04 Haziran 2009

POLİS HAFTASINA ÖZEL


1845 tarihi, Türk Emniyet Teşkilatı açısından önemli bir noktadır. Çünkü bu tarihe kadar zabıta olarak nitelenen teşkilat; 10 Nisan 1845’den itibaren polis adı altında hayata geçmiş ve Emniyet Teşkilatının kuruluş günü olarak kabul edilmiştir.


Bizde bu hafta Antalya Emniyet Müdürlüğü’ne bağlı dört farklı birimdeki polislerimizle hayata dair bir söyleşi yaptık. Yunus Polis Nazım Türkay, Trafik Polisi Asalet Özkan, Toplum Destekli Polis Mehmet Yaman ve Atlı Polis Birliği Zekiye Araratla yaptığımız polis ve polislik konulu söyleşimizde samimi ve içten anlatımları bizlere polislerin hayatından önemli detaylar sundu.


“Polislik hayatı sevmektir; mücadele etmektir; hayatın her anından ders çıkarmasını bilmektir” diyen ekip, anılarını ve tecrübelerini bizlerle paylaştı.


Polislerimiz, Türk Polis Teşkilatının kuruluşunun 164. Kuruluş Yıldönümü çerçevesinde bugün saat 10.30' da Antalya Müzesi önünden başlayıp Cumhuriyet Meydanında son bulacak olan, "POLİS VATANDAŞ EL ELE ANTALYA DA DAHA HUZURLU GÜNLERE" yürüyüşüne Antalyalıların katılımını bekliyorlar.


Bizler de toplum huzuru için özveriyle çalışan polislerimize bir kez daha teşekkür ediyor ve Polis Teşkilatının 164. kuruluş yıldönümünü kutluyoruz.



-Yunus polis hayatımıza yeni giren bir kavram. Sizin açınızdan nasıl?


Nazım: Antalya’nın merkezindeki her yer bizim yetki alanımızdır. Kendimize ayrılmış bölgelerde iki kişilik motorize ekipler halinde çalışıyoruz ve öncelikli görevimiz suçu önlemek aynı anda da elbetteki suçluyu yakalamak. Diğer polislerimizin yaptığından farklı bir şey yapmıyoruz aslında…


-Yunus polislere halkın bakış açısı nasıl?


Nazım: Yunus polislere vatandaşların bakış açısı biraz daha farklı. Bizden beklentileri biraz daha fazla ve bize en çok sorulan soru “Sizin yetkileriniz daha mı fazla?” sorusudur. Bizi diğer polislerden daha sempatik bulduklarını da belirtiyorlar. Bundan dolayı bizler sorumluluklarımızın farkındayız diyebilirim.


-Antalya’da en çok karşılaştığınız suç çeşidi nedir?


Nazım: Antalya çok göç alan bir kent olduğu için suç oranı biraz kabarık. Bundan dolayı da motorsikletle işlenen suçlar biraz daha fazla. Yine de yapılan istatistikler suç işleme oranlarının düştüğünü gösteriyor ki bu bizim için gurur kaynağıdır. Evden hırsızlık konularıyla ilgili de çok detaylı çalışmalarımız mevcut ve halkın da bu konuda bilinçli olması, üzerine düşen önlemleri alması bizim onlardan tek beklentimiz diyebilirim. Polisle daha yakın ve irtibat halinde olunması suç oranlarında ciddi düşüşler sağlıyor denebilir. Şüpheli kişi ya da durum ihbarları çoğu zaman yeni işlenecek suçlarında önüne geçiyor.


-Polisliğin mesai kavramı var mıdır?


Nazım: Sizlerden çok da farklı bir şey yapmıyoruz aslında. Bizlerde insanız. Sizlerden biriyiz. Polisin vatandaştan farklı bir yönü yok aslında. Sadece bizler 24 saat görevdeyiz diyebilirim. Üniformamızı çıkardığımızda da çevremizi gözlemlemeye devam ederiz. Nasıl vatandaş şüpheli bir durumu polise bildiriyorsa bizlerde görev dışında karşılaştığımız olaylarda aynı şeyi yapıyoruz. Toplumun yüzde 5’i suç işlemiş ya da işlemeye niyetli kişilerden oluşuyor. Geri kalan yüzde 95’i bu kişilere karşı savaşan ve önlem alan kısmını oluşturuyor. Bizlerde bu yüzde 95’lik kısmın içinde halkla aynı kulvardayız. Bizlere polis 24 saat görev başındadır diye öğretildi. Ama en önemlisi bizler tek başımıza bir şey yapamayız. Vatandaşla elele olduğumuz zaman bizler elimizden geleni yapıyoruz. Aslında “Polis vatandaş elele, daha huzurlu günlere” sloganı durumu en iyi özetleyen cümle diyebilirim.


- Görev dışındaki vakitlerinizi nasıl geçirirsiniz?


Nazım: Boş zamanlarımda ben ailemle sinemaya ve alışveriş merkezlerine gitmeyi tercih ediyorum. Okula giden çocuğum olduğu için görevlendirilmem dışında da okulunu sık sık ziyaret ederim. Antalya kültürel açıdan pek çok alternatifi olan bir şehir ve ben de fırsat buldukça bu aktiviteleri ailemle birlikte takip etmeye çalışıyorum.


-Tekrar meslek seçmeniz istense polisliği seçer miydiniz?


Nazım: Kesinlikle polisliği seçerdim. Şu anda da başka bir yerden çok daha iyi bir teklif gelse yine polisliği bırakmam. Ben lise yıllarımda polis olmaya karar verdim. Üniversiteyi ve spor akademisini kazanmama rağmen her ikisine de gitmedim. Hatta oğlum şimdiden polis olmayı istiyor ve bu beni çok mutlu ediyor. Bizlerde devlet memuruyuz ama bizim işimizin ayrı bir manevi yönü var. Bizleri bu mesleğe bağlayan asıl şey toplumun huzurunu sağlamakla yükümlü olmamızın verdiği manevi huzurdur.


-Unutamadığınız bir anınız var mı?


Nazım: Çok yakın zamanda iki lise öğrencisi seyir halindeyken arabayla elektrik direğine çarptılar. Aynı kazada bende motorla arkalarından aynı direğe çarptım ve yaklaşık 30 metre sürüklendim. Ayağa kalktım ilk arabadakilere koştum. İkisi de olay yerinde vefat etmişlerdi. O an ne kendimi ne araçları gözüm görmedi. Hep söylenir “Cana geleceğine, mala gelsin” diye bir laf vardır. İşte o an içimden o lafı geçirdim. Keşke çocuklara bir şey olmasaydı. Böyle bir durumda insan hayatının her şeyden önemli olduğuna bir kez daha şahit oluyorsunuz ve bunun üzüntüsünü kelimelerle anlatmak inanın çok zor. Çünkü bizlerde her şeyden önce “insan” faktörü gelir. İki tane pırıl pırıl genci kaybettik, başka söze gerek var mı?



-Antalya’nın bu aralar en önemli sorunu olan trafik sorunu size nasıl yansıyor?


Asalet: Trafik vatandaş için içinden çıkılamaz gibi görünüyor ama kırmızı ışık mobese sistemimiz uygulamaya başlandığından beri kaza oranlarında ciddi düşüşler oldu. İlk günlerde, günde 7- 8 bin araç kırmızı ışık ihlali yaparken şimdi bu rakamı bin araca kadar düşürdük. Mobese görüntülerinden ceza kesmemiz ve postayla evlerine göndermemiz gerçekten caydırıcı oldu. Ben 3 sene önce göreve başladığımda kasksız motorsiklet sürücüsü oranı yüzde 50’leri bulurken bunu şimdi yüzde 20’lere düşürdük. Biz bunu halkın kendi canı ve sağlığı için istiyoruz. Bizim amacımız ceza yazmak değil, kaza sonucu kayıpları azaltmak ve kazaları önlemek. Vatandaş trafik polisini ceza kesen polis olarak algılıyor ama biz bu cezaları kendimiz için değil, vatandaşın canı ve malı için kesiyoruz.


-14 Şubatta hayata geçen “Antalya'nın Trafik Melekleri Anneler” projesinin çalışmaları nasıl gidiyor?


Asalet: Bizler ceza kesmek yerine bu suçları önlemek için ne yapabiliriz dedik ve valilikle ortak yürüttüğümüz bir proje başlattık. "Antalya'nın Trafik Melekleri Anneler" projesi kadınlarımızın trafikte aktif rol alması sayesinde daha güvenli bir trafik ortamı sağlanarak trafik bilinci ve kültürünün geliştirilmesi mümkün olabilecektir. Çünkü kadınlarımızın toplumdaki yeri ve etkileri azımsanmayacak kadar çoktur. Kendini sürekli yenileyip geliştiren, çocuklarına anne, eşine karşı saygılı bir eş ve onların fevri davranışlarını uyararak sakinleştiren, her şeyi ile kontrol bende diyendir. Bu yüzden kadınlarımıza bu konuda da çok iş düşüyor. Şu anda çalışmalar çok güzel gidiyor ve halktan çok güzel tepkiler almaya başladık. Feyzullah Arslan müdürümüzün hassasiyetle üzerinde durduğu bu projeyle trafik kazalarını yüzde altmış oranında azaltmayı hedefliyoruz.


-Bayan polis olmanın zorlukları var mı?


Asalet: Ben çok memnunum ve hiçbir zorluk yaşamadım. Aksine ekip arabasından bayan polis indiğinde insanlar ilk önce şaşırıyor ama daha sonradan çok da seviyor ve yardımcı oluyorlar. En çok karşılaştığım soru “Siz de çatışmaya giriyor musunuz? Siz de ceza yazıyor musunuz?” sorularıdır. Bizim erkek polislerden hiç bir farkımız yok. Onlar ne yapıyorlarsa bizde aynılarını yapıyoruz. Bizim kendi içimizde erkek - kadın ayrımı yoktur. Görev, görevdir. Ayrıca polis üniforması giymek ayrı bir gurur ve güven veriyor kadına… Kadınlarında bu özel görevde çalışıyor olması ayrı bir övünç kaynağımızdır. Bizler görevdeyken kendimizi bayan olarak görmüyoruz, bizler polis memuruyuz. Bu işin kadını erkeği olmuyor. Bu mesleği aşkla yapanlardan biriyim ben de, yine dünyaya gelsem yine polis olurdum.


-Siz boş vakitlerinizde neler yaparsanız?


Asalet: Ben de sanatsal aktiviteleri mutlaka takip ediyorum. Ben henüz yeni evliyim. Eşim de asker olduğu için ikimizin de çalışma saatleri çakışıyor. Bu yüzden boş vakitlerimizi beraber planlamaya çalışıyoruz.



-“Toplum Destekli Polis” lik ne amaçla kuruldu?


Mehmet: 2006 yılında ilk defa Antalya’da kurulan bir birim. Bizim görevimiz mahallelerde vatandaşa birebir ulaşmak, bölgede ne gibi suçlar işlendiğini anlatıp bu konuda nasıl önlemler alabileceklerini söylemektir. Ayrıca şikayetleri, bizlerden beklentileri neler onları da öğreniyoruz.


-En sık hangi sorularla karşılaşıyorsunuz?


Mehmet: Aslına bakarsanız halkın istekleri çok değişik olabiliyor. Ama biz sadece güvenlikle ilgili olanlara bakabiliyoruz. Neden kırmızı ışıkta geçiliyor? Neden sokak lambası yanmıyor? Neden yaya geçidi yapılmıyor? gibi sorularla çok sık karşılaşıyoruz. Zamanla bu soruların çözümleneceğini düşünüyorum. Bizler mala karşı koruma sağlamaya çalışıyoruz ve bizlerin de asıl görevi suçu önlemek. Komşu Kollama Sistemi, Esnaf Polis Elele Projesi gibi projeleri halka anlatmaya ve uygulamalarına yardımcı olmaya çalışıyoruz. Emekli Dostu Antalya projemiz çok iyi sonuçlar alarak devam ediyor. Her okuldan sorumlu polis memuru arkadaşlarmız var büyük küçük demeden herkese ulaşmaya çalışıyoruz.


-Size karşı halkın yaklaşımı nasıl?


Mehmet: Bizi çok yadırgıyorlar. Bu nasıl polislik diyen çok oluyor. Hatta kendi teşkilatımız içinde bile ilk zamanlar çok yadırganmıştı bu çalışma ama zamanla suç oranları düşmeye suçlular daha çabuk yakalanmaya başlayınca bu birimin de önemli olduğu anlaşıldı. Vatandaş bilinçlendikçe suç oranı düşüyor. Hepimiz bu zincirin birer parçasıyız. Mesela biz her bayramda şekerimizi, kolonyamızı koyar bekleriz. Bayramın son günü olur, kimse gelmez, biz yemek zorunda kalırız. Biz istiyoruz ki vatandaş bize de gelsin bayramlaşalım, sohbet edelim. Bizler için içten söylenen bir teşekkür cümlesi her şeyden değerli… Umudumuz var biz bu bayramda kolonyamız ve şekerimizle halkımızı görev yerlerimizde bekliyor olacağız.


-Sizin unutamadığınız bir an var mı?


Mehmet: Gündüzleri hırsızlığa önlem amaçlı zil uygulamamız vardı. Bir gün yanımda yönetici ve kapıcı bir zile bastım. Ev sahibi su siparişi vermiş. Bende tesadüfen sucuyum dedim. Markasını sordu bu sefer ev sahibi, ben de rastgele bir marka söyledim. Biz o siparişi vermedik dediler. Tam ben polisim diyecektim ki diafon kesildi. Ardından bir bayan indi aşağıya, biz derdimizi anlatana kadar geri çıktı evine, bu olayı ben çok yadırgamıştım. Bizler onlar için oradayız ama o ev sahibi bizi dinlemedi bile… Yine bir gün bir bayanın lastiğini önce patlatıyorlar, bayan lastik için indiğinde arabadan çantasını çalıyorlar. Bayan 155’i arıyor, bana da haber geldi aynı anda, o mahallede çalıştığım için sokak sokak tanıyorum. Olay yerine ilk ben geldim. Adamlar kaçıyor ben de peşlerindeyim. Scooter motorumla araba takip ediyorum, onlarda koca mahallede bir tane çıkmaz sokak var oraya girdiler. Ordan bir kovalamaca başladı. O olayda o gün birbiriyle bağlantılı 13 kişi yakalanmıştı. Scooterla araba kovalamak inanın çok garipti.


- Peki halkın en çok sevdiği uygulamalardan biri olan düdük uygulaması hala devam ediyor mu?


Mehmet: Evet düdük uygulaması hala devam ediyor ve halktan çok ilgi gören bir uygulama oldu. Gece yaşanan suçlarda özellikle hırsızlık olaylarında da caydırıcı bir etken olduğunu düşünüyorum. Hatta bu uygulama ilk başladığında ben de karakoldayım o zamanlar. Bir gece devriyedeyiz hem dolaşıyor hem de düdük çalıyoruz. Gecenin karanlığında bir siteden bir adam balkona çıktı bir şeyler söyledi, içeri girdi. Biz ne olduğunu anlamaya çalışırken tekrar balkona çıktı bir şey fırlattı. Gece karanlığı üzerimize doğru parlak bir şey geliyor. Önce bizde korktuk ama önümüze pat diye bir paket sigara düştü. Adam balkondan “Allah sizi korusun, iyi ki varsınız sağolun” diye bağırdı. Çok şaşırdık arkadaşımla birbirimize bakıp gülümsedik. O anın duygusal tarifi inanın çok farklı…


-Atlı polisleri biz yeni görmeye başladık. Ayrıca bayan olmanız nasıl tepkiler alıyor?


Zekiye: Bizim birimimiz bir yıl önce kuruldu. Motorize ekiplerin giremediği sahil kenarlarında daha çok görev yapıyoruz. Bizim asıl amacımız suçluyu korkutmak ama atlardan dolayı korkan vatandaşlarmızda olmuyor değil… Atın ne tepki vereceğini bilemedikleri için yaklaşmak istemiyorlar. Toplumsal olaylarda daha etkili oluyor. Mesela maçlarda dağılın çağrısına uymuyorlarsa, biz geldiğimizde dağılıyorlar. Yurt dışında bu uygulama oldukça yaygın olduğu için tursitler hiç yadırgamıyor aksine daha güvende hissettiklerini söylüyorlar.


-Sizin bölümünüzün projeleri neler?


Zekiye: Hollanda Emniyet Müdürlüğü ile bir yıllık işbirliği başlatan Antalya Emniyet Müdürlüğü, atlı polislerin eğitimi konusunda destek alacak. Ayrıca bizlerde eğitimin çocuklardan başlaması gerektiğini düşünerek okulları ziyaret ediyor ve öğrencileri Atlı Birliğimize davet ediyoruz. Uzman polislerden atlar hakkında bilgi alan çocuklar, ahırları geziyor, atlara şeker vererek iletişim kurmaya çalışıyor. Öğrenciler, daha sonra at binerek gezinti yapıyorlar. Böylelikle hem hayvan sevgisini hem de polis sevgisini aynı anda vermeye çalışıyoruz. Anne babalardan özellikle ricamız çocuklarını polislerle korkutmamaları gerektiğidir. Bu korku ilerleyen yaşlarda sorunlara yol açabiliyor.


-Atlarla çalışmak nasıl bir his?


Zekiye: İnsan gibi psikolojisi olan hayvanlar. Atlar, üzerindeki binicinin ruh durumunu çok çabuk hissediyor. Sinirliyseniz agresifleşebiliyor. Ya da mutluysanız daha sakin oluyor. İlk başlarda büyük bir atın bakımı zor gibi geldi. Ama zamanla alışıyor ve seviyorsunuz. Sevince gözünüz başka bir şey görmüyor. Öyle bir şey ki, seyislerimiz olmasına rağmen atlarımızla biz ilgilenmek istiyoruz. Bu çok farklı bir sevgi. Her gün antreman yapmaları gerekiyor. Sağlıkları çok önemli. Gece at sağlığından anlayan biri mutlaka nöbetçi kalıyor. Bambaşka bir duygu…


-Halktan nasıl tepkiler alıyorsunuz?


Zekiye: En çok “Ata nasıl çıkıyorsun? Ayağına basmıyor mu? Korkmuyor musun?” sorularıyla karşılaşıyorum. Özellikle bayanlardan çok güzel tepkiler alıyorum. Hem bayan polis hem de atlı polis olmam çok değişik geliyor. Ama evlerimizde biz de diğer kadınlar nasılsa öyleyiz. Ben Atlı Polis Birliğine, Çevik Kuvvetten isteyerek geçtim ve bu kararımdan çok memnunum. İyi ki böyle bir karar almışım. Bu bir bağımlılık, vazgeçemiyorsunuz.


-Görev sürenizde sizin unutamadığınız bir an var mı?


Zekiye: Karaalioğlu Parkı’nda atla insan kovalamıştım. Kovaladığım kişiyi sıkıştırdım ve yunus ekipleri gelip kişiyi almıştı. Polisten kaçmak suçlu için sıradan bir şey olsa da atlı bir polisten kaçmak farklıydı. Atın ne tepki vereceğini bilemediği için kaçamadı bile… Hayat filmlerde görüldüğü gibi inanın değil, hayatın kendi gerçeği var. Özellikle çocukların filmlerde gördükleri olaylara inanmamaları sağlanırsa çok daha olumlu değişimler olur.




Nazım Türkay kimdir?


1974’ te Mersin Anamur’da doğdu. Lise eğitimini Mersin’de tamamlayan Türkay, 2004 yılında İstanbul’da, 2004- 2006 yılında Tunceli’de görev yaptı. 2006’dan beri Antalya’da görev yapan Nazım Türkay evli ve iki çocuk babası.



Asalet Özkan kimdir?


1984 yılında Gaziantep Islahiye’de doğdu. 2006 yılından beri Antalya’da görev yapan Özkan, İktisat bölümü son sınıf öğrencisi ve evli.



Mehmet Yaman kimdir?


1971 yılında Mersin’de doğdu. Baba mesleğini devam ettiren Yaman, Aydın Nazilli ve Antalya’da görev yaptı. 12 yıldır polis memuru olan Mehmet Yaman evli ve iki çocuk babası.



Zekiye Ararat kimdir?


1983 yılında Amasya’da doğdu. 4 yıl Çevik Kuvvette görev yaptıktan sonra bir yıldır

Atlı Polis Birlikleri’nde çalışan Zekiye Ararat aynı birlikten Gültekin Ararat’la evli.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder