adana’dan sonra Antalya’dayız ve ilgiden çok memnunuz. Buradan Alanya’ya oradan da İskenderun üzerinden Suriye’ye geçeceğiz. Çadırın kurulması 2 gün sürüyor ama kurulduktan sonra 5 saatte toplayabiliyoruz. Mersin’de yer sıkıntımız vardı ama Adana çok iyi gitti. Antalya’da iyi gidiyor. Tek problem lisan. Türkler sadece Türkçe konuşuyor.


-Il Florilegio daki en tehlikeli gösteri hangisi?


Dönen çemberin üzerinde yürüyen akrobat en tehlikelisi. Trapez ve ip cambazları da ondan sonraki en tehlikeli gösteri. İp cambazları bir şekilde tutunacak bir yer bulsa bile trapez de böyle bir şansınız yok. Trapez saniyelik bir olaydır. Adam uçuyor ve tutunmaya ihtiyacı var. Eğer saniye farkla kaçırırsanız hiç sansı kalmıyor. Bundan 25 yıl önce amcam Türkiye’ye geldiğinde trapezden uçuyor ve seyircilerin üzerine düşüyor. İnanılmaz ama seyircilere de amcama da bir şey olmadı. Tanrının işi dedik. Ama herkes amcam kadar şanslı değil. Kaybettiklerimiz de oldu. Bu iş gerekli ekipman olursa tehlikeli değil ama ölüm riski her zaman var. Bunu da buradaki herkes bilir. Biz para kazanmak için bu işi yapmıyoruz ama para önemli çünkü günlük masrafımız çok yüksek. Transferler bakım ve tamirat çok yüksek rakamlar ama sevgi olmazsa bu iş olmaz. Ben en iyi bildiğim işi yapıyorum. Babamda böyleydi, dedem de… Kardeşimin de bir oğlu oldu. Yedinci kuşak için biri yetişiyor. Zavallı çocuk, işi zor olacak.


-Çemberin içindeki motorsikletlilerin işi zor değil mi?


Zor elbette ama onlar artık biliyor. Koruyucu giysileri ve kaskları da var. O gösteri de hız çok önemlidir. Ne kadar hızlı olurlarsa o kadar güvenli. Hızları düşerse onlarda düşerler. Hız ve denge işi. Aynen bale yapmak gibi…


- Bu işin eğitimini nerede alıyorlar?


İtalya’da büyük bir sirk okulu var. Çocukluğumda 2 ay kadar ben de gittim, sonra bıraktım. Annem 25 sene önce ben ve kardeşim için gösterileri bıraktı ve bizi o eğitti. Bu işin içinde her şey var. Elektirik, mekanik, kaynak, veterinerlik, aşçılık, spor, sanat… Burası küçük bir dünya… Bu çadırın kapısından girdiğinizde başka bir dünya başlıyor. Gezici sirk yaşamı hayatın ta kendisi…


-Korktuğunuz bir hayvan var mı?


Ben hiçbir hayvandan korkmuyorum. Bu işe ilk başladığımda sahnede geçirdiğim tehlikeler oldu. Dört kez yaşadım. Bırakıp kaçtım. Başka bir şey yapamazsınız zaten… Bu hayvanlar evcil değil sadece eğitimli vahşi hayvanlar… Artık yaşamıyorum ama gene başıma gelse gene kaçarım. Hayvan elinizde de doğsa güdüleri değişmiyor. Eğer vahşiyse vahşidir. Bu konuda bir şey yapılamaz. Eğitimli de olsalar ne zaman ne yapacakları belli olmaz.


-Sirki götüremeyeceğiniz bir ülke var mı?


Libya kanunları vizelerden dolayı kabul etmiyor. Bir de Rusya’ya gidemeyiz. Hava çok soğuk. Eksi 30 derece de hayvanları bırakmamız mümkün değil. En zoruda eğer bir ülke de hastalık varsa karantinaya alınmamız. Hayvanların sağlıklı olduğu anlaşılana kadar çıkış yapamıyoruz. Çok sık olmasa da arada başımıza geliyor. Her sene şovları değiştiriyoruz o yüzden her ülkeye bir de fazla gidebiliyoruz.