11 Temmuz 2009

YANGIN UÇAKLARI



Antalya alevlere uyandığında, geçen yıl bu mevsimdeydi. 31 Temmuz sabahı dünyanın en güzel yeşil dokusunun bulunduğu Taşağıl’dan yükselen alevler bir hafta boyunca sönmedi. Kuzey - Güney uzaklığı 50 km olan Taşağıl yangınında, alevler geride binlerce hektar kül, yıkılmış köyler ve iki ölü bıraktı. Yaralar sarıldı belki ama yaşanan facianın izleri hafızalarda tazeliğini koruyor.


Havaların ısınmaya başlamasıyla ülkemizin hatta dünyamızın geleceğini tehdit eden orman yangınları artış gösteriyor. Antalya bölgesinde son yıllarda artan orman yangınları adeta milli felaketlere dönüştü.

Ormanlar, ihmal, dikkatsizlik sonucu veya kasıtlı olarak yakılıyor. Çoğumuzun önemsemeden arabasının camından fırlattığı cam şişeler, piknik keyfinin söndürülmeden dökülen mangal kömürleri, bazen bir izmarit bazende içi su dolu bir pet şişe, binlerce ağacın kül olmasının ve yüzlerce hayvanın evsiz kalmasının başlıca sebepleri…


Tarla açmak için, anız yakmak için ya da kaçak yapılaşma için yakılan ateşler bir anda kontrolden çıkıveriyor ve sonuç yine hüsran…

Geçtiğimiz yıl bir hafta süren Manavgat- Serik yangınında, 76 konut, 94 ahır, camii, köykonakları ve okullar zarar gördü. Karataş köyünden iki vatandaşımızı alevlere kurban verdik. Antalya’dan Manavgata giderken yolun sol tarafındaki gri çıplak dağlar, facianın canlı kanıtı…
Antalya’nın en büyük orman yangını olarak literatüre geçen Taşağıl yangını ardından, alınan önlemler ve teknolojinin kullanımı gelecek faciaları önlemede birazda olsa içimizi rahatlattı.



Bu büyük felakatin ardından en çok konuşulan konulardan biri de, yangın uçakları konusundaki yetersizliğimiz oldu.


Türk Hava Kurumu’nun (THK) ve Orman Genel Müdürlüğü’nün katkılarıyla 5 yeni uçak alındı. Bunlardan iki tanesi 4 milyon 700 bin dolara mal oldu ve Antalya merkezde konuşlandırıldı. THK’ya verilen kurban derilerinden elde edilen gelir yangın uçaklarına dönüştü. Başta Antalyalılar olmak üzere tüm Türkiye’nin tek yürek olduğu yangının ardından yapılan bağışlar toplumsal dayanışmanın önemini bir kez daha gözler önüne serdi.

Antalya Orman Bölge Müdürlüğü tarafından ormanların gençleştirilmesi için her yıl 1,5 milyon fidan dikiliyor. Taşağıl yangınında kaybedilen 20 bin 552 hektarlık alanda ormanlaştırma çalışması kapsamında 2 milyon 100 bin fidan dikildi.

Antalya’da konuşlandırılan ve her an göreve hazır bekleyen yangın uçakları ve bu uçakların personeli bu hafta bizlere yaşanan faciaların bilinmeyen yüzünü gösterdi. Mersin, Denizli ve Fethiye’de de konuşlandırılan yangın uçaklarıyla birlikte Antalya’nın etrafı bu yıl “Uçan Gemilerle”çevrilmiş durumda… Hem denizde hem de havada gidebilen ve kanatları hariç dev bir gemiyi andıran teknoloji harikası uçaklar marifetleriyle şaşırtıyor.

Emekli Albay Pilot Süleyman Selçuk, Emekli Pilot Yakup Kameroğlu, Emekli Uçak Teknisyeni Muhammed Güçlü ve İsmail Saran ile Orman Bölge Müdürlüğü temsilcisi Mehmet Bilgi Birkan’la beraber, Kanada’dan gelen yabancı pilotlar Robert Galac, Ian Fox, Barry Moore, Slyvain Desmarais ve teknik görevli Dean Allen Mathison’dan oluşan ekibe, “yeni iş düşmemesi” dileğiyle, başarılar diliyoruz.

-Bize öncelikle yeni yangın uçaklarımızı tanıtır mısınız?

Süleyman Selçuk:Denize de inebilen CL-215 modeli amfibik uçak, 6.1 ton su taşıma kapasitesi ve güçlü motoruyla alçak irtifada yüksek manevra kabiliyetiyle orman yangınlarında etkin söndürme sağlıyor. Dört ayrı su tankı ve boşaltma kapağı sayesinde bir "sorti"de değişik yerleri hedefleyebilen CL-215, su üzerine indikten sonra 12 saniyede tanklarını doldurup havalanabiliyor. Su doldurmak için yalnızca 1.3 kilometrelik bir mesafenin yeterli olduğu uçak, bir saatte ortalama (yangınla su kaynağı arasına 11 kilometre olması durumunda) 54 ton suyu yangına boşaltabiliyor. Geniş kanat açıklığı ve özel aerodinamik yapısıyla yüklüyken kolaylıkla kontrol edilebilen CL-215, yangın ihbarı alındıktan sonra (motorlar soğuk ve kapalıyken) altı dakikada havalanabiliyor. Dört saat havada kalabilen CL-215, 20 dakikalık yakıt ve diğer bakım hizmetlerinden sonra tekrar göreve dönebiliyor.Alevin ve yangının durumuna göre 10 – 15 metreye kadar alçalabiliyoruz. Bu uçakları orman yangınlarında kullanılan diğer uçaklar ve helikopterlerden ayıran en büyük özellik amfibik olması, yani havaalanında uçağa su yükleme gibi zaman kaybettirici işleme gerek duymamasıyla su kovası taşıyan helikoperlere nazaran yüksek taşıma kapasitesi ile özel dizaynı ve motorlarıyla orman yangınlarına alçaktan müdahale edebilmesi olarak gösteriliyor.

-Yangın ihbarı alındığında nasıl bir süreç izleniyor?


Süleyman Selçuk:Orman Bölge Müdürlüğü’nün temsilcisi Mehmet Bilgi Bey, burada sürekli bizimle ve öncelikle kendisine bilgi geliyor. Bize koordinatlar verildikten sonra 6 ila 15 dakika içerisinde hareket ediyoruz. Her su kaynağından su alabiliyoruz. 6 ton su almamız 10- 12 saniye sürüyor. Suya indiğimizde süratimizi kesmeden su alabiliyoruz ve 4 saat havada kalabiliyoruz. Gerektiğinde ilave tanklarla 10 saat uçuş yapabilecek donanıma sahibiz. Uçakların hızı 140 mildir. Bu uçaklar ayrıca, yurtdışında arama kurtarma, denizdeki bir gemiye müdahale edebilme ve insanları kurtarabilme özelliğiyle de kullanılıyor. Böyle bir durumda uçak 25 kişi alabiliyor. Dışardan küçük görünmesine rağmen içi oldukça geniş…


-Geçen yılki Taşağıl yangınında bu uçaklarımız olsaydı sizce kaybımız ne kadar olurdu?

Süleyman Selçuk:Daha önce bu uçaklar Kanada’dan kiralanıyordu. İlk defa bu yıl alımı gerçekleşti. Geçen yıl olsaydı sanırım kaybımız yarıya yakın azalırdı. Gerçi geçen yılki yangının en büyük engeli yoğun poyraz rüzgarının müdahaleyi engellemesiydi. Orman Genel Müdürlüğü’nün son yıllarda faaliyet alanları oldukça değişti. Şu anda her şeyin internetten ve GPS’den izlenebildiği üstün bir teknoloji kullanılıyor. Yangın Hareket Merkezlerinde tüm araçların saniye saniye takip edildiği bir sistem var.

- Türkiye’de uçakların yangına müdahale edemeyeceği bir bölge var mı?

Süleyman Selçuk:Türkiye arazi yapısı olarak tamamına müdahale edilebilir bir bölgedir. Ancak çok derin vadilerden çıkışta bir problem olabilirse de bir takım tekniklerle onunla da baş edebilecek durumdayız.

-Son yıllardaki yangınların ardından Antalya gökyüzünden nasıl görünüyor?

Mehmet Birkan: Geçmişe nazaran kayıplarımız var. Çok çabuk müdahale ederek kaybın yerine yenisini koyabiliyoruz. Eskiden çok uzun süre sonra, gençleştirme yapılıyordu. Ama son yıllarda hemen ardından fidan dikimi başlıyor. Şu anda bu konudaki kanunlar daha da ağırlaştırıldı ve kesinlikle yanan arazilerin tahsise açılması söz konusu değil… Orman Genel Müdürlüğümüzce yanan orman alanlarını yeniden ormanlaştırmaya yönelik YARDOP (Yanan Alanların Rehabilitasyonu ve Yangına Dayanıklı Orman Tesisi) Projesi taslağı hazırlandı.Ülkemiz ormanlarının, büyük bir bölümü Akdeniz iklim kuşağında yer aldığından ve mevcut doğal bitki örtüsünün özellikleri nedeniyle sürekli yangın tehdidi altındadır. Bu iklim kuşağında özellikle yaz aylarında çok miktarda orman yangını meydana gelmekte, binlerce hektar ormanlık alan zarar görmektedir. Bu alanlar süratle yeniden ormanlaştırma çalışmalarına konu edilse de, ekolojik dengenin yeniden tesis edilmesi çok zaman almaktadır.

-Orman Genel Müdürlüğü’nün bundan sonraki projeleri neler?

Mehmet Birkan: Orman Genel Müdürlüğü Avrupa’nın en büyük “Yangın Eğitim Üssü”nü Antalya’da kurmayı planlıyor. Akdeniz ülkeleri arasında orman yangınlarıyla mücadele ve müdahalede iş birliğini sağlamak amacıyla, bu üste hem yangınlara müdahale edilecek, hem de eğitimler verilerek, ülkeler arasında da eğitim alışverişi yapılacak.

-Bu yıl Haziran ayından beri görevdesiniz. Şimdiye kadar kaç yangına müdahale edildi?

Süleyman Selçuk:1 Haziranda göreve başladık ve Ekim ayına kadar görevde kalacağız. Şimdiye kadar Antalya Kaş’da 1 yangın, Kumluca’da 2 yangın, Manavgat- Taşağıl ve Yeniköy’de toplam 3 yangın, Kemer, Gazipaşa ve Çine’de olmak üzere 9 yangına müdahale ettik. Her bir yangında 50 atış yapıldı ve toplam 300 ton su kullanıldı.Bu müdahalelerde toplam 30 saat uçuş yapıldı.

-Yangın müdahaleleri esnasında atlatılan bir tehlike oldu mu?

Yakup Kameroğlu: Türk Hava Kuvvetleri’ndeyken güneydoğuda görev yaptım. Orada hayat her zaman gözünüzün önünden film şeridi gibi geçiyor. Oradaki yaşamı yaşamayan bilemez. Hayatın pamuk ipliğine bağlı olduğunu biliyoruz ama oradaki iplik pamuk ipliğinden de ince… Hiçbir zaman için ölümü aklıma getirmedim. Müdahale ettiğiniz olaylarda bir can kurtarıyorsunuz. Bunun bir ağaç, bir hayvan ya da bir bir insan olması farkeder mi? Geçen yaz Selçuk bölgesinde çıkan yangında aşırı rüzgardan dolayı vadide uçakların giremeyeceği bir bölgedeydik. Fakat biz görev bilinciyle bölgeye girdik ve kapaklar açıldığında suyun camlara doğru gelmesi bir an tedirgin etti. Rüzgardan dolayı uçağı döndüremiyorsunuz. Aşağıdaki alevleri gördüğümde tek düşüncem o suyu oraya atmaktı ve başardık. Üsse döndüğümüzde inanın duruşum bile değişmişti. Yangına müdahale dünyadaki en tehlikeli uçuş olarak bilinir. Ama bizler için olayın manevi boyutu o kadar yüksekki inanın hayat ve ölüm arasındaki o ince çizgiyi alevler bize unutturuyor. O yangında uçuş saatimi doldurmama rağmen müdahaleyi bırakmadım. Eve döndüğümde neredeyse ayakta uyuyordum. Yabancılar bizim gibi değiller. Uçuş saatleri dolunca bırakırlar. Gene aynı olayı yaşasam gene şartlarımı zorlarım. Bu ülke hepimizin bu görev bizim sevdamız… Biz ülke olarak da duygusal bir toplumuz. THK öncelikle gönüllülük esasıyla çalışılan bir kurumdur.

- Alarm verildi, uçağa bindiniz ve alevler göründü. İlk yangın müdaheleniz. Neler hissettiniz?

Süleyman Selçuk:O an gerçekten duygusal olduğumuz bir andı. Bir an önce yangını söndüreyim. Dumanlar yok olsun diye bir his içinizden geçiyor. Dönüp bakıyorsunuz dumanlarda azalma yok. Yukardan hissedilen garip bir duygu… Aşağıdakiler suyun bayağı etkisi olduğunu söylüyor. Gökyüzünde yangın bir anda sönecekmiş gibi hissetmek istiyorsunuz. Çok büyük bir üzüntü ve üzülerek yapıyorsunuz. Gayretle çalışıyorsunuz. Manavgat’ta nadiren olan bir şey oldu ve beşinci atıştan sonra yangın söndü ve dumanların bittiğini gördük. Korkunç bir mutluluk ve onun verdiği gurur hiçbir şeyle ölçülemez. Yine dünyaya gelsem yine pilot olurdum. 27 yıldır pilotum. Gökyüzü bizim sevdamız...


-Neden sivil havacılık değilde THK’yı seçtiniz?

Süleyman Selçuk:Sivil havacılık emekli olduktan sonra bir çok arkadaşımın görev aldığı bir sektör. Ben yapım gereği değişikliği, adrenalini ve kriz yönetimini seven biriyim. Bu görevde bir anda her şey değişebiliyor. Hiç beklenmedik durumlarla karşılaşmak hem benim için inanılmaz heyecan verici hem de bir ağacı bile kurtarmak tarif edilmez bir mutluluk… Bizler için bir tek ağaç ile bir ormanın hiçbir farkı yok. Tek bir ağacı bile kurtarmak aynı mutluluğu yaşatıyor.


-İşinizin olmazsa olmaz tarafı nedir?

Süleyman Selçuk:Bu iş bir ekip işidir. Pilot, uçak ve teknisyen sacayağının parçaları… Bu üçgen ayrılmaz bir bütündür. Ekip içindeki güven çok önemlidir. Bizler birbirimize ölümüne güveniriz. En son el sıkışıp ayrıldığımız kişiler teknisyen arkadaşlarımız… Yerden kesilmek için iyi bir bakım, iyi bir pilotaj ve iyi bir uçak birbirinden ayrılamaz. Hepimiz görevimizin bilincindeyizdir. Her altı ayda sağlık kontrollerinden geçiyoruz. Ayrıca her gün görev başında olduğumuzdan özel hayatlarımızda alkol alan kişiler olmamıza rağmen bu 4 aylık yangın sezonu boyunca alkol almıyoruz. Yediklerimize çok dikkat etmek zorundayız.

-Hayati önem taşıyan bu uçakların bakımını yapmak size nasıl hissettiriyor?

İsmail Saran: Bizim meslekte öncelikle emniyet önemlidir. Biz ilk bunu öğrenir hep bunu uygularız. Öncelikle kendi emniyetimizi sağlarız ki, başkalarına yardımcı olabilelim. Bu yangın uçakları için ekip olarak Kanada’da eğitim gördük. Halen de eğitimlerimiz burada devam etmektedir. Uçaklar asla hata affetmezler ve asla bir anlık dalgınlığa bile hakkınız yoktur. Dikkatimiz her zaman işimizdedir ve en küçük bir ayrıntıyı bile önemseriz. Hem pilotların hem de yardım bekleyenlerin hayatını güvence altına alacak olan işi yapıyor olmak, insana tarif edilemez bir sorumluluk yüklüyor.

Yakup Kameroğlu Kimdir?

1964 Osmaniye doğumlu. 1982 ve 2007 yılları arasında Türk Silahlı Kuvvetlerinde görev yaptıktan sonra emekli oldum ve 2 senedir de Türk Hava Kurumunda yangın müdahale biriminde pilot olarak görev yapmaktayım.

Süleyman Selçuk Kimdir?

1961 Malatya doğumlu. 2008 yılına kadar Türk Silahlı Kuvvetlerinde görev yaptıktan sonra emekli oldum ve 1 senedir de Türk Hava Kurumunda pilot olarak görev yapmaktayım.

İsmail Saran Kimdir?

1954 Bandırma doğumlu. Emekli Hava Astsubayım. 1973 yılından itibaren 2003 yılına kadar Türk Silahlı Kuvvetlerinde görevyaptım. 2003 yılından beri THK’da yangın uçakları teknisyeni olarak çalışmaktayım.

Muhammed Güçlü

Burdurluyum. 1985 yılından beri uçak bakım teknisyeni olarak çalışmaktayım.

Mehmet Bilgi Birkan

1950 İstanbul doğumlu. İstanbul Üniversitesi Orman Mühendisliği mezunudur. Mezuniyetinin ardından Antalya Orman Bölge Müdürlüğünde çeşitli kademelerde görev yaptım. 1 Haziran’dan beri de burada Orman Bölge Müdürlüğü Kontrol ve Nöbetçi Teknik Eleman olarak görev yapmaktayım.