08 Kasım 2009

GÜN BATARKEN FİLM EKİBİ

Kıbrıs adası yüzyıllardır, savaşlar, katliamlar ve entrikalar ile çalkalandı. 1974 yılı Kıbrıs Barış Harekatının izleri hayatlarında hala ilk günkü tazeliğini koruyor. Yaşanan imkansızlıklar, çaresizlikler, kültürel yozlaşma günden güne etkisini daha da hissettirmeye başladı. Adalıların yıllardır sürüp giden sessiz çığlıkları bu yıl farklı bir projeyle bir kez daha gündemde…

1974 yılında doğan savaşın çocukları, çocukluklarını ve gençliklerini savaş sonrası yıkıntıların arasında geçirmek zorundaydılar. O günlerden biriktirdiği hikayeleri kaleme alan Kuzey Tarık, kurşun seslerinin ardından geriye kalanları, 35 yıllık gerçekleri anlattığı “Gün Batarken” filminde kurgulanmış bir senaryodan ziyade gerçekleri tüm çıplaklığıyla gözler önüne seriyor. Filmin çıkış hikayesini anlatırken gözleri dolan, “Bu filmin hikayesi bizlerin görülmeyen yaşamları” derken sesi titreyen filmin senaristi ve başrol oyuncusu Kuzey Tarık, adalıların sessiz çığlıklarını seyirciyle buluşturuyor.

Yönetmen Cemal Yıldırım’ın ve Executive Producer Ogün Erciyas’ın özverili çalışmaları sonucunda bir hikaye başlıyor. 30 kişilik bir ekibin hayallerini ve emeklerini ortaya koyarak başladıkları “Gün Batarken” filmi hiçbir maddi destek olmadan bitiyor ve 2009 yılında Kıbrıslılar ilk uzun metraj filmleriyle Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde izleyiciyle buluşuyor. 35 yıl sonra çekilen bu film Kıbrıs’ın ekranlara yansıyan şaşalı görüntülerinin aksine adalıların gerçek hayatlarını konu almış. Dışardan casinoları ve otelleriyle lüks bir görüntü çizen Kıbrıslıların ilk uzun metraj filmlerini 2009 yılında yapmalarının altında yatan gerçekleri konuştuğumuzda son derece ironik bir durum ortaya çıktı.

Yaşanan kültürel yozlaşmanın üst seviyelerde olduğunu belirten filmin yönetmeni Cemal Yıldırım “Kıbrıs hem çok göç verdi, hem de çok göç aldı. Yerli halkı 150 bin kişi civarında olmasına rağmen arada kalınan yıllar bizlerin yaşamında çok derin izler bıraktı. Bu film görülmek istenmeyenleri bir kez daha gündeme taşıdı” dedi.

Film, ismi Derin Umut olan Kıbrıslı hem ressam hem müzisyen bir gencin aşk hikayesinden yola çıkarak Kıbrıs’ın yaşadığı sosyo-psikolojik olayları anlatıyor. Ülkede özellikle son yıllarda yaşanan yabancılaşmayı, kültürel değerlerde yozlaşmayı, genç bunalımlar ve kaçışları, uyuşturucuyu, gençlerin ailelerle ilişkilerde yaşadıkları sorunları, bir gencin, Derin'in (Kuzey) yaşantısıyla irdeleyen film, ağırlıkla en güzel gün batışının izlenebildiği Kormacit'te geçiyor.

İlk gösterimi 14 Ekim’de yapılan “Gün Batarken” filminin, son gösterimi 17 Ekim Cumartesi saat 17.30’da AKM Perge Salonu’nda izleyiciyle buluşacak.

Aysun Kahraman’ın müziklerini yaptığı Gün Batarken, aynı zamanda Kıbrıs’ın ilk soundtrack albümünü de ortaya çıkardı. Filmin kaba montajı bittiğinde sadece görüntüleri izleyerek müziklerini yapan Kahraman, çalışma sürecini “İzlediklerim hepimizin ortak hikayesiydi. Herkesin kendinden bir şeyler bulabileceği bir proje oldu. İlk izlediğimde ağlaya ağlaya çalışmaya başladım. Ben müzikler üzerine çalışmaya başladığımda henüz ses montajı yapılmamıştı ama yaşananları hissetmek için sesi duymaya gerek yoktu” diyerek özetledi.

Adada yaşanan imkansızlıklara ve belirsizliklere çözüm arayışında olan 30 kişilik bir ekibin yaşananları tüm sadeliğiyle filme döktükleri bu özel çalışma şimdiden dikkatleri Kıbrıs’a çekmeyi başardı. İlk uzun metraj filmleriyle yola çıkan ekip, ikinci filmlerinin çalışmalarına şimdiden başlamış. “Anahtar” isimli projeyi hayata geçirmek istediklerini belirten Cemal Yıldırım, “Altın Portakal Film Festivali bizim uğurumuz oldu. İkinci filmimizin de ilk gösterimini seneye yapılacak olan festivale yetiştirmek istiyoruz” dedi.

Gün Batarken, yaklaşık bir buçuk yılda tamamen gönüllülerden oluşan bir ekip tarafından çekildi.

HD formatında, dijital olarak çekilen “Gün Batarken”in sinemalarda da gösterilebilmesi için 35 milimetre film olarak basılması gerekiyor ancak bunun için en az 30 bin Euro’ya ihtiyaç var. Bugünlerde filmi bir an önce izleyiciyle buluşturmanın yollarını arayan ekip, filmi Kasım ayında sinemalarla buluşturmayı planlıyor.

Gün Batarken’ in yorucu ve emek dolu hikayesini filmin senaristi ve başrol oyuncusu Kuzey Tarık, yönetmeni Cemal Yıldırım , soundtrack albümünün yaratıcısı Aysun Kahraman ve Executive Producer Ogün Erciyas’dan dinledik.

Dileriz “Gün Batarken” filmi Kıbrıslılara uğur getirsin ve bir gün dönümünde başlayan acılar, bir gün batımında son bulsun.

-Film yapma fikri nasıl ortaya çıktı?

Kuzey Tarık: Benim ilham aldığım meleklerim vardır. Filmin çekildiği Kormacit bölgesi dünya sıralamasında güneşin en güzel battığı dördüncü yerdir. Orada güneşin batışını her izlediğimde kendi çocukluğumu ve gençliğimi aklımdan geçiririm. Kıbrıs’da savaşın ardından yaşananları ancak orada yaşamış olanlar anlayabilir. Yaşadığımız sosyo – psikolojik olaylar hepimizin hayatlarında derin izler bıraktı. Yıllardır yaşadıklarımı, gördüklerimi, anlatılanları biriktirmiştim. Bir anda bu filmin hikayesini yazmaya başladım. Bittiğinde de Cemal abim’le paylaştım ve bir anda hikayeyi film yapmaya karar verdik. Ben 1974 doğumluyum. Kendimi bildim bileli sıcak bir ortamda, savaş sonrası psikoloji de sorunları olan ve çözülemeyen bir ülkede yaşıyoruz.

-Geriye dönüp baktığınızda, 1974 yılı sonrasından bugüne, yaşanan kayıplar neler oldu?

Kuzey Tarık: Savaşın ardından kurşun sesleri hayatımızdan giderken bizlerden bir çok duyguyu da beraberinde götürdü. Savaş sonrasından geriye kalanlarda kendilerine güvensizlik, korku, sevgi azlığı, şefkatsizlik duyguları ön plana çıktı. Bu duygular altında yetişen bir nesil var ve yaşananları ne kadar kelimelerle anlatsak da yeterli gelmez. Kurşun delikleri olan, yıkık evler bizim çocukluğumuzun fotoğrafları… Yaşanan ölümleri, verilen şehitleri ise sözle anlatmak mümkün değil.

-Hikaye film aşamasına geldi ve zor bir süreç başladı. Siz projeye nasıl dahil oldunuz?

Cemal Yıldırım: Kuzey hikayeyi ve film fikrini paylaştığında bunu hayata geçirmek için bir anda kenetlendik. Ertesi gün çalışmalara başladık. İki ay içinde öyküyü senaryolaştırdık. 2008 yazında da filmi çektik. İşlerimiz bir anda rayına oturdu ve tamamen gönüllülerden oluşan bir ekiple başladığımız filmimiz hepimizin hayallerini gerçekleştirdi.

-Kıbrıs’da bugüne kadar niçin hiç film yapılmadı?

Cemal Yıldırım: 1974 yılından sonra bir iskan politikası uygulandı. Bu politika çok yanlış bir politikaydı. Bize sinemayı sevdiren birçok insanın Türkiye´de yoksulluk, sefalet, ilgisizlik içinde öldüğünü, hatta bazılarının cesetlerine 2-3 gün sonra ulaşıldığını gördük. O iskan politikası zamanında, belirli meslek gruplarından insanları, bizlere balık tutmasını öğretecek insanları keşke adaya gönderselerdi. O zaman 35 yılda ilk filmimizi değil, 345. filmimizi yapabilirdik.

Bu film kendi adıma on yıllık bir birikimin ve yatırımın eseri oldu. Finansman, toplu para yok. Cepten harcıyoruz, kendi teknik imkânlarımız, stüdyomuz var, onları kullanıyoruz. Su, yemek, araba gibi ihtiyaçlarımızı karşılayan, destek veren kişi ve kuruluşlar var. Ama devletten herhangi bir yardım almadık, başvurmadık da zaten.

-Projenin başlangıcında olumsuz tepkiler oldu mu?

Cemal Yıldırım: Yıllardır televizyonculukla uğraşıyorum. Bu filmi yapabilmek çok uzun yılların birikimi oldu. Sinema sektörümüz zaten yoktu. Savaş öncesi insanlar canının derdindeydi, savaş sonrasındaki imkanlarda ortada… Televizyonculuk Kıbrıs’da sinema sektörünü besleyemedi. Hiçbir şeyin bir yere gelemediği gibi televizyonculuk da Kıbrıs’da bir yere gelemedi. Yıllardır sıkışmış bir hayat yaşıyoruz. Bir tarafı tellerle çevrili, bir tarafı denizle çevrili bir adada tanınmamış olmamızın verdiği bir güvensizlikle bir proje geliştirmek çok zor. Bu projeyi geliştirdiğimiz zaman arkadaşlarımızın çoğu ´Nereye kadar gidecek? Kimse KKTC´yi tanımaz´ yorumlarını getirdi.

-Kıbrıs’da sinema sektörü olmamasına rağmen kalabalık bir kadro olmuş. Ekip nasıl buluştu?

Cemal Yıldırım: İnternetteki paylaşım sitesi Facebook’da bir grup kurduk. “Hade film yapalım” grubuydu ve bir anda herkes orada toplandı. Facebook’da başlayan hayalimiz bugün Altın Portakal Film Festivali’nde izleyiciyle buluştu. Bugüne kadar bize bizi hep başkaları, üstelik bizi yeterince tanımayanlar anlattı. Biz de oturup izledik. Yaşadığımız savaşı yaşamayanların gözünden, toplumsal değerlerimizi bilmeyenlerin kaleminden. Biz bunu kırmak, kendimizi kendimiz anlatmak istedik. Türkiye’den gelen film ekipleri bugüne kadar Kıbrısı kumar ve mafyayla özdeşleştirdiler. Oysa orada yaşayan bir halk ve farklı hayatlar vardı. Kimse Kıbrıs’ın gerçek yüzünü göstermedi. Kıbrıs aslında bir sevgi ve aşk adasıdır.

-Bir erkeğin kaleminden dökülenlere, bir kadının notaları eşlik etmiş filmde… Sizin pencerenizden Kıbrıs’da hayat nasıl?

Aysun Kahraman: Gün Batarken’e bir kadın olarak baktığımda, hamilelik dönemi çok uzun süren bir kadının sancılı doğumunu tasvir edebilirim. Bir müzisyen olarak hek hayalim bir soundtrack çalışması yapmaktı. Filmin kaba montajını seyrederken aslında çok büyük cesaret gerektiren bir fotoğrafla karşılaştım diyebilirim. Derin karakterinin aslında basına yansıtılan Kıbrıs’ın manipüle edilen yüzünden çok daha gerçekçi ve çok daha doğal bir fotoğrafı gördüğümde gözyaşlarımı tutamadım. Bu bireysel bir ego tatmininden çok Kuzey Kıbrıs’da yapılan en önemli ürüne dahil olmuş olmanın heyecanıydı. Böyle bir filmi yapmak için cesaret gerekiyordu. Gün Batarken, çok büyük bir emeğin ürünüdür. Gün Batarken filmi Kuzey Kıbrıs’a hem ilk filmi hem de ilk soundtrack albümü verdi.

-Kıbrıs’ın vazgeçilemeyen de bir büyüsü var sanırım?

Aysun Kahraman: Filmin tanıtımında da kullandığımız cümleler var. “Kıbrıs, bir cennet adası ama nereye giderseniz gidin huzur veremiyor bir türlü…” Kıbrıs’ın günlük hayatında yaşanan bir ruhsal tecavüz söz konusu ve bu insanların farkederek ya da etmeyerek yaşadıkları bir gerçek. Sanatta, eğitimde, ekonomik hayatta her gün ruhunuza tecavüz ediliyor. Kıbrıs sanki bir günah adasına dönüştü. Geriye dönüp baktığınızda insanların ne kadar mağdur olduğunu Gün Batarken filmi, ortaya çıkarıyor. Yaşanan yozlaşma ve değişim artık ciddi boyutlara ulaştı. Tüm bu yaşananlara rağmen Kıbrıs yine de bizlerin ‘Cennet Adası’. Dilerim bu film bir şeylerin görülmesine ve çözülmesine aracılık eder.

-Filmin konusunun 74 sonrasında yaşananlara dayanmasının sebebi nedir?

Kuzey Tarık: Bu film aslında Kıbrıslıların bir başkaldırısıdır. Televizyonlarda görülen kumar ve mafya görüntülerinin Kıbrıslılarla bir alakası yok. Yıllardır yaşanan bu belirsizlik halkı boşvermişliğe itti. “Bu saatten sonra yapacaksın da ne olacak?” fikri herkesin hayatına yerleşti. İçinden bir şey gelenlerin sıçramaları da sonuçsuz kalıyor. Sıçrıyorsunuz ve tel örgülere çarpıyorsunuz. İnsanların özgür olabilmesi, dünyayla paylaşım içinde olabilmesi lazımdır.

Ogün Erciyas: Bizde sizinle aynı şeylere üzülüp aynı şeylere seviniyoruz. Issız Adam filmi Türkiye’de ne kadar beğenildiyse bizde de o kadar beğenildi. Milli maçtan sonra biz de sokağa çıkıp tur atıyoruz. Ama ortada başka şeyler var. Kıbrıs’ı çok yanlış tanıtıyorlar. Kıbrıslılara ön yargıyla yaklaşılmasının sebebi televizyonlara yansıyan görüntülerdir. Küçücük bir adada rantın oluşması ve kültürel değerlerimizi yitirmeye başlanmış olması beni çok üzüyor. Adamızın güzellliklerini koruma çabasındayız.

Cemal Yıldırım: Eğer biz 74 öncesi can korkusundan bir şey yapamamışsak ve barış sonrasında da 35 sene sonra ilk filmimizi çekebilmişsek sistemde bir hata var demektir. Dünya sinemasından 100 sene sonra ilk defa film yapabildik. Bu sistemdeki bir hata olmalı…

Kıbrıs bir rant kapısı olarak gösteriliyor. Bizim karşı çıktığımız bir başka sorunda bu. Bizler politikacı değiliz ama bu filmin bir tartışma yaratmasını diliyoruz. Herkes kendi özeleştirisini yapabilmelidir. Amacımız kimseyi suçlamak değil ama bu film Kıbrıslıların isyanını duyurabilirse, görünenlerin değil gerçeklerin ne olduğunu anlatabilirse biz kendi adımıza amacımıza ulaştık demektir.

-Bundan sonra başka film projeniz var mı?

Cemal Yıldırım: Kuzey’in hikayeleri var. Benim hazrladığım bir senaryo var, “Anahtar”. Herşey hazırdır, roller bellidir. Senaryosu yazıldıktan bugüne kadar hikayeyi biraz geliştirdik. “Gün Batarken” de yaşadığımız toplumla ilgili bir fotoğraf çektik. Geriye gidip bu fotoğrafın nasıl oluşmaya başladığına bakmamız lazım. 70’lere dönüp günümüze geleceğiz. O dönemlerde, 74 Harekatı öncesi ve sonrası nereden nereye geldik, neler kaybettik, neler kazandık bunları anlatacağız.

Kuzey Tarık: Başladıktan sonra durulmaz. Başka hikayelerimiz var. “Gün Batarken”i bu zorluklarla güzel atlatığımıza göre diğerlerini de rahatlıkla çekeriz diye düşünüyorum. Biz yolumuza devam edeceğiz. Seneye Kıbrıs Türk sinemasında üç film duyabileceğimize inanıyorum, başkaları da cesaretlenecek.

Cemal Yıldırım: Bu filmi bitirip, izleyici ile buluşturma noktasına getirdiğimiz için mutluyuz. Çünkü Kıbrıs Türk halkı, kendi topraklarında kendi insanının ürettiği bir filmi sinemalarda seyretmeyi hakediyor. “Gün Batarken”le Kıbrıs Türk Sineması’nın ilk adımları da atılmış oldu. Bundan böyle, gençler gelecekte bu gibi projelerde sinema adına atacağı adımlarda daha cesaretli olabilecek ve sinema kültürümüzü artık çok daha başarılı noktalara getirebilecek bir alan bulabilecekler.

Aysun Kahraman kimdir?

1981 yılında Lefkoşa’da doğdu. Bilkent Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı’nı bitirdi. Profesyonel olarak da müzikle ilgilenen Kahraman, Gün Batarken filminin soundtrack albümünü hazırladı.

Kuzey Tarık Kimdir?

1974 Lefkoşa doğumlu olan ses sanatçısı, Hacettepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’ni bitirdi. 5 tane kişisel resim sergisi açan Tarık, şiir, müzik ve edebiyatla ilgileniyor. Günbatarken filminin senaryosunu yazan sanatçı, filmde Derin karakterini canlandırıyor.

Ogün Erciyas kimdir?

1961 Magosa doğumludur. 1983’den beri Kıbrıs Devlet Televizyonu BRT’de yapımcı ve sunucu olan Erciyas, filmin organizatörlüğünü yürütüyor.

Cemal Yıldırım kimdir?

1967 Lefkoşa doğumlu olan Yıldırım, Marmara Üniversitesi Sinema ve Televizyon bölümü mezunu. 1991’den beri BRT televizyonunda yönetmenlik yapan Cemal Yıldırım’ın ilk uzun metraj filmi “Gün Batarken”.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder