30 Ocak 2010

MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU

Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi (AKPM) başkanlığını 25 Ocak’ta ilk kez bir Türk ve Müslüman parlamenter üstlenecek. AKPM Türkiye Delegasyonu Başkanı AK Parti Antalya Milletvekili Mevlüt Çavuşoğlu, Demokrat Grubun adayı olarak bir hafta sonra AKPM başkanlığını devralıyor.

“Türkiye için önemli bir gelişmedir. Türk siyasetçilerin bu tür makamlara adaylığı düşünmesi bile çok önemlidir. Artık kendimize güvenimiz var. Türkiye sadece bölgesinde değil dünyada önemli bir lider olma yolunda ilerliyor” diye söze başlayan Mevlüt Çavuşoğlu, aynı zamanda AKPM'nin en genç başkanı olarak görev yapacak.

Bugüne kadar bir Türk’ün geldiği en üst düzey görevi üstlenecek olan Çavuşoğlu, başkanlık koltuğuna oturduktan bir gün sonra “ koltuk” krizinin mimarı İsrail Dışişleri Bakan Yardımcısı Danny Ayalon’ı ağırlayacak. Merakla beklenen görüşmenin ayrıntılarını paylaşan Çavuşoğlu “Türk misafirperverliğini en iyi şekilde göstererek, mahcubiyet sağlayacağız” dedi.
25 Ocak’ta yapılacak seçimden sonra göreve başlayacak olan Çavuşoğlu yoğun bir çalışmanın ardından görevi devralacağı güne hazırlanıyor. Oturacağı başkanlık koltuğunu Türkiye’nin son yıllardaki ekonomik ve siyasi açıdan güçlenmesiyle, demokrasi ve insan hakları alanındaki gelişmelere bağlayan Çavuşoğlu, “Bunlar olmasaydı, bırakın başkan olmayı komisyon başkanlığı bile vermezlerdi” dedi.

Antalya Milletvekili olan Mevlüt Çavuşoğlu’nun başkanlık görevi Antalya’nın adının öncelikli olarak komisyon üyesi 47 ülke tarafından bilinmesini sağlayacak. İki yıllık özverili bir çalışmanın sonucunu aldıklarını belirten Çavuşoğlu, “Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi ve Avrupa Birliği’nin kriterleri birbirine çok yakındır. Meclis Başkanlığı’na seçilmiş olmam Türkiye’nin standartlarını bir kez daha değerlendirmemizi sağladı. Düşünülenin aksine Avrupa Birliği’ne uzak bir ülke değiliz. Bizden daha uzak ülkeler üye yapıldı. Şimdi sıra bize geldi” dedi.

Türkiye tarihinde fark yaratacak olan bu başarısının ardından öncelikli görevinin, “İlk defa bir Türk ve Müslüman’ın orada olmasının önemini vurgulamak” olduğunu belirten Başkan, tüm sorularımızı içtenlikle yanıtladı. En büyük çocukluk hayalinin siyaset yapmak olduğunu belirten Çavuşoğlu, hayallerini gerçekleştirirken bir yandan da Türkiye’nin Avrupa hayalini gerçekleştirmiş oldu.

Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi Başkanlığı için geriye sayımın başladığı bu günlerde Çavuşoğlu’nun heyecanını ve mutluluğunu hissedebiliyorsunuz. Ankara’da Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde görüştüğümüz Mevlüt Çavuşoğlu ile Türkiye gündemini ve Antalya Milletvekili olmasının Antalya’ya kazandıracağı yenilikleri değerlendirdik.

- Böyle bir görevi yürütecek olmanızı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Eskiden böyle üst düzey görevler hayal bile edilemezdi. Şimdi ise Türkiye böyle şeylere alışıyor. Güvenlik Konseyi üyeliği, İslam Konferansı Örgütünde Genel Sekreterlik… Türkiye girdiği her seçimde kazanıyor. Bunlar çok önemli gelişmeler. Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi Başkanlığına seçilmemiz ise Sayın Cumhurbaşkanının tabiri ile bütün bunların taçlandırılması oldu. Bu görev bir Türk’ün Avrupa’da geldiği en üst düzey görev olacak. 60 yıldır kurucusu olduğumuz ve 2004 yılına kadar ikinci sınıf ülke konumunda bulunduğumuz bir parlamentoya Türk başkan seçilmek gurur vericidir.

- Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi Başkanı’nın “Türk” olmasının önemi nedir?
Hızla 25 Ocak’taki çalışmalara hazırlanıyoruz. Çok yoğun bir gündem bizi bekliyor. Teşekkür konuşmamda bu göreve gelmeme destek veren herkese teşekkür edeceğim. Parlamenterler Meclisi’nin daha iyi noktaya gelmesi için neler yapılması gerektiğini anlatacağım. İlk defa bir Türk ve Müslüman’ın orada olmasının önemini vurgulayacağım. 60 yılda burada 8 ülke dışında ilk kez bir başka ülkeden başkan çıktı. Bu başkanlık o nedenle Türkler kadar Çekler için de, Slovaklar için de, Ruslar için de önemli. Başkanlık ilk defa 8 batı Avrupa ülkesi tekelinden çıkıyor.
-Göreve başladıktan sonraki programınız nasıl ilerleyecek?
Elbetteki çok yoğun bir program bizi bekliyor. Görevi devraldıktan sonra dönem başkanı İsviçre Dışişleri Bakanı gelecek. Onunla görüşeceğiz, öğle yemeğimiz var. Ertesi gün Yunanistan Başbakanı Papandreu’yu ağırlayacağız. Ondan sonra da İsrail Dışişleri Bakan Yardımcısı Danny Ayalon ile Filistin Dışişleri Bakanını ağırlayacağız. Ortadoğu raporu görüşülecek. Bu raporlar görüşülünce o ülkelerden temsilciler de katılıyor. Konuşup düşüncelerini aktaracaklar. Salı günü sanırım öğlen yemeğinde de beraber olacağız.
-Merakla beklenen bir görüşmede Sayın Ayalon’u nasıl ağırlayacaksınız?

Tabiiki Ayalon’la yapılan görüşme kurumsal bir görüşme olacak. Biz de onu en iyi şekilde ağırlayacağız. Avrupa Konseyi protokol anlayışında onun yaptığı gibi saygısızlık yok. Hayat güzel tesadüflerle doludur. Türkiye’nin denetimden çıkmasına neden olan raporu veren Hıristiyan demokratların başkanına onur ödülünü de biz vermiş olacağız. Biz Türk misafirperverliğini en iyi şekilde göstererek, mahcubiyet sağlayacağız.

-2 yıllık görev sürenizde neler planlıyorsunuz?
Hangi ülkeleri ziyaret edeceğimizi belirlemeye çalışıyoruz. Üye olan ülkelerin dışında üye olmayan ülkelere de gideceğiz. Parlamenter Meclise davet edeceklerimiz olacak. ABD Başkanı Barack Obama veya Clinton’ı düşünüyoruz. Mevcut sorunlarımız var. Kıbrıs, Gürcistan, Rusya-Ukaryna, Belarus, Azerbaycan ve Ermenistan. Bunların çözümü için destek çalışmaları yapacağız. Avrupa Konseyi kurumları arasında diyalog sorunları var. Bunları güçlendirmek gerekiyor. Öncelikli başlayacağımız işler bunlar olacak.

- Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne en çok dosya gönderen ülkelerden biriyiz. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
En çok dosyası olan ikinci ülkeyiz. Birinci sırada da Rusya var. Türkiye olarak yasal düzenlemeler yapmaya devam etmemiz gerek. Esas sıkıntı budur. Son yıllarda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ndeki dosya sayısında çok ciddi azalma var, ama eski başvurular nedeniyle hala ikinci sıradayız. Başta Anayasa olmak üzere yasal düzenlemeler gerek. Bizim Anayasamız pek çok hak ve özgürlük alanında engel. Bizim bir de ara mahkemeler, çözüm mahkemeleri kurmamız gerek.
Türkiye’nin geldiği nokta ile bugün gelinen nokta arasında büyük fark var. Sorunlar var ama gelişme de var. Bu bizim niyetimizi gösteriyor. Türkiye’nin ekonomik siyasi güçlenmesi, en önemlisi demokrasi insan hakları konularındaki gelişmeler olmasaydı bırakın başkan olmayı komisyon başkanlığı bile vermezlerdi.

-AB sürecininde nereye geldik?

Türkiye’nin kararlılık ve çalışmalarında hiçbir gerileme yok. Aksine ciddi bir atağa geçtik. AB müzakereciliği için Devlet Bakanlığı oluşturduk. Yasası da çıktı. Hem dışarıda ilişkiler daha da güçlendiriliyor hem de içeride ciddi bir yasal düzenleme için faaliyet var. 2007’deki seçim nedeniyle bir yavaşlama oldu ama şimdi durum tersidir. Asıl AB tarafından çıkan problemler var. Bir dosya açıyorsunuz Kıbrıs gibi haklı olduğumuz konularda 8 başlığı rafa kaldırıyorlar. Ama dikkat edin 7-8 aydır bu konuda da ses yok. Beklemedeyiz. Sapmamız yok. Eksen tartışması gibş suni bir gündem özellikle pompalanıyor. ABD’de bir köşe yazısı çıkıyor. Küçümsemiyorum ama bunun karşısında da 10 tane başka makale var. Onları görmüyoruz. Olayın diğer boyutlarını görmüyoruz. Türkiye 8 yıldır aynı şeyi yapıyor. Bir yandan AB süreciyle uğraşırken bir yandan da Suriye ile ilişkileri düzeltmeye çalışıyoruz. Rusya ile ilişkilerimiz güçleniyor. İran’la yıllardan bugüne gelen ilişkimiz var. Türkiye’de eksen kayması yoktur. Tersine Türkiye’nin politikası bu olmalı. Kimse ihmal edilmemeli. Bu AB’nin de ABD’nin de istediği şeydir aslında. Türkiye rüştünü ispatladı, bu ilişkileri güçlendirmek de ülkenin yararınadır. Bunlar birbirini tamamlayıcı politikalar ve Türkiye’nin konumu, tarihi durumu, coğrafi yapısı, sosyal bağları ile böyle bir politikayı izlemesi gerekir.

-AB sürecinde öncelikle hangi konu gündeme alınmalıdır?

Türkiye’nin Avrupalı olup olmadığı tartışmalarına burada noktayı koyuyoruz. Bizim öncelikle sivil bir anayasaya kavuşmamız gerekmektedir. Türkiye’deki pozitif gelişmeler Avrupa Birliği’ne giden yoldaki olumlu adımlardır. Bu anayasaya rağmen şuana kadar yapmak istediğimiz her şeyi yaptık ama bundan sonra yapmak istediklerimizin önündeki en büyük engel mevcut 12 Eylül anayasasıdır. Bunu yaparken de Venedik Komisyonu’ndan yararlanmak istiyoruz. Akademik dünya, hukukçular, barolar ve Sivil Toplum Örgütlerinden oluşan bir komisyonla yeni anayasayı belirlemeliyiz. Şuanda muhalefet partileri buna destek vermese de biz bu süreçten vazgeçmemeliyiz. Gerekirse işi halkımıza götürmeliyiz. Yapmamız gereken şeylerin önündeki en büyük engel mevcut anayasadır. Buna siyasi parti kapatmalar, özgürlükler, dini azınlıkların durumu, Alevi kardeşlerimizde dahil hangi açıdan bakarsanız bakın en büyük engel mevcut anayasadır. Türkiye’nin ne kadar güçlü bir ülke olduğunu bir göremeyenler var. Birde görmek istemeyenler var.

-AKPM Başkanlığınızın Antalya’ya etkileri ne yöne olacak?

Öncelikle biz bugüne kadar beş tane komisyon veya siyasi parti toplantısı yaptık. 150 milletvekili bu toplantılara Avrupa’dan katıldı, 50 milletvekili de Asya ve Ortadoğu’dan katıldı. Antalya’ya gelen milletvekillerinin sonradan tatil içinde yakın çevreleriyle beraber Antalya’ya geldiklerini görüyorum. Antalya’nın tanıtımı açısından da önemli bir fark yaratılmış oldu. Herkes benim Antalya Milletvekili olduğumu biliyor. Antalya’daki turizmin gelişmesi için hem uluslar arası düzeyde hem de ulusal düzeyde proje bazında çalışmalarımız var. Antalya’daki altyapı ve yatırım çalışmalarını başından beri takip ediyoruz. Yurtdışına gittiğimizde gördüğümüz çalışmaların bir kısmını da Antalya’ya bugüne kadar getirdik. En önemlisi de Antalya’nın ulaşımıydı. Antalya ve çevresinin yolları şuanda düzelmiş durumda. Gittiğimiz ülkelerde baktık ki deniz kirliliği hiç yok. Arıtma ve kanalizasyon altyapısında ciddi yatırımlarımız oldu. Yaz turizmini, kış turizmini ve golf turizmini ön plana çıkararak şimdilerde de kayak turizmi üzerine çalışmalara başladık.

-Antalya’daki Patara Antik Kenti’nde bulunan tarihin ilk meclis binası bugünlerde Avrupalı Parlamenterleri ağırlamaya hazırlanıyor. Bu projede ne aşamaya gelindi?

Bu proje Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin bir projesidir ve her türlü finansal kaynak buradan sağlanmaktadır. Patara’da bulunan meclis binası tarihteki ilk ve tek yapıdır. Meclis üyeleri burada toplanır, kararlar burada alınır. Ve her yıl için bir Lykiarkh seçilir. Lykiarkh birliğin ve meclisin başkanıdır. Görevi, toplantıları yönetmek ve alınan kararların uygulanmasını sağlamaktır. Dolayısıyla biz Patara'da uygarlık tarihinin en mükemmel cumhuriyeti diye tanımlanan meclisine sahip oluyoruz. Türkiye Büyük Millet Meclisi de bunun bakım onarım restorasyonunu üstlendi. Patara Meclis Binası, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin kuruluşunun 90. yılında 29 Ekim 2010'da gerçekleştirilmesi amaçlanan tüm dünyadaki “Dünya Meclis Başkanları Büyük Toplantısı”na ev sahipliği yapabilmesi için hazırlanıyor. Daha önce Köksal Toptan Bey zamanında çalışmalara başlanmıştı ve şimdiki Meclis Başkanımız Mehmet Ali Şahin Bey’de bu projeye çok önem verdi ve devam ettiriyor.

-Antalyalıların “Antalya, Ankara’da hak ettiği gibi görülmüyor” söylemlerine katılıyor musunuz?

Antalya yıllarca Türkiye ekonomisine ve turizmine hizmet etmiştir. Ama Antalya bunun karşılığında hizmet alamadı. Bizim iktidarımıza kadar bu böyleydi. Biz geldiğimizde Antalya’da 30 yıldır elektrik altyapısıyla ilgili çalışma yapılmamıştı. Antalya’nın merkezinde bile her yağmur yağdığında sel felaketi yaşanırdı. Öncelikle altyapıya çok yatırım yapıldı. Antalya’nın merkezinde arıtma sistemi yoktu. Şimdi hem Lara’da hem Konyaaltı’na yapıldı.

Antalyalı yatırımcıların bazılarının şirket merkezleri Antalya’da olmadığı için vergi kaybı yaşandığını belirtenler de var. Haklı olarak şunu söyleyenlerde var. Aldıkları yardımın kış nüfusuna göre olduğunu ama yazın her şeyin değiştiğini özellikle belirtiyorlar. Bunlarla ilgili bir düzenleme olması lazım diye düşünüyorum. Artık Ankara’dan görülen bir Antalya var. Sayın Başbakanım 30 defa Antalya’ya gelmiştir. Birçoğu da açılışlar içindi. Ne istediğini ve ne zaman istediğini bildikten sonra Antalya bunun karşılığını hep alıyor ve alacaktır da…

-2010 yılını turizm sektörü açısından nasıl değerlendiriyorsunuz?

Geçen yıl kriz döneminden dolayı yaşananlar ortadadır. Otel işletmeleri fiyatlarını çok aşağı çektikleri için hata birazda kendilerindeydi. Biz onlara her yıl söylüyoruz. Tanıtım desteği de veriyoruz, KDV desteği de veriyoruz, altyapı desteği de verdik. En ufacık çalkantıda fiyatlarda inanılmaz düşme oldu, kendi aralarında da acımasız bir rekabet oluştu. Türkiye’ye gelen turist sayısında azalma olmamasına rağmen elde edilen gelirde ciddi düşüş yaşandı. Daha önce de kuş gribi zamanında fiyatları düşürmüşlerdi. Piyasanın dengelenmesi yıllar sürdü. Bu yılda aynı şey yaşandı ve şimdi nasıl telafi edileceği tartışılıyor. Fiyatların kesinlikle aşağı çekilmemesini temenni ediyorum. Fiyat konusunda biraz daha dirayetli olmalarını bekliyorum.

Avrupa Konseyi nedir?

Avrupa Konseyi’nin ingilizcesi “Council of Europe” dur. 1949 yılından beri toplanan, Avrupa çapında başta hukuk ve insan haklarının korunması, eğitim, kültür alanlarında anlaşmalar kabul eden, hükümetlerarası bir kuruluştur. Avrupa Birliği'nden farklı bir örgütlenmedir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Avrupa Konseyine bağlıdır. Avrupa Konseyi'ne Belarus, Kazakistan, Kosova ve Vatikan hariç tüm Avrupa ülkeleri üyedir. Oysa Avrupa Birliği sadece 27 üyeli bir ekonomik birlikteliktir. Avrupa Konseyi'nin Avrupa Birliği ile karıştırılmasının en önemli sebebi olan Avrupa bayrağı, esasında Avrupa Konseyi'ne aittir. Avrupa Birliği, Avrupa Konseyi'nin izniyle aynı Avrupa bayrağını kullanmaktadır.

5 Mayıs 1949’da 10 ülke-Belçika, Danimarka, İtalya, Lüksembourg, Hollanda, Norveç, İsveç ve İngiltere - merkezi Strasbourg olmak üzere Avrupa Konseyi’ni kuran antlaşmayı imzalamışlardır. Şu an Avrupa Konseyi'nde 47 üye ülke bulunmaktadır.

Türkiye anlaşmayı 1949 yılında imzalamıştır. Konsey'in çalışma alanları, insan hakları, medya, hukuki işbirliği, sosyal dayanışma, sağlık, eğitim, kültür, spor, gençlik, yerel demokrasiler, sınırötesi işbirliği, çevre ve bölgesel planlamadır.

Kurum AB ile ilşkisi olmayan uluslararası bir teşkilattır. Ancak AB ile yakın işbirliği içindedir.

Mevlüt Çavuşoğlu Kimdir?

Mevlüt Çavuşoğlu, 5 Şubat 1968 Alanya doğumludur.İlk kez 2002 Türkiye genel seçimlerinde Antalya Milletvekili seçilen Mevlüt Çavuşoğlu 2007’de ikinci kez Antalya Milletvekili seçildiğinden bu yana milletvekilliği görevini aktif biçimde sürdürmekte olup AK Parti ve TBMM bünyesinde dış ilişkiler ile ilgili önemli görevler üstlenmiştir. Mevlüt Çavuşoğlu, AK Parti kurucu üyesi ve Dış İlişkiler Koordinatör Başkan Vekili’dir.Çavuşoğlu, AK Parti Dış İlişkiler Koordinatör Başkan Vekili olarak partinin uluslararası temaslarını sürdürüp geliştirmekte, Avrupa’daki Türk derneklerinin bulundukları ülkelerdeki oluşumlarının kuvvetlendirilmesinde ve gurbetçi vatandaşlarımızın haklarının savunulmasında büyük çaba sarfetmektedir. Türkiye-ABD Parlamentolar Arası Dostluk Grubu Başkanı olan Çavuşoğlu aynı zamanda, Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi (AKPM) Türk Delegasyonu Başkanı; Siyasi İşler Komisyonu üyesi, Denetim Komisyonu Üyesi, Belarus Alt Komite üyesi, Göç Alt Komite Başkanı, “1932-1933 Yılları Arasında Ukrayna’da Kıtlığın Sebep Olduğu Kitlesel Ölümlerin Uluslararası Düzeyde Kınanması (Holodomor) ve Eski SSCB’de kitlesel kıtlığın 75. yıldönümü” başlıklı raporun Raportörü ve AKPM’de en büyük üçüncü grup olan Avrupa Demokratlar Grubu Başkan Yardımcısı ve Sözcüsüdür. Daha önce AKPM Göç, Mülteciler ve Nüfus Komisyonu Başkanlığı yapan ve halen Bosna-Hersek eş raportörü olarak görev yapan Çavuşoğlu, Batı Avrupa Birliği Parlamentolar-arası Avrupa Güvenlik ve Savunma Asamblesi (BAB) Türk Delegasyonu Başkanı, BAB Daimi Komisyon ve Siyasi Komisyon üyesidir. İngilizce, Japonca ve Almanca bilen Çavuşoğlu, evli ve 1 çocuk babasıdır.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder