08 Kasım 2009

ŞÜKRÜ SÖZEN



1940 yılında 1162 olan nüfus tarım ve eğitimin gelişmesi hükümet ve belediyenin doğal şartlarla mücadelesi sayesinde 1960 'lı yıllardan itibaren gelişmeye başladı. Manavgat, son zamanlardaki turizmle birlikte Türkiye'nin her tarafından, hatta yabancı ülkelerden bile insanların gelip yerleştiği bir kent.

Sorumluluk ve görev alma bilinciyle dedesi Şükrü Sözen 17 yıl, babası İbrahim Sırrı Sözen 10 yıl süreyle Manavgat Belediye Başkanlığı görevini yürütmüş şimdi de sıra Sözen ailesinin üçüncü kuşağı Şükrü Sözen’de…
Söyleşimiz öncesinde çarşamba günleri yapılan halk gününe konuk olduk. Manavgatlıların yoğun ilgi gösterdiği halk günlerinde vatandaşının sorunlarını ve isteklerini dinleyen başkan ve ekibinin zaman zaman yaşanan duygusal anlarına tanıklık ettim bir başka deyişle… Başkan Sözen’e iletilen en büyük sıkıntı bölgedeki işsizlik. Bu taleplerin karşısında ihtiyaca yetemediğini sık sık tekrarlayan başkan, konuşmasını, “Elimde keşke sihirli bir değnek olsa da herkesin buradan iş bularak ayrılmasını sağlasam” sözleriyle bitirdi. Halk günleri haricinde de ziyaretçi sayısı hayli fazla olan Şükrü Sözen, Manavgatlıların hem babası, hem abisi, hem evladı… Sokağa çıktığında vatandaşların yoğun ilgi gösterdiği, sık sık yolunu kesip sevgilerini ilettikleri başkan, hem ilgiden son derece mutlu hem de günden güne artan sorumluluğunun bilincinde yürüttüğü başkanlık göreviyle, yaşanan değişim şimdiden hissedilmeye başlanmış.
Belediye binasının yanındaki kültür merkezi inşaatından başlayan şehir turumuz, Manavgatspor’un antremanına uğramamızın ardından Irmak kenarında noktalandı. Manavgat Irmağı ile ilgili projeyi çok önemseyen başkan Sözen’in bu konudaki heyecanı hissediliyordu.
Nehrin kenarında başlayan sohbetimizde söz Manavgatlıların sorunlarına geldiğinde başkan Sözen’in zaman zaman uzaklara dalan bakışları ve sessizliği bölgedeki işsizliğin boyutlarını hissetmemize yetti.
Güleryüzlü ve sakin üslubuyla Manavgatlıların gönlünde taht kuran Şükrü Sözen, duygusal kişiliğinden dolayı bazen zor durumda kaldığını da samimiyetle paylaştı. Kendini göreve geldiği günden beri Manavgat’a adayan başkan “Ben ve ailem burada yaşamayı ve burada ölmeyi seçti. Bu kente hizmet etmek bizim ailemizin hep içindeki bir konuydu. Tek amacım Manavgat’ı daha iyi yerlere getirmek” dedi.
Göreve geldiği günden beri sabah 08.30’da başlayan mesaisini gece 24.00’e kadar sürdüren Şükrü Sözen yinede yetiştiremediği işler olduğunu, yoğunluğun hiç azalmadığını aksine artarak devam ettiğini belirtti.
Aileden gelen bir gelenek belki de Sözenler kendilerini Manavgat’a adamış bir aile… Bu konuda kararlı ve inançlı yapısıyla dikkat çeken başkan Sözen, “Belediye Başkanlığı hedef değil, halka hizmet etmek asıl hedef olmalıdır” dedi. Bunun için bir sivil toplum kuruluşunda ya da herhangi bir işte çalışmanın da yeterli olduğunu düşünen başkan, en önemli şeyin insan faktörü olduğunun önemle altını çizdi.
Türlü imkansızlıklarla bugünlere gelmiş olan Manavgat halkı yeni oluşmakta olan sosyal imkanlardan oldukça memnun ve başkanlarına olan sevgilerini her yerde gösteriyor. Manavgat’ın çok daha iyi yerlere geleceği izlenimini edindiğimiz keyifli sohbetimizde, Sözen ailesinin üçüncü kuşak Manavgat Belediye Başkanı Şükrü Sözen bilinmeyen yönlerini ve altı aylık başkanlık değerlendirmesini bizlerle paylaştı.

- Siyasi hayatınız ne zaman başladı?
Ben kendimi bildim bileli siyasetin içindeyim. Ailemin siyasetin içinde olmasından dolayı çocukluğum seçim arabalarının içinde geçti. Gençlik kollarında görev alarak başladığım siyaset hayatımda yönetimlerde de buludum. İlk 2004 seçimlerinde aday adayı oldum. Fakat görev bir başka arkadaşıma verildi. 2004 seçimlerinde seçimi alamadık. Yıl 2009 ve vatandaşın isteğiyle ben yine aday oldum ve bu yıl seçimi aldık. Manavgat’a duyduğumuz sevgi ve bağlılıkla, bizi bu noktaya getiren yıllardır süren çalışmalarımızla ve bölgeye katkı yapabilme adına bu göreve talip olduk ve Manavgatlılar bize, biz onlara inandık ve işte buradayız. Manavgat çok büyük ve güzel bir bölge ve hala bakir bir kent. Yapılması gereken çok fazla şey var. Bugüne kadar bir çok şeyde yapıldı ama bizler yeterli olmadığına inandık.
- Neden bu göreve talip oldunuz?
Benimle beraber yıllardır ailem de siyasetin içindeydi. Siyasetin getirisini götürüsünü, onurunu ve cefasını bilen insanlar. Benim ismini aldığım dedem Şükrü Sözen Manavgat’a 17 yıl başkanlık etti. Ardından hayatı siyasetle geçmiş olan ve 10 yıl Manavgat’a başkanlık yapan babam İbrahim Sözen var. Babamın dönemi Manavgat’ın dönem atladığı, tahsislerin oluşturulduğu, bölgenin turizmle tanıştığı dönemdi. Babamın görev aldığı yıllar çok daha zor bir görev dönemiydi. O yıllarda siyasetin ne kadar onurlu olduğunu ama bir o kadar da zor olduğunu, manen verdiklerinin yanında madden neler götürdüğünü anladım. Bu göreve gelirken hazırlıklıydım. Bize namuslu olmak ve dürüstlük öğretildi. Sorumluluklardan kaçmamayı prensip edindim. Hangi işte olursam olayım, işe saygı göstermek ve insan faktörünü ilk sırada tutmak hayat felsefemdir.
- Oğlunuz bir gün karşınıza “ben de siyasete gireceğim” diye çıksa ne dersiniz?
Bu çok zor bir soru. Öncelikle topluma ve ailesine faydalı bir insan olması yönünde yetişmesini telkin ediyorum. Siyaset zor iş… İnsana hizmet gerçekten sorumluluk gerektiriyor. Ben bu mücadelenin içinde 65 yaşındayken babamı kaybettim. Bu erken bir yaş. Özünde ne vardır? Kendine zaman ayıramama, karmaşık bir hayatı devam ettirmendir bunun arkasında. Babamı kaybettikten sonra geriye dönüp baktığımda, insana hizmet verme adına, hayatı boyunca tatil yapmamış bir babam olduğunu hatırladım. Dolayısıyla çocuğunuzun da bu yoğunluğun içinde olmasını istemezsiniz. Ama bir de olayın farklı bir yönü var. Topluma hizmet eğer siyasetle geliyorsa çok da karşı olmam, kendisine bırakırım. Benim hayatımda da belediye başkanlığı bir hedef değildi, vatandaşa hizmet etmek bir hedefti. Bizde isimler de babadan oğula geçer. Dedem Şükrü Sözen, babam İbrahim Sözen, ben dedemin ismini almışım oğlum da babamın ismini aldı. Onun da adı İbrahim Sözen. Şimdi ben bu göreve geldim ilerisi belli mi olur belki de bu görevi oğlum da benden devralır.
- Babanızın başkanlık yaptığı 10 yıl sizin hayatınızda neleri değiştirdi?
Aslında o dönem Manavgat adına hizmet üretilen ama ailemiz içindeki kayıp yıllardır. Annem de tam bir Osmanlı kadınıdır. Babamın o yıllardaki en büyük yardımcısı ve desteği annemdi. Manavgat çok farklı durumlardan bugünlere geldi. Babamın döneminde Park ve Bahçeler Müdürlüğü diye bir birim yoktu. Annem ayağına çizmesini giydi yanına da bir ekip kurdu ve burada yıllarca Park ve Bahçeler Müdürü olarak görev yaptı. Orta refüjleri çiçeklendiren parkları düzenleyen benim annemdi. Bunun Türkiye’de başka bir örneği olmayabilir. O yıllar özveri ve inanç gerektiren yıllardı. Ailecek bir bütün olarak bu süreçten geçtik ve başarıyla bitirdik. Babam çok çalışırdı, hayatı boyunca hiç tatil yapmadı. Başkanlık dönemi de babamı çok az gördüğüm yıllar olarak kaldı hafızamda…
- Peki şimdi sizin çocuklarınız da babalarını çok az mı görüyor?
Sabah erken çıktığım gece de çok geç gittiğim için bir arada olma şansımız yok bu aralar. Aile düzeniniz kalmıyor. Bunları biz bilerek geldik. 15 yaşında bir oğlum ve 9 yaşında bir kızım var. Kızım arada beni göremediği için isyan etse de biz bu göreve bilerek geldik. Vatandaşa bir şeyler verdiğinizde onun mutluluğu hem size hem de ailenize o kaybı unutturuyor. Biz bir hedefle bu göreve geldik. Yapılanların daha iyisini yapacağımızı iddia ederek bu görevi aldık. Bu düşünceyle göreve geldiğinizde zaman kavramınızın olmaması lazım. İdealist düşünceyle bir şeyler yapma hedefiniz varsa buna kitlenmek zorundasınız. Kendinizi ve ailenizi unutmak zorundasınız. Eğer topluma bir şeyler verebiliyorsanız bu kayıplar çok önemli olmuyor.
- Seçimden sonra hayatızda neler değişti?
Seçimden sonra çok şey değişti. Önceden de biz vatandaştan kopuk değildik ama görev almak çok ayrı bir sorumluluk gerektiriyor. Bu göreve geldikten sonra önceden de olduğu gibi iyi günde ve kötü günde vatandaşın yanında olmamız gerektiğini düşünerek çalışıyoruz. Özel yaşantı ve dinlenme kavramlarını hayatımdan çıkardım. Hobilerinizi devam ettirme gibi bir şansınız yok. Mesela ben dalış, avcılık gibi sporlarla uğraşıyordum. Yıllardır at binerdim. En büyük tutkum motorsiklet kullanmaktır. Bunları uzun zamandır yapamıyorum ama şikayetçi değilim. Amacınız hizmet etmekse özverili olmak zorundasınız. Verdiğimiz sözleri yerine getirmek için çok çalışmak zorundayız. En büyük isteğim bu görevden mahçup olmadan çıkmaktır. Eğer ki beş yılın sonunda halkımın hak ettiği mesafeyi alamadığıma inanırsam bu görevi gönül rahatlığıyla bırakırım. Vatandaşın bıraktırmasına fırsat vermeden “Biz başaramadık, bu görevin hakkını veremedik” der bu işi bırakırım. Kendimle ilgili hiçbir beklentim yok.
- Görevi başka bir partinin başkanından devraldınız. Göreve geldiğinizde nasıl bir tabloyla karşılaştınız?
Biz devir teslimde ve sonrasında kısa sürede bir fizibilite yapıp vatandaşa bu konuyla ilgili bilgi verdik. İçinde bulunduğumuz konumu, ne kadar borcumuzun olduğunu halkımıza şeffaf bir şekilde anlattık. Planlarımızı paylaştık ve o defteri orada kapattık. Ben mevcut olan ekonomik sıkıntıları sıklıkla dile getirmenin vatandaşı sıktığına inanıyorum. Bu bir mazeret değildir. Bu sıkıntıları bilerek göreve talip olmuştuk. Ama halkı bilgilendirmek adına bir sefere mahsus bu sıkıntıları dile getirdik. Şimdi önümüze bakıyoruz. Bütün sıkıntılara rağmen başarılı olacağımızdan hiç kuşkum yok. Türkiye’nin 50 ilinin de ötesinde potansiyeli olan bir ilçe burası ve doğru kullanıldığında öz kaynakları her zaman kendi kendini götürmeye yeterli. Bunun çalışmasını da hala yapıyoruz. Bu altı aylık süreçte borcun bir kısmını da ödedik belli planları da hayata geçirdik. Mevcut projeleri hayata geçirebilmemiz için, benim Manavgatlılardan bir tek isteğim var. Bize inansınlar ve bize biraz zaman versinler. Çünkü bu projeler çok büyük yatırımlar ve karşılıklı hoşgörüyle kısa zamanda Manavgat düzlüğe çıkacaktır.
- Manavgat’ın en ciddi sıkıntısı nedir?
Manavgat’ta ciddi ölçülerde genç nüfus var. Sahip çıkılmamış olan ve işsizlikle karşı karşıya bir gençlik var. Gençlerin hakettiği bir gençlik merkezi öncelikli ihtiyacımız aslında. Ulu Önder Atatürk’ün de dediği gibi “ Gençliğine sahip çıkmayan ve istikbalini gençliğinde görmeyen bir ulusun mesafe katetme durumu yoktur” Biz de bu görüşü esas alarak gençlerimize sahip çıkabilir onları geleceğe hazırlayabilirsek Manavgat’ın önünü açabiliriz diye düşünüyorum. Bunun hemen arkasından da bir kültür merkezi projemiz var.
- Manavgat’la ilgili en önemli projeniz nedir?
Aslında birden fazla önemli proje Manavgat’ın çehresini değiştirecektir. Seçim döneminde hem halkın hem de esnafın isteği olan pazaryerinin yerini eski yerine getirdik. Manavgat pazarı bugün dünya tarafından bilinen bir pazar ve bizim bu pazarı modernize etmemiz gerektiği düşüncesindeyim. Bu yönde katlı pazaryeri projemiz var. Ayrıca Manavgat’ı dünyaya tanıtmanın yegane yolu ırmak kenarlarıdır. Bizim de bu doğrultuda güzel projelerimiz var. Önümüzde dünyanın dört bir tarafından gelen ırmak kenarı projeleri var. Bunları gerçekleştirebilirsek Manavgat’a turizmi çekebilir ve 365 güne yayarak bölgemizi sürekli canlı tutabiliriz. Otellerimizdeki güzelliği ve estetiği burada da yayabilirsek o zaman turisti bölgemizde tutabiliriz. Bu projemizi gerçekleştirebilmek için Avrupa Birliği hibe desteği almaya çalışıyoruz ve bu yönde olumlu gelişmeler elde ettik. Irmak kenarlarında da halkımızın rahatlıkla günlük kullanımına açabileceğimiz yerler var. Manavgat Çekek Yeri ve Yat Üretim Merkezi Projesinin faaliyete başlaması halinde, Manavgat dünyaya örnek gösterilecek bölge olacaktır. Yerel yönetim olarak, bu projeye çok önem veriyor ve destekliyoruz. Bin 400 dönüm alanda bazı sorunlar çıktı. 470 dönüm alan çekek yeri ve yat üretim merkezi, 20 dönüm alan Denizcilik Fakültesi için ayrıldı. Ayrıca marina yapımı için de proje bulunuyor. Manavgat, Çekek Yeri ve Yat Üretim Merkezi faaliyete geçerse, yat üretimi ve marina sektöründe dünyada en büyük beşinci bölge olacak. Hem Antalya, hem de Türkiye'ye büyük ekonomik katkı sağlayacak. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı bu bölgenin tahsis edilmesi için 900 bin TL talep etti. Bu projeler ve Manavgat’ın eksikleri dediğimiz kapalı spor salonu ve sanat sokağını da hayata geçirmek istiyoruz. Manavgat’ın doğal zenginlikleri arasında yer alan, çam ormanıyla bezeli Türk Beleni tepesi kentsel peyzajın nadide bir parçasıdır. Ancak yıllardır uzaktan bakmakla yetinilmiştir. Burayı da Manavgat’ın cazibe merkezi haline getirmeyi hedefliyoruz.
- Vatandaşın sorunlarını dinlediğiniz halk gününde “Elimde keşke sihirli bir değnek olsa da herkesin buradan iş bularak ayrılmasını sağlasam” dediğinizde gözleriniz doldu. O an neler hissettiniz?
Ben vatandaşın çektiği sıkıntıyı birebir yaşayan bir makamdayım. Bir çok zaman çok sıkıntı yaşıyorum. Belediye Başkanlığı toplumun dertlerini dinleyen onlara çözüm bulması gereken bir makamdır ama durum hakikaten içler acısı… Türkiye’deki ekonomik sıkıntı ve işsizlik benim bölgemde en üst seviyede yaşanıyor. Binlerce açlık sınırında ailem var. Böyle bir süreçte görev noktasında kayıtsız kalmanız söz konusu olamaz. İnsanlara yetemediğim yerler olduğunda korkunç üzüntü duyuyorum. Yüzde yüz buna çözüm bulabilme şansım yok. Manavgat’ta çalışan insanların yüzde 30’u işsiz. Çok fazla göç alan bir kent ve işsizlik günden güne büyüyor. Şu ana kadar 1700 kişiye iş bulduk ama inanın sayı o kadar fazla ki çaresizlikten dolayı zaman zaman böyle serzenişlerim oluyor. Gördüğüm tablo o kadar acı ki bu tablo karşısında başka ne denebilir ki?
- Manavgat’ın il olması konusu tekrar gündemde, sizin fikriniz nedir bu konuda?
Manavgat’ta yaşayan yedisinden yetmişine köylerden beldelere kadar bütün insanların ortak kanısı Manavgat’ın il olması inancıdır. Böyle büyük bir inancı yürütecek birimim kesinlikle Manavgat Belediyesi olması gerekiyor. Geçmişte bu yönde çok ciddi adımlar atılmış ve büyük mesafeler kat edilmiş. Bu yönde Manavgat’ta yeni bir yapılandırma oluşturup yola devam etmeyi düşünüyoruz. Manavgat buna ekonomik yönden buna hazır. Türkiye’de en çok yatak kapasitesine sahip bir belediyedir. Yüzölçümüyle gelişime açık ve şehri yeniden yapılandırabileceğimiz bir bölge. Doğal güzelliği ve daha bunun gibi güzelliklerle bizi başarıya götüreceğine inanıyorum.

Şükrü Sözen kimdir?
Şükrü Sözen 1964 yılında Manavgat’ ta doğdu. İlk eğitimini Manavgat Çağlayan İlköğretim Okulu’nda, orta ve lise eğitimini ise İzmir Özel Fatih Koleji’nde tamamladı. Vatani görevini 1984 yılında İzmit Gölcük’te bitiren Şükrü Sözen, daha sonra ticaret hayatına atıldı. Ailesine ait şirketlerde uzun yıllar otel işletmeciliği, kuyumculuk, otomotiv ve inşaat sektörlerinde faaliyetlerde bulunan Şükrü Sözen, Cumhuriyet Halk Partisi Gençlik kolları başta olmak üzere partinin çeşitli komisyonları ve İlçe Örgütünün yönetim kadrosunda görevler aldı. Dedesi Şükrü Sözen 17, babası İbrahim Sırrı Sözen 10 yıl süreyle Manavgat Belediye Başkanlığı görevini başarıyla yürüttü. Şükrü Sözen evli ve iki çocuk babasıdır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder