28 Aralık 2009

ERCAN ÖZKAYNAK


Türkiye’de her yıl yaklaşık olarak 400 milyon dolar tohum ticareti pazarı vardır. Ülkemizdeki sebze sektörünün temelini oluşturan tohum sektörü son 10 yılda büyük ve gelişme göstermiş, bir yandan yurt içi tohumluk üretimini artırmak diğer yandan da yerli sebze tohumculuğunun geliştirilmesi konusunda önemli çalışmalar yapmıştır.


Sebze için serada yerli tohum kullanım oranı % 30-35’lere ulaşmıştır. Yüksel Tohumculuk, hem yurt içi sebze tohumu ihtiyacını karşılamada önemli bir paya sahiptir hem de yurt dışına önemli miktarlarda sebze tohumu ihraç ederek, ülkemizi hibrid sebze tohumu ihracat eden ülke olarak temsil etmektedir. 2009 yılı verilerine göre Yüksel Tohumculuk; 30 milyon adet hıyar, 10 milyon adet sırık domates, 25 milyon adet oturak domates, yaklaşık 20 milyon adet kavun, 10 milyon adet karpuz, 7 milyon adet biber ve 7 milyon adet de hibrid patlıcan tohumu ihracatı gerçekleştirmiştir.


Hibrid tohum kullanımı dönem dönem çeşitli spekülasyonlara yol açsa da aslında tohum üretiminde yapılan işlem sadece kaliteli tohum üretmek üzerine kurulmuş. İki farklı yörede yetişen aynı sebzenin çiçeklerini elleriyle birleştirerek döllenmelerini sağlayan çalışanlar, ürettikleri yeni tohumla daha dayanıklı ve sağlıklı sebze tohumu üretimine geçmişlerdir.


Sebze ve meyve tüketimi üzerine sektöre yeni bir terim eklenmesiyle son dönemlerdeki tartışma konumuz da Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar (GDO) adıyla üretilen GDO’lu ürünler…


Genetiği değiştirilmiş organizmalar denildiğinde, bizlerin akıllarına ilk gelen şey küçük canavar sebzeler olmasına rağmen aslında bu ürünlerin sebze ve meyvelerle hiçbir alakası olmadığını öğrendik.


Konunun uzmanı Yüksek Ziraat Mühendisi Dr. Ercan Özkaynak, bu hafta bizlere GDO’lu ürünleri ve hibrid tohum üretimini anlattı.


“Dünyada ve ülkemizdeki meyvecilikte, sebze tohumluk elde edilmesinde, üretiminde ve dolayısıyla açık tarla ve örtü altı sebze yetiştiriciliğinde ve tüketiminde genetiği değiştirilmiş tohumlar ve ürünler kullanılmamasına rağmen; yazılı ve görsel basında manavlarda ve halk pazarlarında domates, biber, patlıcan gibi sebzeler ve elma, armut gibi meyvelere ait fotoğraflar ve görüntüler yayınlanarak bu ürünlerin genetiği değiştirilmiş tohumlardan elde edildiği ve tüketilmemesi yönünde haberler yayınlandı” diyen Dr. Özkaynak, yürürlüğe giren yönetmelik GDO’lu tohumlara izin olarak algılanmakta ve öteden beri olduğu gibi son zamanlarda da konu hakkında çok sayıda spekülasyon yapılmasına sebep olduğunun özellikle altını çizdi.


Son dönemlerde GDO’lu ürünler hakkında herkesin bir fikri ve yorumu oldu. Üreticiden, esnafa, halktan, ihracatçıya kadar herkesin fikir sahibi olduğu bu bilimsel gelişmeyle ilgili doğru ve teknik bilgiyi konunun uzmanına sorduk.


Günlük hayatımızda tükettiğimiz sebze ve meyvelerle bu çalışmanın hiçbir bağlantısının olmadığının özellikle altını çizen Dr. Özkaynak, piyasadaki ürünlerin güvenle tüketilebileceğini belirtti.


Yüksel Tohumculuğun seralarındaki tohum üretim çalışmalarını bizzat bizlere gösteren ve anlatan Dr. Ercan Özkaynak, ülkemizin sebze ve meyve ihtiyacının büyük kısmının karşılandığı Akdeniz bölgesindeki ürünlerin tohum aşamasından tüketiciye ulaşana kadar olan kısmındaki gelişmeleri bizlerle paylaştı.


Teknik bir dil yerine hepimizin anlayacağı bir anlatımı tercih eden Dr. Özkaynak, aklımızdaki soruların hepsini içtenlikle yanıtladı. “Yiyeceklerimiz güvenli mi?” sorusunun yanıtı için


şimdi sözü kendisine bırakıyoruz.



-Hibrid tohum tam olarak nedir?


Doğadaki tozlanmayı ve tohumların döllenmesini rüzgâr ve arılar sağlar. Biz bu çalışmayı kontrollü olarak yaparak tohum üretiyoruz. 1856 yılından itibaren Avusturyalı botanikçi ve papaz Gregor Mendel, doğadaki bu doğal çalışmayı fark etmiş ve yaptığı bilimsel çalışmalarla genetik biliminin doğmasını sağlamıştır. İşin mantığı aslında şu, öncelikle Türkiye’nin değişik bölgelerindeki ürünleri topluyoruz. Mesela Kemer patlıcanı fidesini ve Manisa/Aydın Siyahî patlıcanının fidelerini ekiyoruz. Fideler çiçek açtığında birinin erkek çiçeği ile diğerinin dişi çiçeğinin tozlarının karışmalarını biz sağlıyoruz. Doğada tesadüfen karışan bu tozlar bizde istediğimiz iki bitkinin çiçeğiyle karışıyor. Ortaya yeni çıkan patlıcan fidesine yeni bir isim veriliyor. F1 hibrid tohum dediğimiz tohumda bu fideden elde edilen tohum oluyor. Örneğin soğuğa dayanıklı bir patlıcan fidesiyle, büyük ürün veren bir fideyi birleştirdiğimizde hem soğuğa dayanıklı hem de büyük ürün veren yeni bir fide elde etmiş oluyoruz. Bu işlem için çalışan kadın işçiler her gün seralarda bu işlemleri tek tek bütün fide çiçeklerine yapıyor. Bu aslında emek isteyen zor bir işlem ama kadınların elleri daha narin olduğu için çiçekleri tutmaları daha kolay oluyor. Ortaya da hibrid tohum çıkmış oluyor.


-Yani bizim aynı boyda ve aynı görüntüde gördüğümüz sebze ve meyveler bu işlemin ürünleri mi?


Evet, hibrid tohumda en iyi iki ürünü birleştirdiğiniz için ortaya çıkan çok daha iyi bir ürün oluyor. Mesela çilek meyvesi en çok tartışılan ürünlerdendir. Ülkemizde yetişen küçük ve çok tatlı dağ çileği ile Güney Amerika’da yetişen büyük ve daha az tatlı çilekten üretilen tohum daha büyük ve tatlı çilek üretimi sağladı. Büyük göründükleri için “hormonlu çilek” denilen çileklerin asıl hikâyesi budur. Olayın hormonla falan alakası yoktur. Alıştığımız görüntüden büyük olan sebze ve meyvelere hormonlu demek son derece yanlıştır. Üretimde tehlikeli olan zirai ilaç kalıntısıdır ve bu konudaki denetimlerde titizlikle yapılmaktadır.


-Peki bu genetiği değiştirilmiş organizmalar (GDO) denilen ürünler nedir?


Bir türe başka bir türden gen aktarılarak yeni genetik özellikler kazandırılmasını sağlayan modern biyoteknoloji tekniklerine “Gen Teknolojisi”, gen teknolojisi kullanılarak doğal olarak elde edilmesi mümkün olmayan yeni özellikler kazandırılmış organizmalara da Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar (GDO) ya da gen transferi yapıldığını ifade eden Transgenik Organizmalar adı verilmektedir. Genetiği Değiştirilmiş Organizmalarla (GDO) ilgili olarak özellikle son 10 yılda tüm dünyada önemli gelişmeler yaşanmakta ve ülkemiz de bundan etkilenmektedir. Dünyada transgenik bitki üretimi 1996 yılından beri hızlı bir şekilde artış göstermiş ve 2008 yılında üretim alanı 125 milyon hektara ulaşmıştır. Genetiği değiştirilmiş ürünler bitki üretiminde günümüzde ticari olarak 4 önemli endüstri bitkisi kullanılmaktadır. Bu bitkiler mısır, soya, pamuk ve kolza bitkisidir.


-Ülkemizde bu ürünlerin hangileri hammadde olarak kullanılmaktadır?


Ülkemizde mısır ve soya hem hayvan beslemede hem de gıda ürünü olarak kullanılmaktadır. Bu iki ürünün ülkemizde üretimi yeterli değildir. Son yıllarda mısır üretiminde artış sağlansa bile hala önemli miktarda mısır ve mısır yan ürünleri ithalatı yapılmaktadır. Yüksek oranda protein ve doymamış yağ içeren ve birçok gıda ürününde ham madde olarak kullanılan önemli bir endüstri bitkisi olan soyada ise zaman zaman yapılan üretimi artırmaya yönelik çalışmalara rağmen son 20 yılda önemli bir gelişme sağlanamamış ve her geçen yıl daha fazla ithalat yapılmıştır. Kolza bitkisi de soya bitkisine benzer şekilde ülkemizde yaygın bir üretim potansiyeline sahip değildir ve yemeklik yağ olarak tüketimi yaygınlaşmamıştır. Bunun da temel sebebi dünya piyasasında bizim fiyatlarımızın pahalı kalmasıdır. Eğer biz de çiftçimizi onlar kadar desteklersek fiyatlarımız hem daha ucuz hem de dünya piyasasında rekabetçi olacaktır. İşte o zaman Türkiye de kendimize yeterli bir üretimi gerçekleştirmiş oluruz. Pamuk ise tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de doğrudan gıda ürünü olarak değil de lifleri daha çok tekstil sanayinde kullanılan bir endüstri bitkisi olarak değerlendirildiği için genetiği değiştirilmiş ürün tartışmalarının uzağında kalmıştır.


-O zaman küçük canavar sebzeler ve meyveler yediğimizi düşünmemiz şuan için sadece hayal ürünü öyle mi?


Ülkemizde genetiği değiştirilmiş ürünlerle ilgili yapılan tartışmaların odak noktasında çoğunlukla mısır ve soya bitkilerinden elde edilen gıda ürünleri yer alması beklenirken, fazla miktarda üretilen ve tüketilen meyve sebze türlerinin de genetiği değiştirilmiş ürünler içerisinde tartışılması son derece yanlış ve yanıltıcıdır. Türkiye’de üretilen ve satılan tohumlarla, meyvelerle sebzelerle uzaktan yakından ilgisi yoktur. Halkımızın sağlıklı ve dengeli beslenmesini olumsuz etkileyecek, sebze ve meyve tüketiminden uzaklaştıracak spekülatif söylemlere ve yalan yanlış beyanlara itibar edilmemesi gerekmektedir.


-Ülkemizde bu konudaki yönetmelik ve denetimler neleri kapsamaktadır?


26/Ekim/2009 tarih ve 27388 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan “Gıda ve Yem Amaçlı Genetik Yapısı Değiştirilmiş Organizmalar ve Ürünlerinin İthalatı, İşlenmesi, İhracatı, Kontrol ve Denetimine Dair Yönetmelik” ile genetiği değiştirilmiş yem ve gıda ürünlerinin ithalatı, ihracatı ve bunları kullanarak yem ve gıda üretiminin gerçekleştirilmesi belirli kurallara bağlanmaya çalışılmaktadır. Ne var ki bu çok önemli yönetmelik başta Üniversiteler, sektör ile ilgili sivil toplum kuruluşları ve sanayicilerin görüşleri alınmadan yürürlüğe konulmuştur. Bu yönetmelik kamuoyunda büyük tartışmalara yol açmış, yönetmelik genetiği değiştirilmiş yem ve gıda ürünleri ithalatının düzenlenmesiyle ilgili olmasına ve tohumla ilgili olmamasına rağmen ülkemizde yaygın olarak yetiştirilen önemli endüstri bitkilerinin ve sebzelerin (domates, biber, patlıcan, hıyar, kabak vb.) genetiği değiştirilmiş tohumlardan elde edildiği, ekilen bitkilerin tohum vermediği, genetiği değiştirilmiş tohumlar kullanıldığı için tohumların kısır olduğu ve üreticinin her yıl yeniden tohum almak zorunda kaldığı gibi yönetmelikle ilgisi olmayan konular gündeme gelmiştir.


-Hibrid tohumla GDO’lu ürünlerin aynı algılanması sektöre zarar verdi mi?


1920’li yıllarda ilk olarak mısır bitkisinde başlayan daha sonra ayçiçeğinde devam eden ve domates, biber, patlıcan, hıyar, kavun, karpuz, kabak, ıspanak, lahana, bamya vb. gibi birçok bitki türünde yaygın olarak kullanılan ve doğadaki bitki çeşitliğinden faydalanarak klasik bitki ıslahı yöntemleriyle yapılan seleksiyonlara (seçimlere) dayalı melez (hibrid) tohum tekniği ile genetiği değiştirilmiş tohum ya da ürün kavramları uzman olmayan kişiler tarafından yalan yanlış bilinmeden karıştırılmış, kavram kargaşası yaratılmıştır. Özellikle sebzelerdeki hibrid tohum üretim tekniği ile GDO’lu ürünlerin giriş, çıkış, işlenme, kontrol ve denetiminin birbirine karıştırılmaması gerekmektedir. Elbette ki bu söylemler hem üreticiye hem de tüketiciye çok zarar vermiştir. Yapılan asılsız ve bilimsel verilerden uzak haberler neticesinde; sebze üreticileri başta olmak üzere sebze ve meyve üreticilerinin ürettikleri ürünler ellerinde kalmış, fiyatlar düşmüş, ihracat azalmış, sera birlikleri, üretici birlikleri, çiftçiler, tohum firmaları haksız ve yersiz ithamlara maruz bırakılmış ve tüketici meyve ve sebze alamaz, yetersiz beslenir duruma gelmiştir.


-Peki bizim ülkemizde “Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar” çalışmaları yapılıyor mu?


Hibrid tohumlar sayesinde tohum sektörü özellikle dünyada nüfusun çok hızlı arttığı 20. yüzyılın ikinci yarısı boyunca insanların bol ve ucuz gıdaya kavuşmalarını sağlamıştır. Gelecekte de sağlamaya devam edecektir. Yönetmeliğin genetiği değiştirilmiş tohum ya da tohumlukla ilgisi bulunmamaktadır. Ülkemizde genetiği değiştirilmiş tohum elde edilmesi, üretimi, mikro ve makro deneme çalışmalarının yapılması, ithalatı, ihracatı zaten mevzuat gereği yasaktır. Bu yönetmelik sadece genetiği değiştirilmiş ürünlerin ülkemize giriş-çıkışı, ürünün gıda maddesi olarak işlenmesi sırasında uygulanacak esasları ve hayvan beslemede yem olarak kullanılmasının kontrolü ve denetimiyle ilgilidir.


-Yüksel Tohumculuk öz sermayeyle kurulan bir firma mı?


Yüksel Tohumculuk, 20 yıldan uzun süredir hibrid sebze ıslahı ve tohum üretimi konusunda çalışan “T.C. Tarım ve Köy işleri Bakanlığı” tarafından “Özel Sektör Araştırma Kuruluşu” olarak tescil edilmiş tamamen yerli sermayeyle kurulan ve işletilen bir Türk Tohum firmasıdır. Domates, biber, patlıcan, hıyar, kavun, karpuz ve kabak, hibrid sebze türleri üzerinde ıslah çalışmaları yapan, Türkiye’nin en önemli hibrid sebze tohumu ıslahçı ve üretici firmasıdır.


- Kaç metrekarelik bir arazi de çalışıyorsunuz?


2009 itibariyle toplam 5 adet araştırma ve üretim istasyonuna, kendine ait 600 dekar tarım arazisine ve 240.000 m2 seraya sahibiz. Özellikle 2005 yılı içerisinde Antalya merkezde tamamladığımız 5. istasyonumuz, diğer yabancı yatırımlar dâhil sektördeki Türkiye’nin en büyük komple hibrid sebze tohum projesidir. Ayrıca 2002 yılında tüm Orta Doğu ve Kuzey Afrika ülkelerine yönelik Ürdün’de 40 dekar deneme istasyonunu ve Arap ülkeleri bölge ofisini faaliyete geçirdik.


- Aslında tohumda ihracat yapan bir ülke olmamıza rağmen sizin ithalatınız da var değil mi?


Değişik sebze türleri üzerinde tamamen kendi imkânlarımızla, 105 tane farklı ıslah projesi başlattık ve bunların 90 tanesini tamamlayarak, 87 adet %100 yerli hibrid sebze çeşidini ülkemize kazandırdık ve tohum üretimini yaparak üreticilerimize sunduk. Bunun yanında, 29 ülkeye hibrid sebze tohumu ihraç eden ve 35 den fazla ülkede tanıtım çalışmaları yapmaktayız.16 tanesi Avrupa’da, 33 tanesi de diğer ülkelerde olmak üzere toplam 49 çeşidi yurtdışında tescil ettirdiğimiz satışımız devam etmektedir.




Dr. Ercan Özkaynak kimdir?


1992 yılında girdiği Akdeniz Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarla Bitkileri Bölümü’nden 1996 yılında mezun oldu. Aynı yıl Akdeniz Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarla Bitkileri Anabilim Dalı’nda Yüksek Lisansa başladı. 1999 yılında yüksek lisansı ve 2005 yılında da Doktora’yı tamamladı ve “Doktor” unvanını almaya hak kazandı. İngilizce ve Almanca biliyor. Tarla Bitkileri Anabilim Dalı’nda; Bitki Islahı, Bitki Biyoteknolojisi, Endüstri Bitkileri Yetiştirme ve Islahı, Patateste Biyoteknolojik Yöntemler ve Uygulamaları ve Patates Islahı, Mısır ve Pamuk Yetiştirme ve Islahı, Yağ Bitkileri Yetiştirme ve Islahı ve Nişasta ve Şeker Bitkileri Yetiştirme ve Islahı konularında laboratuar, arazi ve sera çalışmaları yaptı. 2007 yılından bu yana Yüksel Tohumculuk Tarım San. Ltd. Şti.’nde Bitki Islahçısı ve Ar-Ge Müdürü olarak görev yapmaktadır.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder