25 Aralık 2011

TURGUT TOPLUSOY

Kadın giyimin zirvesindeki marka Roman’ın patronu Turgut Tolusoy’a konuk olduk. İstanbul Çekmeköy’deki fabrikasında konuştuğumuz Toplusoy, Roman’ın hikayesinden özel hayatının detaylarına kadar bir çok konuda sorularımızı cevapladı. Başarıyı kalite ile yakaladıklarını dile getiren Toplusoy, “50’den fazla mağaza açarsam, Türkiye ‘çok gelişmiş’ demektir” saptamasını yaptı. 1980 yılında, tekstil sektöründe yarattığı Roman markasıyla kadın giyim sektörünün zirvesine çıkan Roman Giyim Yönetim Kurulu Başkanı Turgut Toplusoy, 90’lı yılların sonlarında tekstil sektöründeki ilerleyişine kardeşine ve eşini de ortak etti. Kadın giyimin yanında, inşaat ve gayrimenkul sektörüne yönelen Toplusoy, bu alanda da başarılı projelere imza attı. 1992 yılından itibaren Çekmeköy’ün geleceği ile ilgili planlamalarına başladığını belirten Toplusoy, dedelerinden kalan 400 yıllık tapulu arsalar üzerine yarattığı yaşam alanlarıyla Çekmeköy’ün çehresini değiştirdi. Kaliteden ödün vermeyen yaşam tarzını kadın giyiminin estetiği ve zerafetiyle birleştiren Toplusoy, koleksiyonundaki ürünlerin her biriyle, ipliğinden dikişine kadar ayrı ayrı ilgileniyor. Sektördeki tecrübesini, ileri görüşlülüğü ve istikrarıyla pekiştiren başarılı tekstilci Toplusoy, sektörün yıllar içinde atlattığı ciddi kriz ortamlarından dolayı hak ettiği yerde olmadığını, buna rağmen tekstil sektörünün geleceğini çok parlak gördüğünün de altını çizdi. Kaliteden ödün vermeyen yaşam tarzı, titiz ve ayrıntıcı yapısıyla mesleki tecrübelerini harmalayan başarılı iş adamı “Roman” markasının bugünlere taşıyan isim. Başarıyı kalite ile yakaladıklarını dile getiren Toplusoy ile Roman’ın hikayesinden özel hayatının detaylarına kadar uzanan keyifli bir söyleşimiz oldu.
  - Son yıllarda mağaza sayınızdaki hızlı artış göze çarpıyor. Toplam kaç mağaza hedefliyorsunuz? Şu anda 42 mağazamız var 50 taneden fazla Türkiye de mağaza açarsam o zaman Türkiye çok gelişmiş demektir. Yani örneğin Van’da mağazam yok, Elazığ’da mağazam yok, Diyarbakır’da da yok. Diyarbakır’dan çok müşterim geliyor alışveriş yapıyor ama mağazam yok. Ben şehrin gelişmişliğine göre mağaza açıyorum. Çünkü gelişmiş koleksiyonlar üretiyorum. Şehrin geneli Roman ürünü giyiyorsa mağaza açıyorum. İstanbul’da 20 den fazla mağaza var.
-Antalya’da iki mağazanız var. Antalya’daki mağaza sayınızı neden düşürdünüz? 
Antalya’da üç mağazamız vardı. Şu anda iki tanesini kapattık, Terracity açıldığı için oraya geçtik, bir diğeri de Deepo AVM’de. Antalya’da yer bulabilirsek Migros’da da açacağız. Alanya’da da mağazamız var, çok güzel işliyor, çok memnunuz. Alanya’dan bizim vizyonumuzda bir tek biz varız. Alanya’da otelde çalışanlar ve turistler satışımızı arttırıyor.
  -Antalya’daki mağazalarınızdan memnun musunuz? Beklentinizi karşılıyorlar mı?
Terracity maalesef beklediğimiz gibi değil, bir boşluk var. Laura ve Shemall’deyken daha iyi iş yapıyorduk. Terracity’den fazla memnun değiliz. Ama insanlar oraya da alışacaklar ve daha iyi işlerin olacağına inanıyorum. Biz Laura’ya ilk açtığımızda inanılmaz iş yaptık. Sonra Shemall açıldı yanına, işleri durdurdu. Oraya da bir tane açtık fena değildi. Hemen arkasından Terracity açıldı. Bunlar yanlış yatırımlar. Bir bölgeye ardı ardına üç tane alışveriş merkezi açılıyor. Biri ötekini vuruyor, yeni açılan diğer ikisini vuruyor. İnşallah yerel yöneticiler bu -olaya bir dur derler de bizde ne yaptığımızı bilmiş oluruz.
- Yer değiştirdiğiniz lokasyonlarda mağaza taşımanın kritelerini neye göre belirliyorsunuz?
Firmalarımız zorlamıyor desem yalan olur ama güçlü bir mali yapınız varsa, şirketiniz güçlü ise bu tip şeyler sizi rahatsız etmiyor. Rahatsızlığı bir yere kadar oluyor. Şartlara göre ayak uyduruyoruz. Yani ben bir yerde mağaza kapatmanın bana zarar vereceğine inandığım için beğenmediğim AVM ‘lerdeki mağazaları kapatıyorum. Aynı mağazayı bir başka yerde açıyorum. Herkes mağazasını kapatıyor diye hareket etmiyorum. Eğer işlerim iyiyse kapatmıyorum. Bahçeşehir’de herkes mağazasını kapattı. Kapanan bir AVM’de tek başıma duruyorum inanılmaz iş yapıyorum çünkü Roman’ın belli bir müşterisi var. Roman aşkı ile Roman’a geliyorlar. Oturmuş bir alışkanlıkları var ve Roman koleksiyonu giymeden yapamazlar müşterilerimiz için kapatmıyorum mağazamı.
- Showroomun mimarisinde ince detaylar ve modern tasarımlar göze çarpıyor. Bu binanın yapımı da size mi ait?
Biz buraya altı yıl önce taşındık.1,5 senelik bir zaman içerisinde bu binayı yaptık. Bu binanın yapılışında tabi ki mimari bir ekip vardı ama bunun dekorasyonu, yerleşim planları ve malzeme seçimi tamamen bana aittir. Ne istediğinizi bildiğiniz sürece, mimarlarımız zorlanmadan yapıyor. Mimarların fikrini değil benim fikrimi önde tutup o doğrultuda çalıştırıyorum. O yüzden gördüğümüz bina ortaya çıktı. Bu arada ince detaylar dediniz. Mesela ahşaplarda kullandığımız bu tik ağacı kaplamalarını, tik suyuyla beraber tel fırça ile yaptırdım ki doğal gözüksün. Yerlerdeki parlaklığa ve yansımaya Bursa bejinin en iyi kalitesini en güzel döşeterek ulaştık. Birebir malzemelerle ilgilendim. Modern sanata ilgim yüzünden duvarları çağdaş sanatçıların tabloları ile süsledik ve güzel bir kombinasyon ortaya çıktı. Burası şu an Avrupa’nın en iyi showroomlarından biri diyebilirim.
  -Detaycı ve mükemmeliyetçi bir yapınız olduğunu söyleyebilir miyiz?
Benim yapım titiz. Hijyen ve temizlik hastasıyım. Her şeyin kalitelisine meraklıyım. Yaşam kalitesi olan bir insanın yaşadığı yerinde kaliteli olmak zorunda olduğunu düşünüyorum. Kalite olgusu “ben kaliteli yaşıyorum” demekle olmuyor. O yüzden evim olsun, iş yerim olsun, teknem olsun hepsinde kalite ön plandadır. 2002 model bir teknem var ama sanki bu sene denize girmiş gibi. Deniz suyunu teknede bulamasınız. “Böyle bir şey olur mu” demeyin teknemde su damlası olsun hemen yıkanır, cilalanır, ona göre malzemelerle bakılır. Benim titizliğimden kaynaklanan hassasiyetimi bütün çalışanlarım bilir ve onlarda titiz davranır.
- Yaşanan krizlere rağmen yıllardır yükselen başarı grafiğinizin sırrı nedir?
Biz önce kumaşa dokunuruz çünkü kumaşın dokusu bizim için önemlidir. Doğal elyafsa, yünse, gerçek pamuksa, ipekse üretimlerimizde bu tip kumaşları tercih ediyoruz. Agora, yün kaşmir gibi kumaşlar bizi ilgilendiriyor. Hanımlar o kumaşa kendisi dokunduğu zaman da mutlu oluyor. Arkadaşı dokunduğu zamanda mutlu oluyor ve nerden aldın diye sordurabiliyoruz. Bu yüzden bize bağlı müşterilerimiz var. Bizim için “nereden aldın” sorusunu sordurabilmek çok önemli. Biz 1998 krizinde de yola devam dedik, bugünkü krizde de yola devam ediyoruz. En son indirime giren firmalardan biriyiz. Firmalar sezon başından beri indirimli mal satıyorlar. Ne kadar doğru ne kadar yanlış tartışılır. Biz doğru zamanda doğru fiyatla müşterimizin karşısına çıkıyoruz. Hiçbir zaman yalan söylemiyoruz. Söylememek de lazım, bu bir meziyet değil aslında ama günümüzde meziyet haline geldi. Biz hiçbir zaman müşterimize yanlış yapmıyoruz. Ödediği fiyatın fazlasını aldığına inanıyoruz. Yani 2 bin dolarlık bir mal koyuyoruz ama 800 liraya satıyoruz. 8 bin Euro’luk kürkü biz 3 bin liraya satıyoruz. Başka firmalarda öyle bizde böyle... 31 senelik şirket olarak ayakta kaldığımıza göre doğru yoldayız demektir. Kontrol mekanizması bizde çok ileri düzeydedir. Kimse kalitesiz hammadde almaz, kalitesiz ürünü çalışmaz. Hiçbir şekilde yanlış yapmalarına izin vermiyorum, her daim işimin başındayım.
-Alışveriş merkezlerindeki yabancı markalar, Türk markalarından daha önce ciddi indirimler yapmaya başlıyor. Bu rekabet şartlarındaki çark nasıl dönüyor? 
Yurtdışındaki markaları ayırmak lazım. Yurt dışında ucuz üretim yaptırıp, yurt dışına ucuz ürün satan mağazalar çoğunluktadır. 2 tane İspanyol markası, birer tane de İsviçre, Belçika, Hollanda ve Alman markası var. Bunlar Çinin herhangi bir bölgesinde ya da Türkiye’de belli yerlerdeki fabrikalarda çok uygun fiyatta ürün yapıyorlar. Mağaza sayıları çok ve metre kareleri büyük 2bin- 3bin tane mağazaları var. Uygun fiyatta ürünleri, Avrupa’da satamadıkları veya sattıkları bazı ürünleri buraya getiriyorlar. Burada rekabet ediyorlar. Pazardan pay alabilmek için ucuz satıyorlar ama haksız rekabet yapıyorlar. Bir de pahalı markalar var ama Türk kadınının belli bir kesimi onlara ulaşabiliyor. Onları da biliyorsunuz zaten. Bir otomobil parası bir ceket fiyatına eşit. 10 bin Euro bir palto, 10 bin Euro bir elbise, 5 bin Euro bir ayakkabı… Biz o lüks markaların kullandığı kumaşı uygun fiyata satan Türk markasıyız. Türk markası olmaktan da gurur duyuyoruz. Yavaş yavaş dünyada bilinir hale geldik. İstanbul’daki AVM’ lerde yabancı turistler bile onlardan değil bizlerden ürün alıyorlar. O yüzden bizim hem uygun hem kaliteli olduğumuzu bilenlerle, dünyanın çeşitli ülkelerinden gelen yabancılar bizden ürün alıyorlar. Zaman içerisinde Avrupa’daki ve Amerika’daki kriz bittiği zaman bizde yurtdışına mağazalarımızı açacağız. Bugüne kadar neden açmadık? Dövizde yüzde 11 faizle döviz kredisi alıyoruz. Türk tekstilinin büyümesi de 2003 yılından sonra oldu. Dünya’daki kriz şu an ciddi boyutlara ulaştı. Hem finans sektörü hem iş alemi çökmek üzere. Avrupa’ya gittiğimiz zaman İtalya’da Roma meydanında oturduğum zaman güzel giyimli insanlar seyrederdim. Şimdi maalesef Avrupa’da fakirleşiyor. Güzel giyinen insanları artık görmüyorum. Şimdi de Türkiye’de güzel giyinen insanlar görüyorum. Türkiye’nin 5- 10 sene içerisinde kendi markalarını dünyaya çıkartıp, oralarda çok büyük işler yapacak, ben buna inanıyorum.
  -İhracatınızdan memnun musunuz? Türkiye’nin diğer ülkelerle yaşadığı ilişkiler çalıştığınız ülkeleri etkiliyor mu?
Bütün ülkelere ihracat yapıyoruz. İhracattan da memnunuz. Toplam üretimimizin yüzde 15’ ni ihracat yapıyoruz. Türkiye’nin gündemi elbette çok etkili oluyor. Londra’da bir butiğe mal veriyordum. Şu anda çocuk gelmiyor mal almaya, demek ki işleri çok kötü yani Avrupa’daki kriz onları da etkiliyor. Zaten dünyada ve tekstilde üretim fazlalığı var ama tüketim az o yüzden de bir kaos yaşanıyor. Tescilli modelde yapıyoruz yani çok satacağım ve devam edeceğim ürünleri tescil yaptırıyorum ki korsanlar ürünlerimi yapmasınlar. Ben burada 4 tane stilist çalıştırıyorum. Emek veriyoruz, o modelleri yaratıyorlar. Kumaş seçiminden, modeline kadar titizlikle seçiyoruz. Niye korsan gidip onun kalıbını çıkarıp yapsın, bu konu çok rahatsız edici oluyor başkasının üzerinde görünmesin diye tescil yaptırıyoruz.
  -Roman markasının yanında inşaat işleriniz de devam ediyor. 2012 ile ilgili yeni bir projeniz var mı?
Yeni bir projem var Allah nasip ederse bugün de onun üzerinde çalışıyordum. Bosch firmasıyla anlaşmak üzereyiz. 17 bin metrekare bir inşaat yapıp, kiraya vermek üzereyim. 3 bin kişinin çalışacağı projenin detaylarıyla uğraşıyorum. Bir de Roman için bu binanın aynısından yaptıracağım. Sadece kaliteli dikim yapabilmek için kullandığım 30 atölyemi aynı yere toplayarak daha yeni dikiş tekniklerini denemeyi ve çalışan sayısını 100 kişi daha arttırmayı düşünüyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder