20 Nisan 2010

HAMDİ GÜNEŞ


Triatlonda hedef olimpiyatlar



Haydi Antalya Triatlon’a



Antalya bu hafta sonu 1. Antalya ITU Triatlon Avrupa Kupası'na ev sahipliği yapacak. Gözde Gürer, bu hafta Cuma Sohbeti’nde ‘Demiradam’ların yöneticisi Triatlon Federasyonu Başkanı Hamdi Güneş’i konuk etti




Triatlon yarışmalarının tarihçesi 1978 yılında başlıyor. İlk Triatlon yarışı 18 Şubat 1978’de Hawaii adalarında Waikiki plajında yapılmış. Triatlon, üç farklı disiplinin bir yarışta buluşması olarak kısaca açıklanabilir. Yarışın yapıldığı yere göre değişiklik gösterse de genel olarak triatlon yüzme, bisiklet ve koşu parkurlarının geçilmesiyle yapılıyor. Triatlerler genellikle 1.5 kilometre yüzerek başladıkları yarışı, 40 kilometre pedal çevirerek sürdürüyor ve son etapta 10 kilometre koşarak tamamlıyor. İşte bu yüzden triatlon sporunu yapanlara Ironman yani Demiradam deniliyor.


Triatlon sporu, kuvvet, dayanıklılık ve dayanıklılık becerilerinin çok iyi olmasını gerektirdiğinden ve çevresel koşullardan (rüzgâr, yağmur, dalga v.b) kolayca etkilenebildiğinden dolayı elde edilen derecelerde rekor kırma gibi bir süre kavramı bulunmuyor. Triatlon felsefi bir spor. Azimle çalışan, gereklerini yerine getiren herkes bir diğerini geçer, mutlak birincilik, ikincilik, üçüncülük çok uzun süreli devam etmez. Ama sağlam istikrarlı triatlet vardır. Hemen hemen mevcut tüm yarışmalara başarıyla katılan ve bitiren bir önceki derecesinden 1 saniye ve dakika önce bitiren minimum 10 yıl, maksimum 20–25 yıl triatlon sporuna gönül veren kişi gerçek triatlet gerçek şampiyon kabul ediliyor bu camiada.


“Triatlon” terimi bizim ülkemiz için de oldukça yeni bir kelime. Ülkemizde Triatlon ilk kez 1988 yılında Eskişehir’de o zamanki adıyla Beden Terbiyesi Bölge Müdürlüğü’nün organizasyonunda gerçekleşmiş. Daha sonra Alanya’da sporun turizme katkısını, yurtdışında gören bir kısım sporseverin çabaları ile ilk olarak 17 Ekim 1991 tarihinde uluslararası boyutta bir organizasyon düzenlenmiş, bu organizasyonun yerli ve yabancılar tarafından olumlu eleştiriler almasıyla gelenekselleşmiş ve günümüze kadar giderek gelişen bir konuma ulaşmış.


Alanya’daki olumlu gelişmenin devlet desteğinde sürmesini sağlamak ve yapılan organizasyonun sadece Alanya Triatlonu ile sınırlı kalmaması için Triatlon sporu 1994 yılı sonunda Bisiklet Federasyonu’na bağlanmış ve 2001 yılına kadar faaliyetlerini Bisiklet Federasyonu bünyesinde sürdürmüş. Aralık 2001 tarihinden sonra “Türkiye Triatlon Federasyonu“ Bisiklet Federasyonu’ndan ayrılarak kendi faaliyetlerini üstlenmiş.


Şubat 2009’da yapılan Genel Kurul’da ise Triatlon Federasyonu’nun kuruluşundan beri camianın içinde olan ve sevilen isimlerinden Antalyalı Hamdi Güneş yeni dönemde başkanlık görevini devraldı.


2010 ANTALYA ITU TRIATHLON EUROPEAN CUP


Antalya son dönemlerde adını spor faaliyetleriyle de duyurmaya başladı. Antalyaspor Kulübü ve Antalya Büyükşehir Belediyesi ile Kepez Belediyesi basketbol takımlarımızın çabalarına artık bisiklet ve triatlon takımlarımız da eklenecek. Alanya’dan başlayan ve her yıl daha çok sporsevere ulaşan bisiklet müsabakalarımızın, üç aşamalı versiyonu olan Triatlon branşının kupa heyecanına bu yıl Antalya da ev sahipliği yapacak.


1. Antalya ITU Triatlon Avrupa Kupası'na 30 ülkeden 150 sporcu katılacak. Bu sayı yönetici ve antrenörlerle 300'ü bulacak. Müsabakalarda 40 hakem görev alacak. Triatlon aslında kişisel bir spor, sporcunun erişebildiği gücü zorlayan insanüstü bir çaba gerektiren, değişik yaş gruplarının yapabileceği bir branş diyebiliriz. Olimpik tarzda rekor denemelerinin yapılmadığı hava ve zemin koşullarına göre derecelerinin değişebildiği bir spor olması insanların bu spora ilgisini arttırıyor.


Triatlon Federasyonu Başkanı Hamdi Güneş, mütevazılığı ve diyaloğa açık yapısıyla tüm işadamlarımıza örnek olacak bir kişiliğe sahip. "Ben" duygusundan uzak; "biz"i benimsemiş karakteri kendisini daima başarılı kılacak. Sorumluluğunun farkında ve Antalyalı bir başkan olarak, Antalyamızı Triatlon’da en iyi şehirlerden biri haline getireceğine inanıyorum.


Bu haftaki keyifli söyleşimizden anladığımız kadarıyla hayli eğlenceli ve heyecanlı bir spor dalı olan Triatlon’da “1. Antalya ITU Triatlon Avrupa Kupası” ev sahipliğinde bizlere de iş düşüyor, üzerimize düşeni yapmalı sporcularımızı yalnız bırakmamalıyız.


Haydi Antalya, 18 Nisan saat 10.00’da Konyaaltı’nda, Avrupa Triatlon Kupası’na!


- Bu yıl nasıl bir organizasyon takvimi belirlendi?


Müsabakalarda milli sporcularımızdan başarılı sonuçlar bekliyoruz. Federasyonumuzun 2010 yılı etkinlikleri 1. Antalya ITU Triatlon Avrupa Kupası ile Antalya'dan başlıyor. Son etkinliğimizi ise Ekim ayında Alanya'dan sonra Kaş’ta yapacağız. Türkiye'de henüz tanınmayan triatlon sporu, Alanya ilçemizde 19 yıldır yapılıyor. Antalya'da ise triatlonda ilk kez uluslararası bir organizasyon gerçekleşiyor.


- Yarışmanın parkuru nasıl olacak?


Konyaaltı Kent Meydanı'nda başlayacak yarışlar, kategorilerine göre mesafeleri değişmek üzere önce yüzme, ardından bisiklet ve son olarak koşu ile tamamlanacak. Koşu ve bisiklet yarışı Kent Meydanı ile Mini City kavşağında gidiş - dönüş olarak gerçekleşecek. Müsabakalar genç erkek, bayan, büyük erkek ve bayan kategorilerinde olacak. Yüzmede gençler 750 metre, büyükler ise 1500 metre yüzecek. Büyükler daha sonra 40 kilometre bisikletle yarışacak ve son olarak 10 kilometre koşacak. Gençler ise 20 kilometre bisikletle gidip, 5 kilometre koşacak. Dereceye giren sporculara aynı günün akşamı düzenlenecek törenle ödülleri verilecek. Yarışmayı izleyecek 2 bin kişiye de çeşitli hediyeler dağıtılacak. Türkiye'de triatlon sporunu yaymak ve sevdirmek için çalışmalarımız sürüyor. Şu anda 17 ilde triatlon sporu yapılan 43 kulüp var. Bu sayıyı arttırmak istiyoruz. Antalya Muratpaşa Belediyesi de triatlon bölümünü oluşturdu.


- Triatlon hikâyeniz nasıl başladı?


90’lı yıllardan beri değişik federasyonlarda görev aldım. İlk Halter Federasyonu’yla başladım. Daha sonra Herkes İçin Spor Federasyonu’nda görev aldım ve Engelliler Federasyonu’yla devam ettim. Şimdi de bir yıldır Türkiye Triatlon Federasyonu başkanlığı görevindeyim. Aslında spor olarak halter ya da triatlon yaptığım sporlar değil ama yönetici olarak görev almaktan çok mutluyum.


- İlk defa yapılan organizasyonlar daha zordur. Sizin çalışmalarınız nasıldı?


Bu yıl bir ilke daha imza attık. Sayın Valimizin desteğiyle Antalya’dan start verdiğimiz, Triatlon müsabakalarının finalini de Alanya’dan sonra 29 Ekim’de ilk defa Kaş’ta yapacağız. Kaş ilçesinin coşkuyla geçen Cumhuriyet Bayramı kutlamalarında bu yıl farklı bir heyecan daha yaşanacak. Sayın Valimiz ve Turizm Konseyi ile yaptığımız görüşmeler sonucunda Antalyalı işadamlarımızın çok büyük desteğini aldık. Antalyalı işadamları ve kamu kuruluşları büyük bir özveriyle organizasyona sahip çıktı. Yönetim olarak hedefimiz olimpiyatlarda başarılı sonuçlar almak. Ancak, bu hedefimize ulaşabilmemiz için güçlü bir bütçeye sahip olmamız gerekir. İşte bu konuda içimizde bir burukluk var.


- Triatlon Federasyonu’nun bütçesi hedefleriniz için yeterli mi?


Geçen yıl 225 bin lira olan Federasyon bütçesini bu yıl Spor Toto'nun katkısıyla 300 bin liraya yükselttik. Şunu ifade etmeliyim ki geçen yıl sadece uluslararası kimlikli Alanya Triatlon Şampiyonası 200 bin liraya mal oldu. Ama biz 7 ayrı organizasyona imza attık. Borçluyuz, ancak borç yiğidin kamçısıdır felsefesi ile çalışıyoruz. Bu anlamda Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğümüzden bütçemizin yeniden gözden geçirilmesini talep ediyoruz. İnanıyoruz ki bize hak ettiğimiz destek verilecektir. Bu inançla 2010 yılı programımıza daha çok faaliyet koyduk. Triatlon, futbol, basketbol gibi popüler bir spor olmadığı için sponsor bulmakta zorlanmaktayız. Ama Antalya’nın bu sporda ismini duyuracağına inanıyorum. Kamp organizasyonlarıyla özellikle kış aylarında hareketlilik sağlayabiliriz. Bir de Antalya’nın kapalı ve açık bir olimpik yüzme havuzuna ihtiyacı var. Spor tesisleri yenilendiği takdirde başarmamamız için bir sebep yok.


- Müsabakanın sonucuyla ilgili bir tahmininiz var mı?


Antalya dünyanın her yanından gelen misafirlerini ağırlayıp mutlu bir şekilde göndermekte, yetiştirdiği tarım ürünleri ile bu güzelliğe lezzet katmakta ve temiz sanayisi ile emin adımlarla yükselmekte iken artık spor alanında da kendini üst sıralara taşımaya kararlı. Bu kararlılığa Antalya’da iş yapmış yaşamış ve bugün de görevim gereği yöneticisi olduğum ve çok sevdiğim Triatlon Federasyonu ile bir katkıda bulunabiliyorsam mutlu olacağım ve yaşadığı kente borcunu ödemeye çalışmanın gururunu taşıyacağım. Ben şimdiden bu organizasyonu uluslararası düzeyde başarıyla tamamlayacağımıza inanıyorum. Türk milli takımı 9 erkek ve 6 bayan sporcu ile temsil edilecek. Tüm Triatlon dostlarını ve özellikle de Antalya’da yaşayan herkesi 18 Nisan’da Konyaaltı sahiline izlemeye doyamayacakları bu güzel sporumuzu görmeye davet ediyorum.



Hamdi Güneş kimdir?



1960 yılında Antalya’nın Kemer ilçesinde doğan Güneş, ilk öğrenimini Kemer, orta ve lise eğitimini Antalya’da tamamladı. Uludağ Üniversitesi İktisadi ve Sosyal Bilimler Fakültesi’ndeki öğrenimi sonrası babası ile birlikte işe başlayan Güneş, 1982 yılında yaş sebze ve meyve toptancılığına bilfiil atılmış oldu. Sebze meyve komisyonculuğu ile iş hayatına başlayan Güneş, turizm sektörüne tedarik ve servis hizmeti, hiper ve süpermarketlere tedarik hizmeti, ihracat ve son 5 yıldan buyana da 60 dekarlık topraksız kültür sebze üretimi yapılan teknolojik modern sera kurarak üretime de başlamıştır. TÜRKONFED tarafından 2008 Kobilerde Dönüşüm, Küçük Firmaların Büyük Başarıları yarışmasında 24 firma arasında seçilme hakkını kazanmıştır.

SURURİ ÇORABATIR



Belediyeler vizyonlarını yenilemeli



Belediyeler turizmi yok sayıyor



Turizm sezonunun resmi olarak başladığı günlerde AKTOB Başakın Sururi Çorabatır’ı ağırladık. Çorabatır, en çok turizmi düşünmeyen, 3 kilometre arayla sıralanmış vizyonsuz belediyelerden şikayetçi



Sancılı geçen 2009 sezonunu başarıyla atlatan Antalya’da bu yılın manşetlerindeki haberleri şimdiden görür gibiyim. “Turizm patladı” ve “Bu yıl rekor kıracağız” manşetlerinin devamında turist sayısındaki artıştan bahsedilse de aslında kazancımız ve kayıplarımızın masaya yatırılması gerekiyor. Salt turist sayısına endeksli bir tablonun gerçeği yansıtmadığını 2009 sezonunda bizzat yaşadık. Krizin etkilerinin azalmasıyla birlikte canlanmalar da kendini hissettirdi ama bundan sonrasını nasıl planlayacağız?


Akdeniz Turistik Otelciler ve İşletmeciler Birliği’nin (AKTOB) dinamik ve güler yüzlü Başkanı Sururi Çorabatır, turizmde çok rastlamadığımız ve alışık olmadığımız bir söyleşiye imza attı. Düşüncelerini SABAH Akdeniz okurları için dobra dobra açıklayan Başkan, tespitlerini cesaretle dile getirdi.


Pembe gözlüklerle bakmaya alışık olduğumuz turizm sektörünün gerçeklerini samimiyetle masaya yatıran Çorabatır, bu konuda alınması gereken önlemleri de sıraladı. 2010 ve 2011 yıllarının bizim için çok önemli olduğuna dikkat çeken Başkan, bu yılların Antalya turizmindeki dönüm noktası olduğunu belirtti.


Antalya’nın tüm dünyadaki bilinirliğinin en az İstanbul kadar olduğunu söyleyen Çorabatır, asıl önemli olanın marka değeri olduğunu da bir kez daha hatırlattı.


Antalya’daki tanıtım ve yatırımın bugüne kadar devletin ve derneklerin desteğiyle yapıldığını, oysa ki turizmde çok önemli bir yeri olan bankacılık sektörünün bu tanıtım ve yatırım planlamalarına niçin katılamadığını merak ettiğini açıkladı. “Örneğin bankalarımız tarihi yerlerimizin restorasyonunda sponsor olabilirler, kültürümüze sahip çıkmamız, kültür ve turizmi beraber düşünmemiz gerekir. Kültür ve turizm birbirinden ayrılamaz” diyen Sururi Çorabatır, sadece doğal güzelliklerimizi pazarlayarak bu sektörü yaşatamayacağımızı, kültürümüzü de tanıtmamızın turizmin devamlılığı açısından önemli olduğunun altını çizdi.


Mustafa Kemal Atatürk’ün “Hiç şüphesiz ki Antalya, dünyanın en güzel yeridir” cümlesini hatırlatan Çorabatır, “Antalya’ya sahip çıkmak ve onu hak ettiği yere getirmek sadece işimiz değil, bize bu toprakları bırakanlara olan vicdani sorumluluğumuzdur, vefa borcumuzu ancak bu şehre sahip çıkarak ödeyebiliriz” dedi.


2010 sezonu için hazırlıkların tamamlandığı bölgemizde, sezon öncesinde Antalya turizmine dair notların alındığı, mevcut durumumuzu ve beklentilerimizi masaya yatırdığımız keyifli sohbetimizin sonunda, öncelikle kendi elini taşın altına koyan turizm sevdalısı Sururi Çorabatır’la ortak bir dileğimiz var, “Turizm patladı” ve “Bu yıl rekor kıracağız” manşetlerinin sektöre nazar değdirmemesi…



- AKTOB 2010 kışını nasıl geçirdi?


Turizmciler olarak çok çabuk bir araya gelip önemli kararlar alabiliyoruz. 1990 ve 2000 seneleri arasına baktığımızda gerek Antalya gerek Türkiye olarak birçok sıkıntı ve kriz atlattık. Turizm sektörü tüm olumsuzluklardan en çabuk etkilenen sektör. Kriz ortamında bir masanın etrafında çok çabuk toplanabilme ve krizi yönetilme becerisine sahip olmamıza rağmen krizin ardından çok çabuk rehavete kapılıyoruz. Antalya’nın yurtdışındaki bilinirliğini arttırmaya yönelik fuar çalışmalarımızdan çok iyi geri dönüşler alıyoruz. Sadece profesyonellerin katıldığı fuarlara değil, tüketicinin katıldığı daha küçük fuarları da ekleyerek bu yıl 35 fuara katıldık. Birebir tüketiciyle görüşme ve tanıtım imkânımız oldu. Pazar çeşitliliği açısından önemli ilerlemeler sağladık. Profesyonellerin bir araya geldiği fuarlar prestij fuarlarıdır ve çok önemlidir ama tüketici fuarları da atlanmaması gereken fuarlar.


- Geçtiğimiz sezonun olumsuz etkilerini bu yıl silebilecek miyiz?


Döviz bazında gelirlerimizde gerileme olurken, giderlerimizin yükselmesiyle kazançlarımız düştü. Döviz kurundan dolayı Türk lirası gelirimizde artış olmasıyla kazanç sağladığımızı söyleyemeyiz. Antalya havalimanından geçtiğimiz sezon 9 milyon turist giriş yaptı ve yüzde 2’lik düşüş gösterdik. Turist sayısı bazında güzel bir gelişme ama bununla birlikte Antalya’nın kayıpları oldu. Bunları telafi etmek çok önemli. Ne yazık ki bununla ilgili hem biz hem de diğer sivil toplum örgütleri bir planlama yapamadık. Sadece 2009’u stabil bir şekilde geçirebilmek için çalışmalar yaptık ama 2010 ve 2011 sezonu öyle değil. Bunun hazırlığını çok detaylı yapmamız gerekiyor. Turizmi 12 aya yaymamız gerektiğini Sayın Başbakan bile söylerken, biz bu konuda ne yapıyoruz? Hiçbir şey yapmıyoruz. Sadece bunu istiyoruz. Hedefe gitmek, çalışmakla olur. Sadece isteyerek yapmamız mümkün değil.


- Antalya Kongre Bürosu’nun yeni planlamaları yapıldı mı?


Antalya'nın kent ve destinasyon olarak turizmdeki geleceğinin daha sağlıklı şekillenebilmesinin en önemli adımı turizm etkinliklerinin yılın tamamına yayılmasıdır. Antalya bölgesindeki otellerde önemli bir kongre ve toplantı altyapısı bulunuyor. Ancak bu potansiyelimizi yeterince değerlendiremedik. Hedefimiz Kongre Bürosu ile bu potansiyelimizi yurt içi ve yurtdışında daha etkin tanıtarak, önemli organizasyonları Antalya'ya çekmek. Kongre ve toplantı turizminin gelişmesi ile hem bölgemizin düşük sezonu hareketlenecek, turizm 12 aya yayılacak, hem de yüksek gelir gruplarından insanlar bölgemize çekilebilecek. Böylece otellerden başlayarak tüm tedarikçi zincirinin, istihdam edilen personelin, kısaca bölgemizde ve kentimizde yaşayan tüm insanların refahının artmasına katkıda bulunulacak. Antalya Kongre Bürosu (ACB), bünyesinde çalışmaları yürütecek profesyonel bir ekip kurulması, önümüzdeki yurt dışı fuarlara katılım sağlanarak, etkin bir tanıtım yapılması konusunda çalışmalara başladık.


- Antalya’daki hizmet-fiyat-kalite üçlemesini dengeli buluyor musunuz?


Gündemde iyi şeylerle kalmak elbette ki çok önemlidir. Biz bunu başardığımıza inanıyoruz. Geçen sene sektör fiyat-kalite dengesini iyi ayarlayarak bu pax sayıları oluştu. Diğer sektörlerle karşılaştırdığımızda iyi bir sonuç aldığımız ortada. Fiyatların 2009’da geriye gelmesiyle 2010’daki dengeyi şöyle sağladık. 2009’un kontrat fiyatlarını 2010’a yansıttık. Bazı oteller fiyatlarıyla ilgili yükselen oynamalar yaptı ama bunu sektöre mal edemeyiz. Genelimiz, ben de dahil olmak üzere 2009 kontrat fiyatlarını kullandık. Ama Antalya’daki 16 milyar dolarlık yatırıma baktığımızda, karşılığı bu mudur? İşte bunun tartışılması lazım. Bu güzelim tesisler, kalite, hizmet, havaalanımız ve şehrimizi düşünürsek bunun değeri bu fiyatlar değildir?


- Antalya bilinirliği olan ama marka değerini ortaya koyamamış bir şehir, bu fiyatları etkiliyor mu?


Marka değeri hakikaten çok önemli bir konu, yerel yönetimler ve sivil toplum marka değeriyle ilgili adımlar atmaya çalıştılar ama sabun köpüğü misali kaybolup gitti. Bir anlık alevlenmeler bizi sonuca götürmüyor. Antalya bilinirliği en az İstanbul kadar olan bir şehir ama markalaşma çok farklı. Turizmi 12 aya yayıp, bırakılan gelirin yükselmesi, istihdamın istikrarındaki en önemli adım marka sürecidir. Eğer Antalya’yı markalaştıramazsak, Paris, Roma, Barselona gibi olamazsak sadece doğal kaynaklarla ileriye gitmemiz mümkün görünmüyor. Sayın Kültür ve Turizm Bakanımızın da önemle üzerinde durduğu Antalya’nın tarihini marka değeriyle ilgili çalışmalarda birleştiremezsek, kültür ve tarihe yönelik bir müşteri kitlesi oluşturamazsak önümüzdeki senelerde Antalya kaybedecek.


3 KİLOMETRE ARAYLA BELEDİYE VAR


- Bölgenin turizm politikasında nasıl bir yol izlenmeli?


Antalya’nın destinasyon markası olma yönünde çalışmaları yapılırken alt bölgeleri de unutulmamalıdır. 640 kilometre sahili olan bir şehirde Gazipaşa’yı da Oymapınar’ı da Kaş’ı da konuşmak zorundayız. Bunun için komple bir plan yapılmalıdır. Çok rahatsızlık duyduğumuz konulardan birini açıkça söylemek isterim. Kimseyi gücendirmek istemeyiz ama 640 kilometrelik sahil içinde sayısını bilemeyeceğimiz kadar belediye var. Kendi bölgemde bile ilçe belediyesinin altında 3 kilometre arayla belde belediyeleri var. Turizm yapılan bir şehirde bu kadar belediyeyle iş yapmak, proje hazırlamak, masaya oturmak mümkün değil, bir de parti farklılıkları var. Böyle olunca master planlama yapılamıyor. İmar müdürü olmayan bir belde belediyesinde 30-40 milyon liralık yatırım yapacak bir yatırımcıya nasıl yön vereceksiniz? Nasıl kontrol edeceksiniz? Biz turizmciler yatırımlarımızı yaptık, işletiyoruz da ama dışarı çıktığımızda görülen manzara çok yetersiz. Antalya merkeze neden turist gelmiyor diye soranların aslında belediyecilik hizmetlerini incelemesi lazım. Turistlik bir bölgede veya ilçede sadece kaldırım ve festival yapmak turizm açısından yeterli değil. Bu konuda belediyelerin vizyonlarını yenilemesi lazım.


- Peki, belediyeler özel ve farklı bir proje hazırlayıp, size altından kalkamayacaklarını ve destek beklediklerini iletseler cevabınız ne olur?


Ben Manavgat bölgesinin otelcisiyim. Kendi bölgem için konuşursam, 10 tane belediye var. Bugüne kadar herhangi bir proje getirmediler. Farklı partilerden 10 belediyeyi aynı çatı altında bir araya getirmek zor olsa da böyle bir proje gelse desteklerdik. Sayın Antalya Valimiz belediyecilik çalışmalarını yakından takip ediyor ama bunun yanında bizim bunları bir araya getirmemiz lazım. Gelen misafirler sadece otellere gelmiyor. 14 gün bir insanı otelde tutmanız mümkün değildir. Bu projeleri hazırlarken bizlerin de aralarında bulunduğu komisyonlar olmalı, bu kadar yatırımı yapmışız, turizmle ilgili koordinasyonu sağlayacak projelere destek mi vermeyeceğiz? Cazibe merkezi projeleri yaptınız da yapmayın mı dedik. Birbirini taklit değil, ayrı ayrı bölgelerde farklı temaların işlenmesi lazım. Maalesef yerel yönetimlerin seçildikleri günden itibaren yaptıkları tek şey bir sonraki seçimde nasıl oy alabiliriz hesapları yapmak. Geçtiğimiz günlerde bir yılını dolduran belediyelerimizin çalışmalarına baktığımda, üzülerek belirtmeliyim ki bir yılda turizmle ilgili hiçbir proje yapmadıkları gibi, turizmin gelecekteki projelerinde de yer almadığını gördüm. Bu şehirde turizmi yok sayarak bir şey yapamazsınız. Yerel yönetimler bana, sezon nasıl olacak, kaç kişi gelecek diye soruyor ama kimse ne yapabiliriz diye sormuyor.


SEZANO GİRERKEN YAPILACAKLAR


- 2010 sezonu öncesinde yapılması gereken son denetimler nelerdir?


Hizmet kalitemizi 2009’dan daha iyi yapmamız lazım. Arıtmalar ve altyapı hizmetlerinin deniz kirliliğine neden olmaması için tekrar gözden geçirilmesi gerekli, inşaatların 15 Mayıs’a kadar bitmesi ve etrafının toparlanması lazım, su sporlarının düzenlenmesi lazım, sahilde hizmet veren yatların ve tur şirketlerinin denetlenmesi lazım, ören yerlerinin acil bir şekilde gözden geçirilip müşterinin en basitinden tuvalet problemi yaşamaması lazım, pazar yerlerinde ve dükkânlarda mutlaka fiyat etiketlerinin olması lazım, oteller ve tedarikçi firmalar gıda kalitesine ve içki denetimlerine çok dikkat etmeliler, havalimanı, anketlerimizde en çok övgü alan yerlerden biri, bu yılda aynı başarıyı göstermemiz lazım, Antalya’nın her şey dahil sistemindeki standartlara dikkat etmesi, aile ve çocuklara yönelik etkinliklerin arttırılması gerekli, havai fişek gösterilerinin ve hanutçuluk olaylarının denetlenmesi gerekiyor. Hala müşteriyi kolundan tutup çekenler var. En önemli eksiklerden biri, şehrimizin haritası yok. Tabelalar ve ilan panoları acayip bir görüntü kirliliğine sebep oluyor.


- Antalya, tanıtımı için yeterli imkân yaratılıyor mu?


Kriz dönemi olmasına rağmen Bakanlığın 2009 ve 2010 ile ilgili tanıtım çalışmaları hakikaten çok büyük başarı sağladı. Sayın Kültür ve Turizm Bakanımız tanıtım ihaleleri için TÜROFED’den temsilci aldı. O masanın etrafında biz de oturduk. Fuarlar hariç 45 milyon dolarlık bir bütçenin planlanmasında bizlere de yer verildiği için teşekkür ediyorum. Farklı koldan tanıtımlar yerine tek elden tanıtım yapılması için “Cebimizi ve gücümüzü birleştirelim” sloganıyla Tanıtım A.Ş’nin kurulması gündemde. Böylelikle yerel yönetimler ve sivil toplum örgütleri daha etkili tanıtım yapabileceğiz. Rusya fuarında toplamda 50 milyon dolarlık bir bütçeyle bulunmamıza rağmen istediğimiz etkiyi alamadık. Tanıtım A.Ş. ile ortak bir tanıtım politikasında birleşip daha kalıcı sonuçlar elde edebileceğiz.


BANKALARA SİTEM VAR


- Bölgenin kültürel mirasının devamlılığı için neler yapılabilir?


Turizm sektöründe milyar dolarlık yatırımların hepsi öz kaynakla olmadı. Muhakkak finans desteği aldık. 90’lı yıllarda Kalkınma Bankası desteğiyle ilerledik, ondan sonrasında özel bankalar da sektöre girdi. Fuarlara katılıyoruz, bütün banka bölge müdürleri de bizlerle beraber oradalar. Yatırımlarla ilgili verdikleri kredi desteklerini kriz dönemi de dahil olmak üzere yasal faiziyle birlikte geri ödüyoruz. Bu konuda bir sitemde bulunmak istiyorum. 2009 yılında birçok bankanın Yönetim Kurulu Başkanlarıyla, birçok görüşmelerde bulundum. Hepsi, “turizme kredi anlamında nasıl destek verebiliriz? Nasıl kredi kartı verebiliriz?” diye sordular. Yatırımları destekledikleri için teşekkür ederiz ama mesela bu hafta iki tane özel bankanın üst düzey yöneticilerinin katılacağı toplantılar Antalya’da yapılacak. Hatta birinde Sayın Günay da yer alacak. Bankacılarımıza sormak istiyorum, tanıtıma hiç destek oldunuz mu? Sponsorluk çalışmalarında herhangi bir destekleri niçin olmuyor? Mesela niçin “Perge’nin restorasyonunu biz üstleniyoruz” diyen bir banka çıkmıyor? İstanbul’da Genel Merkezi bulunan tüm bankaların Manavgat’ta da bir şubesi bulunuyor. Eğer turizm sektöründen bankalar kazanç sağlamıyorsa neden bu kadar çok şube açıyorlar? Eğer siz de bu sektöre dahilseniz o zaman neden sadece ticaret yapıyorsunuz da elinizi taşın altına koymuyorsunuz?



KUTU



ÜÇ ÖNEMLİ TEŞEKKÜR



- Kriz yılı sonrasında işler iyi görünüyor. Bu anlamda bundan sonra ne yapmalıyız?


Kriz sonrası dönemlerde ivmeyi iyi kullanmak yerine, rehavete düşülüyor. Bir krizi iyi yönetmek kadar, kriz sonrası rehaveti iyi yönetebilmek de önemli. Kültür ve Turizm Bakanı Sayın Ertuğrul Günay’ın da gayretleriyle bu sefer kriz sonrası dönemi daha iyi değerlendireceğiz. Artık dinlenmek yerine 2011’i planlamalıyız. Bakanımızın da katılacağı bir Turizm Danışma Kurulu’yla, bundan sonrası için destinasyonlar bazında 10 yıllık planlar yapmalıyız Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, Antalya Valisi Alaaddin Yüksel ve Kültür ve Turizm Tanıtma Genel Müdürü Cumhur Güven Taşbaşı Antalya için çok önemli kararlar alıyor ve bizleri destekliyorlar, sektörümüz adına kendilerine bir kez daha teşekkür ediyorum.