05 Haziran 2009

HÜSEYİN ACARLIOĞLU


Dünyadaki deri mağazalarının en büyüğü olan Antalya’daki ‘Mondial’ mağazası, 20 bin çeşit ürünüyle yarım asır önce girdiği deri sektöründe yıllık 400 bin ton deri işleme kapasitesine ulaştı. Rusya’da deri sektörün ilk Türk işletmelerinden olan Mondial Group, 14 yıldır Rusya Federasyonu’nda, 50 yıldır da Antalya’da hizmet veriyor.


Yabancı turistler için hazırlanan “shopping center”lar tüm dünyada olduğu gibi Antalya’da da hızla gelişen bir yatırım sektörü olmaya devam ediyor.


Kırcalar-Mondial Deri Tekstil Ticaret Anonim Şirketi Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Acarlıoğlu, başarılı bir iş adamı olmasının yanında yürüttüğü sosyal görevlerle de Antalya’daki özel isimlerden biri… Tam bir motorsiklet tutkunu olan Acaroğlu, squash oynamayı seviyor ve motorsiklet turlarından vazgeçemeyeceğini söylüyor. Güleryüzlü ve içten anlatımıyla bizlerle keyifli bir söyleşi gerçekleştiren Hüseyin Acaroğlu aynı zamanda Kazakistan Fahri Konsolosluğu göreviyle de Kazaklarla aramızdaki ticari köprünün mimarı…


Antalya merkezli markasıyla dünya çapında adından söz ettiren Mondial Group, yatırımlarını Antalya’ya yapmaya devam ediyor. Antalya turizmi ile ilgili değerlendirmesine içtenlikle kendisini de dahil eden Acarlıoğlu, Antalya turizm ataklarında yol alınamamasının en büyük nedeninin iş adamlarının egolarının yüksek olması ve çözüm önerilerine kişisel yaklaşılması olduğunu önemle vurguladı. Antalyalı yatırımcıların dikkatini çekecek bir özeleştiri de bulunan Hüseyin Acarlıoğlu, turizmde ilerleme kaydedilmediğini aksine mevcut durumu koruma yoluna gidildiğini üzelerek belirtti.


Bünyesinde binlerce metrekarelik 7 salon bulunan alışveriş merkezinin her salonu temsil ettiği ülkenin minyatürünü andırıyor. Kurumsal bir yapılanma uygulanan Mondial Group, yarattığı kolleksiyonlarla Avrupa’da da adından söz ettiren örnek bir Türk firması…


2009 yaz sezonunun başlamasıyla hareketlenen turizm piyasasını, Antalya’nın turizm ataklarını ve sektörel yatırımlarını bizlerle paylaşan Hüseyin Acarlıoğlu ile yarattığı markayı ve gelecek yatırımlarını konuştuğumuz keyifli bir söyleşimiz oldu.



-Antalya’nın kış sezonu sıkıntılıydı, yaz sezonundan umutlu musunuz?


Kış sezonu istediğimiz gibi yaşanmadı. Yaz sezonunu irdelemek gerekirse başlangıç, beklediğimiz gibi çok iyi olmadı. Yaşanan küresel mali kriz elbette bizleri de etkiledi. İnsanların realitenin dışında yaşadıkları psikolojik bir durumda var. Turistlerin bölgemize gelişlerinde sıkıntılar var. Geçmiş senelere göre daha tedbirli davranıyorlar. Fiyatlar anlamında da paket satış fiyatlarının ciddi anlamda düştüğünü görebiliyoruz. Bölgeye gelen müşteri kalitesine de yansıyor. Temmuz ve Ağustos aylarının acentalardan gelen duyumlara göre daha iyi geçmesi bekleniyor ve biz de çalışmalarımızı ona göre yapıyoruz. Shoopping Center’lar için biraz sıkıntılı bir süreç yaşanacak gibi görülüyor. Otelciler ve acentalar için bir şey diyemem ama bizler için bir sıkıntı yaşanacağını hissediyorum. Sektörel sıkıntının yaşanacağı bir başka önemli durumda turizm sektörününe tüketim malzemesi sağlayan esnaf ve çiftçi için söz konusu olabilir. Nasıl olsa turist geliyor durumu artık ortadan kalktı. Şimdi iyiyseniz turist geliyor. Şu ana kadar hep hazır olandan faydalanıldı ama bundan sonrasında durum böyle olmayacak. Şehrin imajından başlayarak en alt noktaya kadar olan bu tanıtım zincirinin bir halkasında yaşanacak olan yetersizlik bütün sektörü etkilemeye başladı.


-Ürünlerinizde binlerce çeşit ve model var. Ürün yelpazeniz turistlerin bölgelerine göre farklılıklar gösteriyor mu?


Bu işin en ince ayrıntısı buradadır. Bu bina 15 bin metrekare üzerine kurulu ve 7 farklı salonumuz var. Batıdan gelen müşterilerimiz var. Fransa ve İsviçre gibi ülkelerden gelenlerin ürün profilleri çok farklı, Almanya, Avusturya ve Hollanda gibi ülkelrin ürün profili yine farklı ayrıca doğu ve balkan ülkelerinden gelen müşteriler yine farklı bir profil gösteriyor. Rusça konuşan ülkelerin müşterileri bile kendi içlerinde farklılık gösteriyor. Renk zevkleri, materyal ve aksesuar zevkleri bile farklı… Sadece bu binada 220 personel hizmet veriyor. Antalya genelinde ise 367 personelimiz var.


-Antalya’ya fakir turist geliyor, şikayetine katılıyor musunuz?


Her ülkenin harcama profili farklı… Batı ülkeleri turistleri alışveriş için 100 dolar ayırırken Doğu ve Balkan ülkelerinde bu rakam 200 euroyu bulabiliyor. Fakir turist geliyor denen durum bu aslında… Birde çok azınlık olmakala birlikte kaymak tabaka dediğimiz bir grup var. Onlar milyar dolarlık iş adamları ama onlarda çoğu zaman alışveriş yapmadan ülkelerine dönüyor. Asıl önemli olan bu kişileri alışveriş merkezlerine çekebilmek…


-Küresel mali kriz için özellikle yurtdışı şubelerinizde uygulanacak bir kriz paketi olacak mı?


Bizim özellikle Rusya’da yirminin üzerinde şehirde şubelerimiz var. Şubelerimizin olduğu yerlerde mağazalarımız ve markamız Türkiye’deki Beymen ve Vakkorama’lar gibi prestij kaynağı olarak algılanıyor. Bu dönemle ilgili olmak üzere sıkıntılar yaşayacağız gibi görülüyor. Geçtiğimiz dönem de ciddi sıkıntılar yaşadık. Planlarımızda ciddi şaşmalar oldu. Tüketime dönük kampanyalar oluşturmaya ve tasarruf tedbirleri alma yoluna bizde gittik. Mevcut kaliteyi koruyarak daha ekonomik bir koleksiyon üzerinde çalışmalar başlattık. Önümüzdeki dönem kış sezonu için daha ekonomik ürünler koymaya çalışacağız. Yurtdışı reklam çalışmalarına biraz daha ağırlık verdik. Soğuk ülkelerde kürk ve derinin çok önemli bir yeri var. Mali durumu çok iyi olan Rusya Federasyonu ülkelerinin insanları bu parayı bir şekilde harcıyor. Bize çok garip gelecek harcamalarda yapıyorlar. Mesela geçen hafta Antalya’ya gelen Kazakistanlı bir iş adamı ailesiyle birlikte kullanmak için bizden 40-50 metre büyüklüğünde bir yat ve akşam konser vermek içinde popüler bir sanatçı istediklerini söyledi. Biz bu hizmetin bedelini söylediğimizde kendisi için önemli olmadığını söyledi. Bizler için çok garip harcamalar bunlar ama onlar için son derece normal… Kriz döneminde bunlar yaşanıyor üstelik, bizde bu tarz insanların yaşadığı ülkelerde işler yapıyoruz. Geçtiğimiz yıllarda hem eşine hem sevgilisine binlerce dolarlık kürkler alan yabancı iş adamları vardı. Bakalım bu kış aynı bonkörlükleri devam edecek mi?


-Yurt dışı şubelerinizi yönetmek zor olmuyor mu? Denetimi ve istikrarı nasıl sağlıyorsunuz?


Yurtdışındaki işlerimizle kardeşlerimden biri ilgileniyor. Senenin büyük kısmını orada geçiriyor. Orada seçtiğimiz bir şehirde de 4 kişilik bir yönetim merkezi var. İcra takibi ve denetimler o merkezden yapılıyor. Diğer şehirlerdeki mağaza müdürlerini sık sık bu merkezde topluyoruz. Haftalık raporlar titizlikle inceleniyor ve bu yönetimdeki 4 kişi sürekli mağazaları denetliyor. Elbette başka bir ülkede işi yönetmek zor ama yurtdışında kanunlar daha sert olduğundan çalışanlarda bunun bilincinde hareket ediyor. Her mağaza kendi denetimini kendi içinde kurmuş durumda.. Böyle olunca yurt dışında iş yapmak sanılanın aksine daha istikrarlı oluyor. Tabiki ufak tefek şeyler yaşanıyor ama zaten bu risk her işletmede vardır.


-Türkiye deri sektöründe İtalya’dan sonra ikinci sırada yer alıyor. Bu rekabet sektörünüze nasıl yansıyor?


Türkiye dünya genelinde deri sektöründe ilk sıraya oturmayı hedefleyen bir konuma geldi. Bazen düşmeler ya da yükselmeler yaşansa da genel anlamda baktığınız zaman sektör gerçekten çok başarılı… Moda rüsgarlarının estiği bir çok dünya ülkesinde Türk firmaları hep ön sıralarda, kullandığı materyallarle, oluşturdukları kolleksiyonlarla ve kalitesiyle gerçekten fark yaratmış durumdayız. Avrupa ülkeleriyle kıyasladığımızda maliyetlerden kaynaklanan fark bize avantaj sağlıyor. Türkiye’de işçilik ve hammadde fiyatları daha düşük olduğundan bir adım daha öndeyiz. Bu ülkeler bizlerle yarışmakta zorlandıkları için ürün konseptlerini değiştirmeye başladılar. Yine de bizle rekabet etmeleri mümkün değil… Bizim de en büyük sıkıntımız Uzakdoğu ile kıyasladığımızda ortaya çıkıyor. Kaliteli değil ama ucuz ürünler yaptıkları için pazar payımızı Uzakdoğu’ya kaptırmaya başladık. Türkiye’de ürettiğimiz özel ürünleri Uzakdoğu’da üretemiyorlar. Orada sadece tüketime yönelik ürün üretimi var. Bu da bizim özel müşteri profilimize zaten hitap etmiyor.


-ALTINSİAD’ın Altınova bölgesiyle ilgili çalışmalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?


Altınova Sanayici ve İşadamları (ALTINSİAD) , yaklaşık 100 kişilik bir ekip… Hazine'den Kepez İlçe Emniyet Müdürlüğü'ne tahsis edilen arazi üzerine yaptırılacak Altınova Polis Merkezi inşaatı bizim ilk çalışmamız olacak. 3 bin 700 metrekare arazi üzerine yapılacak üç katlı polis merkezini Eylül ayında bitirmeyi hedefledik. Özellikle trafik işlemlerininde buradan yapılacak olması bölge esnafı için çok önemli bir kolaylık sağlayacak. Yatırımcı iş adamları olarak öncelikle kendi bölgemizi ele almalıyız. Bir hayırsever ile yapıtığımız bir meslek lisemiz var. Her şeyi devletten beklemek son derece yanlış bir düşünce eğer bu bölgeden kazanıyorsak gene bu bölgeye yardımcı olmak hepimizin vicdani sorumluluğu olmalıdır. Bundan sonrasında ise gene Altınova bölgesine donanımlı bir sağlık merkezi yapılması için öncülük etmeyi planlıyoruz. İmece usülü yapılan bu kurumlar hem bölge insanını hem de bizlerin işlerini çok daha rahat yürütmesini de sağlayacak.


-Kazakistan dünyadaki ilk Fahri Konsolosluğu’nu size verdi. Bu durum Kazakistan’la ticari ilişkilerimizde bir avantaj yarattı mı?


Yaklaşık 8 yıl önce başlayan bu çalışma bana verilen bir görevdi. Diplomatlık görevi beraberinde ciddi bir sorumluluk da getirdi. İki ülkenin karşıklı ziyaterlerini sağlamak ve iş adamlarının arasında köprü olma görevini yürütmek gerçekten büyük bir sorumluluk… Kazakistan Cumhurbaşkanı Nur Sultan Nazarbayev, son yıllarda tatil için Antalya’yı tercih etmeye başladı. Kazakistan’la Türkiye arasında her yıl ikiye katlanan bir turizm trafiği oluştu. Kazakistan o bölgede çok önemli bir ülke ve yüz ölçümü olarak bir çok ülkeden büyük ve 16 milyon nüfusu var. Petrol rezervi bakımından dünyada ikinci sırada, çıkarttığı petrol bakımından dokuzuncu sırada… Kazakistan ekonomisi çok iyi durumda ve yeni baştan yapılmış modern kentlere ve zenginliğe sahip bir ülke üstelik 2454 çeşit elementin çıktığı dünyadaki tek ülke… Dünyada bir çok ülke insanının iş yaptığı bir ülke olan Kazakistan’da Türk müteahitlerinde çok başarılı projeri yapılmakta, şu anadaki durum son derece iyi ve bizim adımıza mutluluk verici gelişmeler yaşanmaktadır.


-Antalya’da her yıl konuşulan ama çözüm aşamasında ilerlenemeyen turizm sorunlarını nasıl değerlendiriyorsunuz?


Aslında çok söylenen klişe bir cümle var bu konuda, “Türkiye’nin turizm politikası yok” denir ve gerçekten de hala yok. Antalya’da da durum bundan farklı değil, Antalya’nında şehre özel bir turizm politikası yok. Antalya’da yaşayan bir milyon insanın hepsi direk ya da dolaylı yoldan turizme bağlı çalışıyor ya da yaşıyor. Bu yüzden çoğu zaman şehrin tamamına yönelik bir eğitim çalışması yapılmalı diye düşünmüşümdür. Hala Antalya olarak özellikle şehir merkezinde turist ağırlama ve farklı mekan konusunda yetersizlikliklerimiz malesef devam etmektedir. Yoğun göç alan bir il olması şehrin profilinde çok önemli değişiklikler yaratmaktadır. Sayın valimizin de en sık dile getirdiği soru “Antalya olarak turisti karşılamaya ne kadar hazırız” sorusudur. Gerçekten hazır değiliz. Bununla ilgili çok ciddi bir faaliyet başlatmak lazım ve bu programın içinde herkes olmalıdır.


-Antalya’daki özellikle dünya ülkeleriyle bağlantılı iş adamlarının deneyimleri ve vizyonları niçin ortak bir çözümde birleşemiyor?


Bence tespitiniz son derece doğru. Bir araya geliyoruz ve konuşuyoruz. Bazen galiba egoları aşamıyoruz. O beraberlikte birisi çok güzel bir öneri ortaya attıysa bir diğeri hemen antitezini üretiyor. Bir diğeri farklı bir şey söylüyor. O an belirtilmeyen fikirler, dışarı çıkılır çıkılmaz eleştiriliyor, önü kesiliyor. Bu beraberinde çözüm üretmek isteyenlerinde şevkini kıran bir süreci getiriyor. Bir de hepimizde farklı bir umutsuzluk var. “Biz yapacağımızı yaptık, daha ne yapalım?” diyenlerin sayısı hayli fazla… Sorunları ve çözümlerini kişiselleştirdiğimiz için üzerine bir de egolar eklenince kısır bir döngü yıllardır aşılamıyor. Antalyalılar olarak hem ortak bir çalışma yapmıyoruz, hem de her fırsatta şikayet ediyoruz. Biri öncülük edip “Bundan sonra böyle olacak” diyerek işi sahiplenmezse bundan fazla yol alabileceğimizi sanmıyorum. Çözüm üretenleri desteklemek lazım, fikirleri icraata dökmek lazım. Devletin imkanları ortada, biz niye bu işi önemsemiyoruz bilemiyorum. Turizmcilerin ve diğer sektörler olarak hadiseye sahip çıkmak mecburiyetindeyiz. Cebimizden bir şeyler çıkacaksa hep birlikte fedakarlık yapıp ortaya koymalıyız. Herkes üstüne düşen sorumluluğu almak zorundadır. Ben burada konuşurken kendimide aynı ölçüde suçlayarak, kendimide bu işin içinde görerek konuşuyorum. Sporsal faaliyetler ya da kültürel faaliyetlerde bile yeterli değiliz. Antalya gibi bir kentin futbol takımında ligden düşecek mi, kalacak mı diye uğraşıyoruz. Oysaki şampiyonluğu hedefleyen takımlar yaratılmalı, yelken takımı, yüzme takımı, basketbol takımı şampiyonluğa ilerleyen takımlar olmalıdır. Yatırımı herkes kendi için yapıyor, bunun dışında ne yapılıyor peki? Sadece yatırım yapmak hiçbir sorunu çözmediği gibi mevcut sorunları da arttırıyor.


-Yoğun ve stresli bir iş hayatına sahipsiniz. Kendinize vakit ayırabiliyor musunuz?


Kendimi bildim bileli motorsiklet tutkum vardır. İstanbulda’ki Harley Davidson'a gö­nül verenlerin kurduğu dernek H.O.G'un (Harley Ovvners Group - Harley Sahipleri Der­neği)


üyesiyim. Bütün üyeler 30 yaş üstü ve iş dünyasından isimler…Adrenalin vazgeçilmesi zor bir duygu… Özgürlük, macera, dostluk ve sevgi gibi öğelere tutkun bir yaşam tarzını benimseyenleri buluşturan bu spor aynı zamanda benim en önemli dinlenme aracım. Belli aralıklarla toplanıp, turlar düzenliyoruz. En son Marmaris’te toplandık ve çok keyifli bir tur geçirdik. Planlarım arasında da derneğin düzenlediği yurtdışı turlara katılmak var. Özellikle Afrika’ya ve Orta Asya’ya gitmek yakın dönem planlarım içerisinde. Bunun dışında ikinci dinlenme tercihim de squach oynamak. Hareketli, mücadele dolu ve stratejiye dayalı bir spor squash. Bu nedenle de hep yöneticiler tarafından tercih edilmesinin bir tesadüf olmadığını düşünüyorum.



Hüseyin Acarlıoğlu kimdir?



1960 yılında Burdur'da doğan Hüseyin Acarlıoğlu, ilk, orta ve lise tahsilini Burdur'un Bucak ilçesinde tamamladıktan sonra, 1981 yılında Bursa Uludağ Üniversitesi Eğitim Fakültesi Matematik Bölümü'nden mezun oldu. 1982 yılında 9 Eylül Üniversitesi İktisat Fakültesi'ni kazanan Acarlıoğlu, 2. lisans eğitimini kendi işini kurması nedeniyle son sınıfta bırakmak zorunda kaldı. 1982-1984 yılları arasında Amasya'da matematik öğretmenliği yapan Acarlıoğlu, 1959'da Burdur'un Bucak ilçesinde kurulan "Acarlıoğlu Tekstil"in başına geçti. 1984 yılından bugüne yönetim kurulu başkanlığını yapan Hüseyin Acarlıoğlu, halen Türkiye ve Rusya'da hizmet veren imalat, toptan ve perakende, ticari hareket noktalarını yönetiyor. Mondial Group, 1997 yılından itibaren Rusya'da yaklaşık 20 merkezde deri ve mücevherat üzerine mağazalar zinciri oluşturdu. Grubun, Antalya içi ve civarındaki çeşitli otellerde deri ve mücevherat üzerine 30 satış noktası bulunuyor. 2003 yılında Kazakistan Cumhuriyeti Antalya Fahri Konsolosu olan Hüseyin Acarlıoğlu 2005'te kurulan Altınova Sanayici ve İşadamları Derneği'nin de başkanı.

1 yorum:

  1. Güzel Antalya mızda Hüseyin bey gibi çalışkan dürüst ve efendi kişiliğine sahip insanlar çoğunlukta olsa.

    YanıtlaSil