belediye etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
belediye etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

16 Kasım 2009

MUSTAFA GÜL



İkinci kez Kemer Belediye Başkanı seçildikten sonra ilçenin çehresini değiştirme iddiasında olan Mustafa Gül, projelerini, özel hayatını ve çocukluğunun nasıl geçtiğini içtenlikle anlattı.

Kemer Belediye Başkanı Mustafa Gül, 1999 yılında bıraktığı koltuğuna 10 yıl sonra geri döndüğünde, talihsizliklerde peşinden geldi. Üst üste gazetelere yansıyan haberler Kemer ilçesinin tanıtımında büyük rol oynasa da özellikle özel hayatıyla ilgili yazılanlar kafaları karıştırdı.
“Aşk Yağmuru” heykelinin yerinin değiştirilmesiyle başlayan haberler Başkan Gül’ün özel hayatını da gündeme taşıdı.
6 ay önce seçilmiş olmasına rağmen hem belediyenin işleri hem de kendisiyle ilgili haberlerden dolayı hayli yorulmuş görünen Başkan Gül, tüm sorularımızı samimiyetle yanıtladı. Özel hayatıyla ilgili sorularımıza verdiği yanıtlar ortaya bambaşka bir tablo çıkardı.
Çocukluğundan itibaren girişken ve hoş sohbet biri olduğunu anlatırken eski anılarını da hatırlayan Başkan, çocukluk günlerini özlemle anarken bizlerle de unutulmayan günlerini paylaştı.
Turizmden projelerine, Kemer’de yaşanan sorunlardan aile hayatına kadar birçok konuya değinen Başkan Gül, son günlerde kendisini hedef alan eleştirilere de sert yanıt verdi.
“Seçimi partiler değil, projeler kazandı. Biz de bu projelerimizin arkasındayız. Yoksa kimin Belediye Başkanı olduğu o kadar da önemli değil. Önemli olan hizmet etmektir. Koltuklar geçer gider, geriye dostluklar kalır” diyen Mustafa Gül için öncelikli olan hizmet ve memnuniyet…
Sıcakkanlı ve samimi üslubuyla bizlere kapılarını açan Kemer Belediye Başkanı Mustafa Gül’le tadına doyamayacağınız bir sohbetimiz oldu.

- 2009 yaz sezonunu nasıl geçirdiniz?
Geçen sene turizm sezonu zaten sıkıntılı geçti. Bu sene de ekonomik krizden dolayı daha kötü geçeceğini biliyorduk. Bu yıldan çok da umutlu değildik. Seçim öncesinde belediye, hiçbir fuara ve tanıtıma katılmadı. Sezon başında bir de talihsizlik oldu. 3 Alman genç Kemer’de vefat etti. Bu olay Avrupalı turist sayısını çok düşürdü, kötü bir imaj oldu Kemer için. Sadece Rus turistlere kaldığımız bir sezondu. Ama tüm bunlara rağmen doluluk oranları iyiydi. Özellikle yerli turist sayısında önemli ölçüde artış oldu. Eğer bu heykel kaldırmayı ve festivali yapmasaydık, yerli turistler de gelmeyeceklerdi. Seçimlerin ardından ulusal basın da Kemer’e tekrar gelmeye başladı. Seneye yerli ve Avrupalı turistlerde daha fazla bir artış olacağına inanıyorum. Bunun için ne gerekiyorsa yapacağız. Elimizden geldiği kadar esnafımıza da yardımcı olacağız.
- Bu yıl seçim sonrasında “borçsuz belediye” hiç görmedik. Siz de durum nasıl?
Maalesef biz de belediyeyi aldığımızda, belediyenin içi tamamen boştu. Belediye Başkanının aylık gideri 180 bin TL olarak harcanmış. Belediyeyi 11 milyon TL borçla aldık. Çalışan personel bile çalışma isteğini yitirmişti. Belediyenin bütün arsaları satılmış. Kira geliri getiren yerler yıkılmış. Meydandaki saat kulesinin bile hala 2 bin lira borcu vardı. Bizde yatırım yok ama borç var. Bu saatten sonra ağlamanın gereği yok. İlk aldığımız tedbirlerle ayda 450 bin TL tasarruf yaptık ve şu ana kadar 4 milyon TL borç ödedik. Başkanlık giderini 180 bin TL den 20 bin TL ye indirdik. Sadece başkanın değişmesi 160 bin TL aylık tasarruf sağladı.
Seçimden sonra önemli bir gerçek daha ortaya çıktı. Kemer’de yaşayan insanların yüzde 95’i Kemer Belediye Başkanı’nın makamını bilmiyormuş. Bu insanlar makama giremiyordu. Şimdi ise her şey değişti. Kemer Belediyesi’ne girdiğiniz zaman, benim odam da dahil bütün kapılar açıktır.
- “Aşk Yağmuru” heykeli de sizin için küçük bir fırtına yarattı. Nedir bu işin aslı?
Netice de ben sanata da sanatçıya da saygılıyımdır. Ben 1994 yılında Kemer’de kilise yaptıracağım dediğim zaman Türkiye ayağa kalkmıştı. O zamanlar babamı bile arıyorlardı. ‘Oğlunuza sahip çıkın, başını derde sokacak’ diyorlardı. 4 yıl bu kilise için izin almakla uğraştık. İzinler hazır olduğunda da seçim oldu ve yeni gelen başkan bu projeyi bitirmedi.
Bu fikri ortaya atan birinin heykele karşı olması mümkün değildir. Aslında heykel konusunda aldığımız olumlu tepkiler daha fazlaydı. Göreve geldiğimizde ilk işimiz heykeli Çınarlı kavşağından kaldırmak oldu. Heykelin olduğu cadde Atatürk Bulvarı ve bizce uygun değildi. Atatürk Bulvarı’nda konuyla alakalı bir heykel daha şık olur diye düşündük ve bu heykel olayı medyatik bir hal aldı. Aslında fena da olmadı. Biz de bunu kullanarak Kemer’in reklamını yaptık. Ayrıca benim MHP’li oluşumun da etkisi oldu. Bunlar bir araya gelince Kemer’in çok iyi reklamını yaptığımızı düşünüyorum. Bu nedenle yapılan tüm eleştiriler için teşekkür ediyorum. Bugün bütün otellerde yüzde 60’a varan yerli turist doluluğu yaşanıyorsa, heykelin bize çok faydası olduğunu söyleyebiliriz. O dönemde haber değeri olması için “müstehcen” gibi kelimeler basının daha çok ilgisini çekti ve bizim heykel medyatik oldu.
İnsanlar merak ettiler ve geldiler. Bunun yanı sıra Kemer’de yaşayıp da bu heykelin kaldırılmasını istemeyen kimseye rastlamadım. Kemer’in göbeğinde böyle bir heykelin işi yok. Bu yüzden heykeli plaja yakın bir noktaya aldık. Çünkü orada insanlar zaten plaja giriyor, üstsüz de güneşlenebiliyorlar. Ama eski yeri çarşının içiydi ve bu heykel oraya uygun değildi. Kemer’in girişindeki tarihi kemeri ben yaptırmıştım. Üzerinde de Yunan tanrıçaları vardır. Gerici bir insan olsam onu da yaptırmazdım.
- Önümüzdeki dönemde Kemer’de neler değişecek? Ne gibi projeler var?
Kemer için çok çeşitli projelerimiz var. Kemer’in gidiş geliş yolunu ayırıyoruz. Otellerin üstünden, yeni açılan yerden geliş yolu, şu an otellerin arasından giden yolu da gidiş yolu olacak. 15 metre genişliğinde yaya yolları, bisiklet yolları yapıyoruz. Aslanbucak ve Kuzdere’de halkımızın gidebileceği, zaman geçirebileceği mekânlar oluşturacağız. Kemer’e portakal, nar ve çınar ağaçları dikeceğiz. Kemer’in parke taşlarını da komple değiştireceğiz. Futbol sahası, tenis sahaları gibi projelerimiz var. Ben de tenis oynuyorum ve tenis şampiyonalarını Kemer’e çekmek için 12 tane tenis kortu yapacağız. Turizmi 12 aya yaymak için ne gerekiyorsa yapacağız. Hala benim yaptırdığım yollar ve kaldırımlar duruyor. Kemer’in çehresini tamamen değiştireceğiz. Benim dönemimde yol yapımı öncesinde tüm resmi kurumlara yazı gönderdim. “Şu tarihte şu yolu yapıyorum. Altyapınızı ya bitirin ya da ben asfalt dökdükten sonra tekrar kazarsanız parasını biriminizden tahsil ederim” demiştim. Belediye binasının önü makam aracı dolmuştu. Bunun tarihte örneği yoktur. Biz genelde yol bitince gider kazar, alttan kablo geçiririz.
- Paşa lakabınız nerden geliyor?
Dedem çok koyu İsmet İnönü hayranıydı. Eğitimli biriydi. İnönü Cumhurbaşkanlığından sonra siyasete dönünce dedem çok kızmış. “Cumhurbaşkanlığından sonra siyasete girilmez” derdi. O dönem İnönü’ye o kadar kızmış ki “İnönü’den siyasete oldu maşa, benim oğlum oldu paşa” demiş. O günden sonra adım “Paşa” kaldı. Ama dedemin hayranlığını anlatamam. O yıllarda sadece radyo var tabiî ki. Radyoda İnönü’nün konuşmalarını dinler. Eğer kızmışsa resmini ters çevirirdi. Eğer çok kızmışsa sandığa kaldırırdı. Bir başka konuşmasını beğendiğinde hemen resmi sandıktan çıkarır yerine koyardı. O yıllarda İsmet İnönü sanki bizim evin bir başka üyesiydi. Beni herkes Paşa diye tanırdı. Başkanlık seçimlerinde bana gelip, “Biz sana oy vereceğiz ama senin resminin altında “Paşa” yazmıyor, Mustafa Gül yazıyor” diyenler oldu. O yüzden afişlere parantez içinde “Paşa” diye yazmıştık.

ÖZEL HAYATIM 18 YILLIK KONU
- Bir başka gündem maddesi de sizin özel hayatınızdı. Yazılanları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bu işin aslı 18 yıl öncesine dayanıyor. Biz Neşe Hanım’la 1991 yılında tanıştık. Ben o zamanlar otelcilik yapıyordum. 1995 yılında Kemer’e yerleşti ve aynı evi paylaşmaya başladık. 1998 yılında eşimle olan evimi ayırdım. İsteyerek ve bilerek Neşe Hanım’la bir oğlumuz oldu. Ben belediye başkanıyken Neşe hanım benim yanımdaydı. Bütün her yere beraber katılırdık. Onun da soyadını değiştirdik. Gül yaptım. Oğluma babamın ismini verdim. 2004 seçimlerinde biz sokak sokak Neşe Hanım’la beraber oy istedik. Bunlar gizli şeyler değildir. Resmi olarak boşanma davam uzun yıllardır devam ediyor şu an Yargıtay’da. Kızlarımla da aram çok iyidir. Oğlumla onların da arası son derece iyidir.
- Peki açık açık sormak gerekirse, aynı anda iki eşiniz mi var?
İlk eşimle 11 yıl önce evlerimizi ayırdık. Neşe Hanım’la beraber yaşıyorum. Bu olayın tekrar yeniymiş gibi yazılması bir gazetecinin önceki başkanla dostluğundan yola çıkarak, sözde benim siyasi hayatımı bitirmeye yönelik yapılan bir saldırıdan başka bir şey değildir. 1999 yılından itibaren 6 ayda bir bu konu yazıldı. 2004 seçimlerinde benim oy alamayacağımı düşündüler ama seçimi zor kurtardılar. Benim hikayemi annem de babam da kızlarım da bütün Kemer halkı da bilir. Bütün her yere biz Neşe Hanım’la beraber gidiyoruz. Saklı gizli bir şey yok ki. Oğlum 11 yaşına geldi. Ama o gazete hala 3 yaşındaki fotoğrafını kullanıyor. Bu olayı yeniymiş gibi yazıyorlar. Ben başkanlıktan sonra ya da bir sene önce bu ilişkiyi yaşamadım. 18 sene oldu ve bunu bilmeyen kalmadı. Kültürsüz insanlar böyle haberlerle bir şey olacak sanıyorlar. Seçimden önce siz hakkımda yazılanları okusaydınız. O yazılanlar gerçek olsa muhtar azası bile seçilemezdim. Ama Kemerliler en güzel cevabı oylarıyla verdi. Ben aile kavramını bilen biriyim. Beni de bilen bilir. Bu gazetelerin bizden maddi talepleri oldu. Biz karşılamayınca da bu haberler yazıldı. Yorumu size bırakıyorum.
- Bu olaylar 10 yıl önce yazıldığında çocuklarınız küçüktü. Bu haberi şimdi nasıl karşıladılar?
Lise son sınıfa giden kızımla, oğlum çok etkilendiler. Bu haberde en büyük zararı sadece çocuklarım gördü. Kızım ve oğlum okul değiştirmek istedi. Üç gün boyunca ikisi de okullarına gitmek istemedi. Kızımın bu yazıları okuya okuya üzüntüden saçları döküldü. (Uzun bir sessizlik…) Şimdi burada söylüyorum. İnşallah benim çocuklarımın çektiğinden daha fazlasını o haberi yazanın çocukları çeksin. Benim çocuklarıma yazık değil mi? Onları üzmeye ne hakları var? On senedir bıkmadan yazıyorlar. Ben hiç kimseden bir şey saklamadım. Kızıma “Bu haberler on yıl önce de yazıldı. Sen o zaman yedi yaşındaydın” kimsenin bir şey sakladığı yok dediğimde “Baba okulumu değiştirir misin?” diye sordu. Bu yaşımdayım, burada dağlarda büyüdüm ama şimdi tenis oynamaya gidiyorum. Böyle bir güzellik var mı? Ertesi gün başlık atıyorlar. “Çapkın Başkan tenis oynuyor” diye, böyle bir terbiyesizlik olur mu? Ben çapkın bir insansam niye kimseyle görüntülenmedim.

YEMEK YAPMAKTAN VAZGEÇMEM
- Hayatta vazgeçemeyeceğiniz hobileriniz var mı?
Benim hayatta vazgeçemeyeceğim iki şey vardır. Biri araba kullanmak diğeri yemek yapmaktır. Keşke fırsatım olsa da her akşam yemek yapsam. Ama bir yıldır fırsat bulamadım. Yemek yapmayı da severim iyi de yemek yaparım. Benim annemde çok güzel yemek yapardı. Çocukluğumda Kemer’e deniz yoluyla gelenler hava bozardı gidemezlerdi. Otel, lokanta falan olmadığı için bizde kalırlardı. Ben çocukluğumda kardeşlerimle birlikte yüklükte uyuduğumu çok bilirim. Bizim evden misafir hiç eksik olmazdı. Tencere sürekli kaynardı.
- Nasıl bir çocukluğunuz oldu?
Ben Kemer’de İsmail Ağa’nın oğlu olarak doğdum ama çok girişken bir çocuktum. 7 yaşımdayken boyacı sandığım vardı. 8 yaşımda salatalık soyup satıyordum. 10 yaşındayken plajları temizliyordum. Kemer’de ilk ‘rent a car’ı ben açtım. 1978’de Kemer’in ilk barmeni benim, ilk butiği ben açtım. Kemer’de memurların haricinde ilk kravat takan genç bendim. Hep girişken bir çocuktum. Büyüdüğümde de değişmedim. Ben 11-12 yaşlarındayken üniversiteli çocuklar çadır kurmaya gelirlerdi. Kamp yaparlardı burada. Bizim de keçi sürümüz vardı. Dedemden bir tane keçi isterdim. Bir kasa da şarap alır gençlerin yanına giderdim. Bütün gece onları gözlemlerdim. Ne konuşuyorlar, ne yapıyorlar diye… Sonra o gençlerle çok iyi dost olduk tabi. Onların içinden milletvekili, doktor, avukat, bakan çıktı. Onlar da üniversite yıllarında kamplarına keçi getiren çocuğu hiç unutmadılar. Hayatım hep insanları gözlemlemekle geçti. Dostlukların tek anahtarı vardır o da değer vermektir.

Mustafa Gül Kimdir?

1961 yılında Kemer'de doğdu. İlk ve orta öğrenimini Kemer'de, lise öğrenimini Antalya’da tamamladı. İş hayatına turizm işletmeciliği ile başladı ve halen devam ediyor. 1994-1999 döneminde CHP'den aday olup Kemer Belediye Başkanlığı görevini yaptı. 1995-1998 arası Güreş Federasyonu As Başkanlığı yaptı. Sivil toplum örgütlerinde kurucu başkanlık ve yöneticilik yaptı. Evli ve 3 çocuk babası. MHP Kemer Belediye Başkanı adayı olarak girdiği seçimi kazanarak tekrar Belediye Başkanı oldu
.

08 Kasım 2009

ŞÜKRÜ SÖZEN



1940 yılında 1162 olan nüfus tarım ve eğitimin gelişmesi hükümet ve belediyenin doğal şartlarla mücadelesi sayesinde 1960 'lı yıllardan itibaren gelişmeye başladı. Manavgat, son zamanlardaki turizmle birlikte Türkiye'nin her tarafından, hatta yabancı ülkelerden bile insanların gelip yerleştiği bir kent.

Sorumluluk ve görev alma bilinciyle dedesi Şükrü Sözen 17 yıl, babası İbrahim Sırrı Sözen 10 yıl süreyle Manavgat Belediye Başkanlığı görevini yürütmüş şimdi de sıra Sözen ailesinin üçüncü kuşağı Şükrü Sözen’de…
Söyleşimiz öncesinde çarşamba günleri yapılan halk gününe konuk olduk. Manavgatlıların yoğun ilgi gösterdiği halk günlerinde vatandaşının sorunlarını ve isteklerini dinleyen başkan ve ekibinin zaman zaman yaşanan duygusal anlarına tanıklık ettim bir başka deyişle… Başkan Sözen’e iletilen en büyük sıkıntı bölgedeki işsizlik. Bu taleplerin karşısında ihtiyaca yetemediğini sık sık tekrarlayan başkan, konuşmasını, “Elimde keşke sihirli bir değnek olsa da herkesin buradan iş bularak ayrılmasını sağlasam” sözleriyle bitirdi. Halk günleri haricinde de ziyaretçi sayısı hayli fazla olan Şükrü Sözen, Manavgatlıların hem babası, hem abisi, hem evladı… Sokağa çıktığında vatandaşların yoğun ilgi gösterdiği, sık sık yolunu kesip sevgilerini ilettikleri başkan, hem ilgiden son derece mutlu hem de günden güne artan sorumluluğunun bilincinde yürüttüğü başkanlık göreviyle, yaşanan değişim şimdiden hissedilmeye başlanmış.
Belediye binasının yanındaki kültür merkezi inşaatından başlayan şehir turumuz, Manavgatspor’un antremanına uğramamızın ardından Irmak kenarında noktalandı. Manavgat Irmağı ile ilgili projeyi çok önemseyen başkan Sözen’in bu konudaki heyecanı hissediliyordu.
Nehrin kenarında başlayan sohbetimizde söz Manavgatlıların sorunlarına geldiğinde başkan Sözen’in zaman zaman uzaklara dalan bakışları ve sessizliği bölgedeki işsizliğin boyutlarını hissetmemize yetti.
Güleryüzlü ve sakin üslubuyla Manavgatlıların gönlünde taht kuran Şükrü Sözen, duygusal kişiliğinden dolayı bazen zor durumda kaldığını da samimiyetle paylaştı. Kendini göreve geldiği günden beri Manavgat’a adayan başkan “Ben ve ailem burada yaşamayı ve burada ölmeyi seçti. Bu kente hizmet etmek bizim ailemizin hep içindeki bir konuydu. Tek amacım Manavgat’ı daha iyi yerlere getirmek” dedi.
Göreve geldiği günden beri sabah 08.30’da başlayan mesaisini gece 24.00’e kadar sürdüren Şükrü Sözen yinede yetiştiremediği işler olduğunu, yoğunluğun hiç azalmadığını aksine artarak devam ettiğini belirtti.
Aileden gelen bir gelenek belki de Sözenler kendilerini Manavgat’a adamış bir aile… Bu konuda kararlı ve inançlı yapısıyla dikkat çeken başkan Sözen, “Belediye Başkanlığı hedef değil, halka hizmet etmek asıl hedef olmalıdır” dedi. Bunun için bir sivil toplum kuruluşunda ya da herhangi bir işte çalışmanın da yeterli olduğunu düşünen başkan, en önemli şeyin insan faktörü olduğunun önemle altını çizdi.
Türlü imkansızlıklarla bugünlere gelmiş olan Manavgat halkı yeni oluşmakta olan sosyal imkanlardan oldukça memnun ve başkanlarına olan sevgilerini her yerde gösteriyor. Manavgat’ın çok daha iyi yerlere geleceği izlenimini edindiğimiz keyifli sohbetimizde, Sözen ailesinin üçüncü kuşak Manavgat Belediye Başkanı Şükrü Sözen bilinmeyen yönlerini ve altı aylık başkanlık değerlendirmesini bizlerle paylaştı.

- Siyasi hayatınız ne zaman başladı?
Ben kendimi bildim bileli siyasetin içindeyim. Ailemin siyasetin içinde olmasından dolayı çocukluğum seçim arabalarının içinde geçti. Gençlik kollarında görev alarak başladığım siyaset hayatımda yönetimlerde de buludum. İlk 2004 seçimlerinde aday adayı oldum. Fakat görev bir başka arkadaşıma verildi. 2004 seçimlerinde seçimi alamadık. Yıl 2009 ve vatandaşın isteğiyle ben yine aday oldum ve bu yıl seçimi aldık. Manavgat’a duyduğumuz sevgi ve bağlılıkla, bizi bu noktaya getiren yıllardır süren çalışmalarımızla ve bölgeye katkı yapabilme adına bu göreve talip olduk ve Manavgatlılar bize, biz onlara inandık ve işte buradayız. Manavgat çok büyük ve güzel bir bölge ve hala bakir bir kent. Yapılması gereken çok fazla şey var. Bugüne kadar bir çok şeyde yapıldı ama bizler yeterli olmadığına inandık.
- Neden bu göreve talip oldunuz?
Benimle beraber yıllardır ailem de siyasetin içindeydi. Siyasetin getirisini götürüsünü, onurunu ve cefasını bilen insanlar. Benim ismini aldığım dedem Şükrü Sözen Manavgat’a 17 yıl başkanlık etti. Ardından hayatı siyasetle geçmiş olan ve 10 yıl Manavgat’a başkanlık yapan babam İbrahim Sözen var. Babamın dönemi Manavgat’ın dönem atladığı, tahsislerin oluşturulduğu, bölgenin turizmle tanıştığı dönemdi. Babamın görev aldığı yıllar çok daha zor bir görev dönemiydi. O yıllarda siyasetin ne kadar onurlu olduğunu ama bir o kadar da zor olduğunu, manen verdiklerinin yanında madden neler götürdüğünü anladım. Bu göreve gelirken hazırlıklıydım. Bize namuslu olmak ve dürüstlük öğretildi. Sorumluluklardan kaçmamayı prensip edindim. Hangi işte olursam olayım, işe saygı göstermek ve insan faktörünü ilk sırada tutmak hayat felsefemdir.
- Oğlunuz bir gün karşınıza “ben de siyasete gireceğim” diye çıksa ne dersiniz?
Bu çok zor bir soru. Öncelikle topluma ve ailesine faydalı bir insan olması yönünde yetişmesini telkin ediyorum. Siyaset zor iş… İnsana hizmet gerçekten sorumluluk gerektiriyor. Ben bu mücadelenin içinde 65 yaşındayken babamı kaybettim. Bu erken bir yaş. Özünde ne vardır? Kendine zaman ayıramama, karmaşık bir hayatı devam ettirmendir bunun arkasında. Babamı kaybettikten sonra geriye dönüp baktığımda, insana hizmet verme adına, hayatı boyunca tatil yapmamış bir babam olduğunu hatırladım. Dolayısıyla çocuğunuzun da bu yoğunluğun içinde olmasını istemezsiniz. Ama bir de olayın farklı bir yönü var. Topluma hizmet eğer siyasetle geliyorsa çok da karşı olmam, kendisine bırakırım. Benim hayatımda da belediye başkanlığı bir hedef değildi, vatandaşa hizmet etmek bir hedefti. Bizde isimler de babadan oğula geçer. Dedem Şükrü Sözen, babam İbrahim Sözen, ben dedemin ismini almışım oğlum da babamın ismini aldı. Onun da adı İbrahim Sözen. Şimdi ben bu göreve geldim ilerisi belli mi olur belki de bu görevi oğlum da benden devralır.
- Babanızın başkanlık yaptığı 10 yıl sizin hayatınızda neleri değiştirdi?
Aslında o dönem Manavgat adına hizmet üretilen ama ailemiz içindeki kayıp yıllardır. Annem de tam bir Osmanlı kadınıdır. Babamın o yıllardaki en büyük yardımcısı ve desteği annemdi. Manavgat çok farklı durumlardan bugünlere geldi. Babamın döneminde Park ve Bahçeler Müdürlüğü diye bir birim yoktu. Annem ayağına çizmesini giydi yanına da bir ekip kurdu ve burada yıllarca Park ve Bahçeler Müdürü olarak görev yaptı. Orta refüjleri çiçeklendiren parkları düzenleyen benim annemdi. Bunun Türkiye’de başka bir örneği olmayabilir. O yıllar özveri ve inanç gerektiren yıllardı. Ailecek bir bütün olarak bu süreçten geçtik ve başarıyla bitirdik. Babam çok çalışırdı, hayatı boyunca hiç tatil yapmadı. Başkanlık dönemi de babamı çok az gördüğüm yıllar olarak kaldı hafızamda…
- Peki şimdi sizin çocuklarınız da babalarını çok az mı görüyor?
Sabah erken çıktığım gece de çok geç gittiğim için bir arada olma şansımız yok bu aralar. Aile düzeniniz kalmıyor. Bunları biz bilerek geldik. 15 yaşında bir oğlum ve 9 yaşında bir kızım var. Kızım arada beni göremediği için isyan etse de biz bu göreve bilerek geldik. Vatandaşa bir şeyler verdiğinizde onun mutluluğu hem size hem de ailenize o kaybı unutturuyor. Biz bir hedefle bu göreve geldik. Yapılanların daha iyisini yapacağımızı iddia ederek bu görevi aldık. Bu düşünceyle göreve geldiğinizde zaman kavramınızın olmaması lazım. İdealist düşünceyle bir şeyler yapma hedefiniz varsa buna kitlenmek zorundasınız. Kendinizi ve ailenizi unutmak zorundasınız. Eğer topluma bir şeyler verebiliyorsanız bu kayıplar çok önemli olmuyor.
- Seçimden sonra hayatızda neler değişti?
Seçimden sonra çok şey değişti. Önceden de biz vatandaştan kopuk değildik ama görev almak çok ayrı bir sorumluluk gerektiriyor. Bu göreve geldikten sonra önceden de olduğu gibi iyi günde ve kötü günde vatandaşın yanında olmamız gerektiğini düşünerek çalışıyoruz. Özel yaşantı ve dinlenme kavramlarını hayatımdan çıkardım. Hobilerinizi devam ettirme gibi bir şansınız yok. Mesela ben dalış, avcılık gibi sporlarla uğraşıyordum. Yıllardır at binerdim. En büyük tutkum motorsiklet kullanmaktır. Bunları uzun zamandır yapamıyorum ama şikayetçi değilim. Amacınız hizmet etmekse özverili olmak zorundasınız. Verdiğimiz sözleri yerine getirmek için çok çalışmak zorundayız. En büyük isteğim bu görevden mahçup olmadan çıkmaktır. Eğer ki beş yılın sonunda halkımın hak ettiği mesafeyi alamadığıma inanırsam bu görevi gönül rahatlığıyla bırakırım. Vatandaşın bıraktırmasına fırsat vermeden “Biz başaramadık, bu görevin hakkını veremedik” der bu işi bırakırım. Kendimle ilgili hiçbir beklentim yok.
- Görevi başka bir partinin başkanından devraldınız. Göreve geldiğinizde nasıl bir tabloyla karşılaştınız?
Biz devir teslimde ve sonrasında kısa sürede bir fizibilite yapıp vatandaşa bu konuyla ilgili bilgi verdik. İçinde bulunduğumuz konumu, ne kadar borcumuzun olduğunu halkımıza şeffaf bir şekilde anlattık. Planlarımızı paylaştık ve o defteri orada kapattık. Ben mevcut olan ekonomik sıkıntıları sıklıkla dile getirmenin vatandaşı sıktığına inanıyorum. Bu bir mazeret değildir. Bu sıkıntıları bilerek göreve talip olmuştuk. Ama halkı bilgilendirmek adına bir sefere mahsus bu sıkıntıları dile getirdik. Şimdi önümüze bakıyoruz. Bütün sıkıntılara rağmen başarılı olacağımızdan hiç kuşkum yok. Türkiye’nin 50 ilinin de ötesinde potansiyeli olan bir ilçe burası ve doğru kullanıldığında öz kaynakları her zaman kendi kendini götürmeye yeterli. Bunun çalışmasını da hala yapıyoruz. Bu altı aylık süreçte borcun bir kısmını da ödedik belli planları da hayata geçirdik. Mevcut projeleri hayata geçirebilmemiz için, benim Manavgatlılardan bir tek isteğim var. Bize inansınlar ve bize biraz zaman versinler. Çünkü bu projeler çok büyük yatırımlar ve karşılıklı hoşgörüyle kısa zamanda Manavgat düzlüğe çıkacaktır.
- Manavgat’ın en ciddi sıkıntısı nedir?
Manavgat’ta ciddi ölçülerde genç nüfus var. Sahip çıkılmamış olan ve işsizlikle karşı karşıya bir gençlik var. Gençlerin hakettiği bir gençlik merkezi öncelikli ihtiyacımız aslında. Ulu Önder Atatürk’ün de dediği gibi “ Gençliğine sahip çıkmayan ve istikbalini gençliğinde görmeyen bir ulusun mesafe katetme durumu yoktur” Biz de bu görüşü esas alarak gençlerimize sahip çıkabilir onları geleceğe hazırlayabilirsek Manavgat’ın önünü açabiliriz diye düşünüyorum. Bunun hemen arkasından da bir kültür merkezi projemiz var.
- Manavgat’la ilgili en önemli projeniz nedir?
Aslında birden fazla önemli proje Manavgat’ın çehresini değiştirecektir. Seçim döneminde hem halkın hem de esnafın isteği olan pazaryerinin yerini eski yerine getirdik. Manavgat pazarı bugün dünya tarafından bilinen bir pazar ve bizim bu pazarı modernize etmemiz gerektiği düşüncesindeyim. Bu yönde katlı pazaryeri projemiz var. Ayrıca Manavgat’ı dünyaya tanıtmanın yegane yolu ırmak kenarlarıdır. Bizim de bu doğrultuda güzel projelerimiz var. Önümüzde dünyanın dört bir tarafından gelen ırmak kenarı projeleri var. Bunları gerçekleştirebilirsek Manavgat’a turizmi çekebilir ve 365 güne yayarak bölgemizi sürekli canlı tutabiliriz. Otellerimizdeki güzelliği ve estetiği burada da yayabilirsek o zaman turisti bölgemizde tutabiliriz. Bu projemizi gerçekleştirebilmek için Avrupa Birliği hibe desteği almaya çalışıyoruz ve bu yönde olumlu gelişmeler elde ettik. Irmak kenarlarında da halkımızın rahatlıkla günlük kullanımına açabileceğimiz yerler var. Manavgat Çekek Yeri ve Yat Üretim Merkezi Projesinin faaliyete başlaması halinde, Manavgat dünyaya örnek gösterilecek bölge olacaktır. Yerel yönetim olarak, bu projeye çok önem veriyor ve destekliyoruz. Bin 400 dönüm alanda bazı sorunlar çıktı. 470 dönüm alan çekek yeri ve yat üretim merkezi, 20 dönüm alan Denizcilik Fakültesi için ayrıldı. Ayrıca marina yapımı için de proje bulunuyor. Manavgat, Çekek Yeri ve Yat Üretim Merkezi faaliyete geçerse, yat üretimi ve marina sektöründe dünyada en büyük beşinci bölge olacak. Hem Antalya, hem de Türkiye'ye büyük ekonomik katkı sağlayacak. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı bu bölgenin tahsis edilmesi için 900 bin TL talep etti. Bu projeler ve Manavgat’ın eksikleri dediğimiz kapalı spor salonu ve sanat sokağını da hayata geçirmek istiyoruz. Manavgat’ın doğal zenginlikleri arasında yer alan, çam ormanıyla bezeli Türk Beleni tepesi kentsel peyzajın nadide bir parçasıdır. Ancak yıllardır uzaktan bakmakla yetinilmiştir. Burayı da Manavgat’ın cazibe merkezi haline getirmeyi hedefliyoruz.
- Vatandaşın sorunlarını dinlediğiniz halk gününde “Elimde keşke sihirli bir değnek olsa da herkesin buradan iş bularak ayrılmasını sağlasam” dediğinizde gözleriniz doldu. O an neler hissettiniz?
Ben vatandaşın çektiği sıkıntıyı birebir yaşayan bir makamdayım. Bir çok zaman çok sıkıntı yaşıyorum. Belediye Başkanlığı toplumun dertlerini dinleyen onlara çözüm bulması gereken bir makamdır ama durum hakikaten içler acısı… Türkiye’deki ekonomik sıkıntı ve işsizlik benim bölgemde en üst seviyede yaşanıyor. Binlerce açlık sınırında ailem var. Böyle bir süreçte görev noktasında kayıtsız kalmanız söz konusu olamaz. İnsanlara yetemediğim yerler olduğunda korkunç üzüntü duyuyorum. Yüzde yüz buna çözüm bulabilme şansım yok. Manavgat’ta çalışan insanların yüzde 30’u işsiz. Çok fazla göç alan bir kent ve işsizlik günden güne büyüyor. Şu ana kadar 1700 kişiye iş bulduk ama inanın sayı o kadar fazla ki çaresizlikten dolayı zaman zaman böyle serzenişlerim oluyor. Gördüğüm tablo o kadar acı ki bu tablo karşısında başka ne denebilir ki?
- Manavgat’ın il olması konusu tekrar gündemde, sizin fikriniz nedir bu konuda?
Manavgat’ta yaşayan yedisinden yetmişine köylerden beldelere kadar bütün insanların ortak kanısı Manavgat’ın il olması inancıdır. Böyle büyük bir inancı yürütecek birimim kesinlikle Manavgat Belediyesi olması gerekiyor. Geçmişte bu yönde çok ciddi adımlar atılmış ve büyük mesafeler kat edilmiş. Bu yönde Manavgat’ta yeni bir yapılandırma oluşturup yola devam etmeyi düşünüyoruz. Manavgat buna ekonomik yönden buna hazır. Türkiye’de en çok yatak kapasitesine sahip bir belediyedir. Yüzölçümüyle gelişime açık ve şehri yeniden yapılandırabileceğimiz bir bölge. Doğal güzelliği ve daha bunun gibi güzelliklerle bizi başarıya götüreceğine inanıyorum.

Şükrü Sözen kimdir?
Şükrü Sözen 1964 yılında Manavgat’ ta doğdu. İlk eğitimini Manavgat Çağlayan İlköğretim Okulu’nda, orta ve lise eğitimini ise İzmir Özel Fatih Koleji’nde tamamladı. Vatani görevini 1984 yılında İzmit Gölcük’te bitiren Şükrü Sözen, daha sonra ticaret hayatına atıldı. Ailesine ait şirketlerde uzun yıllar otel işletmeciliği, kuyumculuk, otomotiv ve inşaat sektörlerinde faaliyetlerde bulunan Şükrü Sözen, Cumhuriyet Halk Partisi Gençlik kolları başta olmak üzere partinin çeşitli komisyonları ve İlçe Örgütünün yönetim kadrosunda görevler aldı. Dedesi Şükrü Sözen 17, babası İbrahim Sırrı Sözen 10 yıl süreyle Manavgat Belediye Başkanlığı görevini başarıyla yürüttü. Şükrü Sözen evli ve iki çocuk babasıdır.