20 Nisan 2010

SURURİ ÇORABATIR



Belediyeler vizyonlarını yenilemeli



Belediyeler turizmi yok sayıyor



Turizm sezonunun resmi olarak başladığı günlerde AKTOB Başakın Sururi Çorabatır’ı ağırladık. Çorabatır, en çok turizmi düşünmeyen, 3 kilometre arayla sıralanmış vizyonsuz belediyelerden şikayetçi



Sancılı geçen 2009 sezonunu başarıyla atlatan Antalya’da bu yılın manşetlerindeki haberleri şimdiden görür gibiyim. “Turizm patladı” ve “Bu yıl rekor kıracağız” manşetlerinin devamında turist sayısındaki artıştan bahsedilse de aslında kazancımız ve kayıplarımızın masaya yatırılması gerekiyor. Salt turist sayısına endeksli bir tablonun gerçeği yansıtmadığını 2009 sezonunda bizzat yaşadık. Krizin etkilerinin azalmasıyla birlikte canlanmalar da kendini hissettirdi ama bundan sonrasını nasıl planlayacağız?


Akdeniz Turistik Otelciler ve İşletmeciler Birliği’nin (AKTOB) dinamik ve güler yüzlü Başkanı Sururi Çorabatır, turizmde çok rastlamadığımız ve alışık olmadığımız bir söyleşiye imza attı. Düşüncelerini SABAH Akdeniz okurları için dobra dobra açıklayan Başkan, tespitlerini cesaretle dile getirdi.


Pembe gözlüklerle bakmaya alışık olduğumuz turizm sektörünün gerçeklerini samimiyetle masaya yatıran Çorabatır, bu konuda alınması gereken önlemleri de sıraladı. 2010 ve 2011 yıllarının bizim için çok önemli olduğuna dikkat çeken Başkan, bu yılların Antalya turizmindeki dönüm noktası olduğunu belirtti.


Antalya’nın tüm dünyadaki bilinirliğinin en az İstanbul kadar olduğunu söyleyen Çorabatır, asıl önemli olanın marka değeri olduğunu da bir kez daha hatırlattı.


Antalya’daki tanıtım ve yatırımın bugüne kadar devletin ve derneklerin desteğiyle yapıldığını, oysa ki turizmde çok önemli bir yeri olan bankacılık sektörünün bu tanıtım ve yatırım planlamalarına niçin katılamadığını merak ettiğini açıkladı. “Örneğin bankalarımız tarihi yerlerimizin restorasyonunda sponsor olabilirler, kültürümüze sahip çıkmamız, kültür ve turizmi beraber düşünmemiz gerekir. Kültür ve turizm birbirinden ayrılamaz” diyen Sururi Çorabatır, sadece doğal güzelliklerimizi pazarlayarak bu sektörü yaşatamayacağımızı, kültürümüzü de tanıtmamızın turizmin devamlılığı açısından önemli olduğunun altını çizdi.


Mustafa Kemal Atatürk’ün “Hiç şüphesiz ki Antalya, dünyanın en güzel yeridir” cümlesini hatırlatan Çorabatır, “Antalya’ya sahip çıkmak ve onu hak ettiği yere getirmek sadece işimiz değil, bize bu toprakları bırakanlara olan vicdani sorumluluğumuzdur, vefa borcumuzu ancak bu şehre sahip çıkarak ödeyebiliriz” dedi.


2010 sezonu için hazırlıkların tamamlandığı bölgemizde, sezon öncesinde Antalya turizmine dair notların alındığı, mevcut durumumuzu ve beklentilerimizi masaya yatırdığımız keyifli sohbetimizin sonunda, öncelikle kendi elini taşın altına koyan turizm sevdalısı Sururi Çorabatır’la ortak bir dileğimiz var, “Turizm patladı” ve “Bu yıl rekor kıracağız” manşetlerinin sektöre nazar değdirmemesi…



- AKTOB 2010 kışını nasıl geçirdi?


Turizmciler olarak çok çabuk bir araya gelip önemli kararlar alabiliyoruz. 1990 ve 2000 seneleri arasına baktığımızda gerek Antalya gerek Türkiye olarak birçok sıkıntı ve kriz atlattık. Turizm sektörü tüm olumsuzluklardan en çabuk etkilenen sektör. Kriz ortamında bir masanın etrafında çok çabuk toplanabilme ve krizi yönetilme becerisine sahip olmamıza rağmen krizin ardından çok çabuk rehavete kapılıyoruz. Antalya’nın yurtdışındaki bilinirliğini arttırmaya yönelik fuar çalışmalarımızdan çok iyi geri dönüşler alıyoruz. Sadece profesyonellerin katıldığı fuarlara değil, tüketicinin katıldığı daha küçük fuarları da ekleyerek bu yıl 35 fuara katıldık. Birebir tüketiciyle görüşme ve tanıtım imkânımız oldu. Pazar çeşitliliği açısından önemli ilerlemeler sağladık. Profesyonellerin bir araya geldiği fuarlar prestij fuarlarıdır ve çok önemlidir ama tüketici fuarları da atlanmaması gereken fuarlar.


- Geçtiğimiz sezonun olumsuz etkilerini bu yıl silebilecek miyiz?


Döviz bazında gelirlerimizde gerileme olurken, giderlerimizin yükselmesiyle kazançlarımız düştü. Döviz kurundan dolayı Türk lirası gelirimizde artış olmasıyla kazanç sağladığımızı söyleyemeyiz. Antalya havalimanından geçtiğimiz sezon 9 milyon turist giriş yaptı ve yüzde 2’lik düşüş gösterdik. Turist sayısı bazında güzel bir gelişme ama bununla birlikte Antalya’nın kayıpları oldu. Bunları telafi etmek çok önemli. Ne yazık ki bununla ilgili hem biz hem de diğer sivil toplum örgütleri bir planlama yapamadık. Sadece 2009’u stabil bir şekilde geçirebilmek için çalışmalar yaptık ama 2010 ve 2011 sezonu öyle değil. Bunun hazırlığını çok detaylı yapmamız gerekiyor. Turizmi 12 aya yaymamız gerektiğini Sayın Başbakan bile söylerken, biz bu konuda ne yapıyoruz? Hiçbir şey yapmıyoruz. Sadece bunu istiyoruz. Hedefe gitmek, çalışmakla olur. Sadece isteyerek yapmamız mümkün değil.


- Antalya Kongre Bürosu’nun yeni planlamaları yapıldı mı?


Antalya'nın kent ve destinasyon olarak turizmdeki geleceğinin daha sağlıklı şekillenebilmesinin en önemli adımı turizm etkinliklerinin yılın tamamına yayılmasıdır. Antalya bölgesindeki otellerde önemli bir kongre ve toplantı altyapısı bulunuyor. Ancak bu potansiyelimizi yeterince değerlendiremedik. Hedefimiz Kongre Bürosu ile bu potansiyelimizi yurt içi ve yurtdışında daha etkin tanıtarak, önemli organizasyonları Antalya'ya çekmek. Kongre ve toplantı turizminin gelişmesi ile hem bölgemizin düşük sezonu hareketlenecek, turizm 12 aya yayılacak, hem de yüksek gelir gruplarından insanlar bölgemize çekilebilecek. Böylece otellerden başlayarak tüm tedarikçi zincirinin, istihdam edilen personelin, kısaca bölgemizde ve kentimizde yaşayan tüm insanların refahının artmasına katkıda bulunulacak. Antalya Kongre Bürosu (ACB), bünyesinde çalışmaları yürütecek profesyonel bir ekip kurulması, önümüzdeki yurt dışı fuarlara katılım sağlanarak, etkin bir tanıtım yapılması konusunda çalışmalara başladık.


- Antalya’daki hizmet-fiyat-kalite üçlemesini dengeli buluyor musunuz?


Gündemde iyi şeylerle kalmak elbette ki çok önemlidir. Biz bunu başardığımıza inanıyoruz. Geçen sene sektör fiyat-kalite dengesini iyi ayarlayarak bu pax sayıları oluştu. Diğer sektörlerle karşılaştırdığımızda iyi bir sonuç aldığımız ortada. Fiyatların 2009’da geriye gelmesiyle 2010’daki dengeyi şöyle sağladık. 2009’un kontrat fiyatlarını 2010’a yansıttık. Bazı oteller fiyatlarıyla ilgili yükselen oynamalar yaptı ama bunu sektöre mal edemeyiz. Genelimiz, ben de dahil olmak üzere 2009 kontrat fiyatlarını kullandık. Ama Antalya’daki 16 milyar dolarlık yatırıma baktığımızda, karşılığı bu mudur? İşte bunun tartışılması lazım. Bu güzelim tesisler, kalite, hizmet, havaalanımız ve şehrimizi düşünürsek bunun değeri bu fiyatlar değildir?


- Antalya bilinirliği olan ama marka değerini ortaya koyamamış bir şehir, bu fiyatları etkiliyor mu?


Marka değeri hakikaten çok önemli bir konu, yerel yönetimler ve sivil toplum marka değeriyle ilgili adımlar atmaya çalıştılar ama sabun köpüğü misali kaybolup gitti. Bir anlık alevlenmeler bizi sonuca götürmüyor. Antalya bilinirliği en az İstanbul kadar olan bir şehir ama markalaşma çok farklı. Turizmi 12 aya yayıp, bırakılan gelirin yükselmesi, istihdamın istikrarındaki en önemli adım marka sürecidir. Eğer Antalya’yı markalaştıramazsak, Paris, Roma, Barselona gibi olamazsak sadece doğal kaynaklarla ileriye gitmemiz mümkün görünmüyor. Sayın Kültür ve Turizm Bakanımızın da önemle üzerinde durduğu Antalya’nın tarihini marka değeriyle ilgili çalışmalarda birleştiremezsek, kültür ve tarihe yönelik bir müşteri kitlesi oluşturamazsak önümüzdeki senelerde Antalya kaybedecek.


3 KİLOMETRE ARAYLA BELEDİYE VAR


- Bölgenin turizm politikasında nasıl bir yol izlenmeli?


Antalya’nın destinasyon markası olma yönünde çalışmaları yapılırken alt bölgeleri de unutulmamalıdır. 640 kilometre sahili olan bir şehirde Gazipaşa’yı da Oymapınar’ı da Kaş’ı da konuşmak zorundayız. Bunun için komple bir plan yapılmalıdır. Çok rahatsızlık duyduğumuz konulardan birini açıkça söylemek isterim. Kimseyi gücendirmek istemeyiz ama 640 kilometrelik sahil içinde sayısını bilemeyeceğimiz kadar belediye var. Kendi bölgemde bile ilçe belediyesinin altında 3 kilometre arayla belde belediyeleri var. Turizm yapılan bir şehirde bu kadar belediyeyle iş yapmak, proje hazırlamak, masaya oturmak mümkün değil, bir de parti farklılıkları var. Böyle olunca master planlama yapılamıyor. İmar müdürü olmayan bir belde belediyesinde 30-40 milyon liralık yatırım yapacak bir yatırımcıya nasıl yön vereceksiniz? Nasıl kontrol edeceksiniz? Biz turizmciler yatırımlarımızı yaptık, işletiyoruz da ama dışarı çıktığımızda görülen manzara çok yetersiz. Antalya merkeze neden turist gelmiyor diye soranların aslında belediyecilik hizmetlerini incelemesi lazım. Turistlik bir bölgede veya ilçede sadece kaldırım ve festival yapmak turizm açısından yeterli değil. Bu konuda belediyelerin vizyonlarını yenilemesi lazım.


- Peki, belediyeler özel ve farklı bir proje hazırlayıp, size altından kalkamayacaklarını ve destek beklediklerini iletseler cevabınız ne olur?


Ben Manavgat bölgesinin otelcisiyim. Kendi bölgem için konuşursam, 10 tane belediye var. Bugüne kadar herhangi bir proje getirmediler. Farklı partilerden 10 belediyeyi aynı çatı altında bir araya getirmek zor olsa da böyle bir proje gelse desteklerdik. Sayın Antalya Valimiz belediyecilik çalışmalarını yakından takip ediyor ama bunun yanında bizim bunları bir araya getirmemiz lazım. Gelen misafirler sadece otellere gelmiyor. 14 gün bir insanı otelde tutmanız mümkün değildir. Bu projeleri hazırlarken bizlerin de aralarında bulunduğu komisyonlar olmalı, bu kadar yatırımı yapmışız, turizmle ilgili koordinasyonu sağlayacak projelere destek mi vermeyeceğiz? Cazibe merkezi projeleri yaptınız da yapmayın mı dedik. Birbirini taklit değil, ayrı ayrı bölgelerde farklı temaların işlenmesi lazım. Maalesef yerel yönetimlerin seçildikleri günden itibaren yaptıkları tek şey bir sonraki seçimde nasıl oy alabiliriz hesapları yapmak. Geçtiğimiz günlerde bir yılını dolduran belediyelerimizin çalışmalarına baktığımda, üzülerek belirtmeliyim ki bir yılda turizmle ilgili hiçbir proje yapmadıkları gibi, turizmin gelecekteki projelerinde de yer almadığını gördüm. Bu şehirde turizmi yok sayarak bir şey yapamazsınız. Yerel yönetimler bana, sezon nasıl olacak, kaç kişi gelecek diye soruyor ama kimse ne yapabiliriz diye sormuyor.


SEZANO GİRERKEN YAPILACAKLAR


- 2010 sezonu öncesinde yapılması gereken son denetimler nelerdir?


Hizmet kalitemizi 2009’dan daha iyi yapmamız lazım. Arıtmalar ve altyapı hizmetlerinin deniz kirliliğine neden olmaması için tekrar gözden geçirilmesi gerekli, inşaatların 15 Mayıs’a kadar bitmesi ve etrafının toparlanması lazım, su sporlarının düzenlenmesi lazım, sahilde hizmet veren yatların ve tur şirketlerinin denetlenmesi lazım, ören yerlerinin acil bir şekilde gözden geçirilip müşterinin en basitinden tuvalet problemi yaşamaması lazım, pazar yerlerinde ve dükkânlarda mutlaka fiyat etiketlerinin olması lazım, oteller ve tedarikçi firmalar gıda kalitesine ve içki denetimlerine çok dikkat etmeliler, havalimanı, anketlerimizde en çok övgü alan yerlerden biri, bu yılda aynı başarıyı göstermemiz lazım, Antalya’nın her şey dahil sistemindeki standartlara dikkat etmesi, aile ve çocuklara yönelik etkinliklerin arttırılması gerekli, havai fişek gösterilerinin ve hanutçuluk olaylarının denetlenmesi gerekiyor. Hala müşteriyi kolundan tutup çekenler var. En önemli eksiklerden biri, şehrimizin haritası yok. Tabelalar ve ilan panoları acayip bir görüntü kirliliğine sebep oluyor.


- Antalya, tanıtımı için yeterli imkân yaratılıyor mu?


Kriz dönemi olmasına rağmen Bakanlığın 2009 ve 2010 ile ilgili tanıtım çalışmaları hakikaten çok büyük başarı sağladı. Sayın Kültür ve Turizm Bakanımız tanıtım ihaleleri için TÜROFED’den temsilci aldı. O masanın etrafında biz de oturduk. Fuarlar hariç 45 milyon dolarlık bir bütçenin planlanmasında bizlere de yer verildiği için teşekkür ediyorum. Farklı koldan tanıtımlar yerine tek elden tanıtım yapılması için “Cebimizi ve gücümüzü birleştirelim” sloganıyla Tanıtım A.Ş’nin kurulması gündemde. Böylelikle yerel yönetimler ve sivil toplum örgütleri daha etkili tanıtım yapabileceğiz. Rusya fuarında toplamda 50 milyon dolarlık bir bütçeyle bulunmamıza rağmen istediğimiz etkiyi alamadık. Tanıtım A.Ş. ile ortak bir tanıtım politikasında birleşip daha kalıcı sonuçlar elde edebileceğiz.


BANKALARA SİTEM VAR


- Bölgenin kültürel mirasının devamlılığı için neler yapılabilir?


Turizm sektöründe milyar dolarlık yatırımların hepsi öz kaynakla olmadı. Muhakkak finans desteği aldık. 90’lı yıllarda Kalkınma Bankası desteğiyle ilerledik, ondan sonrasında özel bankalar da sektöre girdi. Fuarlara katılıyoruz, bütün banka bölge müdürleri de bizlerle beraber oradalar. Yatırımlarla ilgili verdikleri kredi desteklerini kriz dönemi de dahil olmak üzere yasal faiziyle birlikte geri ödüyoruz. Bu konuda bir sitemde bulunmak istiyorum. 2009 yılında birçok bankanın Yönetim Kurulu Başkanlarıyla, birçok görüşmelerde bulundum. Hepsi, “turizme kredi anlamında nasıl destek verebiliriz? Nasıl kredi kartı verebiliriz?” diye sordular. Yatırımları destekledikleri için teşekkür ederiz ama mesela bu hafta iki tane özel bankanın üst düzey yöneticilerinin katılacağı toplantılar Antalya’da yapılacak. Hatta birinde Sayın Günay da yer alacak. Bankacılarımıza sormak istiyorum, tanıtıma hiç destek oldunuz mu? Sponsorluk çalışmalarında herhangi bir destekleri niçin olmuyor? Mesela niçin “Perge’nin restorasyonunu biz üstleniyoruz” diyen bir banka çıkmıyor? İstanbul’da Genel Merkezi bulunan tüm bankaların Manavgat’ta da bir şubesi bulunuyor. Eğer turizm sektöründen bankalar kazanç sağlamıyorsa neden bu kadar çok şube açıyorlar? Eğer siz de bu sektöre dahilseniz o zaman neden sadece ticaret yapıyorsunuz da elinizi taşın altına koymuyorsunuz?



KUTU



ÜÇ ÖNEMLİ TEŞEKKÜR



- Kriz yılı sonrasında işler iyi görünüyor. Bu anlamda bundan sonra ne yapmalıyız?


Kriz sonrası dönemlerde ivmeyi iyi kullanmak yerine, rehavete düşülüyor. Bir krizi iyi yönetmek kadar, kriz sonrası rehaveti iyi yönetebilmek de önemli. Kültür ve Turizm Bakanı Sayın Ertuğrul Günay’ın da gayretleriyle bu sefer kriz sonrası dönemi daha iyi değerlendireceğiz. Artık dinlenmek yerine 2011’i planlamalıyız. Bakanımızın da katılacağı bir Turizm Danışma Kurulu’yla, bundan sonrası için destinasyonlar bazında 10 yıllık planlar yapmalıyız Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, Antalya Valisi Alaaddin Yüksel ve Kültür ve Turizm Tanıtma Genel Müdürü Cumhur Güven Taşbaşı Antalya için çok önemli kararlar alıyor ve bizleri destekliyorlar, sektörümüz adına kendilerine bir kez daha teşekkür ediyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder