15 Eylül 2009

ABDULLAH DUMAN



Kültürler de canlı organizmalar gibi doğar, gelişir ve sonunda ölürler. Çeşitli faktörlerle yada zamanla değişmenin, yozlaşmanın, hatta yok olmanın bir örneğini, ülkemizin doğusundan batısına, güneyinden kuzeyine kadar uzanan bölgelerde yaşam süren göçerlerin ve yaylacı toplulukların yaşamlarında görmekteyiz. Bunların en belirgin olanları da, kendine özgü kültürleri ile her zaman dikkat çeken ve Anadolu’nun Güney Batısı ile Anamas yaylaları ve Teke yöresinde Yörüklük geleneğini hala sürdürmeye çabalayan ve giderek toprağa yerleşerek köylü, kentli olmak için çaba gösteren topluluklardır.


Anadolu’nun göç ve yerleşim tarihinde, kültürünün oluşmasında çok önemli işlevler üstlenmiş olan Yörükler yazın yaylalarda, suları ve otu bol serin otlaklarda ve kış aylarında da kışlaklarda, köylerde, daha sıcak ovalarda hayvancılığı ve üretim biçimini meslek edinmiş; büyüklü küçüklü gruplar halinde yaşam süren, konar- göçer Türkmenlerdir.



Yörük obasının insanları çileye sevdalıdır. Onların özlemi zoru aşmak, uzağa kavuşmak, yükseklere çıkmak özlemidir. Kuşun tüneğinde korkusuz olduğunu bilir. Dağlara ulaşırsa Yörükler, turluğunu, alacağını, çadırını kuruverirse ata yurduna, işte o zaman mutlulardır.


Yörükler, yaşamları boyunca Orta Asya'dan getirdikleri gelenekleri devam ettirdiler. Hayatları, belli kaidelere bağlanmıştı. Bu kaideler, daha çok, örfe bağlıydı. Yazları serin olan yaylalarda, kışları ise sıcak veya ılık kışlaklarda geçiren Yörüklerin, yaylalara gidiş gelişleri, belli bir düzen içinde yapılırdı. Bu gidiş gelişler, belli yollardan olurdu. Yaylağı ve kışlağı olmayan Yörükler de otlak kiralarlardı. Yörüklerde yaylaklar, oymakların malı sayılır, o oymağa mensup olan herkesin hayvanları, burada serbestçe otlardı. Yaylak veya kışlaklardaki evler ve çevrelerindeki küçük bahçeler, şahıslara aitti. Çadırların ve küçük bahçelerin bulunduğu yere, "yurt yeri" denirdi. Bir oymağın hayvanlarının, diğer oymakların hayvanlarına karışmasını önlemek için, hayvanlara "dökün, dövme" veya "döğme" adı verilen damgalar vurulurdu. Hayvanların kulakları, belli şekillerde çentilerek de, diğer oba hayvanlarından ayrılırdı. Bu işaretlere "en" adı verilirdi. Koyun, keçi, sığır ve deve gibi hayvanlar besleyen Yörükler, yaylak ve kışlaklarda buğday, arpa, mısır ve bazı sebzeleri yetiştirirlerdi. Süt ürünleri ve et, temel gıdalarını teşkil ederdi. Giyim ve ev eşyalarını, kendileri dokurlardı. Bununla beraber, kapalı bir ekonomiye sahip olmayıp, köy ve kasabalardaki pazarlara inerler, ürünlerini satarak kendi ihtiyaçlarını satın alırlardı. Develeriyle, şehirler arasında yük taşırlardı. İstanbul gibi büyük şehirlere, buğday ve benzeri tüketim maddelerini, develeriyle, Yörükler taşırlardı. Keçi besleyen Yörükler, kıldan yapılmış çadırlarda, diğerleri ise keçeden yapılmış çadırlarda otururlardı. Evi andıran yörük çadırlarında, oturma, yatma ve yemek pişirme için bölümler vardı. Çadır, orta direğin etrafına sıralanmış 5-9 direk üzerine kurulurdu. Büyük çadırlarda, binek hayvanlarının bağlandığı bölüm dahi bulunurdu. Çadırın oturma bölümü, Yörük kilimleriyle döşenir, kenarlarda minderler bulunurdu. Çadırda, herkesin oturacağı yer belliydi.


Yörük çadırları, kıldan dokunur, aralıklı, seyrek bir dokumadır. Kanatlar halinde dokunarak birbirine eklenir. Yedi kanat bir çadır teşkil eder. Çadır, içinde oturanlara havalandırma imkanı sağlar. İçeriden dışarısı görülebilir. Seyrek bir dokuma olmasına rağmen, kılların birbirine teması yağmur damlalarının geçmesini önler. Bazen çadır dokumalarının uçları süslü olsun diye püskülle bitirilirdi.


Kendilerine has yaşamları ve gelenekleriyle dağları mesken tutmuş olan Yörükler zamanla şehir ve köy hayatına geçip yerleşik bir düzen sağladılar. 1994 yılından beri Antalya Yörükler Derneği Başkanı olan Abdullah Duman bizlerle unutulmaya yüz tutmuş Yörük geleneklerini ve derneğin projelerini paylaştı.


Bizleri nostaljik bir yolculuğa çıkaran Abdullah Duman, gençlerin köklerine sahip çıkmaları gerektiğinin de önemle altını çizdi.


Halen yaz aylarında yaylalara çıkan ve güzü bekleyen Yörük obalarının insanları dosttur, açık sözlüdür, sevda yüklüdür, yiğittir, merttir, cömerttir, olgundur. Türk'ün mayasıdır, saygılıdır büyüğüne, sadakatlidir devletine, zorlukları aşınca mutlu olur, şükreder haline, soğuk günlerde kepenek yeter, bilir yaşamın zorluklarını, ama kopamaz dağlardan bir türlü; şahsiyetli insandır, aşk ile tutkuludur özgürlüğüne...



- Yörükler Derneği’nin kuruluş amacı neydi?


Yörükler Derneği 1994 yılında faaliyete başladı. 26 binin üzerinde üyemiz var ve bu yıl tekrar güncelleme yapıyoruz. Özellikle Teke Bölgesi’ndeki yerleşimin yüzde 99’ unun Yörük olduğu biliniyor. Diğer yerleşilen bölgeleri de hesaba katarsak Antalya tam bir Yörük şehridir. Toplumlar, “Küreselleşme” denilen bir zaman diliminde yaşamaktadırlar. Büyük tehditleri ve büyük imkanları da taşıyan bu olgu içinde toplumlar, böyle bir anaforu karşılayacak savunma mekanizmalarını da kendiliğinden üretmektedirler. Bu mekanizmanın adı da “Yerelleşme” dir.Yörükler Derneği, ekonomik konularda modern ve çağdaş bir bakış açısını benimseyip, bu anlamda küresel düşünmek isterken, toplumsal dokumuzu ve bizi biz yapan değerlerimizi koruma noktasında da yerel bir mantığı benimsemektedir.


Derneğimiz, böyle bir toplumsal talebe cevap vermek için, Türklüğün milli bir hafızası ve aksiyoner bir hareket olarak kurulmuştur. Amacımız, tarihin içinden bin bir meşakkatle alıp geldiğimiz ve atalarımızın bir kutsal emanet olarak bize intikal ettirdiği değerler manzumemizi korumak, yaşatmak, geliştirmek ve toplumsal dokumuzu oluşturan bu kutsal hazinemizden gelecek nesillerimizin de istifade etmesini temin etmektir. Sağlıklı ve temiz nesiller yetiştirebilmemiz için milli kültürümüzü, Türk kültürünü, hayatımızın her safhasında sahip çıkıp yaşamak ve yaşatmak derneğimizin milli ve vazgeçilmez ülküsüdür.


Yörüklük, Türklüğün aslı ve ta kendisidir. Milletimizin geçmişinin en somut ifadesi ve tarihsel macerasının gerçek hikayesidir.Yörüklük, Türklüğün lakabıdır. Yörüklük Türklüğün otantik adıdır. Türk milletinin asli cevheri olan Yörükler, Türk milletinin bütünlüğünün ve bağımsızlığının da sembolü ve garantisidir.Derneğimiz, günlük siyasi mülahazaların çok üstünde ve dışında olmak kaydı ile kültür ve sosyal faaliyetlerle iştigal etmektedir. Yörük kültürünü, geleneğini, Türkün unutulmaya yüz tutmuş değerlerini yaşatmayı en başta gelen gaye olarak belirlemiştir. Bu itibarla bir kültür kuruluşu ve bir sivil toplum örgütüdür.


Yörükler derneği, milli kültür sevdamızın bir göstergesi olarak ve bütün bu bilinç içinde bölgemizin güçlü Yörük iş adamlarını bir araya getirerek, Yörük İş Adamları Derneği’ni kurmalarına öncülük etmektedir.


-Yörük kültüründe zaman içinde nasıl bir değişim yaşandı?


Bir kültür erozyonu olmasına rağmen Yörükler hala köklerine bağlı, gelenek ve göreneklerini devam ettiren bir yapı içerisindedirler. Özellikle orta yaş üstü Yörükler hala geçmiş yıllardaki yaşantılarına devam ediyorlar. Elbette şehirlere yerleşimin başlamasıyla birlikte yaşamlarımızda büyük değişiklik oldu. En önemlisi de yerleşik hayata geçilmesiyle birlikte göçebe hayatına duyulan özlemdir. Özellikle yaş ilerledikçe “bizim zamanımızda şöyleydi” gibi cümleleri daha sık duymaya başlıyoruz.


-Yörükleri anlatan en önemli özellik nedir?


Yörüklerin kendilerine has bir ekonomileri, kendilerine has bir düğün gelenekleri ve mutfak kültürleri vardır. Kendi ekonomilerini kendileri yaratırlar. Aile içindeki kadın, erkek eşitliği bugünlere ışık tutacak biçimdedir. Aile hayatındaki iş bölümü bellidir. Evin hanımı ve kız çocukları ev işleriyle uğraşırken, evin erkeği de hayvanların bakımını üstlenir. Erkek çocuklarda bu iş bölümüne katılır. Birisi deveye giderse, diğeri davara gider. Aile içinde alınan kararlarda kadın erkek aynı söz hakkına sahiptir. Alınan kararlar geçmişte de, bugünde hep ortak alınırdı ve öyle de devam ediyor. Yörüklerin evlerinde haremlik selamlık bir hayat yoktur. Ama günümüzde yaşanan kültürel erezyon sonucunda Arap kültürünü İslam sayıp haremlik selamlık yaşayanlarda oluyor. Geçmişten günümüze gelen bir başka özelliğimizde kız kaçırma olaylarıdır. Yörük erkeği bir Yörük kızını severse ve karşılık görürse şartlar ne olursa olsun kızı alır. Olmadı, kaçırır. Bu hep böyleydi ve halen de devam ediyor.


-Yörüklerin geçimlerini nasıl sağlıyordu?


Yörüklerin başlıca geçim kaynağı davarlarıydı ama artık davarlara izin verilmiyor. Orman yangınlarının artmasındaki bir başka sebebinde Yörüklerin dağlardan şehirlere göçmesiyle yaşandığını düşünüyorum. Çünkü davarların olduğu yerde orman yangını olmaz. Yörükler ormanları çok seven ve koruyan bir topluluktur. Artık göçebe hayat şartları iyice zorlaştığı için Yörüklerde köylere, şehirlere göç edip tarıma yöneldiler. Şehirlere yerleşenler şehir hayatının içindeki yaşama uyum sağladı. Mesleklerini ona göre seçtiler. Ama imkanı olan Yörüklerin yayla özlemi hiç bitmemiştir ve hala yaz aylarında yaylalardaki evlerine gider, yazı orada geçirirler.


-Yörüklerin kendilerine özel bir mutfağı var mı?


Tatlanınca balart, olgunlaşınca incir, kurutulunca yemiş olan kara incirin; kil ve mersin yaprağı ile, kaynatılan suya batırıldıktan sonra kurutulup, ak torbada bekletilip, kışın içine ceviz katıp yiyen Yörük, güreşlerde de pehlivanlara ödül olarak, avuç avuç incir dağıtır. Ata yemeğimiz tarhananın içine, Allah ne verdiyse katılır. İlk karıldığında, göcesi yoğurtlanarak yenir. Kurutulduktan sonra, üzeri buharlı tarhanaya mısır ekmeğini ufalayıp yerler. Yağmurlu havalarda, nohut, fasulye ve buğdayı kaynatıp, yaptığımız dirikmeye, nerdek, sarı ekşi, kırmızı biber katarlar. Bolluğu da kıtlığı da bilen Yörük anası, üzümden pekmez, nardan ekşi, domatesten, biberden salça, susamdan tayın, arpadan, pelitten un, ottan yemek yapmasını bilir. Özetlersek; bir şişe yağ ile yarım çuval un ile bir kışı geçirmeyi, yani idareyi bilir. En çok bilinen yemeklerimiz keşkek, kuyu kebabı, testi kebabı, gazel böreği, katmer ve arab aşı çorbasıdır.


- Yörüklerin eğlenceleri nasıldı?


Yörüklerin oyunlarında fazla silaha rastlanılmaz, çünkü gücü silahta değil kendilerinde görürler de kendilerini ortaya koyarlar. Oyunlara at yarışıyla başlanır, cirit, çelik çomak, güreş, cıngırak, an daşı, arap, yanık oynarken erkekler, kadınlarda boş durmazlar, kaya ve göçek oynarlar. Sıra ezgilere ve oyunlara gelince; cura, bağlama, saz, düdük, sipsi, kaval, kemençe çalınır. Türküler söylenir. Teke kültür alanında yaşayan insanların davarlarına vurduğu enler, ev kuruluşu, ve evlerine döşenen eşyaları, doğum – ölümlerdeki adetleri, süsleme, Türkmen takvimi, terazi, düğün adetleri ve oyunları, türküleri, manileri, ninnileri, giysileri, efsaneleri, hastalık tedavileri, Pazar yeri, baş yayla, aşiret kadısı, yalancı doktor, kadın fesleri Türkmenleri anlatır, Türkmen geleneklerini gösterir. Alanın büyük olmasından dolayı ufak tefek farklılıklar göze çarpar. Bu farklılıklar özde değil yüzeydedir. Bu yöre oyunlarına Teke oyunları, Türkülerine Teke havaları denir.


-Antalya’ya gelen turistlerin Yörük yaşamını izleyebilecekleri çadırlarıyla, kültürüyle yaşatılabilen bir bölge var mı?


Maalesef yok. Kemer bölgesinde Ayışığı diye bir mekan var. Antalya merkezindeki bu eksikliği gidermek için Mazı dağı’nın eteklerinde Yörük çadırlarından oluşan bir kültür merkezi yapma projemiz var. Kepez ve Muratpaşa Belediye Başkanlarımızın desteklediği ve yapmayı planladıkları bir kültür parkının projesi çizildi. Mali kriz sebebiyle henüz çalışmalar tamamlanmış sayılmaz ama bu parkın hayata geçmesiyle turistlerin Yörüklere has aradıkları her şeyi bulabilecekleri bir kültür parkı olacağını söyleyebilirim.


- Anyalya iş dünyasında Teke bölgesi Yörüklerinden kimleri sayabiliriz?


Yörükoğlulları’nın sahibi Cihan Bulut bizim bölgedendir. Kemal Akbıyık var iş dünyasının bilinen isimlerinden, Sabah Gazetesi Bölge Müdürü Mevlüt Yeni var. Eski Belediye Başkanı Bekir Kumbul var. Arif Bulut var. Akdeniz Üniversitesi Rektörü İsrafil Kurtcepe var. Ayrıca yeni seçilen Akdeniz Bölgesi Kalkınma Ajansı Başkanı Muharrem Certel’de Yörüklerdendir.


-Yörüklerde kültürel erezyon yaşandı dediniz. Sizce bunun sebebi nedir?


Zaman içerisinde çok şey değişti. En önemlisi de köklere bağlılık azaldı. Eğitim sistemi yeni nesli köklerinden koparır hale geldi. Bu devleti kuran, bu imkanları sağlayan Mustafa Kemal Atatürk’e bile laf söylenir oldu. Bu yaşananları görmek bizleri çok üzüyor. İnsanı yaşadığı köklerinden koparan başka bir eğitim sistemi daha yok. Her kurum siyasallaştı. Bu siyasallaşmalar kültürsüzleşmeyi de beraberinde getirdi. Tarihi olayları iyi değerlendiremiyoruz. Yönetilemiyoruz da, yönetemiyoruz da… Yeni nesil diline, kültürüne geldiği yere sahip çıkmadan yetişiyor. Gençler güzeli “çok acayip” yada “manyak güzel” diye ifade ediyor. ‘Güzel’in tarifinde manyak kelimesinin ne işi var? Toplumdaki milli hafızayı kaybediyoruz.


-Son aylarda Türkiye gündeminde olan “açılımları” nasıl değerlendiriyorsunuz?


Türkiye çok acı bir tabloyla karşı karşıya aslında… Değişik kültürel varlıklar o toplumun zenginliğidir. Ama siz temelindeki çimentoyu sağlam atamamışsanız veya atılmış temelleri yerinden oynatırsanız kendini arayan insanlara zarar verirsiniz. Vatan sevdası tektir. Her kim bu sevdayı içinde hissediyorsa bu vatanın evladıdır. Biz yıllardır birlikte yaşıyoruz. Kız aldık, kız verdik. Diğer kültürlerle kaynaştık. Beraber ağladık, beraber güldük, düğünlerimiz, bayramlarımız beraber geçiyor. Bu insanlara “size hak verelim” demenin hiçbir mantığını göremiyorum. Zaten bu devletin çatısında yaşayan insanlarına verdiği haklar vardır. Bunların dışında daha ne hakkı verilecek inanın ben anlamış değilim. Diğer kültürlerden gelenleri “ötekileştirerek” insanlar arasında ayrım yapılıyor. Oysa hepimiz bu vatanın birer parçasıyız.


-Çadır hayatının Yörükler için zorlukları nelerdi?


Sürekli hareket halinde olunduğundan eğitim ve sağlık ciddi sıkıntıydı. Bizlerin dedeleri okuma yazmayı davar güderken dağlarda öğrendiler. Ama kadınlarımızda bir o kadar kuvvetlidir. Bütün Yörük kadınları çok iyi at biner ve silah kullanır. Yaylada tek başına yaşayan Yörük kadını her durumda başının çaresine bakmayı bilirdi. Yerleşik düzene geçildiğinde eğitim ve sağlık sorunları ortadan kalktı. Kadınlarımız hala eskiden gelen gelenekle her daim güçlü ve beceriklidir. Medeniyetin en önemli göstergesi üretimdir. Yörükler kendi ürettikleriyle geçinir, kendi kıyafetlerini kendileri dokur. Kendi çadırlarını kendileri yapardı. Şehir hayatına geçilmesi bu üretimi bitirdi. Yörüklerde tüketen toplum haline geldi. Yörüklerde değişmeyen tek şey misafirperverlikleri oldu. Yaylalarda çadırlar arası mesafe uzun olduğundan, yoldan gelene mutlaka yemek ikram edilirdi. Bu gelenek günümüzde de vardır. Yörük ailesinin evine misafirliğe gittiğinizde size hiç sormadan yemeğiniz ikram edilir. Ardından sohbete başlanır. Bu gelenek geçmişten günümüze aynen devam etmektedir.



Abdullah Duman Kimdir?


1960 Antalya doğumlu olan Duman, ilköğretimi Örnekköy ilkokulunda tamamladı, Konya Mevlana ortaokulundan mezun oldu, lise öğrenimini Konya Karatay lisesinde tamamladı, ardından Anadolu Üniversitesi İktisat Fakültesinden mezun oldu,


Çeşitli özel sektör deneyimlerinden sonra, KOSGEB’ de uzman olarak çalışma yaşamına devam etmektedir.


Evli ve 2 çocuk babası olan Abdullah Duman 1994 yılından beri Antalya Yörükler Derneği başkanlığı yapmaktadır.


1 yorum:

  1. Yorükler, yörük olduğunu söylemezken, Artık herkes gururla yörüğüm diyor, syn Çağın Ateşini Yakan Adam ABDULLAH DUMAN'a Sonsuz teşekkürler ediyoruz..

    YanıtlaSil