28 Aralık 2009

ABDULLAH KELEŞ



1969 yılında kurulan IC İbrahim Çeçen Yatırım Holding A.Ş. şu anda değişik sektörlerde sahip olduğu 11 firma ile faaliyetlerini sürdürüyor. Uzun yıllar ağırlıklı olarak inşaat ve enerji sektörlerinde faaliyet gösteren IC Grubu, 1994’te Ankara’da açtığı Tetra Hotel ile turizm alanına da girdi. IC Antbel Antalya Belek Turizm Yatırımları A.Ş, Antalya’da IC Santai Hotel, IC Airport Hotel ve IC Green Palace olmak üzere üç otel ile hizmet veriyor.



2004 yılında Antalya Havaalanı Dış hatlar 2 terminal işletmesi ile havaalanı terminal işletmeciliği sektörüne giriş sonrası 2007 de Fraport AG ortaklığı ile Antalya Havaalanı iç ve dış hatlar dahil tüm işletmenin 17 yıllık işletme hakkı alınmış ve yıllık 12 milyon yolcuyla Türkiye’nin en yüksek yıllık yolcu sayısına işletme servisi verilmektedir.


VİA, yiyecek içecek sektöründe “ global bir marka “ oluşturarak hizmet vermek hedefi ile bir İçtur şirketi olarak kurulmuş, Antalya havaalanı yiyecek – içecek birimlerini maksimum kalite ve ulaşılabilir fiyat anlayışı ile işletmeye başlamıştır.



Sessiz, sakin görünen ama müthiş bir performansla çalışan Abdullah Keleş, son 14 yılını turizme vermiş ve IC grubun turizmde attığı büyük adımları yaşamış. Üniversiteyi bitirdikten sonra stajını yaptığı bu grubun inşaat bölümünde hayata atılmış. 19 yıldır grupta görev alan Keleş, 1995 yılında ise turizmciliğe soyunarak, o yıl yeni hizmete açtıkları Antbel Belek Beach Tesisi'nin mali birimlerinde çalışmaya başlamış. 2005 yılında grubun yönetim kurulu üyeliğini, 2006'da da murahhas aza ve IC Holding Turizm Grubu Genel Koordinatörlüğünü üstlenmişti. Geçtiğimiz aylarda ICF Airport`un yönetim kurulu üyeliğine getirilen Abdullah Keleş böylelikle başarılarına bir yenisini eklemiş oldu. Bu hafta Abdullah Keleş'le yaptığımız turizm sohbetimizde IC Hotels'in tarihini, geleceğini ve projelerini kendisinden dinledik.



-IC Grup Antalya’da turizme nasıl başladı?


İlk olarak havaalanındaki oteli IC Airport Otel'i hizmete açtık. O zaman Antalya-Alanya kara yolu tam gelişmemişti. Fuarlar küçük toplantı salonlarında yapılıyordu. şehire o günkü koşullar altında uzaktı. Ama biz ciddi bir başarıyı yakaladık ve 2002 yılında oteli açtık. Daha sonra Geren Palace'ı yaptık. 2003 yılının başında da Gren Palace'ı açtık. Şu anda Antalya'da bin yataklı Belek'teki tesisimiz, Kundu'daki tesisimiz ve 300 yataklı airport tesisimiz var.


-IC Grup otelleri 2009 sezonunu nasıl kapattı?


Genel olarak 2008 yılına göre müşteri sayısında yüzde 5’lik bir azalma oldu ama bu havaalanı verilerine göre yapılan çalışmadır. Gelen yolcuların konaklama sürelerini göz önünde bulundurursak ve tesislerin fiyatlandırmalarına bakarsak bu azalmayı yüzde 35’ler civarına çıkarıyor. Böyle büyük bir krizde bu normal bir sonuçtur. Beklentilerimizin üzerinde bir sapma yok. Ama kazandığımız paranın kurlardan dolayı değerinin artışı da bir avantaj olarak görülebilir.


-Antalya’da şehir otelciliği sizce nasıl gelişmektedir?


Antalya’da şehir oteli olarak sadece biz değil, diğer şehir otellerinin de çok başarılı olduğunu söylemek mümkün değil. Çünkü Antalya ciddi bir kitle turizmi yapıyor. Kitle turizmine hitap eden tesislerin şehre çok yakın olması ve her şey dahil sistemin kullanılması şehir otellerinin tercih edilebilirliğini azaltıyor. Dolayısıyla şehir otellerinde yüksek oranda verimlilik söz konusu değil. 2002 yılından beri IC Airport olarak hizmet veriyoruz ve o günden beride tesisin devamlılığını ve gelişmesini sağlıyoruz. Toplantı organizasyonlarıyla ve konumuyla çok doğru bir yatırım olduğunu görüyoruz. IC Airport Türkiye’nin ilk havaalanı otelidir. Diğer örneklerinden çok farklı hizmet veriyor. Toplantı alanları, havuzları, ormanlık alanda koşu ve yürüyüş parkurlarıyla, business mekanlarıyla bir çok isteğe cevap verebiliyoruz.


-Küresel krizin etkileri size nasıl yansıdı?


Hem Türkiye’de hem dünyada negatif gelişmelere karşı bir hazırlık var. Dünya negatif gelişmelere kendisini adapte etmeye başladı. Eğer ki ekonomik kriz, sağlık ya da savaşla ilgili sıkıntılar noktasal olarak Antalya’da gerçekleşirse elbette ki yüzde yüz etkilenilir. Ama küresel olaylarda etkileşim bundan daha fazla olmaz.


-Antalya Havalimanı’nın yeni projeleri nelerdir?


Havaalanındaki ekibimiz çok başarılı bir ekip ve 9 yıldır beraber çalışan arkadaşlarımız var. Gelen misafirlerin memnun gönderilmesi ve yeni geleceklerin artması için sektörel olarak pazarlama çalışmalarımız devam ediyor. Geçen hafta DHMI Genel Müdürü Orhan Birdal Bey’inde onayıyla Antalya Havalimanında Antalya’yla ilgili kültürel etkinliklerin ve ören yerlerinin tanıtımıyla ilgili çalışmalar başlatacağımızın haberini buradan söyleyebilirim. Yiyecek-içecek hizmetini veren VIA firmamızda fiyatlarda yüzde 30’luk bir indirim yaptı.


Antalya’nın tanıtımına havalimanının katkısı ne şekilde olacaksa biz bu konuda her şeyi yapmaya hazırız.


-Turizm sektöründeki öncelikleriniz nelerdir?


Otel işletmelerinde 3 temel önceliğimiz var. İlki hizmeti ürettiğimiz çalışanlarımızın memnuniyeti, ikincisi hizmeti verdiğimiz misafirlerimizin memnuniyeti üçüncüsü ise ticari memnuniyettir. Ticari memnuniyet bizim için üçüncü sıradadır. İlk iki maddeyi yerine getirdiğimizde ticari memnuniyet zaten oluşmaktadır. Yurtdışındaki havaalanlarını ve tesisleri de dolaşıyoruz. Bizim gerçekten hem tesislerimiz çok yeni hem hizmet kalitesi maksimum düzeyde, ürün fiyat dengemiz yeterli düzeyde. Havacılık sektöründe de yurtdışında gelişmeler bizden fazlaydı ancak onlar kendilerini yenileyemediler ve biz onları geçtik diyebiliriz. Modern binalarda, günün koşullarına uygun geçişlerin olduğu, az kuyruk beklenilen ortamlar yaratıyoruz. 9 milyondan fazla yolcu gelen şehirlerde terminaller arası mesafe de uzak oluyor. Ama Antalya bu konuda ciddi bir fark yarattı. Bütün terminaller aynı noktada hizmet veriyor.


-Antalya Havalimanının yenileme çalışmaları bitti mi?


Hızla gelişen teknoloji ve ülkeler arası artan entegrasyonun bir sonucu olarak hava taşımacılığı her geçen büyümekte, buna bağlı olarak da havalimanı inşaatı ve işletmeciliği stratejik önem kazanmaktadır. Bu yıl yapacağımız çalışmalar içinde yeni iç hatlar terminali yapımı, iç hatlar otoparkı yapımı, yeni enerji santrali inşaatı, ısıtma soğutma merkezi inşaatı, uluslararası terminal 1 yenilenme işleri, apron bağlantıları, yakıt hidrant sistemi inşaatı ve atık su arıtma tesisi inşaatı bulunmaktadır. Yeni iç hatlar terminalini Ocak ayında açmayı planlıyoruz.


-Kış döneminde çalışmalarınızı ne yönde yapıyorsunuz?


Antalya turizm pastasında hak ettiği yeri almış değildir. 10 milyon turist ilerde çok az bir rakam olacak. Dünya turizm örgütünün sıralamasında Türkiye 9.sıradan 7. sıraya yükselmiş durumdadır. Diğer 6 ülkeyle aramızdaki fark 15 – 20 milyondur. Bizim bu rakamları aşmamz lazım. Önümüzdeki yılın planlamalarını biz kış aylarında yapıyoruz. Yarını bugünden düşünemezsiniz. En azından dört gün önceden düşünmeye başlamalısınız. Sanılanın aksine turizm sezonu kapandığında bizim işlerimizde daha fazla artış oluyor. Geleceğe dair planlamalar çok daha zor ve titiz bir çalışma gerektiriyor. Antalya turizmi yüzde 80 dolulukla çok rahatlıkla 16 milyon yolcuyu konaklatabilir. Talep şuanda kapasitenin gerisinde ama kapasite olmasaydı talep de olmayacaktı.


-Tanıtıma ayrılan bütçe konusunda nasıl bir strateji izliyorsunuz?


Tanıtım, kriz döneminde en fazla ihtiyaç duyulan unsurdur. Her bir tesis, cirosunun yüzde 15'i ile 8'i arasındaki bir değeri tanıtım için ayırmalı. Tanıtım geleceğe yönelik yatırımdır. Tanıtımı güne yönelik yaparak gelecekteki başarınızı şansa bırakmış oluyorsunuz. Eğer başarınızı garantilemek istiyorsanız gerekli tanıtım bütçesini de ayırmak zorundasınız. Tanıtım öyle sihirli bir dernek ki dozajını iyi ayarlamak zorundasınız. Çok aşırıya kaçmak da başarı için doğru adres olmayabilir. Ama özellikle kriz dönemlerinde tanıtım bütçelerini kısmak yerine belki de yüzde 1- 2’lik artışlar daha yerinde olacaktır.


-2010 yılı turizm beklentileriniz hangi pazarları kapsıyor?


Avrupa’da turizm bir lüks değil, ihtiyaçtır. Türkiye şu haliyle Avrupa için çok ucuz bir pazardır. Yeni pazarlar da bizim için hedef pazardır. Türkiye’nin her pazara ihtiyacı var. Ayrıca Bağımsız Devletler Topluluğu (BDT) ülkelerinde 200 milyon kişinin hareket ettiği büyük bir pasta var. Dolayısıyla bu pazardan vazgeçmek mümkün değildir. Burasıyla ilgili çalışmalara da devam etmek gerekmektedir. Rusya’dan en fazla turistin geldi ülke Türkiye’dir. Bu çok ciddi bir avantajdır. Avrupa’nın pazarının başka ülkelere kaydığı dönemlerde BDT pazarından faydalanıyoruz. Bizim için yakın gelecekte iki önemli pazar var. Avrupa ve BDT.


-Yeni sezonda fiyat politikanızda değişiklik olacak mı?


Eskiden tahsisli yatırımlar yapılıyordu. Son dönemlerde kredili yatırımlar yapılmasıyla işletmelerin sabit bir gideri oluştu. Öz sermayeli olmayan firmaların turist sayısında nispeten bir azalma olduğunda bu tesislerde panik yaşanması ve fiyatların aşağı çekilmesi son derece doğaldır. Rakipleriniz fiyatı aşağı çektiğinde ya çizginizi muhafaza edip doluluğun düşmesini kabul edeceksiniz ya da fiyatlarınızı düşüreceksiniz. Biz fiyat konusunda düşüşe gitmeyi düşünmüyoruz. Tesislerimizin kalitesiyle, verdiğimiz hizmet ortada ve 2010 yılında da mevcut fiyatlarımızı aynen muhafaza etmeyi düşünüyoruz. Ben bu yılı turist sayısı bakımından da düşme olmayacağı kanısındayım.


-Bu yıl bir kış sezonunu daha kaçırdık. Turizmin 12 aya yayılması konusunu siz nasıl değerlendiriyorsunuz?


Antalya’nın Türkiye’nin kongre merkezi olması lazım... 5 – 10 bin kişilik kongreler için ortak kullanılacak bir merkez yapılmalı. Kişisel düşünceme göre her tesisin içinde büyük çaplı toplantı organizasyonuna yatırım yapması mantıklı değil. Yılda belli zamanlarda kullanılması yerine ortak bir merkezin faaliyete geçmesiyle kış ayları yoğunlaşabilir. Birçok tesis kongre salonlarını yılda bir bile kullanmıyor. Aynı şekilde her otel bünyesinde bulunan Çin, Meksika, İtalyan mutfakları da dışarıya taşınırsa bir yoğunluk olacaktır. Antalya mesela olimpiyatlar için girişimde bulunabilir. İstanbul yıllardır istiyor ama olmadı. Lara bölgesi, Belek bölgesi, ANFAŞ’ın olduğu bölgenin her biri birer olimpiyat köyü olabilir. 150 milyon dolarlık bir stad yapılmasıyla Antalya tüm dünyanın tanıdığı bir şehir olabilir. Bunlar imkansız planlar değil sadece hayata geçmesi için adım atmak gereklidir.


-Özel sektörde ilk iş tecrübenizi edindiğiniz firmada yönetim kurulu üyeliğine yükseldiniz. Bu başarınızın sırrı nedir?


İşe ilk girdiğim günden beri “hiç işten çıkarılır mıyım?” endişesi yaşamadım. Bizim gruptaki en büyük avantajım Yönetim Kurulu Başkanımızdan çok şey öğrenmiş olmamdır. Çalışmak ve proje üretmek bu işin sırrı diyebilirim. Çalışmaktan ve proje üretmekten yorulmazsanız hem insani, hem ticari hem de mantıksal çalışmalar yaparsanız ilerleyebilirsiniz. Bizim grubun kendi iç politikasında yükselmenin önü hep açıktır. Mevcut görevinde üç seneden fazla çalışmak bizim açımızdan çok iyi değildir. Her şeyin temelinde günü kurtarmaya değil, geleceğe yönelik projeler üretebilmeniz yatar. Eğer bunu başarabiliyorsanız, kendinizi yetiştirmeye devam ediyorsanız başarılı olmamanız için neden yoktur.




Abdullah Keleş Kimdir?


1969 yılında Adilcevaz’da doğan Abdullah Keleş, lisans eğitimini Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İktisat Bölümü’nde, yüksek lisans eğitimini ise Bilgi Üniversitesi İşletme Programı’nda tamamladı. Lisansını tamamlamasının ardından 1995 yılında IC Holding A.Ş. bünyesinde çalışmaya başlayan Keleş, firmada mali işler, finansman, idari işler, insan kaynakları ve ticaret birimlerinde görev aldı. 2006 yılından itibaren Yönetim Kurulu Murahhas Azası görevi ile birlikte Turizm Grubu Genel Koordinatörlüğü, IC Tahal Tarım İşletmeleri ve IC Uluslararası Konfor A.Ş. şirketlerinin Yönetim Kurulu Üyeliği’ni yürüten Keleş, 2009 yılı Ekim ayından itibaren ICF Airports Yönetim Kurulu Üyesi olarak görev alacak. Evli ve bir kız çocuk babasıdır.

1 yorum:

  1. Family hostels are really accommodating for family and also affordable and have special features for their satisfaction.

    Hoteles Tel Aviv

    YanıtlaSil