11 Şubat 2011

OĞUZ TEMEL


Sevgililer Günü’nde ona ne kadar özel olduğunu nasıl anlatacağınızı mı düşünüyorsunuz? Bu haftaki sohbetimizin konusu “sevgi” olunca sizlere çok sevdiğim bir hikayeyi anlatarak ‘merhaba’ demek istiyorum.
Mahkeme salonunda, seksenlerindeki yaşlı çiftin durumu içler acısıydı. Adam inatçı bakışlarla suskun, nine'nin ağlamaktan iyice çukurlaşmış gözleri ve keskin çizgileriyle bıkkın bakışları süzüyordu etrafını... Ve hakimin tokmak sesiyle sustu uğultu ve tok sesiyle, sözü yaşlı kadına verdi, hakim...
"Anlat teyze neden boşanmak istiyorsun?"
Yaşlı kadın derin bir nefes çektikten sonra başörtüsüyle ağzını aralayıp, kısılmış sesiyle konuşmaya başladı...
"Bu herif yetti gari, 50 yıldır bezdirdi hayattan..."
Sonra uzunca bir sessizlik hakim oldu mahkeme salonunda... Sessizlik bu tür haberleri her gün manşet yapan gazetecilerden birinin flaşıyla bozuldu, kimbilir nasıl bir manşet atacaklardı, yaşanmış 50 yılın ardından...
Çok sayıda gazeteci izliyordu davayı, kadın neler diyecekti.Herkes onu
dinliyordu.. Yaşlı kadının gözleri doldu... Ve devam etti...
"Bizim bir sedef çiçeği vardı, çok sevdiğim... O bilmez...50 yıl önceydi.O çiçeği bana verdiği çiçeklerin arasından kopardığım bir yaprağı tohumlamıştım, öyle büyüttüm. Yavrumuz olmadı, onları yavrum bildim. Bir süre sonra çiçek kurumaya başladı. O zaman adak adadım... Her gece güneş açmadan önce bir tas suyla sulayacağım onu diye. İyi gelirmiş dedilerdi. 50 yıl oldu, bu herif bir gece kalkıp bir kere de bu çiçeği ben sulayayım demedi. Ta ki geçen geceye kadar… O gece takatim kesilmiş..uyuyakalmışım. Ben böyle bir adamla 50 yıl geçirdim. Hayatımı, umudumu her şeyimi verdim. Ondan hiçbir şey göremedim. Bir kerecik olsun, benim bildiğim görevlerden birisini yapmasını bekledim. Onsuz daha iyiyim, yemin ederim."
Hakim, yaşlı adama dönerek ;
"Diyeceğin bir şey var mı baba" dedi.
Yaşlı adam bastonla zor yürüdüğü kürsüye, o ana kadar suçlanmış olmanın utangaçlığını hissettiren yüz ifadesiyle hakime yöneldi.
"Askerliğimi, reisicumhur köşkünde bahçevan olarak yaptım, o bahçenin görkemli görünümüyle büyümesi için emeklerimi verdim... Fadimemi de orada tanıdım. Sedefleri de... Ona en güzel çiçeklerden buketler verdim. O çiçeklerle doludur bahçesi...Kokusuna taptığım perişan eder yüreğimi...İlk evlendiğimiz günlerin birinde boyun ağrısından onu hekime götürdüm...
Hekim çok uzun süre uyanmadan yatarsa boynundaki kireç sertleşir, kötüleşir dedi. Her gece uykusunu bölüp, uyansın, gezinsin dedi... Hekimi pek dinlemedi, bizim hatun... lafım geçmedi... O günlerde tesadüf bu çiçek kurudu. Ben ona gece sularsan geçer dedim..Adak dilettim...Her gece onu uyandırdım. Ve onu seyrettim... O sevdiğim kadının yavrusu bildiği çiçekleri sularken seyrettim. Her gece o çiçek ben oldum. Sanki… Ona bu yüzden tapabilirdim..." dedi adam o yaştaki bir adamdan beklenmeyecek ifadelerle...
"Her gece O yattıktan sonra uyandım... Saksıdaki suyu boşalttım... Sedef gece sulanmayı sevmez, hakim bey… Geçen gece de... Yaşlılık… Ben de uyanamadım. Uyandıramadım... Çiçek susuz kalırdı amma, kadınımın boynu yine azabilirdi... Suçlandım. Sesimi çıkartamadım..." O an Mahkeme salonunda her şey sustu... Ertesi sabah gazeteler "Sedef Susuz Kaldı" diye yalnızca neticeyi haber yaptılar...

Aslında her şey sevgi değil midir? Zaten SEVGİLİLER GÜNÜ’nün ortaya çıkışı da çok acıklı bir aşk öyküsüdür. Hikaye, sevgiyi savaşa yeğleyen bir imparatorun , sevgilileri cezalandırmasıyla başlıyor .Sevgililer günü, adını St. Valentine adlı bir Hıristiyan papazdan alır. Efsaneye göre, Aziz Valentine, 3. yüzyılda Roma’da görev yapmakta olan bir papazmış. Dönemin Roma İmparatoru II. Claudius, bekar erkeklerin evli ve çocuklu olanlara oranla daha iyi olduklarına inanırmış. İmparatorluğunu geliştirmek ve daha iyi bir orduya sahi olmak isteyen imparator, genç erkeklere bekar kalmalarını emretmiş. Ancak rahip, genç erkekler için gizlice evlilik törenleri düzenlemeye devam etmiş. Gizli evlilik törenleri II. Claudius’un kulağına gidince, imparator rahibi hapse göndermiş. Hapiste bulunduğu süre içinde rahip ile gardiyan dost olmuşlar ve rahip gardiyanın kör kızını iyileştirmiş. Valentine, infaz edilmeden bir gece önce gardiyanın kızına bir not yazmış ve notu “from your Valentine” yani “senin Valentine’in” diyerek noktalamış. Bu notun sevgililer gününde aşıkların birbirine hediye verme ve sevgi mesajları yazma geleneğinin başlangıcı olduğuna inanılır…
Sevgililer günü, hayatımızdaki özel kişiye duyduğumuz sevgiyi ifade etmemiz gerektiğini bize hatırlatan bir gündür. Sevginizi, sevdiğinize bir hediye ya da sevgi mesajı göndererek yapabilirsiniz.
Biz de bu yıl son yılların popüler hediyesi olan pırlantalı mücevherlerin peşine düştük. Elmas pırlantanın ham yani işlenmemiş maden halidir. Elmasın tarihi, yaşı, simgeselliği ve göz kamaştıran ışıltısı, pırlantayı mücevherlerin en değerlisi ve anlamlısı haline getirmiştir. Her pırlanta eşsizdir ve hiçbir pırlanta bir diğerinin aynısı değildir. Zamanın başlangıcından beri var olan, doğanın hediyesi olan pırlantayı satın almak çok özel bir alışveriştir.
Hiçbir alet elması kesemiyor, en sıcak ateş bile üzerinde en ufak bir iz dahi bırakamıyordu. Bu yüzden birçok insan, elmasın doğaüstü özelliklere sahip olduğuna inandı. Yunanlar için tanrıların gözyaşları, Romalılar için göre yıldızlardan kopan parçalardı. Hintliler de elmasa hastalık, hırsızlık ve kötülükleri uzakta tutan bir şans tılsımı olarak bakıyordu. Başka kültürlerde bu taşların iyileştirme ve bilgelik güçlerine sahip olduğuna inanılırdı. Elmas etrafında dönen efsaneler, onu çok istenen bir taş haline getirdi. Eski krallar savaşlarda elmas takarlardı; kraliçeler ve cariyeler güç ve ihtiras simgesi olarak elmasa sahip olmak isterlerdi.
Eşsiz, değerli ve yok edilemez olan bu taş, yüzyıllarca aşkı simgelemek için kullanılmıştır. Aşk ve bağlılığın simgesi olarak pırlanta yüzük hediye etme geleneği günümüzde dünyanın tüm kültürlerine yayılmıştır. Hiçbir mücevher, duyguları ve yaşamın önemli anlarını bir pırlanta kadar mükemmel yakalayamaz ve simgeleyemez. Pırlanta armağan etmek ya da almak yaşamın özel anlarının değerini arttırır. Pırlantanın hikayesi insanoğlunun büyülenme hikayesidir. Yüzyıllardır pırlantanın saçtığı ışık insan gözünü cezbetmiştir. Değerli taşların kraliçesi olan pırlanta bu şöhretini eşi bulunmaz özelliklerine borçludur. Bu özellikler ender bulunması, tarihi, ihtişamı, aşkı ve en başta da olağanüstü güzelliğidir.
Evlilik yıldönümü, doğum günü, sevgililer günü, anneler günü, yılbaşı, kişisel bir amaca ulaşılmasındaki kutlama ya da sadece kendini ödüllendirme isteği… Nasıl olursa olsun, özel bir gün pırlanta ile kutlanınca unutulmaz hale gelir. Ne de olsa, pırlanta sonsuzluktan bir parçadır.

Değerli taş uzmanı Oğuz Kuyumculuğun sahibi Oğuz Temel’le birlikte değerli taşların büyüleyici dünyasında bir yolculuğa çıktık. Saat, pırlanta ve altın çeşitlerinden oluşan 5 bin parça ürünün bulunduğu mağazaya girdiğinizde ister istemez o ihtişama kapılıyorsunuz. Mücevher satışında kampanyalı ürünler kavramını bizlerle tanıştıran Oğuz Temel, bu yıl “Sevgiler Günü” için hazırladığı kampanyasıyla gerçekten şaşırtıyor. Oğuz Kuyumculuk, 14 Şubat’a kadar mağazadan yapacağınız her saat alışverişine aldığınız saatin değeri kadar mücevheri hediye ediyor. Glashütte, TagHeuer, Maurice Lacroix, Breitling, Tissot, Gucci gibi dünyanın önde gelen saat markalarından oluşan bu koleksiyonda fiyatlar 300 lira ile 30 bin lira arasında değişiyor. İşte size sevgililer gününe özel “sevgi” ve “aşk” kokan keyifli bir sohbet… Tartışmasız, sevmek ve sevilmek dünyanın en güzel duygusudur. ‘Sevgililer gününüz kutlu olsun ...’

-Kaç yıldır kuyumculuk sektöründe hizmet veriyorsunuz?
Kuyumculuk sektöründe hizmet vermeye başlayalı 20 seneden fazla oldu. Önceleri turizm sektöründe kuyumculuk ile başladık. Manavgat, Side, İstanbul merkezli mağazalarımız vardı. Dört yıl önce şehir merkezine de bir yerimiz olsun istedik ve bu mağazayı açtık.
-Mağazanın konumu için Antalya’nın kalbi denebilir. Bu bölgede yerli mi yabancı mı müşteriye yoğunluğunuz fazla?
Bizim müşterilerimizin yarısı turistlerden oluşuyor. Özellikle şu ülkeden diyemem ama kış aylarında Avrupalı turistler daha fazla oluyor. Bu çarşı çok kozmopolit bir çarşı… Burada her milletten birini görebilirsiniz. Şimdi Lara Beyaz Dünya karşısında da ikinci bir şube açmaya karar verdik. Antalyalılar Dönerciler Çarşısı trafiğinden dolayı buraya gelip gitmek müşteriler açısından zor olabiliyor. Ama sertifikalı ürün satışımızın olması ve ürün çeşitliliğimiz en önemli tercih edilme nedenimiz.
-Son dönemde artan altın fiyatları piyasaları ve altın yatırımcısını nasıl etkiledi?
Altın fiyatlarının yükselmesi bizim her zaman dezavantajımızdır. Kuyumcular altın fiyatlarının yükselmesini istemez. Fiyatın yükselmesi nedeniyle altın satışlarında elbette bir azalma oldu. Kar etmek isteyen vatandaşlar ellerindeki altını satmak amacıyla bize getiriyor. Geleneklerimizde altın son derece özel bir konumdadır. Özellikle düğünlerin vazgeçilmez takısı olan altın, hem maddi hem de manevi değeri itibarıyla bizlerin hayatında hep olmuştur, olmaya da devam edecektir. Altın özellikle son kriz döneminde tercih edilir bir yatırım aracıydı. Altının yok olmayan bir emtia olması özellikle yatırımcısına güven veriyor. Altın fiyatlarında son üç yılda olan fiyat artışı yüzde 300 gibi denebilir. Bundan sonra uzun dönemde bu kadar yükselir mi bunu kimse bilemez ama yakın dönemde böyle bir yükseliş beklenmiyor.
-“Mücevherde Kampanya” kavramı çok sık rastlanır bir şey değildir. Bu fikir nasıl ortaya çıktı?
Ekonomik kriz dendiğinde bundan direk etkilenen sektörlerden biriyiz. Çünkü bizim yaptığımız iş her zaman lüks olmuştur. Özel günlerin takibini elden bırakmıyoruz. Bu tür günlerde herkes farklı hediyeler seçmek, piyasada sıradışı ürünler görmek ister. Sevdiğiniz insanların yüzünü zevkli armağanlarla güldürmek istersiniz. İşte biz bu beklentiyi karşılamak adına özel günler için özenle yeni koleksiyonlar hazırlıyoruz, kampanyalar yapıyoruz. Bu yılda çok sıra dışı bir kampanyaya imza attık. 14 Şubat’a kadar mağazadan yapacağınız her saat alışverişine aldığınız saatin değeri kadar mücevheri hediye ediyor. Glashütte, TagHeuer, Maurice Lacroix, Breitling, Tissot, Gucci gibi dünyanın önde gelen saat markalarından oluşan bu koleksiyonda fiyatlar 300 lira ile 30 bin lira arasında değişiyor.
-Televizyon dizilerinde kullanılan takılar talebi etkiliyor mu?
Dizilerde başrol oyuncularının kullandığı takılar yoğun ilgi görüyor ve farklı markalar tarafından üretilip satışa sunuluyor. Bu aralar Muhteşem Yüzyıl’ın yüzüğü talep görüyor. Dizilerin beğenilen takıları çok büyük bir moda yaratıyor. Aynı ürünün birçok versiyonunu piyasada rahatlıkla bulabiliyorsunuz. Yüzüklerde müşterilerimize bol çeşit sunuyoruz. Fakat en yoğun ilgiyi her zaman olduğu gibi tek taşlar görüyor.
-Pırlantanın dayanılmaz cazibesine kapılmamak mümkün değilken, sattığınız en yüksek karaltı ürün kaç karattı?
Almanya ve Hollanda gibi ülkelerden gelen turistlere 10 karatlık yüzükler sattım ama Antalya’daki en yüksek satış en yüksek 4-5 karattır. Biz özellikle Antalya’da pırlanta üzerine çok tanıtım yaptık, bunun geri dönüşünü de alıyoruz. Daha önceden insanlar pırlantanın çok pahalı olduğunu düşündüklerinden sormaktan bile çekiniyorlardı. Pırlanta satışlarını yüzde 5’lerden yüzde 40’lara çıkardık. Daha önce bizden aldığı bir ürünü birebir değiştirebilme imkanı veriyoruz. İki sene içinde birebir değiştirme yapıyoruz ve müşterinin hiçbir zararı olmuyor.
-Pırlantanın değeri neye göre belirlenir?
Bir pırlantanın değeri doğada ne kadar nadir bulunduğuna, fiyatı ise dört özelliğine bağlıdır. Çıplak gözle bakıldığında aynı görünse de hiçbir pırlanta diğerinin aynısı değildir. Aynı karat ağırlığındaki iki pırlantanın fiyatının neden farklı olduğu 4C bilgilerine bağlıdır.
Pırlanta özellikleri standart olarak 4C Özelliği olarak belirlenmiştir. Bu özellikler şunlardır:
Renk (Colour), berraklık (clarity), karat (carat), kesimdir (cut). Pırlantaların çoğu renksiz gibi gözükür. Fakat aralarında mutlaka belli belirsiz ton farkları vardır. Genel olarak bir pırlanta ne kadar renksiz ise o kadar değerlidir. Renksiz pırlanta yok denecek kadar azdır. Ayrıca çok belirgin renge sahip pırlanta da az bulunur. Diğer yandan "Fancy Diamond" (Fantezi Pırlanta) adı verilen pembe, kırmızı, sarı ve mavi gibi belirgin renklerde nadide pırlantalar bulunmaktadır.
-Peki siz birine mücevher hediye edecek olsanız, hangi ürünü hediye alırdınız?
Tek taş hediye ederdim. Tek taş senelerden beri süre gelmiş manalı bir takıdır. Tek taş özeldir ve anlamı çok büyüktür. Tek taş yüzükle evlilik teklif ediliyor olmasının bir âdet hâline gelmesi, tek taş pırlantaya yüklenen anlamdan kaynaklanır daha çok. Karşınızdaki kişiye evlilik teklifi ederken, dünyada bir eşi daha bulunmayan bir taş veriyor olmak “Sen de benim için eşsizsin” anlamı taşır. Bir de hediyenin kaçıncı hediye olduğu önemlidir. Üç taş; geçmiş, bugün ve geleceği sembolize eder ve genellikle yıl dönümlerinde verilir. Yılllara göre beş ve yedi taş ve ömür boyu birlikte olmayı sembolize eden tamturlarda yıldönümleri için uygun seçimlerdir

Oğuz Temel kimdir?
1970 yılında Yozgat’da doğdu. 1989 yılında Antalya’ya yerleşen Oğuz Temel, turizm sektöründe toptan ve perakende kuyum üzerine uzun yıllar çalıştıktan sonra 4 yıl önce Atatürk Caddesi’nde açtığı Oğuz Kuyumculuk mağazasında 5 bin çeşit ürünle yerli ve yabancı müşterilerine hizmet veriyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder