12 Mart 2010

NURİ ÖZKUL

Ülkemizde ve dünyada “İnsan Hakları” uygulamalarının bir kolu olarak oluşum sağlayan Hasta ve Hasta Yakını Hakları Derneği (HAYAD) hastaların seslerini duyurmalarına yardımcı oluyor.

Türkiye’deki merkezi Antalya’da bulunan ve 10 yıl önce eczacı Nuri Özkul tarafından hayata geçirilen dernek, hasta ve yakınlarının sağlık hizmeti alırken kullanmaları gereken haklar konusunda toplumda duyarlılık yaratmaya çalışan sivil bir örgütlenme olarak kurulmuş.

Derneğin kuruluş amacında ülkemizde yaşama hakkının dahası sağlıklı yaşama hakkının gerektiği gibi tüm yurttaşlara sağlanamamasından yola çıkılmış. Ülkemizde yaşayan insanların çoğu sağlıklarını korumak ve geliştirmek bir yana hastalık hallerinde yararlandıkları sağlık hizmetlerinden hoşnut değiller. Hizmetin sunumu sırasında bireylerin pek çok hakkı göz ardı edilmekte, değişik biçimlerde hak ihlalleri yaşanmakta ve bunlardan kaynaklanan mağduriyetler ortaya çıkmaktadır. Bunların bir bölümü sağlık sisteminden ve olanaksızlıklardan kaynaklanmaktadır. Ancak sorunların önemli bir bölümü de bu hizmet sırasında, hizmetten yararlanma durumunda olan bireylerin bu alandaki haklarının, hizmeti veren sağlık personelince yeterince bilinmemesi nedeniyle oluşmaktadır. HAYAD bu bilgi eksikliğini ortaya koymak, hakları talep etmek ve hatırlatmak üzere gönüllü bir kuruluşun görev üstlenmesi gerekliliğinden yola çıkarak kurulmuş.

Aynanın diğer yüzündeki hekimler ve onların çalışma şartları ise ayrı bir sohbet konusu elbette ki… Zor şartlar altında özveriyle çalışan sağlık personelinin açısından da durum ayrıca değerlendirilmelidir. Bu sivil örgütlenmenin sağlık personeline karşı bir oluşum olmadığının özellikle altını çizen Nuri Özkul “Biz sadece hastalar ve sağlık personeli arasındaki köprüyüz” dedi.

En yoğun şikâyet konusunun bilgi eksikliği ve güler yüz eksikliği olduğuna değinen Özkul “Hastanın ilk ve en önemli hakkı bilgi almaktır. Hastanın, hastalığıyla ilgili bilgilerinin hastayla paylaşılması, hastaya güven veriyor ve hasta ikna oluyor. Hasta-hekim diyalogunun kesilmesinin yanı sıra, hasta konuşulanları anlamıyor ve hasta yeterince bilgilendirilmiyor” dedi.

Hastalar ve hekimler arasındaki iletişim eksikliğinin bizim gibi sıcakkanlı bir toplumda yaşanması ve bu boyutlarda olması da hayli ironik bir durum… Yine de bir hekimin başarısının hastayla kurduğu ikili iletişime bağlı olduğu yadsınamaz bir gerçektir.

Çevrecilikte, siyasette ve eczacılıkta ki başarısını “hasta haklarını arama” konusunda da gösteren Nuri Özkul’a duyarlılığın ve yardımın Antalya’daki simgesi diyebiliriz. Kendi imkânlarıyla başlattığı bu sivil toplum hareketinde 200 üyesi bulunan bir dernek haline gelen HAYAD’ın 12 ilde de şubeleri bulunmaktadır.

Güler yüzlü ve içten anlatımıyla sorularımızı samimiyetle yanıtlayan Nuri Özkul ve Hasta ve Hasta Yakını Hakları Derneği’ne (242) 237 16 99 numaralı telefondan ve hayad07@gmail.com adresinden ulaşabilirsiniz. Gülümseyen yüzlerle sağlıklı günlere…

Hasta Hakları nedir?

Bir Sağlık Kuruluşuna, sağlık hizmeti almak için başvuran herkesin;

1. Hizmetten genel olarak faydalanma: Adalet ve hakkaniyet ilkeleri çerçevesinde sağlıklı yaşamanın teşvik edilmesine yönelik faaliyetler ve koruyucu sağlık hizmetlerinden faydalanmaya,

2. Eşitlik içinde hizmete ulaşma:
Irk, dil, din ve mezhep, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, ekonomik ve sosyal durumları dikkate alınmadan hizmet almaya,
3. Bilgilendirme:

Her türlü hizmet ve imkânın neler olduğunu öğrenmeye,
4. Kuruluşu seçme ve değiştirme:
Sağlık kuruluşunu seçme ve değiştirmeye ve seçtiği sağlık kuruluşunda verilen sağlık hizmetlerinden faydalanmaya,
5. Personeli tanıma, seçme ve değiştirme:
Sağlık hizmeti verecek ve vermekte olan tabiplerin ve diğer personelin kimliklerini, görev ve unvanlarını öğrenmeye, seçme ve değiştirmeye,
6. Bilgi İsteme:
Sağlık durumu ile ilgili her türlü bilgiyi sözlü veya yazılı olarak istemeye,
7. Mahremiyet:
Gizliliğe uygun olan bir ortamda her türlü sağlık hizmetini almaya,
8. Rıza ve İzin:
Tıbbi müdahalelerde rızanın alınmasına ve rıza çerçevesinde hizmetten faydalanmaya,
9. Reddetme ve durdurma:
Tedaviyi reddetmeye ve durdurulmasını istemeye,
10. Güvenlik:
Sağlık hizmetini güvenli bir ortamda almaya,
11. Dini vecibelerini yerine getirebilme:
Kuruluşun imkânları ölçüsünde ve idarece alınan tedbirler çerçevesinde, dini vecibelerini yerine getirmeye,
12. Saygınlık görme:
Saygı, itina ve ihtimam gösterilerek, güler yüzlü, nazik, şefkatli sağlık hizmeti almaya,
13. Rahatlık:
Her türlü hijyenik şartlar sağlanmış, gürültülü ve rahatsız edici bütün etkenler giderilmiş bir ortamda sağlık hizmeti almaya,
14. Ziyaret:
Kurum ve kuruluşlarca belirlenen usul ve esaslara uygun olarak ziyaretçi kabul etmeye,
15. Refakatçi bulundurma:
Mevzuatın, sağlık kurum ve kuruluşlarının imkânları ölçüsünde ve tabibin uygun görmesi durumunda refakatçi bulundurmayı istemeye,
16. Müracaat, şikâyet ve dava hakkı:

Haklarının ihlali halinde, mevzuat çerçevesinde her türle başvuru, şikâyet ve dava hakkını kullanmaya,
17. Sürekli hizmet:
Gerektiği sürece sağlık hizmetlerinden yararlanmaya, hakkı vardır.

-Hastaların haklarını arama fikri nasıl gündeme geldi?

Bu fikir yirmi yıl öncesine dayanmaktadır. Ben sağlıkçı bir babanın, eczacı oğluyum ve 10 sene önce gerek babamdan dinlediklerim gerek de benim eczaneme gelen hastalardan bizzat şahit olduğum şikâyetler doğrultusunda böyle bir oluşumun gerekliliğine inandım ve derneğimizi kurduk. Sağlık skandalları, tedavi problemleri, yanlış teşhisler, komplikasyonlar ve iletişimsizlik sonucu oluşan şikâyetlerde hepimizi ilgilendiren bir konu vardı ama monolog bir yaşamdı. Hep doktorun konuştuğu, karar verdiği, sağlık personelinin otoriter olduğu bir süreç yaşandı yıllarca. İnsanoğlu kendisini iyileştiren kişilere minnettardır ve muhtaçlığından dolayı da ne söylenirse inanmıştır. Geçmişte güvene dayalı bir tedavi hizmeti vardı ama son yirmi beş yılda hastaneler ticari bir işletmeye dönüştü. Teknolojiyle sağlık araç ve gereçlerinin gelişmesi, departman sayısının artması ve bunlara bağlı olarak hasta-hekim diyaloğunun kesilmesi ve hastaların bilinçli olmamasından ötürü haklarını yeterince arayamamaktadırlar. Hastanın ilk ve en önemli hakkı bilgi almaktır. Hastanın, hastalığıyla ilgili bilgilerinin hastayla paylaşılması, hastaya güven veriyor ve hasta ikna oluyor. Hasta-hekim diyaloğunun kesilmesinin yanı sıra, hasta konuşulanları anlamıyor ve hasta yeterince bilgilendirilmiyor. Ağırlaşan çalışma şartları hekimlere hastaların birer kimliği olduğunu unutturdu.

-En yoğun şikâyeti hangi konularda alıyorsunuz?

Yapılan şikâyetlerde hastalar en çok görevlilerin kaba davranışı ve eşit hizmet alamamalarından şikâyetçi. Yeterli hizmet alamamalarının yanında, hastanelerdeki temizlik ve hijyenin yetersiz oluşundan şikâyet eden hastalar, ayrıca doktorların kullandığı dil ve yazılarından rahatsız. Doktorlar konuşurken tıp terimleri kullandıkları için hastalar ne söylendiğini anlamıyorlar. Dünya’daki ölüm oranlarının en başında yanlış tedaviden kaynaklanan ölümler ilk sırada gelmektedir. Bu konuya dikkati çekmek gerekmektedir. Hastane enfeksiyonu, yanlış tedavi ve komplikasyonlardan dolayı çok ciddi rakamlarda ölümler yaşanmaktadır.

-Sağlık hizmetlerinin özelleşmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Sağlık hizmetlerine ulaşımın kolaylaşması elbette ki çok olumlu bir adımdır ama özel hastanelerinin ticari bir kimlikle işletilmeleri etik sorunlara yol açmaktadır. Bazı hastanelerin özel servis araçlarıyla ücretsiz check-up (sağlık taraması) yapmak için mahallelerden hastaları topladığını öğrenmiş bulunmaktayız. Bu son derece yanlış bir uygulamadır. Bir tekstil firması belli bir alışveriş limitine ücretsiz check-up hediye ediyordu. Sağlık hizmetlerinin promosyonu olmaz. Tedavi harcamaları ülkemizde 2002 yılında 4.2 milyar lira iken şimdi 20.2 milyar liraya yükselmiştir. Gereksiz ilaç kullanımının artması bu rakamı 5.2 milyardan 15.6 milyara çıkarmıştır. Para kazanmaya dayalı bu anlayış hasta üzerinde gerekmeyen tedaviler yapılmasına yol açtı.

-Bu konuda şikayet alıyor musunuz?

Geçtiğimiz ay emekli bir vatandaş başvurdu. Geçen ay hastaydım hastaneye gittim, emekli maaşımın yarısını sağlık harcamalarına kesmişler. Ben bu maaşla şimdi nasıl geçineceğim diye soruyor. O kadar üzücü tablolarla karşılaşıyorsunuz ki, vatandaş hasta mı olmasın evine mi bakmasın? Biz aynı zamanda “akıllı hasta” profili de oluşturmaya çalışıyoruz. Kendini ifade edebilen, hakkını arayan, tedavisini anlayan bir hasta profili oluştuğunda şikâyetlerde de azalma olacaktır. Hekimlerinde daha güler yüzlü ve ilgili olmaları durumunda şikâyetlerin hayli azalacağı düşüncesindeyiz. Size bir başka örnek veriyim. Hasta muayeneye gider. “Dizim, karnım ve omzunda ağrı var” diyor hekim de “ Bana sadece dizini söyle, ben karna bakmıyorum ” demiş. Yani böyle bir anlayış da var. Hekimlerin bazılarında bir bıkkınlık gözlemliyoruz. O kadar çok hastaya bakıyor ki, yeterli ilgilenecek vakti bulamıyorlar.

-Türkiye’nin genel sağlık politikasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Sağlık reformu ne aşamaya gelecek bilemiyoruz ama şuanda çok ciddi bir karmaşa yaratıyor. Hastalarla eczacılar ve hekimler karşı karşıya bırakılıyor. Deneme yanılma yöntemiyle sonuca ulaşmaya çalışıyoruz. Ben artık değişiklikleri takip etmekten vazgeçtim. Yönetmelik ve uygulama bazındaki değişiklikler çok sık değişiyor. Ama bunun da devlete öngörülmeyen bir masraf boyutu var. Sağlık hizmetlerinin şuanda neredeyse yarısı paralı hale geldi ve kamu kuruluşu hastanelerdeki talep tekrar artmaya başladı. Katkı payı ödememek için acile giden hastaların sayısında da artış oldu. Özellikle televizyonlardaki yayınlarda konuşan hekimler hem bitkisel ilaçların hem de ilaç tüketiminin bilinçsiz çoğalmasına neden oluyorlar.

-“Bu kadar da olur mu” dediğiniz bir şikâyet aldınız mı?

Elbette, bir hastanenin polikliniğinde doktor, hemşire ve bir ilaç mümessili hasta muayene ediyorlar. Hastaların tansiyonunu hemşire ölçünce normal çıkıyor ama doktor hemşireyi bekletip, tansiyon ölçme işini mümessile devrediyor. Mümessilin tansiyonunu ölçtüğü her hastanın da tansiyonu yüksek çıkıyor ve doktor tansiyon ilacı yazmaya başlıyor. İlaç firmalarının arasındaki rekabet o kadar çoğaldı ve muadil ilaçlar o kadar arttı ki artık mümessillerin kotalarını doldurabilmeleri için doktorları ikna etmeleri yetmiyor adeta vaka yaratmaya başladılar. Bu olay hem dünyada hem ülkemizde en ciddi ilaç sömürüsüdür. Çok ciddi bir sıkıntıdır.

-Sağlık personelinin sizlere karşı yaklaşımı nasıl?

Dernek olarak sanki bizler sağlık personeline karşıyız, sürekli onların kusurlarını arıyoruz gibi bir tablo yaratılmaya çalışılıyor. Bu kesinlikle haksız bir ithamdır. Hekimlerin zor şartlarda çalıştıklarını ve kutsal bir meslekleri olduğunun hepimiz farkındayız. Bize karşı olan önyargılı tutumlara çok üzülüyoruz. Bizim adil bir vicdanımız var. Gecenin ilerleyen saatlerinde bir hastanenin nöbetçi doktoruna gidin de görün bir ne şartlarda çalışıyorlar. Biz sadece hastalarla hekimler arasındaki köprü olmaya çalışıyoruz. Aralarındaki iletişimsizliği çözmeye çalışıyoruz. Tanıştığımız ve ne yaptığımızı anlatabildiğimiz hekimler bile derneğimize üye olabiliyor. Hassas bir konuda önemli bir noktada durduğumuzun farkındayız o yüzden de çok dikkatli hareket ediyoruz.

- Bu yıl planladığınız projeleriniz nelerdir?

Seminerlerimiz ve bilgilendirme toplantılarımız bu yılda devam edecek. SGK Müşaviri Ali Tezel’in uzmanlığında bir seminer hazırlıyoruz. Dernek olarak Hasta Hakları Kanunu’nun çıkartılması için uğraşıyoruz, üniversitede Sağlık Hukuku Enstitüsü’nün kurulmasını çok istiyoruz ve ulusal anlamda yayın yapacak bir Hasta Hakları dergisi çıkarmayı planlıyoruz. Bu yıl bu projeleri hayata geçirmek için çalışacağız.

Nuri Özkul Kimdir?

1959 yılında Isparta ili Şarkıkaraağaç İlçesi Çiçekpınar Kasabası’nda doğdu. Orta ve lise öğrenimimi Şarkıkaraağaç’ta tamamladı. 1978 yılında Hacettepe Üniversitesi Eczacılık Fakültesini kazandı. 1983 yılında Fenni Gözlükçü eğitim programına katılıp, 1984 yılında hem eczacı hem fenni gözlükçü diplomasını aldı.

2001 yılında Hasta ve Hasta Yakını Hakları Derneği’nin kuruluşunu gerçekleştirip, kuruluşundan bu yana Yönetim Kurulu Başkanlığını yapmaktadır. Antalya Valiliği İl İnsan Hakları Kurulu, Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesi Hasta Hakları Kurulu üyesidir.
Atatürkçü Düşünce Derneği, Antalya Tenis İhtisas Kulübü, Yerel Gündem 21 Kent Konseyi üyelikleri devam etmektedir. Meltem’deki Mert Eczane- Optik, Konyaaltı İlçesi Altınkum mahallesindeki Mert Optik ve Özdilek AVM’deki Mert Optik’in sahibidir. Evli ve iki çocuk babasıdır.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder