15 Eylül 2009

GÜLTEKİN SÜLEYMANLAR


Bazı anlar vardır ki bırakın kendiniz yaşamayı, seyirci olarak bile o anı yaşamak istemezsiniz ve bazı görevler de vardır ki fiziksel yorgunluğunu bir yana bırakın ruhunuzda bıraktığı izleri yıllar geçse de silemezsiniz.
O anlar ki, bir annenin ve babanın gözünden bile sakındığı biricik yavrusunun, hayattaki tek dayanağı, desteği, hayat arkadaşının yada hala gölgesi bile olsa varlığını hep hissetmek istediği annesinin, babasının, kardeşinin ölüm haberini duymak gibi…


Duymak zordur, koca bir uğultu olur kelimeler, boğazınıza düğümlenir hıçkırıklarınız, ama mecbursunuzdur. Acınıza ortak olur haberi veren doktor, çoğu zaman sendeleyip ona tutunursunuz, başınızı yaslayacağınız omuz onunkidir, göz yaşlarınızı tutamazsınız...
Diğer taraftan yaşananlar ise tam aksidir . Hayatta bir çok kez insanları sevindiren bir haber, bir hediye vermiş olabilirsiniz ama yaşama şansını arttıran, belkide yeni bir hayatın müjdesini vermek her insana nasip olmaz. Sevinçle haberi veren doktorun boynuna sarılan da olur, sevgi yumağı olmuş bir ailenin içine elinden tutup çekileni de, göz yaşlarınızı yine tutamazsınız...
Bu ikilem içerisinde en acılı anlarında insanlardan, kaybettikleri yakınlarının organlarını bağışlamalarını isterler,en zor anıdır yaşananların, hem de çoğu zaman hiç tanımadıkları belki de ülkenin başka ucunda hiçbir zaman da görmeyecekleri, organ nakli bekleyen hastalar içindir bu çaba...
Zamana karşı bir yarış başlar. Ölmüş bir bedenden çıkan organın canlılığını yitirmeden başka bedenlerde hayat bulması, başka bedenlere hayat vermesi için… Çok engeller vardır önlerinde, onlarca insanın emeği gerekir sonuç için, yılmadan tek tek aşarlar engelleri… Yasalar, yönetmelikler yanında etik ve ahlaki değerler ne istiyorsa yerine getirirler. Eksik veya yanlış yapma lüksleri yoktur. Yaşama sıkı sıkıya ama hayatın belki de en ince dalından tutunmaya çalışan binlerce organ nakli bekleyen hastanın ümidi organ nakli merkezi çalışanları ve onların yaptığı çalışmalardır. Oysa her yıl yüzlerce beyin ölümü sonrası, halkımıza yeterli eğitim verilmediği için oluşan ön yargıdan, başkalarına hayat verecek organlar kullanıamıyor.


"Öldükten sonra organlarımı bağışlayın" demek bir vasiyet ise, en azından aile içerisinde bir kez bu konunun konuşulmasını sağlamak bile bu önyargıyı kırmakta çok fayda sağlayacaktır.


Sağlıklı her organ bağışlanabilir. Ülkemizde kalp, akciğer, böbrek, karaciğer ve pankreas gibi organlar; kalp kapağı, gözün kornea tabakası, kas ve kemik iliği gibi dokular başarıyla nakledilebilmektedirler. Bir kişi organlarını bağışlayarak bir çok insana yaşama şansı verebilir.


Ülkemizde organ nakilleri iki türlü yapılmakta; ilkinde trafik kazası, kurşunlanma, beyin kanaması vb. nedenlerle yoğun bakımda tedavisi devam ederken beyin ölümü denilen geri dönüşümsüz beyin hasarı gelişmiş hastaların organları bağışlandığı takdirde bunlar kadavra donör olarak tanımlanmaktadır. İkinci grupta ise organ nakli gereken hastanın eşi veya yakın akrabaları doku, kan grubu vb. uyum mevcut ise organ bağışında bulunabilmektedir. Bunlar canlı donör olarak tanımlanmaktadır. Sadece böbrek ve karaciğer canlıdan nakil yapılabilen organlardır.


Organ bağışı dediğimizde doktorlarımızın her şeyden önce birinci tip organ nakillerini kastettiğini vurgulamamız gerek. Yani kadavradan ya da tıbben ölmüş kimselerden olan nakiller için ortaya atılmış bir kavramdır organ bağışı…

Yaşam boyu kullandığımız bizi yaşatan organlarımızın, öldüğümüzde bambaşka hem de tanımadığımız insanları yaşatmak amacıyla kullanılması ve bu organlardan, bağışlayanların herhangi bir menfaatinin olmaması, kavram olarak gerçek bir bağış olduğu gibi aynı zamanda büyük bir insanlık örneğidir de…
Dünyanın malının dünyada kalacağı bilinciyle, sadece insana has olan ardında bir şeyler bırakabilme, insanlık adına da bir şeyler yapabilme duygusunun da doruk noktası.

Yapılan istatistikler Türkiye’de her 10 kişiden birinin böbrekleriyle ilgili bir rahatsızlığı olduğunu ortaya koyuyor.

Organ nakliyle ilgili tüm merak edilenleri konunun uzmanı olan ve 25 yıldır organ nakli yapan Akdeniz Üniversitesi Organ Nakli Eğitim Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü Prof. Dr. Gültekin Süleymanlar’a sorduk ve şaşırtıcı istatistiklerle karşılaştık.



-Bugüne kadar yapılan organ nakillerindeki başarıyı değerlendirir misiniz?


Hastanemizde ilk organ nakli 1982 yılında başlamakla birlikte bugüne kadar 2232 kişiye böbrek nakli yapıldı. Bunun dışında karaciğer, kalp ve pankreas nakillerinde de son derece iyi durumdayız. Kadavra nakillerinde son bir yılda çok büyük artış yaşandı. Geçen sene toplam 43 nakil yapılmışken bu yılın ilk 6 ayında bu rakam 46’ya ulaştı. Başarı oranımızın yüzde 99.5 olduğunu söylebilirim.


-Organ nakli sürecinin aşamaları nelerdir?


Beyin ölümü gerçekleşen hastaların durumları 4 hekimden oluşan heyet tarafından deklare edildikten sonra, organ nakli koordinasyon biriminde görevli doktorlara haber veriliyor. İlk görüşmede genellikle negatif yanıt alınıyor. Ama ikinci görüşmede acının akut etkisi biraz daha hafiflemiş oluyor ve akıl devreye girdiğinde toprak olup çürüyecek organlarla bir başka insana hayat verilecek olması fikriyle olumlu yanıt alabiliyoruz. İşte o zaman zamanla bir yarış başlıyor. Bu tamamen gönüllü bir iş olduğu için rıza olmadan kesin suretle bu işe girilmez. Bizim birimin beyin ölümü olmuş bir hastaya yaklaşması söz konusu değildir. Ancak yakınlarının onayıyla işlem yapılabiliyor.


- Akdeniz Üniversitesi Organ Nakli Merkezi’nin ilkleri nelerdir?


Biz burada ekip olarak bir çok başarıya imza attık. Bunlardan en önemlisi Konya'da geçirdiği trafik kazası sonrası kaldırıldığı hastanede beyin ölümü gerçekleşen ve organları ailesince bağışlanan Bekir Harmankaya'nın kalbi ve böbrekleri helikopterle Akdeniz Üniversitesi'ne getirildi. Bu arada Mehmet Ali Güler helikopter havadayken ameliyat masasına yatırıldı. Saat 18.30'da başlayan operasyon 04.00'te bitti. Dört aydır tedavi gören ve bu sürede 3 kez kalbi duran 34 yaşındaki Mehmet Ali Güler'e Türkiye'de ilk kez aynı vericiden alınan kalp ve böbreğin nakledildi. Artık hayatının son günlerine yaklaşmış olan bir çocuk babası Mehmet Ali, bu nakille sağlığına kavuştu. Uygun kalp ve böbreğin bulunması ve aynı anda nakledilmesi Türkiye’de bir ilkti. Bunun yanında geçtiğimiz hafta bir hafta içinde çocuk hastalardan Çağrı Arıkan ve Betül Kaya’ya 3 yaşında bir kadavradan bağış yoluyla alınan böbrekler nakledildi. Türkan Cihan ve Ahmet Taşatan’a anneleri, İbrahim Halil Tahtasız’a ağabeyi ve Cuma Yıldırım’a da amcasının oğlu böbreklerini bağışladılar. Türkiye’de böbrek nakli yapılan merkezlerde ortalama ayda bir çocuk hastada böbrek nakli yapılırken Akdeniz Üniversitesi Organ Nakli Merkezi’nde bir haftada 6 çocuk hastaya böbrek nakli yapıldı ve bu da bizce bir rekordur.


-Organ naklinde başarı neye bağlıdır?


Organ naklinde ekip çok önemlidir. Nakli yapmak kadar önemli olan nakilden sonraki aşamadır. Hastayı infeksiyondan uzak tutmak, doku uyumunu sağlamak ve vücudu normal işlevine geri döndürmek tek kişinin yapacağı bir iş değildir. Basında genelde bu işin başındaki kişiler yer almasına rağmen asıl görünmeyen kadro önemlidir. Ekibiniz başarılıysa siz basının önüne çıkıyorsunuz demektir. Ben bu konuda kendimi çok şanslı görüyorum. Konusunun uzmanı cerrah arkadaşlarım gerçekten yapılması imkansız denen ameliyatlara imza attılar. Çevre illerden organ bulunduğu haberi geldiğinde hemen yola çıkıp organların transferini gerçekleştirip ardından ameliyata girdiler. Zamanla yarıştığınız bir anı düşünün, bu ekip Konya’ya gitti, organları aldı ve buraya geldiklerinde 10 saatlik başarılı bir ameliyata imza attılar. Bu başarı için daha ne denebilir ki?


-Antalya’da şu an kaç hasta nakil için bekliyor?


Sağlık Bakanlığı’nın böbrek bekleme listesinde 2 bine yakın hastamız var. Türkiye genelinde ise 16 bin kişi nakil için bekliyor. Her yıl 1,5 milyar dolar kaynak diyaliz harcamaları için ayrılıyor. Toplumu bu konuda daha da bilinçlendirmemiz gerektiği ortada ve bu hastalar sizlerin bir yakını olabileceği gibi zaman içerisinde sizlerde bu gruba dahil olabilirsiniz. Özellikle hayatının daha başında olan çocuk hastaların gözlerinden yansıyan acıya ve umuda bir kez şahit olmuş birinin bu konuya duyarsız kalabileceğini zannetmiyorum. Minicik bedenleriyle diyalize giren ve her gün bir sonraki günün hayalini kuran çocuk hastalarımızın sayısı da maalesef oldukça yüksek.


-Türkiye’de böbrek yetmezliği vakalarının sayısı niçin bu kadar yüksek?


TÜBİTAK ve Sağlık Bakanlığı’nın desteğiyle Türk Nefroloji Derneği tarafından yürütülen ve ilk bölümü tamamlanan Kronik Böbrek Hastalığı araştırması, Türkiye genelinde rastgele seçilen 10 bin 872 hasta üzerinde yapılmıştır. Türkiye’de böbrek hastası sayısının 8.1 milyon kişi olduğu, böbrek fonksiyonları en az yüzde 50 azalmış hasta sayısının da 2.5 milyon civarında olduğu hesaplanmıştır. Hipertansiyon, şeker hastalığı ve genetik faktörler böbrek yetmezliğinin en önemli nedenleridir. Bu araştırma sonunda kadınlarımızın kronik böbrek hastalığı açısından daha riskli olduğu sonucuna varıldı. Kronik böbrek hastalığının bölgesel dağılımına bakıldığında ise Marmara ve Güneydoğu Anadolu’da riskin daha yüksek olduğu belirlendi. Bu durumun sebebi kesin olarak bilinmemekle birlikte Marmara bölgesinde hipertansiyon sıklığının daha fazla olmasının tansiyon sorununun böbrek hastalığına neden olduğu tespitinin doğru olduğunu göstermektedir. Sağlıklı olan her insanın bile en azından yılda bir kez idrar, kan tahlili, kolesterol ölçümü ve tansiyon ölçümünü yaptırması böbrek hastalığına yakalanma şansını düşüreceği gibi, erken müdahale de bulunulması tamamen iyileşmesini bile sağlayabilir. Böbrek çok iyi çalışan bir organ olduğu için yüzde 90’ı gitmeden hastalık belirti vermiyor. Bu yüzden de ‘benim hiçbir şeyim yoktu bir anda nasıl olur?’ sorusu bize en çok sorulan soru. Oysaki bu hastalık uzun yıllar ilerledikten sonra kendini gösteriyor. Belirtiler başladıktan sonra doktora gidildiğindeyse çoğu zaman çok geç kalınmış oluyor.


-Şeker hastalığının ülkemizdeki son durumu nedir?


2002 yılında TURDEP’in yapmış olduğu çalışmayla şeker hastalığı oranı yüzde 6.7 oranındayken 2008 yılında bizim yaptığımız çalışmada bu oran 12.2’ye yükselmişti. 8 yılda ikiye katlayan bu rakam dehşet verici bir ilerlemenin de habercisi aynı zamanda… Bu ilerlemenin hızını kesemezsek bu rakamlara ne organ nakli çözüm olur ne de diyaliz tedavisi.




Prof. Dr. Gültekin Süleymanlar kimdir?



1957 Ankara doğumlu olan Prof. Dr. Gültekin Süleymanlar, 1980 yılında Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden dönem birincisi olarak mezun oldu. İç Hastalıkları Uzmanı olarak başladığı görevinde Amerika Colorado Üniversitesi Sağlık Bilimleri Merkezi’nde iki yıl kaldı ve 1991 yılında Nefroloji Uzmanlığını aldı. Ülkeye döndükten sonra Akdeniz Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Biyosistatistik Anabilim Dalı için hazırladığı tezle de Yüksek Lisans Derecesi ve Bilim Uzmanlığı ünvanını aldı. Akdeniz Üniversitesi Organ Nakli Eğitim Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü olan Prof. Dr. Gültekin Süleymanlar ayrıca Türk Nefroloji Derneği Antalya Şubesi Başkanı, Sağlık Bakanlığı Ulusal Organ ve Doku Nakli Koordinasyon Kurulu Başkanı ve Diyaliz Bilim Kurulu Üyesidir. Evli ve bir çocuk babasıdır.

2 yorum:

  1. Bu, böbrek satmak isteyen herkese açık bir ilan, böbrek nakli ihtiyacı olan hastalarımız var, bu nedenle böbrek satmakla ilgileniyorsanız, lütfen iowalutheranhospital@gmail.com adresindeki e-posta adresimizden bizimle iletişime geçin.
    Ayrıca +1 515 882 1607 numaralı telefondan whatsapp'ı arayabilir veya bize yazabilirsiniz.

    NOT: Güvenliğiniz garanti altındadır ve hastamız, onları kurtarmak için böbrek bağışı yapmayı kabul eden herkese büyük miktarda para ödemeyi kabul etmiştir. Sizden haber almayı umuyoruz, böylece bir hayat kurtarabilirsiniz.

    YanıtlaSil
  2. Bu Mayo Clinic'ten genel bir mesajdır ve böbrek satın almakla ilgileniyoruz, eğer bir böbrek satmak istiyorsanız, lütfen aşağıdaki e-posta adresimizden doğrudan bizimle iletişime geçin.
    mayocareclinic@gmail.com
    Not: Bu güvenli bir işlemdir ve güvenliğiniz garanti edilir.
    Daha fazla bilgi için lütfen bize bir e-posta mesajı gönderin.

    YanıtlaSil