14 Ağustos 2009

HASAN SİPAHİOĞLU



Yıllar önce portakal ve muz bahçeleriyle çevrili küçük bir balıkçı kasabası olan Alanya, bugün yaşamın turizme göre biçimlendiği dev bir tatil merkezi olarak karşımıza çıkıyor. Yılda iki milyona yakın turist ağırlayan ilçede, baharın gelmesiyle ilçeye yayılan portakal çiçeği kokusu bir yanda deniz mevsiminin açıldığını müjdelerken, diğer yanda Alanya’yı anlatıyor.


Her iki yanda palmiye ve hurma ağaçlarının sıralandığı Atatürk Caddesi, ilçenin egzotik ve modern yüzünü yansıtıyor. Atatürk Caddesi’ndeki Alanya Müzesi, yörenin 2600 yıllık tarihini zengin bir arkeolojik koleksiyonla sergiliyor. Kente 1 kilometre uzaklıktaki Damlataş Mağarası ise bal renkli sarkıt ve dikitleriyle gerçek bir doğa mucizesi… Atatürk Caddesi’nin sonundaki Alanya Çarşısı mücevherden giysiye, deriden ahşap işlere kadar her türlü hediyelik eşyayı bulabileceğiniz bir alışveriş merkezi… Rıhtım yolu üzerindeki Havuzlu Park, hurma ve palmiye ağaçlarının gölgesinde dinlenmek isteyenleri bekliyor. Parkın bir yüzü, Alanya’nın en popüler yürüyüş parkuru olan Rıhtım Caddesi’ne açılıyor. Caddenin ucundaki Liman Meydanı ise eğlenmeyi sevenlerin adresi…


Toros Dağları’na sırtını yaslamış olan Alanya’da, Torosların yüksek kesimleri, binlerce yıllık geleneklerini sürdüren Yörüklerin yaşam alanı olarak halen kullanılıyor. Yazın kavurucu sıcaklarından kaçıp dağlara çıkan Yörükler, kış gelene kadar keçi kılından ördükleri çadırlarda yaşayıp koyun yününden rengarenk kilimler dokuyor.


Alanya, bir yanda mufazakar ve geleneksel yapısını korurken, diğer yanda yeniliklere ve gelişmelere açık bir tutum sergileyen halkıyla turizmde marka olma yolunda emin adımlarla ilerliyor.


1255 yılında Selçuklu sultanı 1. Alaeddin Keykubad tarafından yaptırılan Alanya Kalesi özellikle yabancı turistlerin ilgi kaynağı… Günümüze kadar devamlılığını büyük ölçüde sürdüren kalenin, 6.5 kilometre uzunluğundaki surları, 83 kule ile güçlendirilmiş. Alanya’nın simgesi olan 33 metre yüksekliğindeki sekiz köşeli Kızılkule’nin giriş katı, bugün Etnografya Müzesi olarak kullanılıyor.


Alanya’nın markalaşması konusunda ciddi çalışmalar yapılıyor. Alanya’nın çehresini değiştirmek için yapılan çalışmalara, birbirinden farklı festivaller de eşlik ediyor. Alanya Belediye Başkanı Hasan Sipahioğlu’nun en önemli projelerim dediği Gazipaşa Havaalanı’nın uluslar arası olarak açılması, Alanya’nın il olması, Kültür Bakanlığı’nın, Alanya’nın kültür turizminin canlanması için tersane ve kale içinin UNESCO Kültür Mirası’na alınması konusunda Alanya Belediyesi ile ortak bir çalışma içersine girmesi ve Alanya’nın ticari hayatına büyük katkı sağlayacak biri özel diğeri devlet olmak üzere iki üniversitesinin kurulması konusunda kanun çıkarılması taleplerinin yerine gelmesiyle Alanya’nın markalaşma yolunda çok daha hızlı ilerleyeceğine inanılıyor.


Geçtiğimiz aylarda Türkiye’de bir ilke imza atan Alanya Belediyesi’nin “şehir bisikletleri” projesi de Alanya’da yapılan farklı projelerden biri… Trafik düzenini rahatlatmayı ve çevre kirliliğini azaltmayı hedefleyen projenin mimarı Hasan Sipahioğlu, Alanyalıların projeye gösterdiği ilgiden hayli memnun… Projeyi seyahat ettiği ülkelerde gördüğünü belirten Sipahioğlu, “Şehir bisikletleri için, belediye sınırları içinde, sahil şeridi ve yayaların yoğun olduğu 20 nokta tespit edilerek istasyonlar yerleştirildi. Terminallerden, kentlilerin ve turistlerin faydalanması amaçlandı. Toplam 250 bisikletten oluşan projede, 1 saatlik sürüşün ücretsiz, ilk 1 saatten sonra her saatin 2 TL olduğu bisiklet turlarında günlük ücret 10 TL olarak belirlendi. Bir terminalden binen sürücü, bisikleti aldığı noktaya geri getirmek zorunda değil ve 20 noktadaki istediği bir terminale kredi kartını okutarak bisikleti kilitleyebiliyor. 1 saatlik sürüşten sonra bisikleti teslim eden kullanıcı, başka bir terminalden bir bisiklet daha alıp onu da hiç ücret ödemeden 1 saat kullanabiliyor” dedi.


2009 turizm sezonunun küresel mali krizden fazlasıyla etkilendiğini belirten Hasan Sipahioğlu “ Turizmciler bu yıl fiyatları düşürme konusunda ortak karar aldılar. Turist sayısında çok büyük fark gözlemlenmese de gelir açısından ciddi düşüş yaşandığı ortada” dedi.


Geçtiğimiz günlerde partisi Anavatan’dan ayrılan ve AKP’ye geçiş yaparak bütün Alanyalıları şaşırtan Sipahioğlu, geçiş süreci ve siyasi hayatıyla ilgili sorularımızı yanıtsız bıraktı. Amacının sadece Alanya’ya hizmet etmek olduğunun sıklıkla altını çizen başkan, “Belediye sınırları içinde siyaset yoktur. Buraya gelen ve buradan hizmet alan herkes eşittir ve eşit olmalıdır” dedi.


Bu değişim akıllara, “Alanya halkı için tatmin edici oldu mu?” sorusunu getirdi. Bu konuya da girmek istemeyen başkan kısa bir sessizliğin ardından konuyu “İlk başta bir şok oldu ama ben insanları bilirim, insanlarda beni bilir. Sonuçta bu ülkenin siyasi partileri bu ülkeye hizmet etmek için kurulmuş partiler. Siyaseti bir gerginlik meselesi haline getirmeyi doğru bulmuyorum” dedi.


Alanya Belediye Başkanı Hsan Sipahioğlu, bu hafta bizlere Alanya’nın markalaşma yolundaki sürecini ve 2009 turizm sezonunu değerlendirdi.



-Alanya’da bu yıl turizm de bir düşüş yaşıyor mu?


Yaşanmaması mümkün mü? Bunun yansımaları oldu ama beklediğimiz şiddetin altında olması için, acenta ve otelciler bir fedakarlık yaptılar. Doğru ya da yanlış o konuya girmek istemiyorum ama ciddi şekilde fiyat indirimleri oldu. Sayısal anlamda çok ciddi fark olmasada gelir açısından geçen seneyi yakalamamız mümkün değil… Sektör ciddi bir stres içinde ve global krizin etkilerinden dolayı yaşanan bu süreç topluma da yansıyor. Gelirin düşmesi yerel yönetime gelecek olan gelirde de ciddi kayıplara yol açtı. Sadece Antalya Havalima’nındaki verilere bakarak çok iyi ya da çok kötü demek doğru bir yaklaşım olmaz. Nicelik olarak belki bir noktaya getirebiliriz ama gelirin miktarında bir şey yapamayız.


- Turizmin ciddi bir sıkıntısı olan çığırtkanlıkla mücadelede Alanya ne durumda?


Belediyemizin, kaymakamlığın ve emniyetin ciddi çalışmaları sonucunda eskiye oranla hayli yol katettik. Esnaf açısından esnafın memnuniyeti ya da sektörün başarısı için çığırtkanlığı önlemenin ötesinde başka şeylerde yapmamız gerekiyor. Özellikle küçük esnaflar açısından bir değişimin ortaya konması gerekiyor. Bu bizim zorumuzla olacak bir şey değil. Çığırtkanlığı önleyebiliriz ama esnafın kendi gelecekleriyle ilgili iki konuda değişim göstermesi gerekiyor. İlki alışveriş güvenliği dediğimiz güvenliği sağlayan etiketlemenin uygulanması gerekiyor. Esnafıda zora sokan ve şikayetlerine sebep olan konunun nedeni yapılan yanlışlıklar. Ürünün üzerindeki etiket ve etiketin üzerindeki fiyat o işyerinin ticari namusudur. Çok yüksek rakamlar koyup büyük indirimler yapmak pazarlıkçı bir turist profilinin oluşmasını sağlıyor. İkincisi de iş yerlerinin çokluğu değil birbirlerinden ayrıcalıkları olmalıdır. Aynı cadde üzerinde 50 tane butik olması değil ürünlerin ve sunumun aynı olması sorun yaratıyor. Ürün sergilenmesinde ve çeşitliliğinde fark yaratılırsa esnafında şikayetlerinin azalacağını düşünüyorum.


- Alanya turizmini kalkındırmaya yönelik en önemli projeniz nedir?


Alanya sadece denizi, kumu ve güneşiyle değil, kültürel ve tarihi mirasıyla da fark yaratan bir bölge. Bu konuyla ilgili birkaç tane projemiz var ama en önemlilerinden biri Alanya Tersanesi. Bu yapı, Alanya’nın kent kimliğine son derece büyük artı değerler katan, Türkiye’nin ayakta kalan tek Selçuklu Tersanesidir. Özellikle küçük tekenelerin ticaretlerine ekonomik katkı sağlamayı hedefleyen bir Denizcilik ve Gemi Müzesi açmayı planlıyoruz. Ortaçağın korunmuş olan yapısı içinde açılacak bu müze bir ilk olacak. Ören yerlerimizi dünyayla daha çok paylaşacağız ve böylece gelen turist profilinde de bir değişim bekliyoruz. Önümüzdeki ayın sonunda yat limanımız açılacak ayrıca ilçeye gelen kruvaziyer gemilerinin sayısını arttırmaya yönelik çalışmalarımızda devam ediyor. Bütün bunların en önemli kaynağı da ulaşım meselesidir. Geçen yıl sadece tur operatörleri aracılığıyla 2 milyona yakın turist geldi. Bu çok büyük bir başarıdır. Sayın Başbakanımızın söz verdiği gibi Gazipaşa Havalimanı’nın uluslararasına açılması çok büyük fark yaratacaktır. Bunu Antalya Havalima’nıyla rekabet açısından söylemiyorum ama Alanya’nın olmazsa olmazı havalimanıdır. Başka türlü ayakta kalma şansımız kalmıyor. Artık Alanya’da kendi yağımızla kavrulmalıyız.


- Alanya denizini koruma konusunda çalışmalarınız nelerdir?


Alanya’da deniz kirliliği yok. Sadece bu konuda, denizde yaşayan bir canlı türünü bizler anlayamıyoruz sanırım. Keykubat bölgesinde çok ciddi bir caretta kaplumbağası yoğunluğu yaşanıyor. Öncelikle belirtiyim carettalar kirli denizde yaşamaz. Ama bu hayvanın çok ilginç bir yapısı var. Dışkısı insan dışkısına benziyor. O yüzden de zaman zaman gelen şikayetler hep bu konuyu gösteriyor. Yaptırdığımız analizlerde suyun temizliği konusundaki veriler elimizde mevcut ama halkın gördüklerini yanlış yorumlamaları sonucu burada deniz kirliliği oluyor denebiliyor. İlçemizde arıtma sistemimiz var. Böyle bir kirlilik söz konusu bile değil. Biz toplum olarak hayvan sevgisiyle büyümediğimiz için o masum deniz hayvanlarını benimseyemiyoruz. Halbuki son derece insancıllar ve koruma altındalar…


-Alanya il olacak yeterliliğe sahip mi?


Alanya’nın il olması düşünce olmaktan çıktı. İlk idari düzenlemede uygulacak bir konu oldu. Potansiyel olarak da Türkiye’deki 50’ye yakın ilden daha büyük. 2 milyona yakın turist ağırlayan ve katma değer sağlayan bir bölgenin idari yapısının da değişmesi son derece normaldir. Önemli olan bu ihtiyacın meclisteki milletvekillerimiz tarafından da fark edilmesidir.


-Yabancıların Alanya'daki inşaat ve gayrimenkul piyasasına girişlerine sizin bakış açınız nedir?


O treni biraz kaçırdık. Bu yasal düzenlemeyi iyi kullanamadık. Anayasa mahkemesininaldığı kararlarda yaşadığımız uygulama problemi bir güven bunalımı oluşturdu. Ciddi bir yapı stoğu var. Ben kesinlikle yabancıların mülk edinebilmesinden yanayım. Yabancılar bizden kat irtifa tapuları alıyorlar. Bu insanlar mülklerini yanlarında götürmüyorlar. Ayrıca buraya yerleşen yabancı halkında esnafa çok ciddi katkısı olmaktadır. Yani bunun adı aslında teşvik edilecek bir ihracat paketi olmalıdır.


-AKP’ye geçişiniz, Alanya halkı için tatmin edici oldu mu?


Benim prensibimdir. Belediye binası içerisinde ben siyaset konuşmam. Ben artık bu konuyla ilgili de konuşmak istemiyorum. Önemli olan merkezi yönetimle varolan projeleri en iyi şekilde hayata geçirebilmek. Eğer belediyeyi siyasallaştırısanız insanların geliş gidişinde sıkıntı yaratır. Burası herkesin belediyesidir. Burada siyasi kaygıyı hissetmemelisiniz. Siyasetin yapılacağı yerler ayrıdır.


-Anavatan Partisi’yle kırgınlığınız var mı?


Anavatan partisi zaten birkaç gün önce tüzel kişiliğini sonlandıracağını açıkladı. Sanırım ilk kongrede de bunu açıklarlar.



Hasan Sipahioğlu Kimdir?


1959'da Alanya'da doğdu. İlk ve orta öğrenimini Alanya'da tamamladı. 1980'de İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden mezun oldu. Daha sonra Alanya'da avukatlık bürosu açtı. 1987'den beri yönetim kurulu başkanı oldugu
turizm sirketi bünyesindeki otel işletmeciliğini yürütüyor. 1993-1999 yılları arasında Anavatan Partisi İlçe Başkanlığı yaptı. 2000-2005 yılları arasında Alanya Turizm Tanıtma Vakfı Başkanlığı yaptı. Avukat Hasan Sipahioğlu, 18 Nisan 1999'da ve 28 Mart 2004'te yapılan yerel seçimlerde Anavatan Partisi'nden Alanya Belediye Başkanlığına seçildi.
İngilizce bilmektedir. Evli ve iki çocuk babasıdır.

ERİNÇ KUZUCU




Dünyanın çeşitli yerlerinde 26 metre yüksekten suya atlayanların gösterisi olan Red Bull Cliff Diving’in Antalya ayağında o çılgın adamlardan biri de Türk sporcu Erinç Kuzucu olacak.



Dünyanın en heyecanlı ve tehlikeli sporlarından uçurum dalışını uluslararası bir müsabakaya dönüştüren Red Bull Cliff Diving organizasyonunun 5. ayağının gerçekleşeceği Antalya’nın nefes kesici falezlerinde, serinin en doğal müsabakası dünyayla buluşacak.


Red Bull Cliff Diving Series 2009’un ilk ayağı 8 Mayıs tarihinde Fransa/La Rochelle’de başladı. Seri kapsamında dolaşılacak 8 ülkedeki her bir lokasyon birbirinden çok farklı. Kale duvarına örülmüş bir rampadan tutun da bir gemi direğine, şehir ortasında bir köprüye hatta özel bir evin balkonuna kadar, yarışacak olan sporcuları her seferinde hayrete düşürecek ve hatta terletecek birbirinden farklı 8 nokta.


Antalya ise jeolojik yapısı itibariyle uçurum atlayışı sporu için adeta bir cennet. Müsabakanın gerçekleşmesi için 26 metre yüksekliğinde bir yapı bulmaya ya da inşa etmeye hiç gerek yok. İşte bu yüzden turun 5. ayağının gerçekleşeceği Atatürk Parkı’nda, katılımın ücretsiz olduğu bu müthiş sporun yaşattığı heyecana gözlerinizle tanık olmak istiyorsanız siz de mutlaka orada olun. Karada ya da denizde fark etmez…


Organizasyonun yapıldığı ülkelerde yerli ve yabancı basının ve yöre halkının yoğun ilgisiyle karşılaşılan Cliff Diving’de, hayatınız boyunca unutamayacağınız bir heyecana tanık olacaksınız.


Hiçbir koruyucu malzeme olmadan 26 metre yükseklikten denize atlama esasına dayanan spor her ne kadar basit bir şey gibi görünse de ölümcül riskleri olan bir deneyim aslında…


Atlayış yapmak için atlayarak dalma, kule ya da tramplen atlayışı veya benzer akrobatik sporlarda çok uzun yıllar deneyimli olmak gerekiyor. Bunlar yeterli mi? Değil elbette. Cesaret, kendine güven, olağanüstü fiziksel otokontrol ve saniyeler içinde görüş, mesafe, zaman ve deneyim açısından karar verme yeteneğiniz yoksa sıçrama tahtasının başından geri dönmeniz yüksek olasılık. Çünkü yaralanmaların en risklisi tam suya dalarken gerçekleşiyor.


Vücudun bir kısmının hızı aniden kesilirken, suyun üzerinde kalan bölümü hala son hızda oluyor. Maksimum düzeyde fiziksel dayanıklılık çok önemli… Atlayışı yapan sporcu, suya çarptıktan hemen sonra, suyun kuvvetinden dolayı oluşan tazyikten etkilenmemek ve bir sakatlık olmaması için hemen suyun yüzeyine çıkmalı…


O yükseklikten suya yatay çarpma, 13 metreden beton zemine çarpmayla aynı etkiyi yapıyor. İşte bu yüzden dünyada bu ayrıcalıklı ve sıradışı sporu yapan sadece 50 sporcu bulunuyor.


Cliff Diving, kaynağını Hawaii Adaları`ndaki Lanai`nin güneybatısındaki Kaunolu’dan alan geleneksel bir spor dalı aslında. 1770’lerde, Maui Adası kadar tanınmış bir şahsiyet olan son bağımsız Kral Kahekili, bu sporun 18. yüzyılda devam etmesini sağlamış. “Yüksek bir kayalıktan etrafa su sıçratmadan çivileme atlamak” diye çevrilebilen “Lele Kawa” ile ünlüydü ve Cliff Diving’i savaşçılarına bir taktik olarak gösteriyordu. Kral, savaşçılarının kendine olan sadakatini yüksek kayalardan atlamayı deneyerek ve onu örnek alarak ispatlamalarını istiyordu. Zamanla Kral Kahekili’nin atlayış numaralarının odağı değişmeye başlamış ve bu spor o kadar popüler olmuş ki insanlar kendi aralarında yarışmaya başlamışlar. Şu an ise dünyanın en heyecanlı ve tehlikeli sporlarından biri olan uçurum dalışı uluslararası bir müsabakaya dönüşmüş durumda.


`Red Bull Cliff Diving` organizasyonunun, 8 ülkeyi kapsayacak dünya turunun 5. ayağı, 8 Ağustos tarihinde, saat 16.30’da Atatürk Parkı’ndaki platformda gerçekleştirilecek.


Bu sporu tanıtmak için geçtiğimiz aylarda İstanbul`a gelen Dünya Şampiyonu Kolombiyalı Orlando Duque, İstanbul’un tarihi dokusu eşliğinde Haydarpaşa Limanı Gümrük Sahası’ndaki 26 metreye yükseltilmiş vinçlerden, Boğazın derin sularına atlayarak kelimenin tam anlamıyla nefesleri kesti. 26 metreden toplam üç mükemmel atlayış yapan Duque’ye Erinç Kuzucu da 20 metreden eşlik etti ve bu performansıyla yarın Antalya’da yapılacak organizasyonun 5. ayağında yabancı sporcularla birlikte yarışabileceğini ispatlamış oldu.


Sadece 3 saniye içerisinde, saatte 90 kilometreye çıkan bir hızla düşerken manzaranın tadını çıkarmaya pek fırsat olmuyor ama baş döndüren yüksekliklerden böylesine cesur atlayışlar yapmak hiç alışılmış bir durum da değil… Bu sporu ülkemizde yapan tek kişi olan Erinç Kuzucu, uzun yıllar kule ve tramplen atlayışı yaptıktan sonra en büyük hayalini gerçekleştirdiğini ve hedefinin dereceye girerek Türkiye’nin adını tüm dünyaya duyurmak olduğunu belirtti.


Yarışmanın yapılacağı platformun kurulduğu alanda günlük antrenman yapan Kuzucu, 21 metreden atlayışlar yaptı. Kuzucu, yarışma günü 26 metre atlamayı deneyecek. Daha önce 25 metreden atlayan ve çıtasını bir metre daha yükseltmeyi hedefleyen 30 yaşındaki Türk sporcu Kuzucu, Avusturyalı hocası eşliğinde her gün iki saat süren antrenman yapıyor. Atlayış yapan sporcu özellikle de suya giriş sırasında muazzam bir baskıya maruz kalıyor. Yorgun kaslar yaralanmalara yol açtığı için de sporcular yarışma ve eğitim boyunca sadece kısıtlı sayıda atlayış yapabiliyor.


19 Mayıs Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu’nda öğretim görevlisi ve doktora öğrencisi olan Erinç Kuzucu kendini hayalperest, cömert ve hiperaktif olarak tanımlıyor. İnsanüstü bir gücü olsa tek isteğinin suyun altında nefes almak olduğunu ekleyen Kuzucu, bu yarışmayı “Bir cinin gerçekleştirdiği dilek gibi…” diye tanımladı.


Çocukluğunda en sevdiği çizgi film kahramanının Örümcek Adam olduğunu belirten Kuzucu, “Onun binalar arasındaki uzun atlayışlarını hayranlıkla izlerdim. Kule ve tramplen atlayışı dalında 15 senedir çalışıyorum. En büyük hayalim Cliff Diving’e katılmaktı. Yaşadığım duyguyu tarif edemiyorum” dedi.


İmkansızlıklar içinde hazırlandığı zorlu yarış maratonunda antrenörü Ken Grove’un gözdesi olan ve antrenörünün sözünden çıkmayan Erinç Kuzucu, yarışma öncesi Antalya’daki extreme diving platformunda antremanlarına başlamış. “21 metrelik bir yüksekliğe 30 santimlik bir merdivenden çıkıyorsunuz. Yukarısı o kadar dar ki dengede durmak çok zor… Hele aşağıdaki havuz toplu iğne başı gibi görünüyor. Suyun derinliği 4 metre ve suya girdikten sonra ayaklarınızı karnınıza çekmeniz gerekiyor. Yoksa dibe çakılırsınız. O havuzda başarıyla atladıysam, bu yarışmada da elimden geleni yapabileceğim düşüncesindeyim” dedi.


21 metrelik atlayış antremanları bitiminde görüştüğümüz Kuzucu, “Şu an tek hedefim bu yarışma. Sadece yarışmaya odaklanmış durumdayım. Daha önce kule atlayışları yapıyordum. Şimdi uçurum atlayışına da başladım. Ülkem için Antalya’da iyi bir derece elde etmek istiyorum” dedi.


Bu yarışmaya girdiğinden beri en sık karşılaştığı sorunun “Ne gerek var böyle bir işe?” olduğunu gülümseyerek anlatan Kuzucu, insanların yarı şaşkın yarı heyecanlı hallerinin kendisini daha da motive ettiğininin altını çizdi.


Bana göre delilik, kimine göre adrenalin, kimine göre de ölüme meydan okuma olan bu sporun sporcularının çılgınlık seviyeleri tartışılamaz. 90 kilometre hızla suya girdiklerinde frenlenme süreleri 15 salise ve bu frenlemeyi arabalar bile yapamıyor. Adrenalin ve korkunun en üst seviyede hissedildiği Cliff Diving müsabakalarında şimdiye kadar bazı sakatlanmalar hariç çok ciddi bir olayla karşılaşılmamış. Kendi branşlarında profesyonel olan sporcuların bir araya gelmesiyle oluşan Cliff Diving Series 2009’da fiziksel ustalık, ölüm sessizliği, kusursuz bir estetik ve dizleri titreten gerilimi yaşamak için yarın saat 16.30’da Atatürk Parkı’nda buluşmak dileğiyle Milli Sporcumuz ve gurur kaynağımız Erinç Kuzucu’yu destekliyor ve başarılar diliyoruz.



- Neden Cliff Diving?


1996 yılından beri kule atlama sporuyla uğraşıyorum. O yıllar içerisinde de sürekli daha yüksek noktalardan atlamak istiyordum zaten… Redbull Türkiye bu yarışmayı ev sahibi olarak üstlenince, bu benim şansıma oldu. Hep hayalini kurduğum uçurum atlayışına da böylelikle başlamış oldum.


- Çoğunluğun “delilik” olarak gördüğü bir işi spor olarak yapmak nasıl bir duygu?


Bizde de korku var elbetteki. Kalp atışının hızlanmasını, kanın pompalanmasını hissediyorsunuz. Önemli olan bu enerjiyi pozitif yönde kullanabilmek. Bu enerjiyi kontrol altında tutup, daha iyi sıçrayıp, kendinizi havada daha iyi kontrol altında tutmayı hedefliyorsunuz. Korkmaktan daha çok o enerjinin üzerine gidiyorsunuz. Bu çılgınlığı kontrol altında tutabilmek cidden zeka gerektiriyor. Maceranın, adrenalinin ve çılgınlığın üst seviyesi…


- Atlayışa hazırlandığınız sırada aklınızdan ne geçiyor?


Doğayı hissetmeye çalışıyorum. Atlamadan hemen önce doğayı tüm bedenimle hissedip atlıyorum. Atladıktan sonra manzarayı izleme fırsatınız kalmıyor çünkü… Bana aslında 10 saniye gibi geliyor ama toplam 3 saniyede suya giriyoruz. Oysa ben havada kendimi 10 saniye kalıyor gibi hissediyorum. Hareketleri saliseler içinde yapıyoruz. Bu hız ve sonrasında yaratttığı rahatlama tarifsiz bir duygu. Farklı etkenlerin işin içine karışması beni olumsuz yönde etkileyebilir. O yüzden konsantrasyon bu işte en önemli faktör. Doğru konsantrasyon işin büyük kısmını hallediyor. Benim konsantrem her zaman sabit bir noktada. Konsantrasyon bozukluğu hem havadaki hareketleri etkileyebilir hem de suya giriş bozukluğu yaralanmalara neden olabilir.


- Ailenize, ben uçurumdan atlayacağım dediğinizde nasıl bir tepki aldınız?


Ben bunu yapacağımı söyledim. Nisan’da yaptığım atlayış görüntülerini gördüler. Ama onun öncesinde de karşı çıktılar.


- Anneniz “Ne gerek var oğlum uçurumdan atlamaya, sende herkes gibi olsana” demedi mi?


Ne işin var bile demedi. Direk, hayır dedi. Annelik içgüdüsüyle sonuna kadar mücadele etti benimle… Bir anne izin verebilir mi çocuğuna, mümkün değil elbetteki. Daha sonra “Ben kesinlikle atlayacağım. Bu fırsatı uzun yıllardır bekliyordum. Beni teşvik et” dedim. Şu anda endişeli olduğunu biliyorum ama yine de teşvik ederek ilerliyor. Her gün arar, sesimi duymak onu biraz da olsa rahatlatıyor. Annem ve babam da emekli sporcudur. Babamı kaybettik ama abim ve annem olayın teknik yönünü de bildiklerinden engellemek için her yolu denediler. Kararlı olduğumu gördüklerinde de teşvik etmeye başladılar ama annemin içi yarışma bitimine kadar rahat olmayacak, biliyorum.


- Bu yarışmadan önce ne yapıyordunuz?


19 Mayıs Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu’nda öğretim görevlisi ve doktora öğrencisiyim. Kendi öğrencilerim de bu yarışmaya katıldığımı televizyondan gördüler. Beni arayıp, tebrik ettiler. Onların gururunu ve heyecanını kilometrelerce öteden hissettim. Bir öğretmen için bundan daha güzel ne olabilir ki? Ben 16 yaşında spora başladım. Kule ve tramplen atlayışları yapıyorum. Onun öncesinde de sporcu bir aileden gelmem dolayısıyla temel jimnastik üzerine çocukluktan gelen bir antrenman alışkanlığım vardı. Kule ve tramplen atlama olimpik bir branş ve belli bir kontrol altında havuzda yapılan bir spor dalıdır. Atladığınız kule atlama için özel olarak tasarlanmış bir kule ve konrollü bir ortamdasınız. Bu Cliff Diving doğada yapılan bir spor ve doğayı kontrol altına alamazsınız. Kule atlamada iki üç saat içinde 60-70 atlama yaparsınız ve belli sabit hareketi uygularsınız. Uçurum atlayışında günde 3 atlayışdan fazlası risk oluşturuyor. 26 metreden suyun direncine karşı koymanız kolay değildir. Arasındaki fark çok ciddi düzeyde, kule atlama kontrollü bir branş olduğu için daha güvenli…


- Suya olan bu merakınız nerden geliyor?


Ben aslen Diyarbakır doğumluyum. Babam Konya Ereğlili, annem Maraş Elbistanlı, Manisa’da ortaokula kadar okudum ama ondan sonraki hayatım İzmir ve Samsun’da geçti. Nerelisin diyenlere “Türkiyeliyim” diyorum. Bu yüzden de suya karşı merakımın nereden geldiğini ben de tam olarak bilmiyorum.


- Peki bu yarışmayla nasıl buluştunuz?


Yüzme Federasyonu Başkanı bir gün beni aradı ve Redbull’un bu organizasyonundan bahsetti. “Atlar mısın?” dedi. Bir an bile düşünmedim. “Atlarım” dedim. “Seve seve, atlarım.”


- Atlar mıyım acaba diye bir an bile aklınızdan geçmedi mi?


İnanın geçmedi. “Atlarım” dedim. Zaten ben bu fırsatı yıllardır bekliyordum. Cliff Diving’e geçiş sürecinde nasıl bir antrenman olacaktı, sadece bunu düşündüm. Antrenman noktaları ayarlanırsa, ben yaparım dedim. Zaten Cliff Diving’le ilgili dünyanın en iyi antrenörlerinden birisi olan Ken’le çalışıyorum. Bu bile benim adıma büyük şans ve ayrıcalık oluşturuyor. Ken’le tanışmadan önce de Yüzme Federasyonu As Başkanı Cem Görgülü, Milli Takım Antrenörü Nihat Coşkun ve Onur Bolluk hem antremanlarımda hem de destekleriyle yanımda oldular ve en önemli teşekkürü kendilerine ediyorum. Neticede kule atlamada balıklama atlıyoruz ama şimdi ayaküstü giriyoruz. Buna alışmak da zaman istiyor.


- Tam atlarken balıklama suya gireyim, diye aklınızdan geçmiyor mu?


26 metreden atlayınca inanın geçmiyor. O kadar yükseklikten atladığınızda ayaküstü suya girmek bu sporun doğası ama benim kule atlamadaki antrenörümün 18 metreden balıklama atlamıştı ve takım arkadaşım Mehmet Denizeri de 18 metreden geriye doğru bir salto yapmıştı. Onları hatırlıyorum. Bildiğim kadarıyla bu yüksekliklere yakın yüksekliklerden Mostar Köprüsü ve Acapulco’da balıklama atlayanlar var. Ama bu onların gelenekleri olmuş. Ben Mostar Köprüsü’nden, 23- 24 metreden balıklama atlayanları kendim gördüm.


- Hangi tekniklerle atlıyorsunuz?


Ben öne doğru, içe doğru ve ters atlamalar yapıyorum. Çift salto yarım burgu pozisyonunda atlıyorum. Antrenörüm Ken, Viyana Üniversitesi’nden 1989 yılında mezun olmuş. 1983’den beri Cliff Diving yapıyor. 56 yaşında ve bana destek olmak adına bugün kendisi de 21 metreden bir atlayış gerçekleştirdi. Aynı zamanda da yoga ve meditasyon hocasıdır. Çünkü bu işte fiziki dayanıklılık kadar zihinsel kontrol de çok önemlidir. Ben tam sporculuğu bırakmak üzereyken bu teklifi aldım. Artık suya atlamayı bırakmak üzereydim ve bu teklif bir sene sonra yapılsa fiziksel açıdan yeterli olamayabilirdim.



Erinç Kuzucu kimdir?



1979’da Diyarbakır’da doğdu. Ege Üniversitesi BESYO mezunu olan Erinç Kuzucu halen 19 Mayıs Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu’nda öğretim görevlisi ve doktora öğrencisi. 1996 yılından beri kule ve tramplen atlayışı yapan Erinç Kuzucu’nun Türkiye dereceleri ve Avrupa Üçüncülüğü bulunuyor. Redbull Cliff Diving Series 2009’da ülkemizi temsil eden milli sporcumuz Kuzucu, 26 metreden atlayışı Antalya’da ilk kez gerçekleştirecek.