11 Mayıs 2009

COŞKUN GÖĞEN


Yeşilçam’ın unutulmaz karakteri “Tecavüzcü Coşkun”, gerçek ismiyle Coşkun Göğen… Onu ilk olarak 1972'deki 'Asi Gençler' filminde tanıdık. Coşkun Göğen, hayatını sinemaya adamış bir sanatçı. 1979’da çevrilen "Yanmışım" filminde oynadığı tecavüzcü karakteriyle hafızalarımıza kazınan Göğen, 400’ ü aşkın filmde oynadı. Hayatının 44 yılını setlerde geçiren ‘Tecavüzcü Coşkun’ , 64 yaşında bir delikanlı hala…
Önce ‘Hippi Coşkun’, ardından da “Tecavüzcü Coşkun” lakapları takılan Coşkun Göğen, Türk sinemasının unutulmamayı başarmışları arasındaki insan… Oynadığı filmlerde mafyanın pis işlerini zevkle yürütüp, bulduğu her fırsatta korumasız kadınlara tecavüz edip, kirli şakalar yapması ve pis sırıtması ile ünlendi. Oysaki gerçek hayatında son derece sevecen, yardımsever ve iyi bir insan olan Coşkun Göğen ‘i tanıdıktan sonra oynadığı tecavüzcü rolüne inanmakta zorluk çekiyorsunuz. O yıllarda ‘Tecavüzcü Coşkun’ karakteri halk tarafından o kadar ciddiye alınmıştı ki başına gelmeyen kalmadı. 'Tecavüzcü Coşkun' Coşkun Göğen, yıllarca sokaklarda orta yaşı geçkin, eli çantalı kadınların hışmına uğradı…
44 yıllık sanat yaşamında ona verilen en büyük ödülün şu an gördüğü ilgi olduğunu söyleyen ‘Tecavüzcü Coşkun” hala oynadığı karakterin sayesinde ekmeğini kazanıyor. Yüzlerce filmde oynayan Coşkun Göğen’le unutulmayan anılarından, geleceğe ait planlarından, sinemanın vefasızlığından, Yeşilçam’dan ve Antalyaspor’dan konuştuğumuz keyifli bir sohbetimiz oldu.
Gülümseyen yüzünde, yılların bıraktığı derin izlerin her biri hayat tecrübesiydi onun için… Türk sinemasının unutulmayan karakteri ‘ Tecavüzcü Coşkun’ kelimelerle mutluluğunu anlatmaya çalışsa da, içindeki hüzün ve yılların yorgunluğu gözlerinden okunuyordu. Zaman zaman uzaklara dalıp geçmişini hatırlayan, zaman zaman güldüren sohbetiyle bizleri düşündüren Coşkun Göğen, sinemayı bıraktıktan sonra hayli zor ve sıkıntılı yıllar yaşamış.

-1975’li yıllarda çevrilen çoğu filmde tecavüz sahnesi vardı. Bunun sebebi neydi?
Sinema sadece o tarz filmlerle ayakta durmuyordu elbette. Zamana ve teknolojiye göre sinemada değişti. Bizim film yaptığımız 70’lerde 80’lerde bu tarz konular gündemdeydi. İnsanlara güvence verecek filmler ya da düşündürücü filmler yapılıyordu. O zamanlar sağ-sol davaları vardı. Bir takım insanlar gasp ediliyordu. Gençler zorla bir takım şeylere çekiliyordu ve bunu en güzel resimleyebileceğiniz yer sinemaydı.
-Sinemayla tanışmanız nasıl oldu?
O yıllarda benim sezonum başladı sanki. Sinemaya ben çok küçük yaşta başladım. 17 yaşındaydım sinemaya başladığımda. O zamanlar iyi bir dansçıydım. İlk başladığımda eğlenceli gençlik filmlerinde oynadım. Sonradan daha asi filmlerde oynamaya başladım. Bu filmlerde mekan genelde diskoteklerdi. O yıllarda tarzım ve tipim bu filmler için çok uygundu. Tecavüzcü rolündeki başarım da bana bu lakabı getirdi.
-Tecavüzcü rolü en çok tepki alan karakterlerinden biri. İnsanların o yıllarda size ilgisi nasıldı?
İlk 15 sene sokakta hanımlar tarafından lanetlendim. Benim asıl kişiliğimi ve nasıl bir insan olduğumu insanlar ben sinemayı bıraktıktan sonra öğrendi. Film karakterlerini o yıllarda çok ciddiye alıyorlardı. “Tecavüzcü Coşkun” olarak tanındığım için orta yaşı geçkin, eli çantalı hanımların hışmına uğradım. O dönemin genç bayanları şimdilerde orta yaşlı kadınlar… Sokakta beni gördükleri zaman yanıma gelip “Tecavüzcü Coşkun” rolüyle verdiğim mesajdan dolayı hala teşekkür ediyorlar. ‘Senin çektiğin filmlerden dolayı biz hayatımızı kurtardık” diyen birçok bayanla karşılaşıyorum.
- Tecavüzcü Coşkun rolünden dolayı unutamadığınız bir anınız var mı?
Film çekmek için İzmir’e gitmiştim. Yakın bir yerde de sinema görünce, sinemanın sahibi davet etti beni. Baktım benim oynadığım film gösteriliyor girdim içeri. Film başlayınca zor kaçtım sinemadan… O filmde de sapık oynuyordum. Beni görenler “Aaa adam burada, sapık aramızda” diye kovaladılar beni…
- Size rol gereği de olsa tecavüzcü denmesi sizi hiç rahatsız etmedi mi?
İyi ki bu tarz filmlerde oynamışım. Türkiye’de kimler geldi kimler geçti. 44 yıllık sanat hayatımda hiçbir ödülüm yok. Ama benim ödülüm insanlar… Türkiye’nin en popüler adamı benim… Yıllardır film çevirmiyorum ama hala unutulmadım ve hala seviliyorum. Hepsi tecavüzcü rolümün mirası…
-Özellikle kadınların size olan aşırı ilgisi neden sizce?
Para değildir insanı güzel yapan… Ruhudur. Ben yakışıklı bir adam değilim mesela ama çoğu kadın beni çok etkileyici bulur. Ayrıca kadınlarla konuşmasını iyi bilmek gerekir. Bu konuda bir dostumun kulaklarını çınlatmadan olmayacak. Cemil İpekçi… Onun tercihleri beni ilgilendirmez. O harbi harbi delikanlıdır. Harbi güzel adamdır, sosyal adamdır, kültürlü adamdır. Benim dans ettiğim zamanlarda o da baletti. O yıllarda tanıştık. Onun kelimeleri, onun insanlara sıcaklığı bende de var. Kadınlarla nasıl konuşulması gerekir ondan öğrendim.
- Uzun yıllardır Antalya’da yaşıyorsunuz. Burada geçiminizi nasıl sağlıyorsunuz?
Antalya bir tatil şehri… Eğlencesi bol bir şehir. Konyaaltı’na 50-60 bin turist geldiği oluyor. Yiğit Beach sezonluk bir işletme, Halkla İlişkiler ve animasyona bakıyorum. Yaptığım işi seviyorum, iyi de para kazanıyorum o yüzden hayatımdan son derece memnunum. Bu parayla bir sene doyar mıyım doymaz mıyım bilmiyorum.
-Kış aylarında ne yapıyorsunuz?
Ekstralar var onlara gidiyorum. “Tecavüz isteyene gidiyorum” dermişim… Tabii ki bu işin şakası. Ama ne yapıyım bu benim mesleğim. Dünyada mesleği tecavüz olan tek adam benim. Ben bu rolle tanındım. Kışın çok ilginç,eğlenceli programlara gidiyorum mesela…
- Şu ana kadar kaç filmde oynadınız?
Sayısını tam bilmiyorum ama 400 – 500 arası filmde oynadım. Filmlerde tecavüz etmediğim aktrist neredeyse kalmadı. İşin ilginç ve güzel tarafı gençlerin beni tanıması… İki hafta önce 64 yaşıma bastım ve yeni nesil beni tanıyor. Bundan daha güzel ne olabilir ki?
- Yılların Coşkun Abi’ si olarak yeni nesil gençleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
Üç sene önce Kaleiçi’nde bir bakkala giriyorum. 9 yaşlarında iki erkek çocuk beni tanıdı. “Baba şu mesleğin sırrını bize de öğretsene” dediler. O kadar şaşırdım ki… Bir an dondum kaldım. Yeni nesile laf yetiştirmekte zor… Şimdiki çocuklar çok zeki ve çok özgürler ama bunun farkında değiller. 1969 senesinde Taksim meydanında 3 polis tarafından sokakta yere yatırılarak saçım uzun olduğu için zorla saçı kesilmiş biriyim ben. 68 kuşağıyız biz. Çok sağlam bir kuşağız. Neler gördük, neler yaşadık neler… O yıllarda birçok arkadaşımızı kaybettik. Yenilik getirmeye çalışan, farklı olan kişiler çok zor günler atlattı. Onlardan biride benim.
-Yılların eskitemediği bir sanatçı olmak hiçte kolay değil… Nasıl oluyor da hiç değişmediniz?
Antalya’da ben bir kralım. Neticede emekli maaşıyla yaşıyorum ama o kadar seviliyor ve sahipleniliyorum ki bunu parayla ölçmek mümkün değil. Farklı bir elektriğim olduğunu söylüyorlar. İnsanın ruhunu rahatlatıyorsun diyenler oluyor. Ben hiç okumadım. Ortaokul ikinci sınıftan terkim. İbo’ nunda dediği gibi Oxford vardı da biz mi okumadık? Bu sevginin okulla eğitimle alakası yok. Ben hayat okulu mezunuyum. Kültür sadece okumakla olmuyor. Yaşamakla ve ne yaşadığınla ilgili… Ben her gün aşık oluyorum. Paylaştığım, yaşadığım, gördüğüm her şeye aşığım.
-Bir de ilginç nikah hikayeniz var. Anlatır mısınız?
Çok sevdiğim bir ablamdı nüfus memuru, ben kıyarım nikahınızı dedi, kıramadım kendisini. Hiç param yoktu o zamanlar ama çokta güzel bir düğünüm oldu. 40 kişi davet etmiştim. 39 kişi geldi. Bir arkadaşım kendi otelini açtı, içkileri bir diğeri, yiyecekleri başka biri üstlendi. Gecenin sonunda birde oryantal gelmez mi? O kıvırdı, ben sahnenin diğer köşesinde kıvırdım 1700 dolar para topladım o gece… Kendi düğününde para kazanan tek damat benim. Gelinde İspanyol kıyafeti bende bir atlet atladık motora doğru balayı için bize ayrılan otel odasına… Saat sabahın dördü kafalar çakırkeyif… Yolda düşe kalka savrula savrula perişan bir vaziyette otele geldik neyse ki. Lobiye girdik Bizi gören şaşırıyor. Biz gelinle damadız deyince “Bu ne hal abi” diyerek bizi apar topar odamıza çıkardılar.
-Sinema ve dizi sektörü hayli gelişti. Bu değişiklik sizce oyunculara da yansıdı mı?
Ben bir filmin setine gittim geçen sene… Nuri Alço’ yla beraber gittik. Gördüm ki değişmeyen bir biz kalmışız. Sette 20 tane aktör var bunun 10 tanesi başrolde oynuyor. Hiçbirini tanımıyoruz. Sadece bir tane ışıkçı tanıyoruz, bir de rejisörü yarım yamalak. Diziyi ramazan ayında çekiyorlar. Sette iki tane oruçlu insan var. O da Nuri Alço ve ben. Çekim bitti. Rejisör kahve getirtti. “Hocam biz oruçluyuz” dedim. İftara da birkaç saat var. Rejisör şaşkınlıktan sette su bile içmeyi yasakladı iftara kadar. Bize döndü “Adamlara bak. Biri Tecavüzcü Coşkun biri Gazozcu Nuri. Bir tek bu adamlar oruçlu” dedi. Çok güldük bu lafına… Genç aktörler var sette bizimle fotoğraf çektirdiler. “Biz bu dizinin başrol oyuncularıyız” dediler. Nuri’yle birbirimize baktık pekte mütevazilermiş dedik…
-Sinemaya yeni başlayan bütün gençlerin hedefi büyük oyuncu olmak, sizce bu doğru bir yaklaşım mı?
Sosyal içerikli filmler üzerinden 30 senede geçse unutulmuyor. Sinemada ufak büyük rol yoktur. Bize figüran desinler hiç fark etmez. Hepsi karakter oyuncusudur. Ayrıca da daha iyidir. Yirmi günlük bir filmde iki gün oynayıp parayı kapmak daha güzeldir. Birçok filmdeki diyaloglarım hala çoğu kişinin aklında… Arabesk filminde “Gösterelim mi anam İstanbul’u” diye bir diyalog vardı. Bu cümle yüzünden 3 sene Beyoğlu’nda yürüyemedim. Beni gören “Nerede İstanbul” diye soruyordu. Şimdilerde sinemada çok kan akmaya başladı. Ticari filmler bunlar… Ticari işler…
-Tecavüzcü Coşkun hiç rol arkadaşına aşık oldu mu?
Kesinlikle yok. Bu işte duygu yok. Bu işte duygu olursa olmaz. Çünkü her film çevirdiğin bayana saygı duyman gerekiyor. Bunlar sadece işini yapıyorlardı. Ama şu ana kadar tanıdığım figüranından starına kadar tüm insanlarla hep dost kalmışımdır. Hep kulaklarım çınlar. Beni ararlar. Çoğunun şekli değişmiş. Çoluk çocuğa karışmışlar. “Sen bir tanesin Coşkun Abi” derler. Ben camianın Coşkun Abisiydim öylede kaldım.
-Antalyaspor sevdası nasıl başladı?
Öncelikle bir Galatasaraylıyım. Ama doğduğun yer değil doyduğun yer derler. Zaten bu memlekette öleceğim, ölmeden önce gerçek Antalyasporlu birkaç arkadaşımdan rica ettim. Ölürsem tabutumun bir yarısına Galatasaray diğer yarısına Antalyaspor bayrağı örtülsün istedim.64 yaşındayım 52 senedir futbol sahalarındayım.52 senedir amigoluk yapıyorum. 1989’ da Antalya’ya geldim. O yıllarda ve öncesinde kimse kavga etmezdi. Bütün takımların taraftarları maçı aynı yerde izlerdi. Benim şansıma mı anlamadım. 90’lı yıllarda futbolun içine menfaat karıştı ve kavgalar başladı. Yıllardır hiç bir menfaatim olmadan tribünlerdeyim. Bu işin parayla ilgisi olamaz.30 sene önce 10bin kişilik tribünde 3-5 kişi gelmedi mi onları sorardı herkes birbirine. Tribünlerde böyle dostluklar yaşanırdı. Şimdi kalmadı o dostluklar…
-Yatırımlarınızı ne yönde yapıyorsunuz?
Ben yatırım yapmıyorum günlük yaşıyorum. O gün kazandığımı o gün yiyorum. Bu yüzden de zaman zaman özellikle kışları çok zorlanıyorum. Filmlerden de çok kazanmadık bizler… Ben Antalya’da bir dönem çok büyük para kaybettim. İstanbul’da ticaretten kazanmıştım. Antalya’da halı saha açmıştım. Olmadı. 200 bin ytl kaybettim. O gün bugündür yatırımım yok.
- Yeşilçam’ ın emektarlarının çoğu sefalet içinde aramızdan ayrıldı. Sinema bu kadar vefasız mı?
Bu bir ticaret... Ticaret yapanların bildiği bir şey… Bu soruyu prodüktörlere parayı kazanıp yatanlara sormak lazım… Hiç birinin sigortası yatırılmamış. Yılların emekçileri, çok büyük değerleri kaybettik. En azından ben şanslıyım, sigorta emeklisiyim. 560 ytl maaşım var. Ben ölene kadar çalışmak zorundayım… Durduğum anda hem kendim hem ailem aç kalır. Çalışmayı iyi ki çok seviyorum ve sevdiğim bir işi yapıyorum. Bu sayede geçiniyorum ama çoğu arkadaşım benim kadar şanslı olamadı.
-Son yıllardaki oyuncular bir anda şöhret olup, bir anda unutuluyorlar. Sizce bunun sebebi nedir?
Akılda kalmak tanınmak farklı bir şey… İki sene önce 17 yaşında bir kız, benim bütün filmlerimi izlemiş. Annesiyle İstanbul’dan gelmişler benimle tanışmak için… Neredeyse bütün filmlerdeki diyaloglarımı ezberlemiş. O kadar şaşırdım ki… Ben unuttum çoğunu. Biz sürümden kazanıyorduk o zamanlar… Bazen aynı günde 4 farklı filmde tecavüz sahnesi oynuyordum. Aynı gün dört kişiye tecavüz ediyordum ama biz parada kazanmadık o zamanlar… Benim parayla pulla işim olmadı. Ben sinemaya hayatımı verdim, yüreğimi koydum. Şimdiki yeni oyuncular kesinlikle çok başarılı ve yetenekli ama o elektriği veremiyorlar insanlara. Birçoğu tanınmıyor.
-Yılların deneyimi “Tecavüzcü Coşkun” olarak gençlerimize neyi öğütlersiniz?
Gençler daha çabuk ergenliklerini atlatmaya başladılar.15- 16 yaşındaki gençler bayan oluyorlar. Bir iki sene sonra her şeyin aynı olduğunu farkediyorlar. Birçoğu fantezilerin peşinde kötü hayata düşüyor. Kendilerini aşmasınlar. Onlar daha orkide kadar güzeller ve şanslı bir ülkede şanslı bir zamanda yaşıyorlar. Paraları olduğu müddetçe parayla alamayacakları hiçbir şeyleri yok. Bizim zamanımızda kızların parası da olsa bir şey alamıyordu. Doya doya hayatı yaşarken yarınlarını da düşünsünler. Anne ve babalarına kesinlikle saygısızlık yapmasınlar. Biz acıları yaşadık onlar yaşamasınlar. Okullarını ihmal etmesinler ve mutlaka okusunlar. Okumak ayrı bir küpedir.
-“Tecavüzcü Coşkun” olmasaydınız hangi karakteri oynamak isterdiniz?
Benim her yerim karakter, ne çalarsanız ben ona göre oynarım. Baksanıza şu yeşil gözlere… Benim gözlerim yeter… 44 sene sonra şımarmakta güzelmiş. Tecavüzcü basının bana verdiği bir isim ve ben onunla özdeşleştim. Benim hayatımda kavga gürültü yok ve hiçbir zaman da olmadı. Hiçbir gün karakolda kaydım olmadı. Benim sadece adım ‘Tecavüzcü’ …
- Geleceğe yönelik sinema projeniz var mı?
Sinemanın vefasızlığından dolayı çalışmadım yıllardır. Ama oyuncu arkadaşlarımla çok özel bir ilişkim vardır. Hiçbir zaman kopmadık onlarla… Arkadaşlık, dostluk öyle ucuz şeylerden olmuyor. 40 senenin dostluğu var aramızda az değil… Geçen hafta Taksimde berberdeydim. Kadir İnanır’ ı gördüm orada da… Sohbet ettik falan. Bana dedi ki ‘Lütfen dön sinemaya, lütfen gel kopma…’ Tekrardan umutlandım, sinema konusunda bu kış bir sürpriz yapabilirim herkese…
Coşkun Göğen Kimdir?
1945’ de Antalya’da doğdu. 1962 yılından beri sinemanın içerisindedir. İstanbul’ daki pantolon dükkanını kapatan ve 1989 yılında Antalya’ya yerleşen Coşkun Göğen dört yıl önce Rus balerin Angelika Cherkashina ile evlendi. Uzay,Dünya ve Güneş isminde üç kız çocuğu olan sanatçının Ürün isminde de bir torunu var.

1 yorum:

  1. Okuması çok keyifliydi.Sanki Coşkun Göğen ile birebir konuşuyormuşum gibi hissettim.Sene 2009 gerçi ama sizden tek ricam kullanıyorsa eğer sosyal medyada kullandığı (gerçekten kendisine ait olan) adresi var mı?Bunu yazmanız mümkün değilsede sağlık olsun.Ona benimde çok beğendiğimi söylemeniz bile yeterli.Bu arada adım Atilla.İstanbul Maltepe'den Coşkun Göğen'e selamlar.

    YanıtlaSil