04 Haziran 2009

TİMUR KARA




Fotoğraf, doğanın kanunlarının, insanlar tarafından anlaşılması için, yine insan tarafından geliştirilen soyut bir bilim dalı… Fotoğrafçı, doğayı ve toplumu, toplumun diğer üyelerinden farklı algılamaktadır. Fotoğrafı elinize aldığınızda o, her zaman sizinledir, onunla olmak için kapağı açmanız veya bir düğmeyi çevirmeniz gerekmez. Baktığınız zaman o sizi hemen başka bir mekâna taşır, zamanı durdurabildiğiniz tek belgedir. Etkilendiğiniz bir manzara ve ya bir insan fotoğrafı sizi kolayca fotoğrafçı ile aynı duygulanım içerisine sokar... Fotoğraf çekmek kadar onu algılamakta önemlidir. Fotoğrafa bakmak ile onu görmek farklı şeylerdir.


Timur Kara. Türkiye’deki 3 hava fotoğrafçısından biri… Objektifin arkasından baktığı hayatı, deklanşöre basmasıyla durduran ve milyonlarca fotoğraftan oluşan bir arşivi olan Timur Kara Uluslar arası çalışmaları ile de tüm dünyanın tanıdığı bir isim…


İlkokul çağlarında fark ettiği fotoğraf çekmeye olan düşkünlüğünü mesleği haline getirerek çok başarılı ve farklı çalışmalarda imzası bulunan Kara, Antalya’nın hızlı değişim sürecinde sunduğu belgelerle, yaşanan gelişmeleri tüm çıplaklığıyla defalarca bizlere ulaştırdı. 2000 metreden çektiği dik açılı fotoğrafları ile Türkiye’de bir ilk olan Timur Kara milyonlarca fotoğraf çekmiş olmasına rağmen kendi çektiği fotoğrafı nerede görse tanıyor. Kendisini en çok üzen şeyin emeğe saygı gösterilmemesi olduğunu söyleyen Kara, Serik yangınından sonra çektiği bölge fotoğraflarıyla yurtdışından bile birçok tebrik telefonu aldığını söyledi.


Yıllardır tüm şehirleri havadan izlediğini ve yaşanan gelişmelerin en objektif tanığı olduğunu belirten Kara, ilerleyen yıllarda bu deneyimlerini kullanmak üzere siyasete girebileceğini hatta belediye başkanlığına aday olabileceğini de açıkladı. Şuan ki yöneticilerin ellerindeki değerin farkında olmadıklarını düşündüğünü söyleyen Timur Kara, bir şehrin içinde bulunmakla o şehri havadan izlemenin arasında çok ciddi farklar olduğunu ve bunun birçok çözümü içinde yaşattığının da altını çizdi.


Son derece samimi ve açık sözlü anlatımıyla bizlere Antalya’daki önüne geçilemeyen değişimi ve hava fotoğrafçılığına dair bilinmeyenleri açıkladığı sohbetimizde Timur Kara ile “Objektifin arkasındaki Antalya’yı” konuştuk.



—Hava fotoğrafçılığı nedir?


Bu terim bizim için oldukça yabancı… Ben hava fotoğrafçısıyım dediğimde çoğu insanın ilk sorusu, “Kuşların, bulutların resmini mi çekiyorsunuz ?” oluyor ama aslında hava fotoğrafçılığı bir sektördür. Hava Limanları, Organize sanayi bölgeleri, Belediyeler, Turistik bölgeler, Otoyol ve boru hattı çalışmaları, Tarım alanları ve Orman arazilerinde harita oluşturma ve fizibilite çalışmalarında ya da sadece arşiv niteliğinde o bölgenin dikey fotoğraflarının çekilmesidir. Elde edilen bu fotoğraflar özellikle izleme ve kontrol amaçlı uygulamalarda, afet sonrası hızlı veri toplamada, kentleşmenin ve kaçak yapılaşmanın takibinde, arazi kullanım değişimi tespitinde ve özellikle su havzalarına yönelik çalışmalarda vb. uygulamalarda kullanılabilir.


—Belek bölgesindeki ormanın, golf sahasına dönüşmesi fotoğraflarınız sizi mahkemeye kadar götürdü. Nedir davanın son durumu?


Dava devam ediyor. Birinci duruşma oldu şimdi ikinciyi bekliyoruz. Bizim duruşma konumuz ağaçların kesilmiş olması değil, basına yansıyan fotoğrafların gerçek olduğunun ispat edilmesi… Çünkü karşı taraf fotoğrafların photoshop ile düzeltildiğini düşünüyor. Karşı taraf fotoğraflar sahte deyince o kadar çok mail ve telefon aldım ki, gerçeği ispat etme ihtiyacı duydum. Bizim elimizdeki fotoğraflar orjinaldir ve üzerinde hiçbir oynama yoktur. Bunun böyle olduğu yakında ortaya çıkacaktır zaten.


—Sizin bu fotoğrafları çekme amacınız neydi?


Biz 2005 yılında oranın fotoğraflarını çektik. Çekme sebebimizde manzaranın çok güzel olmasıydı. Çıplak bir arazide çok güzel bir orman vardı ve biz bu manzarayı arşivlemek için fotoğrafladık. İlerde lazım olur düşüncesindeydik. O bölgeye ileride güzel bir şeyler yapılırsa öncesi ve sonrası olsun istedik. Hava fotoğrafı sonuçta bir dokümandır ve bizim sadece arşivlemek için çektiğimiz binlerce kare fotoğrafımız var. 2007 yılında oraya golf sahası yapılacağı o zaman bizim hiç aklımıza gelmeyen bir şeydi. 2007 yılında yine aynı açılardan aynı fotoğrafları çektiğimizde ağaçların kesilerek golf sahasına dönüştüğünü belgeledik ve bir anda bizde hiç beklemediğimiz şekilde Antalya’nın gündemine oturduk.


Çektiğiniz fotoğraflar ne tarz tepkilere yol açtı?


İnanın çok farklı tepkiler aldım. Çevreci diyenler oldu, turizm düşmanı diyenler oldu. Hatta Belek bölgesindeki birçok otelin hava fotoğrafına ya da golf sahalarının fotoğrafına ihtiyaçları olduğunda benden fotoğraf almak istemiyorlar. Bana destek olup fotoğraf almak istemeyenlerde var. Benden fotoğraf aldığında diğer otellerin tepkisini çekmek istemeyen birçok yönetici beni arayıp “ Timur çok iyi bir iş yaptın. Çevremizde olan bitenden bizim bile haberimiz olmamış. Sen bize gösterdin” diyerek tebrik edenlerde var ama onlarda dediğim gibi tepkilerden çekindikleri için benle çalışmak istemiyorlar.


— Fotoğraf arşivinizi paylaştığınızı biliyoruz. Bu paylaşımın kriterleri neler?


Ben toplum yararına olan her konuda bugüne kadar arşivimi seve seve paylaştım paylaşmaya da devam ediyorum. En son Sorgun Ormanlarında yapılan bir ağaç kesimi vardı. Bunun fotoğraflarını paylaştım. Serik bölgesindeki yangından sonraki havadan çekilen ilk fotoğrafları paylaştım. Sonuçta ben hava fotoğrafçısıyım ve hiç kimse hayata benim baktığım yerden bakmıyor. Bir bölgeyi havadan dik açıyla fotoğraflamak o bölgedeki en ince detayı bile belgeler. Elimde böyle bir arşiv varken ve toplum yararına olan bir işse neden paylaşmayayım?


-Sizce olması gereken nedir?


Belek bölgesindeki golf sahasının arka tarafında yeni golf sahası projeleri var. Bu sahanında fotoğraf çekimini ben yaptım. Bu sonuna kadar da desteklediğim bir proje olacak. Çünkü golf sahası yapılacak yer şuan boş tarla… Bu bölgeyi alan kişi burayı ağaçlandıracak ve çimlendirerek yeni bir golf sahası yapacak. Zaten olması gerekende bu… Atıl vaziyetteki bir arazi böylelikle hem değerlenecek hem ağaçlandırma yapılmış olacak. Ben bu yaşananlara çevreci gözüyle değil sadece hava fotoğrafçılığı yapan bir insan gözüyle ve vicdanıyla bakıyorum. Bir ormandaki ağaçları kesip, bitki örtüsünü değiştirip işletme yapmak yerine bu tarz boş arazileri değerlendirmek elbette ki olması gereken… Gene böyle bir olay yaşansa ve elimdeki arşivden bir bölgedeki orman tahrip edilip golf sahası ya da başka bir tesise dönüşse gene aynı şeyi yapar bütün belgeleri yayınlarım. İnsanlara gerçeği gösterdiğim için asla pişman değilim ve gene olsa gene yaparım. Buna benzer bir çalışma Bodrum Güllük’te yapılıyor. Bataklığı kurutarak golf sahası yapılması planlanıyor. Elbette böyle projelerin sonuna kadar destekçisiyim.


-Süreç hep kötü değişimleri fotoğraflamanızı sağladı. Bundan dolayı tepki alıyor musunuz?


Serik’de çıkan yangın eğer Kemer’de çıkmış olsaydı ve aynı hava şartları burada da geçerli olsaydı Kemerde önüne geçmek mümkün olmayacaktı. Ağaçları bırakın, oteller, insanlarda yanabilirdi. Antalya gibi bir bölgede kullanılan yangın uçakları 1,5 ton su alıyor ve o su daha yere düşmeden buharlaşıyor. Bu yüzden bizim acil olarak 6 ton su ve kimyasal kapasiteli uçakları almamız lazım. Antalya - Kaş arasındaki bölgenin kendine ait uçakları olmalı yoksa yakında fotoğraflayacak orman kalmayacak. Bölgeyi de zaman zaman fotoğraflıyorum ve Kemer’de çıkan bir yangın bazı afetleri de beraberinde getirecek. Oradaki ağaçların yanması demek o bölgede erozyon olması demek ki birçok yerleşim yeri tehlikeye girer. Ben yurtdışında da birçok fizibilite çalışmasında görev aldım. Oradaki tecrübelerime dayanarak bunları söylediğimde gündeme geliyorum ama benim istediğim gündeme gelmek değil.


—Gündemde olmak size rahatsızlık veriyor mu?


Bugüne kadar maalesef hep kötü olayları belgelediğim için gündeme geldim ama benim asıl yaptığım iş bu değil. Ben bölgelere havadan bir hâkimiyet sağlıyorum. Benim amacım ortaya bir felaket tablosu çıkartmak değil sadece bu ülkenin bir vatandaşı olarak gözlemlerimi ve tecrübelerimi paylaşıyorum ki önlem alınsın. Dünyanın çoğu ülkesinde, bir projenin yapımında, harita çalışmalarında benim fotoğraflarım kullanılıyor. Uydu görüntüleri yaygınlaştığından beri insanlar benim yaptığım işi daha net kavramaya başladılar. Aslında son derece riskli bir işin içindeyim. Birçok hava fotoğrafçısı arkadaşım uçak kazasında öldü. Bizim işin en büyük riski kurtulma şansınızın az olması… Birçok ölüm tehlikesi atlatabiliyorsunuz. Mesela Çeşme’de Turizm Bakanlığı için çekim yapıyorduk. Uçağın ön bagaj kapağı birden açıldı. Sonuçta tek motorlu bir uçak kullanıyoruz. Kapağın hemen önünde kokpit camı var ve o kapağın kopması demek kapağın camdan içeri girmesi demek ve biz kesin ölürüz. Kafalarımızı eğdik dışarı bakmadan uçağı zapt etmeye çalışıyoruz. Çeşme’nin güneyinde eski bir toprak piste yandan baka baka, yavaş yavaş indik. Ama bu atlattığımız ikinci büyük tehlikeydi ve unutulmayacak dakikalardı.


—Antalya’yı havadan gözlemleyen olan biri olarak, bizimle yıllar içindeki izlenimlerinizi paylaşır mısınız?


Bu değişimi kıyaslayarak söyleyebilirim ancak… İspanya aynı şeyleri yaşadı. Bundan 30 yıl önceki İspanya bugünkü Antalya… Bütün turizm yatırımlarını sahil şeridine yaptı ve şuan İspanya’da sahil şeridinde yer yok. 2001 yılında Antalya’nın ilk hava fotoğraflarını çektiğimde sahil %70 boştu. Şimdi % 20’si boş… 7 sene gibi kısa bir zamandaki büyümeyi hesaplarsak ne demek istediğim ortada… Bu iyi mi, kötü mü? Elbette kötü… Bütün oteller sahile tesislerini yaparsa halk ne yapacak. Koskoca Belek bölgesinde sadece Kadriye ve Belek Belediyesinin küçük bir park alanı var insanların denize girebileceği… Kendi ülkemizde kendi imkânlarımızdan faydalanamıyoruz.


-Yabancı yatırımcıların hava fotoğrafçılığına bakış açısı nasıl?


Özellikle yabancı yatırımcıların istediği sahil şeridinin fotoğraflarıydı. Bu fotoğraflarla boş olan araziler için Turizm Bakanlığı’na başvurabiliyorlardı ama artık boş alan kalmadığı için böyle bir talep de gelmiyor. Bize “boş alanların fotoğrafını gösterin” diyorlar ama boş alan yok ki… Hızlı gelişmenin dezavantajlarını yaşıyoruz. İspanya bugün sahili bitirdi içerlerde bir şeyler yapmaya başladı. Ama önemli olan içerlerden başlayıp sahil şeridine inmekti. Antalya’da da yaşanacak olan bu… Birkaç sene içinde iç kesimlerde ne yapılabilir bunu düşünmeye başlayacağız.


-Turizm tanıtımında fotoğraflarınız kullanılıyor mu?


Turizm tanıtım konusunda da yeterli çalışmanın yapılmadığı görüşündeyim. Biz sadece yüzeysel bir tanıtım yapıyoruz hâlbuki o kadar çok imkânımız var ki. Bende bile Türkiye’deki Turizm Bakanı’nın hiç görmediği açılardan çekilmiş Türkiye fotoğrafları var. Bunlar tanıtım için kullanılmak istense seve seve veririm.


—Fotoğraf arşivinizde kaç kare fotoğrafınız var belli mi?


İnanın tam bilmiyorum ama milyonlarca olabilir. Sadece bir daire dolusu film arşivim var. Dijital makineye geçtikten sonra arşivlememiz daha kolay oldu. O kadar çok bölgenin ve dünyanın birçok ülkesinin fotoğrafı var ki, dünyadaki ve Türkiye’deki hızlı değişimi en iyi gözlemleyenlerden biriyim.


—Bu değişim karşısında keşke şu bölgeyi çekseydim ama geç kaldım dediğiniz bir yer var mı Türkiye genelinde?


Zaten sadece Türkiye’de var. Çünkü en hızlı Türkiye gelişiyor. Mesela benim bu işe başladığım yıllarda Bodrum’u çekmek isterdim. Şuan da bütün yamaçlar sitelerle dolmuş ve ben önceki halini göstermeyi çok isterdim. Her yerin atıl halini göstermeyi isterdim. Antalya, Side sahilleri, Göynük Beldesi, Marmaris sahillerinin eski hallerini belgelemek isterdim. Tabi o zaman da sadece yok oluşları belgelemiş oluyorsunuz, elden giden değerleri göstermiş oluyorsunuz ve buda birçok insanın işine yaramıyor. O zamanda işte birileri dava açıyor, fotoğraflar photoshoplu falan diyor…


—Mesleki açıdan sizi en çok ne üzer?


Biz önceliklerimizi bilmiyoruz. Çoğu olayda fotoğraflarım izinsiz kullanıldığı için kurumlarla davalık durumdayım. Havadan 90 derece açıyla çekilmiş fotoğrafları biz çektik diyorlar. Bunu yapmaları mümkün değil. Ben Türkiye’deki 3 hava fotoğrafçısından biriyim ve dik açılı fotoğrafları çeken tek insanım. Özel yapım bir uçak kullanıyorum. Hem altı hem yanları açılabilen bu uçaktan başka yok zaten. Durum buyken bile hala benim fotoğraflarımın kaynak gösterilmeden izinsiz kullanılması beni en çok üzen şey…


—Hava fotoğrafçılığı için şirket merkezi olarak neden Antalya’yı seçtiniz?


Türkiye’de en hızlı gelişen il Antalya ve hava fotoğrafına da en çok ihtiyacı olan il gene Antalya. Ama işler hiç düşündüğüm gibi olmadı. Ben ticari işlerin yanında turizm ve tanıtım açısından da çalışmak isterdim ama hiç bu yönde bir talep gelmedi. Yatırımcılar beni arıyor ve “Ben şu bölgeye yatırım yapmak istiyorum, o bölgeyi görebilir miyim” diyorlar. Bu işin ticari kısmı ama hiç kimse beni arayıp “ Tanıtım açısından bizim şu bölgenin fotoğrafına ihtiyacımız var” demedi. Yatırım hızı yüksek yerlerde hava fotoğrafçılığı bir ihtiyaç. Ben Almanya’nın Köln şehrinden geldim. Köln 30 yıl önce nasılsa hala aynı. Değişim yok denecek kadar az. Buna rağmen Köln Belediyesi bütün şehri 6 ayda bir fotoğraflatıyor. Değişim bir senede % 1 bile değil. Oysa Antalya’da bir yıl içerisinde değişim % 20 civarında. Buda demek oluyor ki on yılda % 100 değişim demektir. Belgelerseniz bundan 10 sene sonrasını düşünebilirsiniz. Belgelemezseniz bundan bir yıl sonrasını bile düşünemezsiniz.


—Büyükşehir belediyesinin böyle bir arşiv çalışması var mı?


Aslında yapması gerekir ama yok. Kemer, Çamyuva, Beldibi, Alanya belediyeleri bunu yapıyor. Beldibi belediyesi yangından sonra şu anki durumunu belgeledi. Çünkü bir şehri en iyi görebileceğiniz yer havadan bakış açısıdır. Bu konuda Türkiye’de en başarılı arşiv çalışmasını Konya Büyükşehir Belediyesi yapıyor. Çok ilerici ve modern bir belediyecilik anlayışına sahipler. Alacağınız evi bile önce planından kuş bakışı bakarak alıyorsunuz. Belediye Başkanlarının özellikle Menderes Türel’in her hafta Antalya’yı havadan görmesi gerekli bence… Oturacağın eve bile plandan bakıyorsan, yöneteceğin şehri de havadan görmen gerekiyor.


-Her hafta havadan bakılacak kadar hızlı değişim var mı Antalya’da?


Evet var. 2001’de şuan bulunduğumuz Perge Bulvarı tamamen tarlaydı. Şuan ev yapacak arazi yok neredeyse… Aynı bölgelerde en aşağı ayda bir kez uçuyorum. Uçtuğum bölgelerde villalar bir anda ortaya çıkıyor. Belediyeler hızlı çalışıyor. Kepez bölgesi çok başarılı bu konuda… Bir ayda bakıyorum bir bulvarı bitirmişler bile… Yeni imara bakılacak yerleri ilk ben görüyorum. Antalya büyük bir şehir değil aslında. Havadan baktığınızda yerleşim şuan Kepez tarafına doğru kayıyor. Değişimi de çok net gözlemleyebiliyorsunuz. “Benim ne yapmam gerekiyor?” sorusunun cevabını havadan baktığınızda çok net görebiliyorsunuz. Antalya’yı yönetiyorsanız havadan kesinlikle gözlemlemeniz gerekiyor.


—En büyük hayaliniz nedir?


Dubai de bir çölün çekimini yaptım. 2012 senesinde bu çölün bitmiş halini de ben çekeceğim. 4 sene farkla nasıl bir değişim olmuş bunu belgelemek beni heyecanlandırıyor. Şuan orası bomboş bir çöl ve oraya neredeyse bir şehir kuruluyor. Bu proje ve 2012 senesini beklemek benim şu anda en büyük hayalim… Eskiden bu hayalleri Türkiye için kuruyordum ama zaman içinde gördüm ki, hiç kimse bendeki arşivin farkında değil ve biz bu fotoğraflarla çok güzel Türkiye’nin tanıtımını yapalım diye düşünmüyorlar. Benim anlayamadığım bir şeyler var. Bedavada versek bu fotoğraflar kullanılmıyor. Artık yoruldum. Bakın güzel bir şey yaptım alın bunu kullanın diye verdiğim fotoğraflar bile neden kullanılmıyor hala anlamış değilim. Yunanistan’dan beni arıyorlar ve burada güzel bir sahilimiz var buranın fotoğrafını çeker misiniz diyorlar. Ama benim ülkem hazır çektiğim fotoğrafları bile kullanmıyor. Türkiye’deki yönetimde tanıtım adına bir heyecan duyan kimse yok. Hepsi masa başında önündeki kağıtlarla ilgileniyor. Turizm tanıtımı farklı bir şeydir. Masa başında yapılacak bir iş değildir. Bölgedeki yatırımcılar sadece kendi işletmelerinin tanıtımıyla ilgileniyor. Oysaki bölgeyi öncelikli olarak tanıtmaları lazım…



TİMUR KARA KİMDİR?


1971 ‘de Almanya Köln doğumlu. İlkokulu Almanya’da okuduktan sonra İzmir Fatih Kolejini bitirdi. 9 Eylül Üniversitesi Alman Dili ve Edebiyatı mezunu olan Kara, Ege Üniversitesi Ekonomi Bölümünde yüksek lisansını tamamladı. 1997 senesinde Almanya’da başladığı hava fotoğrafçılığına 2001 yılından beri Antalya’da devam etmektedir. Vila Int. Şirketinin sahibi olan Timur Kara Uluslar arası Hava Fotoğrafçılığında dünyaca bilinen bir isim. Evli ve bir çocuk babası olan Timur Kara çok iyi derecede Almanca ve İngilizce biliyor.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder