17 Ağustos 2010
İBRAHİM ŞENCAN
Bu haftaki konuğumuz Antalya’nın en renkli ve girişimci simalarından İbrahim Şencan. 1953 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi’nden (İTÜ) mezun olduktan sonra Antalya’da kendi firmasını kurarak inşaat sektöründe çalışmaya başlayan İbrahim Şencan’la sohbetimiz inşaat sektöründen ziyade Çallıoğlu firmasının bugünlere gelişi üzerine oldu.
İlk yurtdışı seyahatini üniversiteden mezun olduğu yıl gerçekleştiren Şencan, otostopla seyahat ettiğini söylediğinde eminim yaşadığım şaşkınlık yüzüme de yansıdı. Çallıoğlu Şirketler Grubu’nun sahibi İbrahim Bey, gençliğinde maceracı ve girişken yapısıyla da tanınıyormuş. Şiir okumayı ve spor yapmayı sevdiğini öğrendiğimiz başarılı müteaahit Şencan ile gençlere örnek olacak bir söyleşiye imza attık.
İbrahim Şencan’ın odası şiir kitaplarıyla dolu ve bir çok şiiri ezbere biliyor. İçlerinde yazarlarından imzalı kitapların da bulunduğu kütüphanesinde Süleyman Demirel’in kendi imzasıyla “Devran” kitabını görüyor ve konuyu siyasete getiriyoruz.
Siyasete kırgınlığını açık sözlülükle ifade eden Şencan, 1970 yılında noktaladığı aktif siyaset hayatını bir daha gündemine almamış. Bir nevi zorla istifa ettirildiğini ve istifasının kabul edildiği yazıyı gördüğünde yaşadığı hayal kırıklığını, bugün anlatırken bile hala sesi titriyor.
Üç kuşak İTÜ mezunu olan Şencan ailesinden, mezuniyetinin 50. yılını dolduran İbrahim Şencan, kızı Nur Aksoy ve torunu Hande Aksoy’un da aynı üniversiteden mezun olması dolayısıyla “3 kuşak İTÜ´lü” ödülünün de sahibi…
Antalya, Burdur, Isparta, Afyon, Aydın ve Hatay'da sulama tesisleri, barajlar, köprüler, bina inşaatları ile İstanbul, Antalya, Burdur, Isparta ve Eskişehir'de muhtelif sanayi tesislerinin prefabrik karkas inşaatlarını yapan İbrahim Şencan’ın, “Özellikle, 1981 yılında kızım İTÜ İnşaat Fakültesi’ni, 1988 yılında oğlum Boğaziçi Endüstri Mühendisliği Bölümü’nü bitirdikten ve İTÜ mezunu damadımın da 1987’de aramıza katılmasından sonra grubumuz daha da güçlenmiştir. Çocuklarımdan her biri şirketlerden birinin yönetimini üstlenmişlerdir” derken yaşadığı gurur ve mutluluk gözlerine yansıyor.
“Mühendislik ve müteahhitlik diğer mesleklere göre çok meşakkatli ve önceden tahmin edilemeyen mali ve idari pek çok sorunu olan bir meslektir. İnsanın, bu sorunların içinde iken mesleğinden şikayetçi hatta pişman olduğu zamanlar vardır. Ancak, bütün bu sıkıntılardan sonra meydana getirdiğiniz eserin insanlara ve ülkeye yarar sağladığı görülünce duyulan haz, sevinç ve huzuru hiçbir meslekte duyamazsınız” diyen Şencan’ın mütevazı tarzı ve işle ilgili prensipleri sektörün lideri olmasının da sırrını ortaya koyuyor.
1995 yılında amatör Çallıspor Satranç Kulübü kuruculuğunu da üstlenen Şencan’ın, onur üyesi olduğu kulüp halen Türkiye Satranç 1. Ligi’nde şampiyonluk mücadelesi veriyor. “Satranç maçlarını izlemeyi severim. Satranca karşı özel bir düşkünlüğüm hep vardı” diyen
Şencan’ın işyerinin altında da Çallıspor Satranç Kulübü’nün merkezi bulunuyor.
Antalyalı işadamlarının ve yaşadığı Çallı bölgesinin ‘İbrahim Amca’sı da olan Şencan, gerçekten soyadı gibi şen ve güler yüzlü bir işadamı… Bir ömrü yazmakla bitmeyecek kadar çok hatıralarla dolu olan İbrahim Şencan’la yaptığımız sohbetten geriye yılların yorgunluğuna rağmen ışıl ışıl bakan gözleri ve ilk günkü heyecanını hissettirdiği çalışma azmi kaldı hafızalarımızda…
- Yıl 1953. Sektöre giriş öykünüzü bizimle paylaşır mısınız?
1948 yılında İTÜ İnşaat Fakültesi'nde mühendislik tahsiline başladığım zaman sektörümü de belirlemiş oldum. 1953 Haziran ayında İTÜ'den mezun olarak Antalya'da inşaat, proje ve müteahhitlikle iştigal edecek büromu açtım. Aynı yılın Kasım ayında Antalya Ticaret Odası'na kaydımı yaptırarak DSİ (o zaman ki adı ile Sular İdaresi Reisliği) Antalya Şube Müdürlüğü’nden ilk taahhüt işimi aldım. Bu işin keşif bedeli o zamanki fiyatlarla 28.897 Lira idi. Bu suretle Türkiye müteahhitlik sektöründe karınca kararınca yerimi almış oldum. 7 yıl önce yani 2003 yılında Antalya Ticaret Odası'ndan ticarette 50. yıl ve İTÜ Rektörlüğü’nden de mühendislikte 50. yıl rozet ve plaketlerimi aldım.
- Sektöre 57 yıldır hizmet veren bir firma olarak sektördeki değişimi nasıl değerlendiriyorsunuz?
Sektörün problemleri çoktur. Bunların içinde çözüme ulaştırdığımız en önemli konu, Yapıda Denetim Sorumluluk ve Sigorta Mevzuatıdır. 1988 yılından itibaren üzerinde ısrarla çalıştığımız Yapıda Denetimle ilgili mevzuat, "Yapıda Denetim Hakkında Kanun" olarak yasallaştırılmıştır. Çıkarılan kararname ve kanunda bize göre noksanlar vardır. Ancak, 12 sene üzerinde ısrarla çalıştığımız bu mevzuatın artık beklemeye tahammülü olmadığını, yapıda denetim sisteminin ülkemizde bir an önce hayata geçirilmesi gerektiğini, zamanla uygulamada tespit edilecek noksanların değiştirilerek düzeltilebileceğini savunduk. Yasanın yürürlüğe girmesinden sonra ülkemizde büyük bir başıboşluk içinde olan özel sektör inşaatları denetim altına alınmıştır. Üzerinde çalıştığımız ikinci önemli konu inşaat sektörünün anayasası diye tanımladığımız KİK (Kamu İhale Kanunu) olmuştur.
- İnşaat sektöründe bir ömrü geride bıraktınız ve hep başarılı yatırımlarınız oldu. Günümüzün en iyi yatırım aracı hala gayrimenkul yatırımları mıdır?
Ticarette akıllıca risk almak önemlidir. Ticarette en önemli unsur, geleceği tahminin de ötesinde hissedebilmektir. Geleceği görerek o işe gireceksiniz. Gözü kapalı bir işe girmemek gereklidir. Gözü kapalı bir işe girmek işi şansa bırakmaktır. Ticari piyasadaki gelişmelerin nasıl olacağını görerek o işe gireceksiniz. Ben gençlere de hep tavsiye ederim. Gayrimenkul hala en iyi yatırım aracıdır. 57 yıldır ticaretteyim, risk almam gerektiğini bilirim ama geleceğini göremediğim riskleri hiç almadım.
- 57 yıl önce başladığınız iş hayatınızda unutamadığınız pek çok bir hatıranız olmuştur. Sizi en çok etkileyen hangisiydi?
Türkiye Müteahhitler Birliği’nde iki sene önce Olağan Genel Kurulu toplantısı vardı. Bizlerle de kurul öncesi kısa röportajlar yapıldı. Ben de şöyle diyorum. “İlk işimi 1953 yılında aldım. Keşif bedeli şuydu, şöyle bitirildi” diye bir açıklamam var. Başbakanımız Sayın Erdoğan’ın bir vesileyle yanıma geldiğinde söylediği "Sen işe başladığın zaman ben henüz doğmamıştım" sözünü bir iltifat ve güzel bir anı olarak hep hatırlıyorum.
ÇALLI İSMİNİN HİKAYESİ
- Çallı semtine ismini veren de sizin şirketiniz, neden size ‘Çallıoğlu’ deniliyor?
Bu aslında ayrı bir hikaye… Babam 4-5 yaşlarındayken arpa buğday hasadından sonra harman yeri kurulurmuş. Bir ay kadar süren bu göçebe hayatında kadınlar sac üstünde ekmek pişirirlerdi. Sıcak ekmeğe tereyağ sürüp çocuklara verirlermiş. Babam da bir gün annesine “Ana habbi çal” demiş. Habbi ekmek demek çocuk dilinde o zamanlar, annesine “ekmeğe yağ sür” diyor yani babam. Ekmek yapan kadınlardan biri babama seslenmiş ve “ Çallı, sen gel bakayım buraya, ben sana çalayım” demiş ve o günden sonra babamın lakabı “Çallı” kalmış. Hem köyümüzde hem de Antalya’da babam, “Çallı Mehmet” olarak bilinirdi. 1953’te şirketi kurmaya karar verince babamın da isteğiyle firmanın adını “Çallıoğlu İnşaat” koyduk.
Halen şirket merkezimiz olan binanın yerinde o zamanlar hiçbir şey yoktu. İhaleyle buradan iki tane arsa satın aldım. Borcu ödeyebilmek için de bir tanesini satışa çıkardık. Her parselin üzerine Çallıoğlu arsaları diye tabela diktik. Zaman içinde herkes buraları Çallıoğlu ya da Çallı diye bilmeye başladı. Geçen seneki kavşak inşaatında bile yönlendirme levhalarında Çallı Kavşağı yazdı. Özetle, buranın adının Çallı olmasının babamın çocukluğuna dayanan bir hikayesi var.
- Üniversiteden sonra İstanbul’da kalmayı hiç düşünmediniz mi?
1953 yılında üniversiteyi bitirdim. Staj için Almanya’ya gittim. Dört ay orada çalıştım. O zamanın öğrencilik şartları altında Almanya’nın Kassel şehrinden çıktım, otostopla Hannover, Hamburg üzerinden İsviçre’ye geçtim. Buradan İtalya’da Napoli’ye kadar otostopla geldim. Oradan da vapurla Türkiye’ye geçtim. O yıllarda oralarda devlet desteğiyle kurulmuş gençlik pansiyonları vardı. Geceliği 1 Mark’tan kalırdım. Bu staj ve otostopla seyahat benim eğitimimin devamı oldu diyebilirim. Ucuza mal ettiğim bir seyahatti ama çok şey öğrendim. Bu seyahatten sonra Antalya’ya döndüm ve kendi bölgeme hizmet etmeyi tercih ettim.
- 70’li yıllarda aktif siyasette olmanıza rağmen neden sonrasında uzak kalmayı tercih ettiniz?
1967 yılında siyasete girdim. Bir yıl sonra Adalet Partisi İl Başkanlığı’na seçildim. İki yıl sonra da senato seçimlerine girmek istedim. Seçimlere girebilmek için de beş ay öncesinden il başkanlığından istifa etmem gerekiyordu. Ancak senato seçimlerinin geri bırakılması gündemdeydi. Parti Genel Başkanlığı “Siz bir dilekçe verin, usulen işleme konulsun eğer seçim geri bırakılırsa dilekçeyi geri çekeriz, göreviniz devam eder” dedi. Siyasette kimseye güven olmuyormuş oysa ki… Çarıklı namıyla bilinen İhsan Ataöğ, aynı zamanda Adalet Partisi Genel İdare Kurulu’ndaydı ve benim il başkanlığında olmamdan rahatsızdı. Şubat ayında çıkarılan bir yasayla senato seçimleri geri bırakıldı. Ama ondan bir hafta önce Antalya’ya bir yazı geldi Ankara’dan… “İbrahim Şencan’ın İl Başkanlığı’ndan istifası kabul edilmiştir. Yerine yönetim kuruludan başka birinin seçilmesi uygundur.”
Bu olaydan sonra aktif politikadan ayrıldım. Politikayı takip ettim ama bir daha da aktif siyasette yer almadım. O zamandan bu yana bir sürü hükümet değişti. Her gelen hükümet enkaz edebiyatı yapar ama 1950’den bu yana bakarsanız bu ülkede çok büyük yatırımlar yapıldı. Türkiye’de imar seferberliğinin oluştuğu yılları yaşadık. İTÜ’nün düzenlediği Cumhuriyet’in 75. yıldönümü kutlamasında konuşma yapan, dönemin başbakanı Süleyman Demirel’in bizlerin gururunu okşayan şu konuşması da hep aklımdadır: “Türkiye’de 75 senede gördüğünüz bir çok eser bu üniversiteden mezun olan kişilerin yaptığı eserlerdir.”
- Masanızdaki Türk Şiir Antolojisi gözüme takıldı. Sever misiniz şiir okumayı?
Şiir yazmam ama okumayı severim. Ezberim de çok kuvvetlidir. Bir kere okuduğum şiiri ezberlerim. İTÜ’de okurken okulun yurdundaki oda arkadaşım her sabah şiirler okuyarak uyandırırdı beni, ben de ondan öğrendiğim şiirleri aynı gün sınıfta okurdum. Beni gören arkadaşlarım “Hadi İbo, bize bir şiir oku” derlerdi. Sonra o arkadaşım rahmetli oldu. Resimler yapan, şiirler yazan bir sanatçıydı. Hatta onun öğrencilik yıllarımızda başladığı bir tabloyu eşi ölümünden sonra satışa çıkardı ve almak bana kısmet oldu. Tablo üzerinde çalıştığı bir resimdi ve ben görünce hemen tanıdım. Benden sonra tamamlamıştı. 1950’lerden bugüne bende hatırası olan bir tablosunu da almak kısmet oldu. O yıllarda en sevdiğimiz şiir, öğrencilik sıkıntılarını yansıtan şiirlerdi.
“Babamın bir evi varmış,
ben doğmadan kül olmuş,
Sat anasını…
Anamın sütü bolmuş,
Emziremeden ölmüş,
Sat anasını…
Talihi yar olanın
Yar sararmış yarasını,
Boş teselli, yarimiz de yok ama,
Sat anasını…”
Öğrencilik yıllarımızın en çok okuduğumuz dizeleri bunlardı. Yıllar içinde çok şiir okudum ama hala şairlerin isimlerini pek bilmem. Öğrencilik hayatımızın sıkıntılı yıllarını yaşayınca daha güçlü, daha bilinçli hayata başladık.
İbrahim Şencan kimdir?
1931 yılında Bucak Ürkütlü köyünde doğdu. Antalya Lisesi’nden mezun oldu. 1953 yılında İTÜ İnşaat Fakültesi'ni bitirdi. Kasım 1953’de Antalya Ticaret ve Sanayi Odası'na kaydolarak taahhüt işlerine başladı. Kasım 1953'den beri Y. Müh. İbrahim Şencan Firması (İlk taahhüt işini Kasım 1953'de DSİ'den almıştır), Nisan 1976'dan beri Çallıoğlu İnşaat A.Ş, Mayıs 1982'den beri Çallıoğlu Prefabrik A.Ş, Kasım 1991'den beri Çallıoğlu Beton A.Ş, Kasım 1995'den beri Çap İnşaat A.Ş’nin Yönetim Kurulu Başkanı. 1968 - 1970 AP (Adalet Partisi) Antalya İl Başkanı, 1973 - 1977 Antalya Belediye Meclisi ve Ticaret Odası Yönetim Kurulu Üyesi, 1993 Nisan - 2001 Kasım İNTES İşveren Sendikası Başkanı, 2002 Ekim - 2005 Kasım İNTES Yüksek Danışma Kurulu Başkanı, 1995 Aralık - 2001 Aralık TİSK Yönetim Kurulu Üyesi, 1996 Ağustos - 2000 Ocak TÜSİAD Üyesi, 1998 Temmuz-1999 Haziran AGH (Antalya Güçbirliği Holding) Kurucu Başkanı, 1995 - Amatör Çallıspor Satranç Kulübü kurucusu, 1968- Çallıoğlu Camii ve Külliyesi Vakfı kurucusu ve Mütevelli Heyet Başkanı olarak caminin inşaatını gerçekleştirdi. 1995 Nisan - 1999 Şubat’ta 234 ortaklı halka açık Belköy A.Ş’nin (Antalya Beldibi Turizm Yatırımları ve İşletmeciliği A.Ş.) başkanı olarak 1600 yataklı Club Belköy Tatil köyünün yapımını tamamladı. 2001 yılında Antalya-Manavgat Odaönü köyünde kendi adını alan 15 derslikli ilköğretim okulunu yaptırdı. 2003 yılında Antalya-Düzlerçamı İpek Şencan Sağlık Ocağını yaptırdı.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder